Arama

Popüler aramalar

‘’Hakan Şükür‘’

Avrupa sahnesinde 5 maçta 13 puan toplayan millilerimiz, küçümsenmeyecek bir başarıya imza attı. Bazı yorumcular bu mükemmel tabloya bakarak eleştirecek bir konu bulamayınca adeta çıldırdılar. Ama alternatifsiz değillerdi. Yıllardan beri hep ‘o’ yöntem kurtarmıştı kendilerini. Ne zaman çaptan düşüp, kelimenin tam anlamıyla demode olduklarında, hep aynı çareye başvurmuşlardı. Kimileri bu yöntem sayesinde bayağı başarılı oldu. Ekranda bile boy gösterdiler. Reklam teklifleri havada uçuyor, herkes onları konuşuyordu. Bir futbocuya abanıp, onu, ‘Torinolu Şaban’, ‘takunyacı’ veya ‘tarikatçı’ gibi lakaplardan birini seçerek, yerleştiriveriyordu isminin önüne. Avrupa, ona, “Bombacı” derken bile... Kişilik haklarını hiçe sayarak.Anelka’nın camiye gidip namaz kılması alkışlanırken, Hakan aynı hareketi yaptığında bırakın alkışlanmasını; neler söylendiğini bir hatırlayın. Anlayacağınız üzere bu yöntemin adı ‘Hakan Şükür’ü acımasızca eleştirmek.’ Tabii bunun altında Hakan’ı kullanıp Galatasaray aleyhtarlığını yapanlar da cabası. Neyse... Onları şimdilik es geçelim.Tam bitti diyorduk, yine hortladılar. Ellerine bulunmaz bir fırsat geçmişti, kaçırırlar mı hiç? Golcü, Yunanistan ve Norveç maçlarında süper değildi. Tamam, bunu ben de kabul ediyorum. Ama rezil de değildi. Üstelik ilk maçta Hakan’ı Yunanlılar’ın nasıl tuttuğunu gördük. Özellikle ikinci golün başlangıcını, ‘Golcü’ye pas almasın diye yapışan defans ve önü açılan Gökhan’ın füzesi... Son maçta bütün kafa toplarını alması... Bunlar oyunun içinden örnekler. Bir de abiliği, takım içinde birlikteliği sağlaması, Terim’in adeta saha içindeki kumandan rolü... Yoo... Bunları görmezsiniz siz. İşinize gelmez.Utanmadan, “Amerika’dan haber mi geliyor Hakan’nın oynatılması için?” diye yazarsınız. Böylece Ulusoy, Terim ve Şükür’ü bir anlamda kişiliksiz yerine koyarsınız. Bir taşla iki; pardon, üç kuş vurmak diye buna denir! Ama yanılıyorsunuz... Bir kere Ulusoy o koltuğa öyle yakışıyor ki, o varken başarının gelmemesi imkansız. Utanmayın o kadar... 2002’ye gidin, artı bugüne bakın, baştaki adres aynı! Yoksa yanılıyor muyum... Terim’e gelince, o da sizin gibilere fazla yüz vermediği için işinize gelmiyor. Başarısız son Galatasaray döneminde göbek atanları unutmadı. En ufak açık verse neler yapacağınızı iyi biliyor. Son olarak Kral’a... Sen üzülme, sana bir şey olmaz. Sayende biraz daha meşhur olurlar o kadar. Bu takım 2008’e herşeye rağmen senin kaptanlığında gidecek. Patlasanız da çatlasanız da...

30 Mart 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaraylılık‘’

Liseli-alaylı tartışması çıkalı bi çok kalem Galatasaraylılığı anlattı. Naçizane tanıdığım kadarıyla bu camiayı bir de ben anlatayım.Galatasaray terbiyesi ve kültürüyle çocuk yaşta tanıştım. Basket peşinde koştururken, o zamanlar şube sorumlumuz Faruk Süren'di. Sadece formasını giymiyor, spor ahlakını da öğretiyordu yönetici ve hocalarımız. Spor Sergi'de (Lütfi Kırdar) büyüklerden önce maçımız olurdu. Bazen dönemin futbolcuları A takımı izlemeye gelir, bize de bakarlardı. Taraftar da, işler kötü bile gitse başta futbolcular olmak üzere bütün sporcuları bağrına basardı. Kolay değil, 14 sezon şampiyonluk gelmemiş, ara sıra Türkiye Kupası ile idare etmişlerdi. Ama günümüzdeki vahşetin en ufak kırıntısı bile yoktu. Evet vahşetin!Nereye geleceğimi tahmin etmişsinizdir. Konya maçının ardından havaalanında yaşananlar bence vahşetten öteydi. Sayın Gerets'in (gerçi bu sayın ifadesi ayağa düştü, ama Gerets bunu sonuna kadar hak edenlerden) gözlerine, özellikle de mimiklerine baktım. Korkunun ve çaresizliğin resmini maalesef tüm çıplaklığıyla gördüm. Midem bulandı, beynim döndü, utandım. 20 sene geçse hiçbir zaman unutmayacağım o korku dolu gözleri. Geçen sene mucizevi şampiyonluğa imzasını koyan, ülkemize dışarıdan en ufak bir zarar gelmesin diye kafasına çakmak değil, taş gelse bile adam gibi dimdik ayakta duran Belçikalı, hiç hak etmediği böyle bir durumla nasıl karşı karşıya gelmişti?Ayıptır, günahtır beyler. Bunlar nasıl taraftar, nasıl insan? Türkiye'nin en önemli taraftar grubu ultrAslan, sizlere sesleniyorum. Nasıl böyle ilkel, gereksiz saldırıya izin verdiniz, aklım almıyor. Yakıştı mı? Yoksa sizi kulüp içinden tetikleyen mi var? Varsa, yandı bu camia... Peki bu çirkin protesto yapılırken Adnan Polat nerede? Bir de madalyonun diğer yüzüne bakalım. Olayların çıkmasında taraftarı suçlarken yöneticilerin hiç mi hatası yok? Alaylı-okullu tartışmasını geçin. Esas 'Geretsçiler-Anti Geretsçiler'e bakalım. Polat ve Sezgin gizli gizli Ersun Yanal'la temas kurarken, Sayın Canaydın, "Ben camiada başkanken, hatta yaşadığım sürece Yanal bu kulübe giremez" diyor. (Beşiktaş maçı öncesi futbolcularla yenen yemek öncesi söylediği sözler) Böyle bir şey olabilir mi? Biri başkan, diğeri yardımcısı, tam anlamıyla yanlışlıklar komedyası. Bugüne kadar ben de acımasızca eleştirdim. Şahsım adına senden özür diliyorum Sayın Gerets. Belçikalı ne yapsın, bu şartlar altında ligde üçüncü durumda olmak bile mucize. Ama asıl Gerets'ten özür dilemesi gerekenler, başta benden daha iyi Galatasaraylılık terbiyesini bilen Sayın Polat, artı aynı görüşü paylaştığı ekibi ve bu terbiyeyi camianın tarihine bakarak tekrar hatırlaması gereken ultrAslan... Benim Galatasaray'dan aldığım kültür ve terbiye bu. Size de bu yakışmaz mı...

24 Mart 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tek suçlu sizsiniz‘’

Yönetim olarak sıkıntılı bir hafta geçiren Galatasaray’ın Konya deplasmanı zor ki, zordu. Her maç stres, her maç kalp çarpıntısı... Galibiyet şart, tersi hüsran. Bu negatif tabloyu değiştirmek adına; baskılı, tempolu ve kontrollü başladı oyuna konuk takım.Gerets, Necati ve cezası nedeniyle İnamoto’yu İstanbul’da bırakmış, Song’u da yanına çekmişti. Bu kramponların yerine Hasan Kabze, Okan ve haklı olarak tekrar Milli Takım’a çağırılan Emre Aşık’ı sahaya sürmüştü. Belki mecburiyetten, belki de doğruyu bulduğu için Gerets böyle bir karar vermişti. İkinci seçenekse ‘bravo’ derim Belçikalı hocaya... Çünkü, uzun zamandır deplasmanda böyle bir Galatasaray izlemimiştik. Öyle ahım şahım değillerdi, ama istekliydiler en azından. Arda’nın sakatlanarak çıkması bile bu isteği frenleyemedi. Aslında Hakan Şükür tek başına kalmayıp, yanına Ümit Karan iliştirilseydi, bu kadar med-cezir yaşamazdı Galatasaray. Ama kimi çıkartacaktı ki? Onu ben de bilmiyorum, benimki fantezi...Asıl fantaziye kaçan futbolculardı. Konya savunmasının ikram ettiği pozisyonları cömertçe harcadılar. Özellikle Hasan Kabze’nin kaçırdığı fırsatlar, keyifli oyununa yakışmadı. Bu kadar gol kaçırırsan, karşı takım da boş duracak değil tabii ki...Konyaspor, özellikle Neca’nın hırslı oyunu, mağlup duruma düştükten sonra maçı bırakmayışı ve en önemlisi Nurullah Sağlam’ın akıllı kontratak taktiği ile 1 puanı hanesine yazdırdı.Son dakikalarda gelen gol İliç’in, Aykut’un ve sakatlığına kadar Arda’nın bütün emeklerini aldı, götürdü... Giden sadece 3 puan değildi. Ne şampiyonluk kaldı, ne de hedef.Hatalı sen değilsin Gerets! Kontratını arap saçına döndüren ve bütün açıklarını ele güne yönetim seni de koltuğunda rahat bırakmadı. Bu, sizin eseriniz beyler... Siz isterseniz, liseliymiş, alaylıymış tartışıp, durun. 25. haftada hayaller bitti. Teşekkürler Yönetim Kurulu, kimseyi suçlamayın. Tek suçlu sizsiniz.

17 Mart 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ah Gerets ah neredeydin!‘’

Olmalı mı, olmamalı mı’ şarkısını sanki dün akşam için yazmıştı Sevgili Bülent Ortaçgil. Öyle ya Trabzonspor önünde alınacak olası puan kaybı, Avrupalı Galatasaray’ı vizesiz bırakacaktı gelecek sezon. O da ne! Bu kadar hayati bir maçta Türkiye’nin en güçlü taraftar grubu ultrAslan’da yönetim aleyhine protesto. Verilen sözlerin boş çıkması, vaad edilenlerin bir türlü hayata geçmemesi haklı olarak seyirciyi isyana teşvik etmişti. Aynı protestoyu Tromsö’yla geçtiğimiz sezon kupa maçında yaptınız neye yaradı? Çığlıklarınız doğru, zamanlamanız yanlış. Gelelim maça... Beşiktaş maçını adeta tiyatro gibi izleyen Gerets, bu sefer yerinde duramıyordu. Sahaya sürdüğü onbir doğru. Song’un etik olarak maçta olmamasına şapka. Ergün ve Sabri’nin sağlam oyunları, bu futbolcuların önünde oynayan Arda ve Necati’nin olumlu top oynamasını kolaylaştırdı. Gerets bu ikiliyi hücumda her dem taze, her türlü sorunu içine atan, şu durumda bile bütün varlığını sahaya döken Hakan’a yanlardan, İliç’le merkezden yardımcı oluyordu. Ayhan’ın kronponları da adeta vals yapıyordu ve maçın en iyisiydi. İnamoto ondan geri kalmıyordu. Ufak tepek top kayıpları dışında o da sırıtmadı. Hafta içi yapılan operasyon dedikoduları fos çıkmıştı. Ama fos çıkmayan, doğru olan gazetemiz FANATİK’ti. Neden mi? Ben Hasan’ı göremedim, ya siz?.. İşler ev sahibi adına güzel giderken Aykut’un nakaltı (Sevgili Aykut degaj kullanırken hep 18’in dışındasın, dikkat et), maça limon sıkan hakem, emeklerin bir anda boşa gitmesini sağlayan tablo... Ama bunu maçın hakemi başaramadı ve verdiği yanlış karar Sami Yen’den döndü, Galatasaray’a doping oldu ve 3 puanı hak eden oyunuyla hanesine yazdırdı. Son sözüm Gerets’e: Hoca madem elinde böyle bir kadro var, tüm kariyerinde hiçbir derbi maçında kumar oynamadın, son Beşiktaş maçında niye böyle bir zar attın?

12 Mart 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Allah mesut etsin!‘’

Bu, maçın jeneriğiydi. Geçelim mücadeleye... Komedi, öyle bir komedi ki sormayın, futbol mu izledik yoksa bir demet tiyatro mu? Yazık, sen milyarları kap, ligde de tesadüfen şampiyonluğa oyna, keza dün akşamı görünce, kupada da öyle... Maça gelmiş 10 bine aşkın taraftarına futbol değil komedi izlet. Haftalardır Galatasaray, kötü futbol oynuyordu. Bu durum, Gerets’le kontrat yenilenmediği için tam anlamıyla kendisini takıma vermemesine bağlanıyordu. Nikah tazelendi, Belçikalı bir yıl daha Florya’da. Yandı gülüm keten hevla. Henüz 30. dakika genç Mehmet dışarı, Kabze içeri. Fidanları sulaman lazım, bitirmen çok kolay. Bu hareketleriniz Mehmet Güven’de ne moral ne gelecek bırakır Herr Gerets! Neydi Güven’nin suçu ya da neden Hasan Kabze’yi baştan takıma koymadın. Kayseri karşısında beraberliğe şeker vermiyorlar, mutlak yenmen gerekiyor. Niye tek santrafor çıkarsın maça? Her karşılaşmanın 30 ila 40. dakikaları oyuncu değiştirmelerinizle, denemelerinizle boşa geçiyor. Takımı kış uykusundan kurtaracak panzehiri, antrenmanlarda bulsanız bir zahmet, daha iyi olmaz mı! Penaltı bile laubalilik ile kullanılıyor siz düşünün. İşini ciddiye alanlar da vardı dün akşam. Kıpırdanan bir Arda ki, uzatmada gol ondan geldi. Arzulu İliç, çırpınan Kabze ve genç Ferhat. Gerisi mi... Hadi hayırlı traşlar.Son söz Gerets’le nikah tazeleyen yönetime... Süper bir icraat, bravo. Gerçi bu maça, Gerets’in bahanesi hazır, taş plakları andıran bir nostalji ile ‘aklımız Beşiktaş maçındaydı’ gibi bildik bir açıklama yapacaktır muhtemelen. Ne diyelim Allah mesut etsin. Ufukta dram değil, melodram var... Ne acı! Böyle elenmek daha da acı...

28 Şubat 2007, Çarşamba 10:39
YAZININ DEVAMI