‘’Kalite burada!‘’
Lig A’da heyecanlı bir ikinci yarı geçeceği belli oldu. Bu sadece zirve mücadelesi açısından değil, aynı zamanda küme düşme hattında da büyük bir çekişme yaşanacağını gösteriyor. Baksanıza son hafta oynanan maçlardaki sonuçlara. Kim derdi ki; Uşakspor’un Başkent’te Telekom’u hem de 3-0 gibi bir net skorla geçeceğini... Aslında 19. hafta karşılaşmaları deplasman takımlarının zaferiyle bitti. Bu da gösteriyor ki, daha ikinci yarının ilk haftalarında bu sonuçlar alınıyorsa, ligin sonlarına doğru neler olacak neler... Bu haftaki maçlardan sonra şöyle bir ikinci yarıya nasıl girildiğinin değerlendirmesini yaptığımızda; iyiler, kötüler ve vasatları görebiliyoruz. İkinci yarının ilk iki haftasını kayıpsız geçiren Malatyaspor, İstanbul Belediye ve Samsunspor’da yüzler gülüyor. Lige moralli başlamayanların başında ise Mardinspor, geliyor. Küme düşme hattındaki Güneydoğu ekibi iki maçta topladığı 4 puanla nefes almış pozisyonda. Kayıpların başında Diyarbakırspor ve Orduspor. İki güçlü ekip, tüm çabalarına rağmen oynadıkları iki 90 dakikadan da puansız ayrıldı.Ama Lig A’dan değişmeyen bir şey var; o da Oftaş’ın liderliği... Başkent ekibi ligin başındaki zorlu fikstürü en az hasarla geçme hesaplarında. Nitekim ilk iki maçta topladığı 4 puan da, işlerin yolunda olduğunun işareti. Neyse lafı fazla uzatmayalım ve tek tek maçlara geçelim;Diyarbakır-G.B.OftaşDiyarbakır’da kar nedeniyle ertelenen, bir gün sonra oynanan maçta gülen konuk ekip oldu. Ev sahibinin, bu maç öncesi sakatlıklar belini bükmüştü. Üstelik bakıma alınan ve zemini yenilenen sahanın da hava şartları nedeniyle hazır olmadığı belliydi. Ama sonuçta iki takım için de şartlar iyi veya kötü de olsa, eşitti. Oftaş’ta teknik direktör Metin Diyadin, Kemal Yıldırım ve Eren gibi iki asını kulübeye çekecek kadar takımına güveniyordu. Belki de başarının bireysel değil, kollektif ruhtan geçtiğinin mesajını vermek istedi Diyadin... Ligin ilk maçında İstanbul’da Kasımpaşa karşısında omzu kırılan Murat Selvi, ilk 11’deydi. İşte o Murat Selvi, attığı nefis frikik golüyle takımına altın değerinde 3 puan getiren isim oldu.Orduspor-İstanbul Bld.Lige nasıl başladıysa, ikinci yarıya da öyle başladı İstanbul Belediye. Önce Akçaabat Sebatspor’u, bu hafta da bir başka Karadeniz ekibi Orduspor’u devirdi Abdullah Avcı’nın öğrencileri. Ordu’da oyuna golle başladılar ve 2-0’da öne geçtiler, hatta skor 3-0 bile olabilirdi. Ama böyle bir avantajdan sonra Ordu maçı bırakmadı. Golleri kaçıran Şadi, takımını 2-1’e taşıdı. Orduspor ikinci yarıda rakibini hapsetti. Üstelik Belyediyespor’da iki golün hazırlayıcısı Sertan’ın basit bir kırmızı kartla oyunda atılması, Orduspor’un ekmeğine yağ sürdü. Ancak baskı başka gol getirmedi ve gülen taraf konuk ekip oldu. İstanbul Belediye’nin bu zorlu maçta bana göre artıları yeni transferler Ufuk ve Murat Uluç’un golle buluşmasıydı. Bir başka artı Sertan’ın hala formunun sürdürmesiydi. Eksiler olarak yine Sertan’ın böyle formda olduğu bir zamanda takımın 10 kişi bırakmasıydı. Diğer bir eksisi yine şampiyonluğa oynayan bir takıma yakışmayacak gol yemeleriydi. Orduspor için; yenilmelerine rağmen böyle güçlü bir rakip karşısında oynadıkları pozitif futbol ümit verdi diyebiliriz. Ayrıca maç 2-1’ken Şadi’ye yapılan faul, kale sahasındaydı ve fazlasıyla penaltı kokuyordu. Sonuçta Karadeniz ekibi kayıpla başladı ikinci yarıya ama umutlarını asla kaybetmemiş göründü maç sonrası.Kasımpaşa-MalatyasporHaftanın maçı İstanbul’daydı. Herkes her iki takımda önemli eksikler olduğunu düşünerek, sonucun ne olacağını merak ediyordu. Ama maç başladı, gördük ki, sahada ödevini çok iyi yapmış ve iyi hazırlanmış bir Malatyaspor var. Sarı-Kırmızlılar önce rakibini tarttı ve sonrasında öldürücü darbeyi vurdu. Oyun disiplini açısından mükemmel bir performans ortaya koyan Malatyaspor, böyle zorlu bir 90 dakikayı 3-1’le geçerken, taraftarının da gönlüne su serpti. Burada bir tebrik de teknik direktör İsmail Kartal’a. Kartal belki devre arasında istediği transferleri yaptırmadı, ama yine elindeki kadroyu tam bir lig takımı gibi yapmayı başarmış. 90 dakikaya baktığımızda, baştan sona etkili olan taraf Malatyspor’du.İstanbulspor-Eskişehirsporİstanbul’da beklenen oldu ve ev sahibi kazandı. Ancak en azından Eskişehirspor adına bir beraberlik alacağı, beklentilerimiz vardı. Ama karşılaşmayı izledikten sonra bunun boş olduğunu anladık. Eskişehirspor’un gerçekten henüz ikinci yarıya hazır olmadığını gördüm. Yenilenmiş kadro, fazla flaş transferlerden oluşmadığı için, ilk etapta bir tedirginlik olduğu gözlendi. İstanbulspor çok mu iyi oynadı, hayır! Ancak takım olarak ne yaptığını bilen ve kazanmak isteyen taraftı, İstanbulspor. Ama Eskişehirspor’un açıkçası mecali yoktu, puan almaya. Nitekim rakibine önce önemli pozisyonlar verdiler ve sonrasında bir kaleci degajından, çok basit bir gol yiyip, evlerine puansız döndüler.Altay-KarşıyakaDevre arasında önemli oyuncularını kaybeden Altay ve kadrosunu koruyan ama transferde sessiz kalan Karşıyaka’nın maçından, 2-2’lik beraberlik çıktı. Oyuna hızlı başlayan ve öne geçen Altay, birden rehavete kapılınca, kalesinde üst üste iki golü görüverdi ve aklı başına geldi. Beraberlik golüyle gerçek gücüne ulaşan Altay, dirençli rakibine karşı üstünlük sağlayamadı. Aslında 90 dakikanın hakkı sonuçla doğru orantılıydı.Kocaelispor-SamsunsporGol düellosunda gülen Samsun oldu. Maç öncesi aynı puanlı iki takımın da hedefi kazanmaktı. Ancak daha çok savunma hatası yapan taraf kaybetti. Bu maç sonrası Kocaelispor, teknik direktörünü de kaybederken, lige de havlu atar gibiydi. Samsunspor ise iki de iki yaparak gücünü gösterdi.Telekom-UşaksporAnkara’da maç öncesi favori gözüken Telekom, maç sonrası şok bir sonuçla soyunma odasına gitti. Evinden çok dışarıda puan toplayan Uşakspor, tüm sıkıntılarına rağmen kolay lokma olmadığını gösterdi ve “Bu ligde ben de varım” dedi.A.Sebat-MardinAkçaabat’ta ne şiş yandı kebap... Sebat, ev sahibi olarak daha üstündü ve 3 puana daha yakın bir futbol ortaya koydu. Mardin’de ise amaç “yenemiyorsan, yenilme”ydi ve bunu da başarıp ligin ikinci yarısında ikinci maçlarından da boş ayrılmadılar.
‘’Hiç yakışmadı!‘’
Lig A iyi başlamadı... Ligin ikinci yarısı için böyle bir giriş yapmaktan ben de hoşlanmadım. Ancak Malatyaspor-Elazığspor ve Karşıyaka-Diyarbakırspor maçlarındaki görüntüler keyfimi kaçırdı. Atılan sloganlar ürkütücüydü. Şu bir gerçek ki, Türkiye çok kritik bir dönemden geçerken, artık herkes sağduyulu olmalı. Aksi halde fitili çekilmiş bomba gibi, tribünler her an patlamaya hazır hale geliyor, getiriliyor. Burada durup düşünmek lazım. Bir kere bizler medya olarak, çok dikkatli yayıncılık yapmalıyız. Yazacağımız her kelime, söyleyeceğimiz her sözün yankılarının neler olabileceğinin bir anlamda göstergesiydi bu haftaki olaylar. Çünkü toplum her bakımdan deşarj olmaya uygun. En ufacık bir şey, inanılmaz şekilde büyütülebiliyor.Bu maçların telafisi yok...Sosyal çalkantıların etkisiyle, gelir dengesi fazlasıyla bozuk olan ülkemizde tepkiler her şekilde veriliyor. Açıkçası boş bir kaseti nasıl doldurursanız, onu dinlersiniz. Ancak abartılı yayıncılığın, Türkiye gerçeklerini göz ardı eden ve kendini üstün gören anlayışın verdiği zararın, çok büyük olduğunu görüyoruz. Bir maçta futbol tezahüratını eleştirmeyi bıraktık, nelerle uğraşıyoruz. Bizler ikinci yarı öncesi verdiğimiz mesajda, “Dikkatli olmak zorundayız, bu maçların telafisi yok” demiştik.Ateşe benzin dökmeyelim Süper Lig’i kafasına koyan, Play-Off peşinde koşan ve ligde kalma hesapları yapan birçok takım, ölesiye bir mücadele içinde olacaklardır. Ancak bu duyguların körüklenmesi, tahrik edilmesi, gerçekten ateşe benzin dökmek gibi bir şey... Buradan sesleniyorum; Futbol Federasyonu başta olmak üzere, valiler, emniyet müdürleri, belediye başkanları, milletvekilleri lütfen bölgeciliği bırakın ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, serinkanlı olun. Sizler tarafsız davranırsanız, tribündeki bir takım odakların cesareti kırılır ve dirençleri bitince de, amaçlarına ulaşamazlar. Çünkü bu tür gerginliklerden beslenen çevreler, sayıca çok değiller ama sesleri çok çıkıyor ve etkinler... Bu gücü de sizlerden alıyorlar.Bu alarmı dikkate alalım...Geriye 16 maç kaldı, ilk haftadaki olayların alarmını iyi anlayalım ve gereken önlemleri hep birlikte, üzerimize düşeni yaparak alalım diyorum.Lige dönersek; 18 takım arasında 6’sı kazandı, 6’sı kaybetti, 6’sı da berabere kaldı. Haftanın en kârlı ekipleri bana göre; Malatyaspor, Altay, Karşıyaka, Samsun ve Mardin’di. İstanbul Belediyespor şanslı değil miydi derseniz; kısaca pek şansa ihtiyacı yoktu. Abdullah Avcı’nın öğrencileri, devre arasını iyi geçirdi. Kadroya geçen yıl Lig A’nın gol kralı Ufuk Ateş, Rizespor’dan Murat Uluç ve Altay’dan Metin Depe’yi alan bir ekip için, Sebat galibiyeti çok normal. Zaten ilk yarının sonlarında düşüşe geçen ve devre arasına can simidi gibi sarılan Belediyesporlular, tekrar özledikleri havayı yakaladılar ve puan cetvelinde ikinci sıraya çıktılar.İkisi de kaybetmedi!..Ankara’da zirveyi çok yakından ilgilendiren bir maç vardı. Oftaş yense, belki de işin büyük bir kısmını halletmiş olacaktı, ama yapamadı. Aslında maça 1-0 galip başladılar, diyebiliriz. Gökhan Gönül’ün erken golüyle rahatlayan rakibi karşısında Kasımpaşa pes etmedi ve ikinci yarıda oyuna ortak oldu. Belki bu sonuçla 4. sıraya düştüler ama sahasında sadece Orduspor ile berabere kalan Oftaş’tan alınan bir puanın, Kasımpaşa için başarı olduğunu belirtmeliyim. Oftaş cephesinde biraz durgunluk hissettim. O ilk yarının canla başla mücadele eden takımı, sanki kafası karışıkmış gibi bir görüntüdeydi.Kazandılar ama başkan gitti...Malatya’da tribünleri bir kenara koyarsak, bir futbol ziyafeti vardı. Oyuna neredeyse 1-0 galip başlayan Elazığspor, bu avantajını koruyamadı ve sahadan 6-2’lik bir hezimetle ayrıldı. Eğer bu kadar kolay goller yiyorsanız, işiniz zor demektir. Malatyaspor’un başarısını küçümsemiyorum, ancak Elazığspor’un bu farkta büyük payı olduğunu belirtmeliyim. Bugünkü futbolda sadece hücumu düşünüp, savunmayı unutmanın bedeli ağır oluyor. Malatyaspor tüm çalkantılarına rağmen böyle kritik bir karşılaşmadan önemli bir zaferle çıkıp puan cetvelinde 3. sıraya yerleşti. Ancak maç sonrası Başkan Haşim Karadağ’ın istifası, Malatyaspor için hiç de iyi bir gelişme değil. Sarı-Kırmızlılar’ın tam takımda işler düzelmişken yönetim krizine girmesi, can sıkıcı.Olmadı Diyarbakır!..Diyarbakırspor, İzmir’de beraberliğe bile üzüleceği bir 90 dakikadan, mağlup ayrıldı. İki takımın da çok iyi bir futbol ortaya koyduğunu söyleyemeyiz. Ancak üst üste kazanılan gol pozisyonlarını hovardaca harcayan Diyarbakırspor adeta rakibini diriltti. Ve baktı ki rakip beceremiyor, bu defa Diyarbakırspor’un üstüne giden Karşıyaka, aradığı golü üçüncü girişiminde buldu. Kaf-Kaf, bu galibiyetle aslında Play-Off için de bir vize aldı. Diyarbakırspor ise ilk iki için yara aldı diyebiliriz.Mardin’e ilaç gibi geldi...Mardin’de ise ilginç bir karşılaşma vardı. Feyyaz Uçar ile ikinci yarıya hazırlanan Mardinspor, devre arasındaki hareketliliğinin meyvesini aldı. İstanbulspor gibi güçlü bir rakip karşısında önce 2-0’ı yakalayan Mardinspor bir ara 3 puanı riske soksa da, İsmet’in 90’da attığı golle sahadan mutlu ayrıldı. Bu maçtan yenen de yenilen de mutlu ayrıldı. İstanbulspor gerçekten ikinci yarıda rakiplerinin korkulu rüyası olacağını, oynadığı futbol ve dirençle gösterdi.Oyunun hakkı beraberliktiGaziantep’te ise oyunun hakkı beraberlikti ve öyle de bitti. Kocaelispor devre arasında boş durmayan ekiplerdendi. Yenik duruma düşen Körfez ekibi ikinci yarıda oyuna giren Yunus ile beraberliği buldu. Play-Off hesapları yapan Kocaelispor için bu puan, puansız dönmekten iyidir. Maç sonrası teknik direktör Fatih Uraz da verdiği demeçte bunu teyit etti.Samsun’da sürpriz yokSamsunspor ise mutlak kazanmak istiyordu ve amacına ulaştı. İki ölü top organizasyonu ve 2-0’lık skor Samsunspor’u, Orduspor önünde zafere taşıdı. Mor-Beyazlı takım, devre arasında transfer yapamadı. Belki de bunun psikolojik ezikliğini yaşadılar.Aslan’ın ağzından üç puanUşak’taki gol düellosunda gülen, konuk ekip oldu. Altay yenik duruma düştüğü karşılaşmada 90. dakikada sahanın yıldızı Yasin ile 3 puanı koparan taraftı. Uşakspor tüm olumsuzluklara rağmen iyi mücadele eden bir ekip. Altay önünde biraz da şanssızdılar. Aşigolar en azından bir puanı haketmişlerdi ama iç sahadaki talihsizliklerini yine yenemediler ve kaybettiler. Altay ise oldukça eksik bir kadroyla gittiği ve şansının tutmadığı Uşak’tan, fazlasıyla mutlu döndü.Lig A panorama
‘’Kardeş kardeş‘’
Türkiye’deki belki de tek olan ev sahibi-rakip birlikteliği ister istemez gerilimi düşürüyor. Böyle bir iklim de sahaya futbol oynamaya çıkan oyuncuları rahatlatıyor. Ama bana göre bu işten en çok karşılaşmanın hakemleri memnun oluyor. Tribünün bir anlamda tepkisizliği, maçın hakemini ön plana çıkarmıyor. Kısaca umarız bu güzellik uzun yıllar sürer ve örnek olur.Maça gelince... Oyuna Bursa iyi başladı. Önce Sinan bencil davranmasa takımını öne geçirebilirdi. Ama Abdurrahman çok kritik bir müdahaleyle golü önledi. Ardından Cumhur’un sert şutunda kaleci Serkan topu 2 hamlede önledi. Daha sonra da oyuna denge geldi. Maç orta alan mücadelesi şeklinde geçerken Ceyhun’un sürpriz pasını aynı güzellikle devralan Bebbe takımının ve ilk yarının skorunu belirledi.İkinci yarıda ilk yarıya benzer bir futbol vardı. Neredeyse maç böyle biter derken bir köşe atışında bu kez İsmail’in kafasıyla topu Ankaragücü filelerinde gördük. Dostça başlayan maç dostça bitti. Zaten skor da bunu söylüyor. Çok koşan Ankaragücü’nde Hikmet Karaman biraz geç oyuncu değiştirdi. Tek eleştirim bu. Bursa ise ikinci yarıya deplasmanda puanla başlamanın mutluluğuyla evine döndü.Hakem Cüneyt Çakır, başta da söylediğim gibi böyle bir ortamda zorlanmadan rahat bir maç yönetti.
‘’Paşa'ya selam...‘’
Genel menacerlikten sonra teknik patronluğa soyunduğunda herkesin kafasında soru işaretleri oluşmuştu. Ancak akıl yaşta değil baştadır. Tabi ki, tecrübe çok önemli ama akıllı insanlar bulundukları şartları en iyi değerlendiren ve çabuk uyum sağlayanlardır.Ankara’da dün maç öncesi savunmaları arızalı gözüken iki takım izleyeceğimizi biliyorduk. Gençlerbirliği malum, Risp ile Ayman’ın gönderilmesi, Eren’in de cezalı olmasıyla savunma kurgusunu sarsacağı belliydi. Bir de buna son dakika Erkan Özbey’in sakatlığı eklenince Başkent ekibi tahmin ettiğimiz gibi sürekli rakibe pozisyon veren bir görüntü çizdi. Aslında benzer şanssızlıkları Sivas da yaşadı. Yiğidolar’da maç öncesi Servet, Hakkı ve Murat Sözgelmez’in önemli denebilecek sakatlıkları vardı. Ancak Kırmızı-Beyazlı ekipte Hakkı ve Murat, Servet’in olmadığı karşılaşmada başarıyla oynadılar. İlk yarıda üstün olan taraf ev sahibiydi. Ancak Okan ve Mehmet Çakır son vuruşlarda etkisizdi. Özellikle Engin ve Haminu iyi toplar taşıdılar. Orta alanda Mehmet Nas çok istekliydi ama ilk yarı soyunma odasına önde giden Sivas oldu. 45’te Serdar’ın ortasında, Gençler savunmasının hatasını Balili affetmedi.‹kinci yarı Gençlerbirliği’nin daha baskılı olacağını düşünüyorduk. Ancak Mesut Bakkal ilk yarıda etkili Haminu’yu oyundan alıp bir başka Brezilyalı’yı oyuna soktu. Hücum üstünlüğünü ele alayım derken orta alanı kaptıran ev sahibi, Mehmet Yıldız’ı bir türlü durduramadı. Mücadeleci ve topu ayağında iyi saklayan Mehmet, hem takımını rahatlattı hem de önemli pozisyonlara girdi. Aslında Mehmet’in başarılı performansı bir anlamda Bülent Uygun’u haklı çıkarttı. Çünkü sezon başında Anderson tercihi bence yanlıştı. Balili ile iyi anlaşan Mehmet oynadıkça üstüne koyacaktır. Özetlersek; Yiğido, Ankara’dan ileride çok lazım olacak bir 3 puanla evine döndü. Gençler ise beraberliğe bile razı değilken kaybetti. Maçın hakemi Kuddusi Müftüoğlu başarılı bir yönetim gösterdi ve skoru etkilecek bir hata yapmadı.
‘’Bak şu Galatasaray'ın yaptığına‘’
Gerçekten devre arası kamp çalışmalarının ardından 2007’nin ilk resmi maçında neler olacağını biz de merak ediyorduk. Aslında devre arası değerlendirmelere baktığımızda Bursaspor iyi, Erciyesspor açısından çok kötüydü. Erciyes yönetimi değişmiş, teknik direktör gitmiş ve hazırlık maçı oynamamışlardı. Bu takıma 3-4 gün kala gelen Bülent Korkmaz, Bursaspor’u deplasmanında kritik bir göreve soyundu. Korkmaz, teknik direktörlük hayatındaki ilk resmi maçında Bursa Atatürk Stadı’nı hiç unutmayacaktır. Kayseri ekibi dün gece lig sonuncusu gibi oynamadı. Az ama etkili ataklarla skora gitti. Bursaspor’un şuursuz oyunu biraz da ekmeğine yağ sürmedi değil. Taraftarının tüm desteğine rağmen Yeşil-Beyazlılar Marmaris’ten Bursa’ya gelememişlerdi. Devre arasının tek transferi Zafer Demiray, çalıskan ama şaşkındı. Engin İpekoğlu bu maçta ilk onbirde Frasineau ve De Souza’yla çıksaydı daha mantıklıydı. Zafer’i daha sonradan oyuna sokması doğru olurdu.İkinci yarıda oyuna Rumenler girdi ama Bursaspor ne yapsa çaresizdi. Maçın özeti; Bursa’nın düşündüğünü Erciyesspor yaptı. Korkmaz ilk maçında biraz da küskün ayrıldığı Cim Bom’un da katkısıyla takımını çeyrek finale taşıdı. Bursaspor adına görevini yapan tribünlerdi, gerisi hikâye.
‘’Cim Bom'a yakışmadı‘’
Süper Lig’de sonuncu sıradaki Erciyesspor karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Sarı-Kırmızılılar, bunu erken kırmızı karta bağlayabilir, ancak eğer UEFA Kupası’nı, Türkiye Kupası’nı müzesine götürmüş bir takımsanız ve de Türk futbolunun üç büyüğünden biriyseniz hiçbir maçı hafife alamazsınız. Gruptan çıkmanın verdiği rahatlıkla bu maçın formalite görülmesi Galatasaray’ın prestij açısından ağır bir yara almasına sebep oldu. 10 kişi de olsanız Süper Lig’in en çok gol yiyen takımı olan Erciyes karşısında en azından gol atamasanız bile gol pozisyonu yakalamalıydınız. Tamamen toplama bir onbirle sahaya çıkan Galatasaray, bu maçta galibiyete ihtiyacı olan Erciyes karşısında çok silikti. Savunmada ilk defa oynayan Mehmet Topal-Tolga ikilisi özellikle ilk yarıda etkisiz kaldı. Bir de buna kaptan Okan’ın tecrübesine yakışmayacak şekilde pas hatasıyla oynamasın, Sarı-Kırmızılılar’ın dün geceki hezimetinin başlıca unsurlarıydı. Erciyes’in sahaya çıkan 11’ine baktığımızda Lorant’ın Galatasaray’ı gözüne kestirdiğini anlıyorsunuz. Sert ve mücadeleci futbolculardan kurulu 11’le mücadele eden Erciyes, daha 4. dakikada 10 kişi kalan rakibinin bu zaafını iyi değerlendirdi... İlk yarıyı 2-1 önde kapayan ev sahibi ekip, ikinci yarıda da gollerini sıralayınca kupadaki ümitlerini Bursa’da oynayacağı maça taşıdı. Bence Galatasaray’ın bu maçtan alacağı dersler olmalı. En başta yönetim ve teknik kadro taraftarını düşünmeliydi. Her ne olursa olsun Kayseri’ye karşı daha hazırlıklı, daha ciddi, yenilgiye gölge düşürmeyecek bir anlayışla oynamalıydılar. Bir de kırmızı kartla ilgili olarak: Bana göre penaltı doğru, kırmızı kart ağır oldu. Çünkü mutlak gol pozisyonu gözükmüyordu.
‘’Herkes hakkını aldı‘’
Aslında ev sahibi Kayserispor da, Bursaspor da galibiyete oynadı. Ancak iki takım savunmasının en az hatayla oynaması, belki de bu sonucu getirdi.Önce Kayserispor’u değerlendirirsek, ev sahibi ekip, iç sahadaki yenilmezliğini devam ettirirken, maçı kazanıp kupada kendini garantiye almak istiyordu. Sarı-Kırmızılı takım, oyuna da hızlı başladı. Ancak bu hız çabuk kesildi. Bunun sebeplerinin en başında bana göre ilk 11’de Ragıp gibi oyuncunun olmayışı geliyordu. Çünkü ofansif özelliği yüksek ve takıma skor olarak önemli katkısı olan Mehmet Topuz, Ragıp’ın yokluğunda hücumda pasif kaldı. Uzun süre takımından ayrı kalan Gökhan Ünal, dün gece çok istekliydi. Belki gol yollarında etkisiz gözükse de bunda Iglesias’ın uyumsuzluğu söz konusuydu. Hava toplarında mücadeleci olan Arjantinli oyuncu, ileri ikilide Gökhan Ünal’la pek uyum sağlayamadı. Hatta ben ikinci yarıda, Ertuğrul Sağlam’ın, Mahmut Hanifi’yi, Gökhan’ın yerine değil, Iglesias’ın yerine oyuna sokacağını tahmin ediyordum. Ancak Sağlam, tercihini Gökhan’dan yana kullandı.Bursa baştan sona oyun disiplini açısından mükemmeldi. Stattaki psikolojik ezikliği, aldıkları beraberlikle alt etmiş oldular. Orta alan mücadelesinde rakibine göre hep üstündüler. Buna savunmanın, iyi top çıkarmasının da önemli katkısı oldu. Hücumda Sinan’ın tehlikeli ataklarının yanı sıra, Burak Akdiş’in de büyük özverisi, Timsah’ın umutlarını, içeride oynanacak Erciyes maçına taşıdı.Maçın özeti: iki takım da kaybetseydi yazık olurdu. 90 dakikanın hakkı beraberlikti. Artık son maçlarda golcülere ve kalecilere çok iş düşecek. Çünkü kader yerini averaj tayin edecek.
‘’Gurbetteki yıldızlar‘’
Alkmaar örneğinden...Yönetici derken size çok sıcak bir anımı aktarmak isterim. UEFA Kupası’nda bu sezon Türkiye’yi temsil eden Kayserispor’un, AZ Alkmaar ile Hollanda’daki karşılaşmasını izlemeye gitmiştim. Alkmaar çok güzel bir Avrupa kenti. 95 bin nüfuslu bu kentin 22 bin kişilik çok yeni ve modern stadına imrenerek baktım. Sadece stada m? O gün takımını desteklemeye gelen taraftarına da... Basın tribününde tanıştığım Avrupa’da yaşayan meslektaşım aynen şöyle dedi: Bu taraftar, Alkmaar 5 de yese, ertesi maçta yine takımı için tribüne gelir ve aynı heyecanla destekler. Alkmaar’ı buralara taşıyan başkanın kim olduğunu sorduğumda ise aldığım yanıt çok ilginçti. Hollanda kulübünü maddi-manevi desekleyen Başkan, futbolcu olmak isteyip de olamayan bir Hollandalı. Bir banka sahibi olacak kadar zengin olan bu Hollandalı, egosunu Alkmaar’a verdiği maddi destekle tatmin ediyor.Gurbette Türk olmakİşte futbol böyle bir oyun. İstemekle olmuyor; yeteneğin olacak, karakterin olacak, çok çalışacaksın ve birileri de seni görüp ortaya çıkaracak. Bu yazı dizisine başlarken bu duygulardan esinlendik ve sadece kendi liglerimiz değil, gurbet eldeki soydaşlarımızın durumu ne diye merak ettik. Gerçekten de pilot bölge olarak seçtiğimiz Almanya’da, Düsseldorf’a yakın Alman kulüplerinde oynayan gençlerimizi bir araya getirip dertleştik.Aslında gönlümüz tüm Almanya’da, hatta Avrupa’nın her yerinde oynayan gençlerimizi tanıyabilmekten yanaydı. Ancak sorunların paralelliği ve benzerliğinin, varmak istediğimiz noktaya bizi taşıyacağına inandık. Çünkü bu çocuklar her ne kadar o ülkede doğsalar da, genlerindeki Türklük duygusunun inanılmaz biçimde ağır bastığını gördük.Üzülsek mi, sevinsek mi?Belki Bulgaristan’daki Jivkov zamanıdaki komünist rejimin soydaşlarımıza yaptığı baskıyı görmüyorlar. Ama şu bir gerçek ki, milli forma konusunda oldukça ilgisizlik yaşadıklarını gördüm. Alman futbolunun çöküşünden sonra ülkedeki yabancıları Almanlaştırma politikası içinde bizimkilerin önemli bir yer tuttuğunu görmek insanın hoşuna gitse de, bu bende burukluk yaratıyor. Hoşlandım; demek ki yetenekli bir nesil var ve Almanlar bunları kaçırmak istemiyor. Burukluk yaşadım; bizler niye bu gençlerinn yeteri kadar elinden tutup milli takımımıza kazandırmıyoruz. Bu yazı dizisinde amacım polemik yaratıp, suçlu bulmak değil. Türk futbolunun sadece Türkiye’den ibaret olmadığını ve dışarıdaki cevherlerin en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini hatırlatmak istedik.Kimler geldi, kimler geçtiŞöyle bir maziye baktığınızda yaklaşık 25 yılda Türkiye’ye kimler geldi, kimler geçti... Erhan Önallar, Erdal, Keserler, İlyas Tüfekçiler, Uğur Tütünekerler, Mustafa Yücedağlar bir çırpıda gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Şimdilerde ise bakıyorsunuz Yıldıray Baştürkler ve Altıntop kardeşler, Almanya liginin göz bebekleri... Dortmund’daki genç yıldızımız Nuri Şahin’i Almanlar’a kaptırmamanın mutluluğunu yaşarken, “Acaba gerisi gelecek mi?” diye hepimiz merak etmiyor muyuz? Evet bütün bu soruları bu genç kardeşlerimize sorduk, hepsinden ilginç yanıtlar aldık.Schalke’de bir dost...Hamit ve Halil Altıntop’ların oynadığı Schalke idmanını gittik. Bundesliga’nın liderinin çalıştığı mükemmel tesisleri gördük. Hatta orada bir Türk dostu daha önce Antalyaspor’u çalıştıran ve ülkemizi unutamayan Abramcik’le söyleştik. Sadece bunlar mı?.. Düsseldorf’un tek amatör Türk kulübü Vatangücü’nü tanıdık. Onlardan da ilginç anektotlar aldık. Bütün bu Düsseldorf’tan başlayıp, Mönchengladbach, Essen, Bochum ve Gelsenkirchen’i içi alan seyahatimizde gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, konuştuklarımızı sizlerle paylaşmak için bilgisayarın başına geçtik...