Arama

Popüler aramalar

‘’Kalibre farkı‘’

Bursa’da dün gece bir futbol efsanesini ağırladık. Rakip büyüktü ama bir takımı gözünde büyütmek en tehlikelisi. Bunu sonuç olarak değil sahaya futbolun bir yansıması olarak söylüyorum. Bursaspor ilk yarıda Manchester’ın büyüklüğünü bilerek ama gözünde büyütmeyerek oynadı. Hemen hemen gol hariç her istediğini yaptı futbol adına. Bir İngiliz takımına havadan oynayamazsınız. Bursaspor da kısa paslarla yerden oynamaya çalıştı. Savunma yaparken hücumu da unutmadık. Turgay ile gole çok yaklaştık. Ardından Ali Tandoğan’ın uzun pasında Ömer topa dokunabilse yine öne geçebilirdik ama olmadı. Taraftar ve futbolcular ilk yarı bittiğinde mutlu ve umutluydu.

İkinci yarıda Fletcher’ın ayağından gelen gol bütün büyüyü bozdu. O pozisyon Turgay’ın ilk yarıda kaçırdığının aynısıydı. Tek farkı Fletcher attı. Tabi bizim gibi tecrübesiz takımlar golü yer yemez tekrar toparlamak çok zor. Ardından da iyice rahatlayan Manchester United golleri sıralamaya başladı. Manchester takımındaki futbolcularla Bursasporlu futbolcular arasındaki kalibre farkını unutmamak gerekir. Bursaspor’u niye kazanamıyor diye sorgularken kendimizi de sorgulamamız lazım. Ama dün geceki maçın sonucundan öte müsabaka öncesi seremonide çalan Şampiyonlar Ligi müziğine dikkat çekmek istiyorum. Gerçekten Valencia maçında pek farkına varamadık. Herhalde Anadolu takımları bu müziği dinlerken Bursaspor’un yerinde olmayı çok isterlerdi.

Kısaca bu sezon bu organizasyonda bir tecrübe yaşadık. Önemli olan gelecek sezonlara önemli dersler çıkarmak. Şampiyonlar Ligi kadrosu kuracaksanız yabancı seçimini de çok çok dikkatli yapmanız lazım. Bursaspor bunu yapamadığı için bu sezon başarıyı yakalayamadı.

03 Kasım 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Böyle mi olacaktı!‘’

Bank Asya 1. Lig’de 10 haftayı geride bıraktık. Puan cetveline baktığımızda dikkati çeken nokta, zirveden çok, son sıradaki 3 takım... Başlangıçta Diyarbakırspor, Giresunspor ve Karşıyaka’nın, 10. hafta bitiminde son 3 sırayı paylaşacağı söylense, kimse inanmazdı. Hafta içi kupada başarılı sonuçlar alanlar, başarılı futbol sergileyenler için öngörümüz; “Ya bu moralle başarılı olurlar ya da yorgunluğun acısı çıkar” şeklindeydi. Malesef ikicinsi oldu ve Mersin İdmanyurdu ile Karşıyaka kaybetti, Denizlispor ise ilk defa deplasmanda kazanamadı.

Ligin yenileri için iyi bir haftaydı. Akhisar Belediyespor, Bank Asya 1. Lig’deki ilk 3 puanını alırken, bir başka yeni ekip Tavşanlı Linyit de son 4 hafta içinde ikisi deplasman olmak üzere, 3. galibiyetini elde etti. Lider yerinde duruyor ama, yerinde duramayan bir takım var. Adeta kabına sığmıyor Gaziantep Büyükşehir Belediyespor... 5’te 5 yapan Güneydoğu ekibi, bu hafta da Mersin’de seriyi sürdürdü...

İşleri iyi giden ekipler arasında Orduspor’u da sayabiliriz. Mor Menekşeler, iddialı Boluspor’u iyice krize sokan bir deplasman galibiyetiyle evine döndü. İzmir’de ise gülen Altay’dı. Siyah- Beyazlılar Ç.Rizespor’u evine puansız yollamayı başardı.

Adanaspor-Denizlispor
5 Ocak Stadı’nda, özellikle ilk yarısı çok zevkli bir maç izledik. Adanaspor, oynadığı futbolla puan cetvelinde bulunduğu yeri hiç de haketmediğini gösterdi. Bu maça kadar dış sahada 4 maçını birden kazanan Denizlispor, ummadığı bir rakip buldu Adana’da. Turuncu-Beyazlılar, ilk yarıda direklerden dönen iki top haricinde çok ciddi gol poziyonlarını da değerlendiremedi. 90 dakikaya baktığımızda, Adanaspor’un futbol adına, gol haricinde her şeyi yaptığını söyleyebiliriz. Denizlispor ise belki de şimdiye kadar ki maçları içinde, en mahkum futbolunu oynadı.

Boluspor-Orduspor
Ev sahibinin bu maç öncesi, beraberliğe dahi tahammülü yoktu. Orduspor ise “kazanamasam da kaybetmiyeyim” diyordu. Bence, Boluspor’un “mutlak kazanma duygusu” kaybetmelerinin en büyük nedeni oldu. Oysa Denizli ve Ordu maçlarından alınacak birer beraberlik, aradaki fark açısından önemliydi. Yarenler öne geçti, ama oyuna ağırlığını koyan Orduspor, güzel futbolunu iki golle süsleyip Süper Lig’e göz koyduğunu gösterdi.

Mersin İdmanyurdu-Gaziantep B.B.
Mersin’de iki kırmızı kart ve iki penaltı vardı ve bunların hepsi de ev sahibinin aleyhineydi. Maç sonrası Nurullah Sağlam’ın, “Meslek hayatımda ilk defa maç sonrası bir hakemin elini sıkmadım” sitemi anlamlıydı. Bu tabi ki hocanın sitemi, Zafer Demir’e... Maça bakarsak, 4 maçlık galibiyet serisiyle sahaya çıkan konuk ekip, alandan 3-1’lik bir zaferle ayrıldı. Erol Azgın’ın öğrencileri içeride kaybettikleri Denizlispor maçını kazanmış olsalardı, açıkçası şu anda liderdiler.

Altay-Çaykur Rizespor
İzmir’de istikrarsız Altay, yine şaşırttı ve evinde kazandı. İç sahada sürpriz puan kayıplarının, sürpriz olmadığı bir takım haline gelen Altay, Rizespor’un puan umutlarını yıkarken, farkı da kaçıran taraftı. Rizespor’da her sezon 10. haftaya doğru oluşan krizin hortlaması, hayra alamet değil bence.

Samsunspor-Diyarbakırspor
Samsunspor sessiz ve derinden gidiyor. Belki rakibin içinde bulunduğu kötü durum nedeniyle maçın favoriydiler ama sonuçta işlerini ciddi tutup, rahat bir galibiyetle sahadan ayrıldılar. Diyarbakırspor için şu anda herkes beklemede ve bir umut ışığı arıyor.

Tavşanlı Linyit-Karşıyaka
Ligin yenisi gerçekten müthiş bir çıkışta. Ziraat Kupası’nda Kayserispor’u eleyerek büyük sükse yapan Karşıyaka’yı, evinde 2-0’la geçen Tavşanlı Linyit, biraz biraz geçen yılki Bucaspor’un sinyallerini veriyor.

Akhisar Bld. - Giresunspor
Manisa ekibi Giresunspor önünde Bank Asya 1. ligde siftah yaptı. Giresunspor’u 2-0’la geçen Akhisar Belediye, beraberlik takımı olarak anılmaktan kurtulurken, Giresunspor’un üstündeki kara bulutlar iyice çoğaldı. Çonataklar, yeni hocaları Bahri Kaya ile de beklenen çıkışı yapamadı ve taraftarını iyice karamsarlığa itti.

03 Kasım 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eskişehirspor istedi ama...‘’

Eskişehirspor seriyi sürdürmek için çıktığı karşılaşmada moralsiz rakibi Ankaragücü önünde baskın bir oyun ortaya koydu. Ancak Bülent Uygun’un Kırmızı-Siyahlı ekibi, Rıza Çalımbay dönemine göre daha kontrollü ve savunmayı sağlama alan bir anlayış içindeydi. Bu anlayış görünen o ki, ilk yarının bitimine kadar sürecek. Ankaragücü cephesinde ise evlerinde geçen hafta yaşadıkları Bursa bozgununun izlerini silmekti hedef. Ümit Özat’ın geçen haftaki kadroda revizyona gittiğini gördük. Kalede Senecky, sakatlığı geçen Zewlakov, Murat Duruer ve Adem Koçak ilk göze çarpan isimlerdi.

Oyuna hızlı başlayan Başkent ekibi olmasına rağmen Eskişehirspor çok çabuk dengeyi kurdu. Ancak iki takımın da kontrollü futbol anlayışı sonucunda gol pozisyonları futbolcuların bireysel çabalarına kaldı. Eskişehir’in sağ kanattan Erkan’la geliştirdiği ataklar, rakip kalede heyecan yaratsa da Batuhan, Adem Sarı ve Sezer yakaladıkları pozisyonları değerlendiremediler.

İkinci 45 dakikada ise Bülent Uygun 3 puan hamlesi ile takımını oyuna sürdü. Ümit Karan ve Koray’ı alıp, Doğa ile Adem Sarı’yı çıkartan Uygun, yine de istediği ofansif baskıyı kuramadı. Sadece topun daha fazla takımında olmasını sağlasa da Ankaragücü golü hiç düşünmeyerek ikinci yarıda savunma yapıp 1 puana yattı. Ümit Karan’ın da sakatlanıp çıkması, bir anlamda gol yükünün sadece Batuhan’a kalması demekti. Genç futbolcu da rakip savunma tarafından iyi markaj altına alınınca, aradıkları golü bir türlü bulamadılar.

Sonuçta biri moralsiz, moral almaya gelmiş; diğeri ise 3’te 3 yapmak isteyen iki ekibin mücadelesinden ne gol sesi, ne de galibiyet çıktı.

31 Ekim 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sercan topun altına girsen‘’

Süper Lig’e yakışan bir maç izledik. İlk yarı Fenerbahçe oyunun hakimiydi ve istediği tüm taktik varyasyonları sahaya yansıttı. Aslında Bursaspor’u iki yarıda değerlendirmeliyiz. İlk 45’te Şampiyonlar Ligi’ndeki Bursa, ikinci yarıda ise ligdeki şampiyon Bursapor’u izledik. Ertuğrul Sağlam klasik 11’inde sadece Ozan İpek’ten vazgeçmişti. Ev sahibi ekibin geçen yılın kasım ayından bu yana süren yenilmezliği ilk yarıda tehlikeye girerken, daha sonraki hamleler ve pozitif futbol Timsah’ı ayağa kaldırdı. Aslında Bursaspor dün gece Fenerbahçe’nin yumuşak karnı Caner’in oynadığı sol kanadı iyi kullanamadı. Özellikle Volkan Şen’in patinaj yapan hücumları bir anlamda Yeşil-Beyazlılar’ı etkisizleştirdi.

İkinci yarıda orta alandaki dengeleri sağlayan ev sahibi özellikle 45 ile 70. dakikalar arasında büyük bir baskı kurdu. Zaten aradıkları golü de bu arada buldular. En büyük silahı duran topta Turgay’ın müthiş bir zamanlamayla aşırdığı kafa topunu büyük maçların golcüsü Ergiç net bir vuruşla rakip filelere yolladı.

Oyunun berabere geldiği dakikadan sonra ilk hamle Ertuğrul Sağlam’dan geldi; önce İnsua sonra Ozan İpek gibi hücumcularını oyuna soktu. Son 10 dakikası heyecan fırtınasıydı karşılaşmanın. İki takım da ellerine geçenleri değerlendirse sahadan 3 puanla ayrılabilirdi, ama Volkan ve İvankov geçit vermedi. Sadece kaleciler değil forvetlerin beceriksizliği de söz konusuydu. Özellikle Sercan iki net pozisyonda inanılmaz kötü bir son vuruş yaptı. Artık Sercan’ın karşı karşıya kaldığında topun altına girmesi lazım. Çünkü genç ama Süper Lig’de oynadığı maç sayısına bakarsak bu noktaya geldiğine inanıyorum. Sercan, dün akşam Bursaspor’un olası bir galibiyetini girip de atamadığı pozisyonlarla önleyen isimdi.

30 Ekim 2010, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Antep koptu geliyor!‘’

Bank Asya 1. Lig hız kesti. Gerçekten bu hafta alınan sonuçlara baktığımızda; beraberlikler ve atılan 11 gol, bunu gösteriyor. Bu ligde hız kesmeyen bir takım var; o da Gaziantep Büyükşehir Belediyesi... Güney ekibi üst üste 4 maçını da kazanıp, resmen hedef büyüttü. Bu arada istifalar zinciri sürüyor. Tavşanlı Linyit, Giresun’da kazanıp, Hüsnü Özkara’yı istifa ettirmişti. Bu hafta da Elazığ’da oynanan maçta Diyarbakırspor’u yenip, Suat Kaya ile Diyarbakırspor’un yollarını ayıran takım oldu. Tabii ki, istifa zinciri sadece Suat Kaya ile sınırlı kalmadı, Adanaspor da bu sezon ikinci teknik direktörüyle yollarını ayırdı ve Cemal Gürsel Menteşe de veda eden son isim oldu. Aslında bu haftanın en keyifli takımlarından biri de Denizlispor’du. Horozlar “bay” olmalarına rağmen, oynamadan liderliğin keyfini sürdü. Çünkü takipçilerinin kazanamaması, onların ekmeğine yağ sürdü. Şimdi isterseniz haftanın maçlarına geçelim...

K.Erciyesspor- Boluspor
Bazen olmayınca olmuyor. Boluspor belki de şimdiye kadarki, en iyi futbolunu oynadı, bol pozisyona girdi, öne geçti ama 88’de yediği bir golle, evine bir puanla döndü. Üstelik bir penaltı atışından yararlanamayan Yarenler, herkesin berabere kaldığı bir haftada, tam 12’den vurma fırsatını kullanamadı. Erciyesspor yenilmiyor, ama yenemiyor da bu aralar. Yeni başkanlarına bir türlü 3 puan heyecanı yaşatamayan Kayseri ekibi, önemli rakiplerle içeride berabere kalmanın sıkıntısını yaşıyor. Bir de tabii ki stat sorunu var ev sahibinin. Hala Kayseri’de üvey evlat muamelesi görmeleri, oldukça ilginç. Oysa ciddi bir Süper Lig potansiyeli taşıyan takımlarına Kayseri’nin ileri gelenleri sahip çıkmalı. Bu tutum yakışmıyor.

Orduspor-Kartal
Ordu’da ev sahibi kötüydü. Kartalspor’un deplasmanlardaki başarısı, bilinen bir gerçek. Bu gerçeği Orduspor da biliyordu, ama duvarı aşamadılar, evlerinde önemli bir kayıp yaşadılar. Burada Kartalspor’un aldığı puanın, hakları olduğunun altını çizelim. Bir de Ordu taraftarına mesajım olacak: Süper Lig’e giden uzun ince yolda zaman zaman bu tür takılmalar olcaktır. Taraftarın aşırı kazanma istiğinin, takımın üzerinde bir baskı oluşturmaması lazım. Bu durum futbolcuları olumsuz etkiliyor.

Ç.Rizespor-Akhisar Bld.
Rize’de ev sahibi, ilk yarı kötü ikinci yarı iyi oynadı, ama bu durum maçı kazanmasına yetmedi. Bank Asya 1. Lig’in yeni takımı, yavaş yavaş ısınmaya başlamaları için tek dertleri bir galibiyet. Rize’de özellikle ilk yarıda 3 puana yaklaştılar ama elde edemediler. Akhisar dışardaki başarısını içeride galiyetlerle süslerse, bu ligde rahat kalıry. Ama iç sahada da kazanmak şart... Rizespor’da ise böyle bir haftada, bu beraberlik bence önemli bir kayıp.

Gaziantep B.B.-Altay
Maç öncesi benim gibi ev sahibi ekip de, “Acaba Altay bir sürpriz yapar mı?” diye çekiniyordu. Ama Serdar Deliktaş, tek başına Altay’ı delik deşik etti. Attığı 3 golde de takım arkadaşlarının katkısı olsa da, genç forvet resmen golü zorladı ve becerisini üst düzeye çıkartıp, haftaya takımı ile birlikte damgasını vurdu. Altay için söylenecek bir şey kalmadı. İzmir ekibi yakaladıklarını dahi atmaktan aciz bir vaziyette. Daha da önemlisi yedikleri gollere baktığınızda, manzara daha da vahim. Hele yedikleri bir 2. gol var ki, evlere şenlik.

Giresunspor-Samsunspor
İstatistikler alt üst oldu. Samsunspor şimdiye kadar beraberlik bile alamadığı rakibini, hem de rakip sahada devirdi. Giresunspor’un sezon başı şampiyonluk için kurulan kadrosu, tam bir hayalkırklığı yaşıyor. Bahri Kaya ile yaşanan yeni dönemden de puan çıkmadı. Samsunspor’da ise 3 puanların imzası Savaş’tan geçiyor. Giresun’da attığı nefis golle dikkatleri bir kez daha üstüne çeken Savaş’ı, izlemeye devam edin.

Güngören Bld.- Mersin İ.Y.
İstanbul’da beklenen bir sonuçtu. Ev sahibi ekip, her rakibe direnç gösterebilecek bir takım. Mersin İdmanyurdu’nun karnesine baktığımızda ise, dış sahada başarı var. Bu tablo maç sonunda doğrulandı ve iki takım da sahadan birer puanla ayrıldı. Mersin açısından bu maçın önemi; Nurullah Sağlam yönetiminde ilk maçları olmasıydı...

Karşıyaka-Adanaspor
İzmir’de ilginiç bir karşılaşma izledik. Adanaspor resmen ayağına gelen 3 puan fırsatını tepti. Konuk ekip 10 kişi kalmış Karşıyaka önünde 82. dakikaya 2-0 önde girmesine rağmen skoru koruyamadı ve sahadan 2-2’lik beraberlikle ayrıldı. Tabii ki bu sonuçta geçen sezonun başarılı kalecisi Tolgahan’ın Karşayaka’nın attığı 2. goldeki büyük hatası da etkendi. Karşıyaka için ne diyelim... Bu sezon İzmirliler’in tadı yok. Daha evinde 3 puanla tanışamayan Kaf kaf’ın tesellisi 10 kişi kaldıkları bir maçta kaybetmemeliriydi.

Diyarbakırspor-T.Linyitspor
Saha zemininin kötülüğü nedeniyle maçlarını Elazığ’da oynayan Diyarbakırspor, şok bir yenilgiyle sarsıldı. Aslında maçın 90 dakikasına baktığınızda, ortada şok bir sonuç yok. Bu maç öncesi bir tahmindi. Tavşanlı Linyit haftalardır sürdürdüğü istikrarlı futbolunu, bir türlü 3 upana taşıyamıyordu. Ancak oyun disiplini, meyvesini önce Giresun’da, sonrasında da yeni bir deplasman olan Elazığ’da Diyarbakırspor’u yenerek verdi. Son üç haftada topladığı 7 puanla, “Kütahya’nın bu şirin ilçesi, artık lige ısındı” demek mümkün.

27 Ekim 2010, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Timsah koltuğu geri aldı‘’

Başkent’te 90 dakikalık bir maç izledik, ama her şey ilk 45 dakikada bitti. Futbol da skor da... Bursaspor golü yedikten sonra rakibinin üstünde inanılmaz bir baskı kurdu. Oysa maça iyi başlayan ve ilk golü de atan Ankaragücü’ydü. Ne olduysa İbrahim’in beraberlik golünün ardından oldu. Ankaragücü adeta sahadan silindi. Sanırım İstanbul’daki Galatasaray galibiyeti Başkent ekibini fazlasıyla yanıltmış. Ankaraspor’dan tanıdığımız ofansif özellikteki Theo Weeks’i tek ön libero oynatırsanız, rakip de Bursaspor ise dost da olsa cezayı böyle keser. Çünkü orta sahada bu kadar yetersizseniz, rakibin son şampiyon olduğunu unutmuşsunuz demektir. Bu orta alan Ankaragücü’nün savunmasını da bitirdi. Sanıyorum Bursaspor hafta içinde Şampiyonlar Ligi’ndeki Manchester yenilgisinden sonra, bu kadar kolay bir galibiyet beklemiyordu. Gol yollarında sıkıntılı olan Timsah’ın ilk 45 dakikada 5 atması, teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ı da fazlasıyla memnun etmiştir.

‘Dün iki takım arasındaki en önemli fark neydi ?’ derseniz, Bursaspor’un geçen sezondan beri devam eden oyun disiplini ve istikrarının sürmesiydi. Ankaragücü ise bir iyi, bir kötü futboluyla yani istikrarsızlığıyla ilginç bir takım olduğunu gösterdi. Ümit Özat, Zewlakov’un yokluğunda savunma göbeğine çare üretemedi. Rakip iki stoperin de gol atması, Ankaragücü’nün savunma anlayışının ne kadar kötü olduğunun göstergesiydi.

Kısaca dün 19 Mayıs’ta beklenmeyen bir skor ve beklenenin çok çok altında bir Ankaragücü izledik. Bursaspor da bir gün aradan sonra Trabzonspor’dan liderlik koltuğunu devralıp, Süper Lig’in Timsah’ı olduğunu gösterdi.

25 Ekim 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyi oynayan kazandı...‘’

Olimpiyat Stadı’na dönen Belediyespor, Gaziantepspor karşısında gerçek kimliğini ilk yarıda oynadığı futbolla ortaya koydu. Önceki hafta Eskişehir’de rakibi 10 kişi kalmasına rağmen fırsatı değerlendiremeyen ve sahadan yenik ayrılan ev sahibi ekip, Gaziantep karşısında dersini iyi çalıştığını gösterdi. Bunları tabii ki karşılaşmanın ilk yarısındaki oyundan çıkardım. Tevfik golü atmadan önce, zaten gol ‘geliyorum’ demişti. Önce rüzgarla birlikte oynamanın avantajıyla uzaktan kaleyi yokladı Belediye. Ve beklenen gol Metin Depe’nin kafa vuruşunda geldi diyorduk, ama top yan direkten döndü. O andaki şaşkınlık konuk ekibe pahalıya patladı, Yalçın’ın hatasında Tevfik takımını öne geçirdi. İlk 45 dakikaya baktığımızda Gaziantepspor’un rakip kaleye cılız ve etkisiz hücumları vardı. Kanatlardan yapılan amaçsız ortalara, ortayı yapanların bile inanmadığı belliydi. Gaziantepspor’un soyunma odasına giderken hafızalarda kalan bir tek gol pozisyonunun olmaması düşündürücüydü. Belediye’de ise bence farkı kaçırmanın üzüntüsü vardı.

‘İkinci yarıda ne değişti’ derseniz, sadece oyuncular derim. Çünkü futbol adına girenler çıkanları arattı ve ofansif anlamda özellikle konuk takıma hiçbir şey katmadıklarını gördük. ‘Dün Gaziantepspor maçı neden kaybetti’ derseniz, orta alan yüzünden cevabını veririm. Belediyespor’un çok başarılı alan savunmasını açamadılar ve üretken olamadılar. Oysa böyle orta alanlara karşı yaratıcı futbolcular lazım. Gaziantespor’da bunu yapabilecek oyuncu Popov olarak görünüyordu, ama o da gününde değildi. Dün Gaziantepspor’da maça tek asılan ve bir şeyler yapmaya çalışan oyuncu Olcan’dı. Ama bir tek oyuncunun gayretiyle de puan alınmıyor.

Kısaca dün daha iyi oynayan daha çok pozisyona giren Belediyespor hak ettiği 3 puanı da alan taraf oldu.

24 Ekim 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Puanlar ve goller Bursa'da‘’

Bursaspor tecrübe kazanmaya devam ediyor... Valencia ile oynadığı ilk Şampiyonlar Ligi maçındaki şaşkınlık yoktu Old Trafford’ta, ama rakibin ismi ve büyüklüğü vardı. 70 binin üzerindeki bir seyirci topluluğu önünde, ister istemez ilk dakikalarda ayaklar titredi.

Zaten gol de o anda geldi... Svensson gereksiz pas hatasında. Nani cezayı kesti. Aslında tamam, gol güzel, vuruş da güzel. Ancak, İvankov gibi tecrübeli bir kalecinin bu tür maçlarda sahne alması lazım. Nani’nin şutunda ben bunu beklerdim en azından. Topu kornere çelmesini...

İlk ortamızı 18’de, ilk kornerimizi 21’de, ilk gol pozisyonunu da Sercan’la 25’te bulduk. Zaten bu dakikadan sonra ilk yarı bitene kadar oyunu dengeledik ve maça ısındık.

İkinci yarıda Sercan ve Stepanov çıktı, İbrahim ve Turgay’la başladık. Hedef gol yemeden gol atmaktı. Rakip her ne kadar sahaya ikinci takımı ile çıktı dense de, biz de Dünya devi bir takımın karşısındaki Türkiye Şampiyonu’yduk... Ama ben üç maçtır aynı şeyi yazıyorum. Şampiyonlar Ligi’ne kalmış bir Bursaspor’un yabancıları böyle olmamalı. Svensson’la, Ergiç’le, İnsua’yla fark yaratamazsınız. Eğer konu bütçe ise, sadece Şampiyonlar Ligi’nden gelen para ile bu iş çözülürdü.

Çünkü bu tür mücadelelerde iyi niyet ve mücadele yetmiyor. Mutlaka kalite ön plana çıkıyor. İşte biz bu satırları yazarken, maalesef Ertuğrul Sağlam Nunez’i oyuna sokuyordu. Ancak Ali Tandoğan’ın sakatlanmasıyla Nunez’in yerine Mustafa Keçeli oyuna girdi.

Karşılaşmanın İkici 45 dakikası, ilk yarıda oynamak istediğimiz oyunun sahadaki uygulamasaydı bence. Bu maçı özetlersek, oynaya oynaya tecrübe kazanıyoruz. Bursaspor’un dün geceki farkı, özgüveninin artmasıydı. Ancak yine puan alamadık ve gol atamadan evimize dönüyoruz.

21 Ekim 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI