Arama

Popüler aramalar

‘’Sağlam kafasında bitirmiş!‘’

O nedenle Ertuğrul Sağlam’ın sahaya ideal 11 ile çıkacağını tahmin etmiştik. Ancak anlaşılan o ki, Sağlam kupada kafasında havlu atmış ve ‘benim için hafta sonundaki Belediyespor maçı daha önemli’ demiş. Bursaspor’un genç isimlerden kurulu 11 ile olursa olur mantığı ilk yarıda halter deyimiyle sıfır çekti. Belluschi’siz, Batalla’sız, Pinto’suz Bursaspor dişleri olmayan bir timsahtı.

Fenerbahçe ise kalede Volkan olmak üzere -cezalı oyuncuları bir kenara koyarsak- işi şansa bırakmaya niyetli olmadığını gösterdi. Aykut Kocaman özellikle orta alan üstünlüğüyle rakibi ceza alanına bile sokmadı. Bunun ötesinde genç Salih Uçan’ın önderliğinde etkili ataklar yaptı. Sarı-Lacivertli ekipte bence en büyük artı Semih’in futboya geri dönmesi. Tecrübeli golcünün eski günlerindeki gibi iştahlı ve istekli olması ikinci yarı için Fenerbahçe’nin önemli bir kazancı.

Bursa cephesinde ise oynanan futbolu bir kenara koyarsak dikkat çeken yeni transfer Edu’ydu. N’Diaye gibi genç bir ismin ardından bu mevki için iyi bir isim gözüküyor. Amerikalı’nın top tekniği ve oyun bilgisi oldukça iyi, ancak bu maçlık görüntü biraz Zokora gibiydi. Bu kalitede bir isim ve kumaş olarak daha fazlasını yapmalı. Tabii ki Edu için bir maçta karar vermek çok erken.

İkinci yarıda Tuncay ve daha sonra da Pinto’yu oyuna alan Ertuğrul Sağlam bir hamle yapmak istedi. Ancak Carson’un büyük hatasından gelen ikinci gol olası bir umudu da bitirdi. Bu arada Carson için bir parantez açmak istiyorum. İngiliz kaleci son Kayserispor maçında da ceza alanına çıkıp çalım yapmak istedi ve topu Bobo’ya kaptırıp faul yaptı. Üst üste iki maçta önemli hatalar yapması Carson klasına yakışmadı. Maça dönersek 90 dakikanın sonu, bir anlamda geçen sezon kupa finali oynayan Bursaspor’un kupaya vedasıydı, matematiksel şansımız var deyip kimse kendini kandırmasın.

24 Ocak 2013, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sağlam'ın tercihi!‘’

Çünkü Fenerbahçe gibi önemli bir rakip karşısında alt yapıdan yetişen genç isimleri izledik. Üstelik orta alanda N’Diaye’nin gitmesiyle ilk 11’de yerini garantileyen Musa Çağıran’ın 92 doğumlu bir oyuncu olması gelecek açısından önemli artılardı.

İlk yarıda baskın olan Bursaspor’du ama gol Fenerbahçe’den geldi. Hatta Krasiç becerikli olsa fark ikiye çıkabilirdi. Gerçekten iki takımın da kazanma isteği ortaya zevkli bir mücadele çıkardı. Ancak 3. bölgede son vuruşlar için yeterli pozisyon yoktu. Kısaca ilk yarı Fenerbahçe’nin istediği gibi bitti.

İkinci yarıda rakip üzerinde baskı kuran ve hataya zorlayan bir Bursaspor vardı sahada. Nitekim orta alanı ele geçiren ev sahibi ekip özellikle sağ kanattan Şener ve Okan Deniz’le bindirmeler ve ortalarla tehlikeler yarattı. Dün orta alanın etkili ismi Musa Çağıran’ın gollük şutu direkten döndü ama fırsatçı Pinto affetmedi. Ardından Fenerbahçe rakip kaleci Carson’un kale atışında acemice bir golü kalesinde gördü. Sahanın başarılı isimlerinden Gökhan Gönül bu defa maçtaki ikinci golü kendi kalesine attı. Baroni ve Musa Sow’u sahaya süren Aykut Kocaman bu oyunculardan beklentisine cevap aldı ve yenik durumdan öne geçmeyi başardı Sarı-Lacivertliler. Belki burada Ertuğrul Sağlam’a eleştiri gelebilir, “Niye böyle bir maçta gençleri soktun?” diye. Ancak maç sadece oyunu kazanmak olmamalı, aynı zamanda oyuncu da kazanmak gerekli. Bence Sağlam’ın sonuç ne olursa olsun takımının geleceğine dönük bu hamlesine saygı gösterilmeli.

17 Ocak 2013, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Başarının adı Tarzan‘’

Tarzan zirvede... Gerçekten sessiz sedasız geldiler, resmen hepimize feyk attılar ve ilk yarıyı lider bitirdiler... Bravo Reha Erginer’e, bravo Manisasporlu futbolculara... Gerçekten Süper Lig’den düşmüş, 16 futbolcusu takımdan gitmiş ve ciddi borç yüküne girmiş olmalarına rağmen bu takım PTT 1. Lig’de ilk yarıyı lider bitirmiş ise bu başarıya şapka çıkartılır. Genç bir teknik adam olan Reha Erginer Süper Lig’e veda eden takımı aldı. Yeni seçilen yönetim genç hocayla ‘yola devam’ dedi. O da kendisine güvenenleri şimdilik mahcup etmedi. Şimdilik diyorum çünkü; önünde koskoca bir ikinci yarı ve birbirinden güçlü, hedefi olan rakipler var Siyah-Beyazlılar’ın. Ama şu bir gerçek ki; bu ligde şimdiye kadar çıkan takımlar parayla, şanla şöhretle çıkmadılar. Takım olarak, takım ruhunu yakalayarak, coşkuyu sahaya yansıtarak, birlik ve beraberlikle üst lig biletini ceplerine koydular.

Ankaragücü eriyor

İlk yarı biterken Başkent’teki görüntüler tadımızı kaçırdı. Ankaragücü’yle Torku Konyaspor’un mücadelesi sahalarda görülmesi istenmeyen görüntülere sahne oldu. Yılların Ankaragücü’sü resmen uçuruma doğru gidiyor. Ve Ankürügücü’nü bu hale getirenler de kılını bile kıpırdatmadan kulübün uçuruma gidişini seyrediyor. Kendi kişisel kavgalarını, aralarındaki rant savaşlarını adeta Ankaragücü gibi köklü bir kulübü meze yaptılar. Ankaragücü taraftarının bir sloganı vardı. “Hükümet düşer, enflasyon düşer, Ankaragücü düşmez”. Gerçekten taraftar bu sloganı inanarak söylerdi Ankara 19 Mayıs tribünlerinde hep bir ağızdan. Ama şimdi gerçeklerle yüz yüzeler ve Torku Konyaspor maçı patlama noktasıydı. Bunları taraftar haklı diye söylemiyorum. Ama canım kulübe, koca bir çınara yazık ettiler ve ‘Başkent’te bu takımı şampiyonluğa oynatacağız’ diyerek yola çıkanlar Ankaragücü’nü tarihin karanlıklarına gömdüler. Bu saatten sonra olağanüstü bir gelişme olmazsa Sarı-Lacivertli ekip PTT 1. Lig’e de veda eder.

Heyecan doruktaydı

Küçük bir ilk yarı değerlendirmesiyle bitireyim. Her zemanki gibi bol sürprizli bir 17 maçlık maratonu bitirdik... Bu ligde heyecan açısından değişen bir şey yok... Birbirinden zevkli karşılaşmaları geride bıraktık. Herkese iyi seneler diliyorum...

26 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Belediye'den iyi kapanış‘’

Kalabalık bir savunma ile alan kapatan ve ilerde Webo ile gol arayan bir takım görünümündeydi Bülent Korkmaz’ın öğrencileri.

Peki Şota’nın öğrencileri ne durumdaydı derseniz!

Bir kere evinde ilk yarıda sadece bir pozisyon vardı. Onda da Uche vurdu, Eduardo ayağıyla topu çıkardı. İki takımın da adam eksiltmeden ya da rakip hücuma çızarken kaptırılan toplarla bir şey yapması pek mümkün görünmedi. Çünkü birinci ve ikinci aşırı kontrollü futbol buna müsade etmedi.

İkinci yarının başında gelen sürpriz penaltı bir anda Belediyespor’u rahatlattı. Aslında bu penaltı tartışılır, çünkü Belediyesporlu oyuncuların vücut dilinden bunu çoz rahat anlayabildik. Ardından beraberliği kovalayan Kasımpaşa, Holmen’den gelen golle 2 farklı yenik duruma düştü.

Şota; Adem Büyük, Halil Çolak ve Ali Bilgin ile ofansif hamlelerini yaptı. Ancak bu takım bir hafta evvel Kayseri deplasmanınoa gol yollarında tatile çıktığını göstermişti. Bir haftada hiç bir şeyin değişmediğini gördük. Belki Şota ile evinde hiç kazanmadı Kasımpaşa, ama gol atabilen bir takımdı. Lacivert-Beyazlılar devre arasını çok iyi geçirmek zorunda, aksi takdirde hayal kırıklığı yaşar ve yaşatırlar. Belediyespor iyi bir ilk yarı kapanışı yaptı. İki maçlık galibiyet serisi, onlara tatil öncesi nedef aldırdı.


23 Aralık 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Denizli damgası‘’

PTT 1. Lig’de ilk yarı biterken zirve yine sallandı. Adana takımları; Adana Demirspor ve Adanaspor istikrarlı bir şekilde, kıran kırana yaşanan zirve yarışının ortağı oldu. Özellikle Levent Eriş’in Adanaspor’unun çıkışı göz kamaştırıcı. Ama maçlardan çok haftaya öncesi ve sonrasıyla Mustafa Denizli olayı damgasını vurdu. Önümüzdeki günlerde Çaykur Rizespor’un teknik direktörlüğü konusunda bir türlü karar verilmiş olacaktır.

Rize’de büyük heyecan

Rize’de, Mustafa Denizli ismi geçer geçmez büyük heyecan uyandı. Gerçekten; Mustafa Denizli ismi futbolumuzda çok büyük bir marka. Giderse, kabul ederse ne olur bilemem... Hoca zamanında bu ligde çalıştı, yani geçmişte bir deneyimi var. Ancak o günden bugüne köprünün altından çok su geldi, geçti. Vestel Manisaspor deneyimi Mustafa Denizli için farklı bir ortamdı ve arkasında büyük bir kurumsal destek vardı. Rize’nin şartları ise bambaşka, önemli avantajlar da var ortada eksiler de. Bir kere Rize; diasporası çok güçlü bir kent. Başta Başbakan olmak üzere hem siyasi anlamda hem de iş dünyası açısından büyük bir güce sahipler.

Takviye şart!

Eksilere gelince; takımın gol yükünü çeken iki önemli isimden biri Jallow’un, geçirdiği ağır sakatlıktan dolayı sezonu kapattığı söyleniyor. Diğer isim Kalu Uche ise Afrika kupasında ülkesini temsil edeceği için takımdan belli bir süre uzak kalacak. Ayrıca savunma hattı da ciddi bir şekilde takviye edilmeli... Şimdi Mustafa Denizli’nin elinde sihirli değnek yok. Ama karadeniz insanı tez canlıdır ve hemen başarı bekler haklı olarak. Eğer bu anlaşma olursa; kamuoyuna bu proje iyi anlatılmalı ve uzun soluklu olduğu açıklanmalıdır. Çünkü beklentinin şu anda çok yüksek olduğu bir gerçek ve olası bir olumsuzlukta hem hoca hem de yönetim yıpranır. Çaykur Rizespor’un şimdiki yönetimi bu kulübü kurumsallaştırmak için büyük bir özveri gösterdi ve PTT 1. Lig’de UEFA kriterlerini almanın gururunu yaşadılar. İşte bu mali disiplinle birlikte başarıyı yakalamak için herşeyi göze almaları mümkün değil. Bence yönetimin Mustafa Denizli’nin sonuna kadar arkasında duracağının mesajını iyi vermesi gerekmekte.

Alkışlar Tarzan’a

“PTT 1. Lig’de neler oldu geçen hafta?” derseniz; alkışlar Manisaspor’a diyorum. Genç teknik direktörü Reha Erginer ile birlikte yeni bir takım, yeni bir yönetim ve bunca borca rağmen büyük bir performans gösteriyorlar; kutluyorum.

19 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tam gaz Erciyes‘’

PTT 1 Lig’de ilk yarı biterken heyecan doruğa çıktı. Zirvede Erciyesspor hegemonyası sürüyor. İzmir’deki gol düellosunda gülen Kayseri ekibi oldu. Erciyesspor ile Karşıyaka’yı kıyasladığımızda gerçekten iki takım arasında ciddi farklar var. Bunu futbol takımları olarak değil, kulüpsel anlamda söylüyorum. Erciyesspor maddi-manevi sorunu olmayan bir kulüp. Karşıyaka ise yıllardır para konuşulan ve ilk yarı biterken çoğu zaman futbolcuların sözleşmelerini feshettiği bir takım oldu. Taraftarını takımla bütünleştirebilen ender kulüplerden biri olmasına rağmen; bir türlü doğru dürüst bir yönetime sahip olamadı. Sezon başında Yücel İldiz’i getirdiler. Hoca bir ay bekledi. Ne bir transfer yapıldı ne de bir yaprak kıpırdadı. Sonuçta İldiz de başlamadan gitti.

Sıkıntı yönetimde!

Sonrasında pırıl pırıl bir teknik adam; içlerinden biri olan, bu takımın formasını giymiş bir isim Cihat Arslan geldi. Arslan takımı o şartlarda aldı ve zirveye ortak yaptı ama yönetim parasal kaynak bulamayınca futbolcular da isyan etti. Erciyesspor karşısında yenilmek için sahaya çıkmadılar ama bu takım bu noktada iyi motive edilseydi ve gereken desteği görseydi bence daha başka olurdu. 100. yılında iktidar partisinin desteğiyle maddi bir sorun olmaycak diye yola çıkan Karşıyaka’da değişen bir şey yok açıkcası. Erciyesspor ise başkan Ziya Eren’le, Osman hocayla dolu dizgin Süper Lig’e doğru koşuyor. Kayseri ekibinde şimdi görev taraftara düşüyor...

Sendromun adı Rize

Geçen hafta yazmıştım; Türk futbolunda ‘Rize sendromu’ diye bir olgu var artık. Karadeniz ekibi her sezon ilk yarı biterken hızlı bir düşüşe geçiyor. Bu yıl da fark eden bir şey olmadı ve Başkent’te zirve yaptı. Genç Ankaragücü sahaya ruhunu koydu ve attığı 2 şık golle 3 puanı aldı. Bu yenilgi sonrası tahtı sallantıda olan teknik direktör Engin Korukır’la da yollar ayrıldı. Şimdi yeni bir hoca arayışı ve her kafadan bir ses çıkıyor. Şu olsun, bu olsun tartışmaları içinde herkes yeni teknik patron kim olacak diye merak ediyor. Bence yapacakları; ya bu sezonu feda edip yeni bir yapılanma içinde gittiği yere kadar gitsin diyecekler. Ya da bu ligi kaldırabilecek, kredili bir teknik adam alacaklar. ‘Biz şimdilik alt yapıdan bir hoca ile idare edelim, bir bakalım’ anlayışı vakit kaybı olur ve iş işten geçer. Eğer böyle bir karar alırlarsa sezon sonuna kadar o hocanın arkasında durmalılar.

O nasıl giriş!

Bu hafta fazla detaya girmeyeceğim, bu kadar yeter. Ancak bir kare var ki; o futbolcuya bunu hiç yakıştıramadım. Gaziantep Belediyesporlu Serdar Deliktaş’ın Göztepeli genç meslektaşı Halil’e yaptığı faul ve gördüğü kırmızı kart, yıllardır bu ligde oynayan bir isme hiç mi hiç yakışmadı. Öyle bir ayağa giriş, öyle bir şiddet uzun süredir görmemiştim. Gerçekten Serdar adına üzüldüm, bir futbolcu maç içinde bu hareketi nasıl yapar anlayabilmiş değilim!

12 Aralık 2012, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Önce Kartal, sonra Es Es‘’

Olcay'ın iki net pozisyondan yaralanamadığı karşılaşmada, devre arası soyunma odasına nefes alarak giden takım yenik olan Eskişehirspor'du. Konuk ekip beklenenin aksine tecrübeli kadrodan beklenmeyecek derecede acemice hareketler yaptı ve paniğe kapıldı. Özellikle ilk 20 dakika da tanınmayacak kadar kötü bir Eskişehirspor ve rakibin üzerine büyük bir iştahla saldıran Beşiktaş izledik. Orta alandaki üstünlük Beşiktaş'ın en büyük gücüydü. Fernandes'in yokluğunda Oğuzhan, Portekizli ustayı aratmayacak kadar etkili oynadı. Eskişehirspor ise orta alanda Alper'in yokluğunu fazalasıyla hissetti. Mehmet Güven uzun süreli maç eksiğini özellikle oyunun büyük bölümünde pas hatalarıyla ve temposuzluğuyula hissettirdi.

İkinci yarıda yine Beşiktaş'ın baskısı vardı. Eskişehirspor'da Erkan ve Kamara'nın fazla top ezmesi, olası hücumları da öldürdü. Tabii ki risk alan, rakibi karşısında çok adamla eksik yakalan Beşiktaş 2-0'ı da yakaladı. Ama Beşiktaş bu dakikadan sonra maçın bittiğini zannetti. Belki takım formsuzdu, kötüydü, zaman zaman kalitesine yakışmayacak bir maç çıkardı Eskişehirspor'da. Ama teknik direktör Ersun Yanal saha kenarında kontrolü kaybetmedi ve doğru hamlelerin karşılığını son 10 dakikada almayı başardı. Önce Mehmet Güven'i alıp, Veysel'i soktu. Sonrasında Akaminko'yu aldı ve Nuhiu'yu oyuna soktu. Taşlar yerine oturunca biri penaltıdan attıkları 2 golle kolay lokma olmadıkların gösterdiler...

Maçın özeti; bu sezon böyle maçları Beşiktaş yaşattı ve yaşatmaya devam edecek. Çünkü takım ruhu ve yapısı böyle bir topluluk Kara Kartallar'ın. Ama şu bir gerçek ki 15 haftalık periyotlarına bakarsak, futbolseverler her Beşiktaş maçından sonuç ne olursa olsun zevkle ayrıldılar. Eskişehirspor için tek söz: Bırakırsan yanarsın...

07 Aralık 2012, Cuma 22:10
YAZININ DEVAMI

‘’Gruptan böyle çıkmamalıydı‘’

Ama Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde devam edecekse bu takımla, bu oyunla asla. Kimse kusura bakmasın herhalde Devler Ligi’nin en kötü takım savunması sahip takım Galatasaray’dır. Bunu bu maç içinde yazmıyorum ligin başından bu yana gerçek ortada. Takımın aşırı bir yan pas ve geriye dönme hastalığı var. Sanırım Fatih Terim, ‘sahaya çıkın böyle oynayın’ demiyordur. Ancak ciddi bir özgüven sorunu yaşayan bir takım olarak kimse inisiyatif almak istemiyor. Düşünün ki, Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkan bir takımın koca 45 dakikada tek poziyonu yok. Buna karşılık Braga gol hariç en az 3 net ve bir çok tehlikeli atak geliştiriyor. Özellikle Galatasaray’ın sol kanadı deyim yerindeyse koridor oldu. Hadi savunma böyleydi, hücumda ne yaptık. Dışarıdan iki takımı tanımayan biri maçı izlese, ‘bu mu 5 gol atan Burak’ der. Artık ne kadar golcü olursanız olun gölge ve pasif etkisiz koşularla bugünkü futbol oynanmıyor. Tek tek isimleri saymayayım bana göre ayakta kalan isim sadece Semih’ti ilk yarıda...

İkinci yarı roller değişti. Oyuncu değişiklikleri ve beraberlik golünü atmamız bir anda havayı değiştirdi. Ancak Cluj’un Manchester’da öne geçmesi bir anda kafaları karıştırdı. Açıkçası kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerekiyordu. Biraz tempo yaptık, biraz ısıran bir takım olduk ve aradığımız galibiyet golünü de bulduk. Dün gece bizim için kabus bir gece olabilirdi. Neyse ki, korktuğumuz başımıza gelmedi ve kötü bir günümüzde yine Türkiye’ye mutlu dönmeyi başardık.

Gecenin özeti; bu maçtan çıkaracak çok dersimiz var. Bir an evvel gereken takviyeler yapılmalı. Galatasaray böyle gruptan çıkmamalı. Oynayarak ve taraftarının inandığı bir takım olmalı.

06 Aralık 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI