‘’Bu fırsatı kaçırmazlar‘’
Daha önce güzel anılar biriktirdiği Olimpiyat Stadı’nda bir kez daha kupa kaldırmak niyetinde Trabzonspor... Abdullah Avcı ve Rıza Çalımbay’ın geçen sezonki karşılaşmalarında oyunun güzelliklerinin ön plana çıktığını hatırlayalım. Telafisi olmayacak bir karşılaşmada ilk dakikaların son derece kontrollü geçeceğini düşünüyorum. Mücadele gücü yüksek her iki takımın, hazırlık kamplarından geliyor olması, hırsı, sertliği de beraberinde getirebilir. Trabzonspor, Nwakaeme haricinde ana kadrosunu koruyan, sağ stoper hariç transferlerini erkenden yapan ve kampına yetiştiren kulüp olarak dikkat çekti.
Önde presle başlarlar
Bordo-Mavili takım, taraftarının da ilk dakikalardan itibaren yoğun desteğiyle önde baskı yaparak başlayacaktır. Bu senaryoda ön alanda Cornelius’un açacağı alanlara Bakasetas ya da Abdülkadir Ömür’ün koşularını izleriz. Özellikle de her iki kanat oyuncusu Trezeguet ve Visca’nın içinde olduğu pozisyonlar erken gol getirebilir. Trabzonspor uzun zaman sonra iki bekini aynı maçta tüm hücumlarında etkili kullanacak. Sivasspor geçişlerle tehlike yaratır. Dolayısıyla orta alanda Hamsik’in estetik oyununa, gücüyle katkı verecek isim önemli.
Trabzonspor’un 2. evi
Olimpiyat Stadı, Trabzonspor’un İstanbul’daki evi gibi oldu hep. Seyirci rekorlarını orada kırdılar, kupaları orada kaldırdılar. Seyirci ve saha avantajını da arkasına alacak olan son şampiyon, lig öncesi bu motivasyon fırsatını kaçırmaz gibi duruyor. Mücadele gücü yüksek, oyunun sonuna doğru nefesini iyi ayarlayan, ayakta kalan kupaya da uzanır.
‘’Rol model olmak...‘’
Trabzonspor sezon öncesi kamplarına oyuncularını tastamam yetiştirme kültürünü yerleştirmek niyetinde. Fırsat transferi, son dakika transferi, rekabet transferi, oyuncu temsilcileri önermeleri, kızıştırma transferleri, ederin üstü transferler dönemleri geride kalacak gibi... Allah kimseyi gördüğünden geri bırakmasın diye duamız vardır ya hani. İşte tam da bu şekilde doğrulardan ödün vermeden, anlık çok şey kaybetme pahasına uzun vadeli düşünceler hem kulüp bazında hem de ülke futbolunda örnek teşkil edebilme anlamında önemli olacak şeyler. Şampiyon takımın davranışları da uygulamaları da rol model oluşturmak zorunda. Eylem, söylem örtüştürülünce istikrar da zaten otomatik pilota bağlanmış gibi hedefine bir şekilde ulaştıracaktır gidenlerini.
Yine ikna ettiler
Tabii futbolu anlatırken genelde bir deniz, bir gemi, bir yelken, bir rüzgar hep vardır ya hani. İşte tam da o rüzgarın bir çok çeşidine, denizin bin türlü haline, yelkenin tüm bu koşullara uygunluğuna, geminin de bakımını unutmadan hazırlıklı olmak gerekiyor. Trabzonsporlu yöneticilerle ve teknik ekiple şampiyonluk hikayesinin o en heyecanlı bölümünde yaptığımız sohbetlerde ‘planlama tamam’ mesajı aldığımı ve bunu ifade ettiğimi okuyucu dostlarımız iyi hatırlarlar. Bir sezon önce 500 adım yürüyüşte ikna edilmiş biri olarak, belki yine ‘2-3 ay önce ikna oldum’ yazısı yazacak kadar ikna da olmuş durumdayım.
Bir tek stoper kaldı
Sol arka tarafı sıkıntılı takımın en özel en sıradışı oyuncusu gitti ama yerine genç ve en az onun kadar gol asist vaadedeni getirildi. Sol bek büyük bir yatırımla beslendi. Bekler, orta alan, açıklar... Bir sağ stoper kaldı onun da hakikaten çözümü için gayret samimi. Trabzonspor taraftarı için Trabzonspor otomatik pilotu olan bir yelkenli gibi. Ahmet Ağaoğlu zaten uzak yol kaptanı bir denizci. Abdullah Avcı ise şampiyon teknik adam... Sezon öncesi o meşhur toplantılarda koltuğunun altına sıkıştırdığı mavi dosyası ile adeta mavi denizlere yeni bordo yazılar yazmaya devam etmek niyetinde. Krizler onların işi. Bu takım yeni maceralara yelken açar.
‘’İletişim fakültesi‘’
Şampiyon Trabzonspor'un sezon analizini doğru yapabilenler ki buna bizzat Trabzonspor’un kendisi de dahil edilmeli; önümüzdeki sezon için büyük bir bölümünü kolaylaştıracak demektir …
Gerek başkan Ağaoğlu'nun yönetsel yaklaşımlarıyla, gerekse teknik adam Abdullah Avcı'nın futbola ve saha içine odaklı mesajlarıyla iletişim konusunda oluşturdukları farklılıklara dikkatinizi çekmek derdindeyim …
Bir kere her ikisinin de mazilerinde medya deneyimlerinin olması; Trabzonspor’un kurumsal iletişimi noktasında ortak bir paydada buluşulması anlamı taşıdı. Medya deneyimleri, medya önünde düşüncelerini kitlelere doğru ve tam da kastettikleri gibi aktarabilmelerinde eminim büyük rol oynadı.
En baştan kuralları koyarlarken, kendilerini de bir nevi disiplin altına aldılar.
Böyle olunca da sorumluluk alanları belirlenmiş, görev ve yetki dağılımlarının yapılmış hali, lig maratonunda çıkabilecek sorunlarda yaşanabilecek muhtemel dağılabilmelerin de önünü kesti …
Oto kontrollü hâli sezonun bir başka fark yaratan unsuru haline geldi.
'Unutmayalım'
Şurası çok önemli. Yetki karmaşası yaşanmasının önüne geçilmesi, egosantrik bir tartışmanın yaşanmamasına da sebep oldu. Tarihler boyunca bu iki makam arasında egoların nasıl çatıştığını bilmiyor değiliz. " Herkesin yeri, görevi bellidir" deme kolaycılığına hiç kaçmayalım. Kağıdın üstünde yazanın tatbikatta karşılıksız kaldığını iyi biliyoruz. Neler gördük, neler yaşadık unutmayalım.
Sözlüsü, yazılısı ile iletişimi güçlü, diğer argümanları da kullanma becerileri üst düzey olunca içeriye ve dışarıya verilen tüm mesajlar Trabzonspor için bu kaotik oyunu, az problemli, daha çözülebilir, anlaşılabilir hale getirdi …
Kulübü de yukarı taşıyor
Doğrular kupa ile taçlandı. Yıllar sonra şampiyonluk ipi göğüslendi … Ama orada bitmedi… Devamında kutlamaların dünyanın konuştuğu bir evrenselliğe bürünmesi, kalitesi hep tartışılan futbolumuzu bir anda dünya gündemine oturttu. Böyle kutlanan, böylesi sevilen bir oyunun koşulsuz kaliteli, hâlâ ölmemiş, hâlâ yükseltilmeyi bekleyen sağlam temelleri olabileceği algısı belleklere yerleşmiştir’ diye düşünüyorum. Trabzonspor’un iki önemli mevkisi iletişim fakültesi gibi örnek davranışlarıyla hem yönetici hem de teknik adam yetiştiriyor. Kulübünü de yukarı taşıyor. Değişim için umutluyum ülke futbolu adına. Çıta yukarıda aşağıda tartışmasına girebileceklerin önünü kesmek için çıta gördüğümüz yerde diyelim ve kapatalım. İlgi de hazır üstümüzdeyken çok şeyi değiştirebiliriz. Marka değerimizi yükselteceğiz iletişimi yaparak. Hepimizin sorumlulukları var. Hadi inşallah.
‘’En önemli Waka...‘’
Nwakaeme, şampiyonluğuna büyük katkı verdiği Trabzonspor’a veda etti. Hemen sonrasında da onun kariyerine büyük katkıları olan şampiyon Trabzonspor ona veda etti. Yaşı, sözleşme için istediği para ve süre, Trabzonspor camiasının kasasını teslim ettiği isimlerce uygun bulunmadı. Elbette teknik adamın da burada koşullara karşı tavrı belirleyici bir başka faktör olmuştur şeklinde düşünmek gerekiyor. Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da işin bir kronolojisi oluştu. İmzalar atıldı, imzalar atılmaya az kaldı... Küçük pürüzler var, küçük pürüzler aşıldı... Haftaya tamam, sonraki haftaya tastamam... Bu önümüzdeki 2 maç önemli, kupa maçı da geçsin o iş tamam... Oynamıyor isteksiz, bak oynuyor demek ki attı... Derken herkes söylediği ile kaldı, arşivlerde yerini aldı. Olimpiyat Stadı’nda Altay maçı sonrası onunla çekildiğimiz bir fotoğrafa ‘ imza bizde kalbe atılır’ espirisi ekleyerek bu kronolojide ben de yerimi almıştım.
3 yıl için 10 milyon
Şu an bile kronoloji çalışıyor aslında. En son üç yıl için 10 milyon Euro beklentisi içinde olduğu ilan edilince Nwakaeme cenahından da hamle gelmişti ama rakamsal bir hamle olmamıştı bu. Bir taraf sayısal değerlere tartışmayı çekerken, diğer tarafın sadece değerler üzerinden rakibini alaşağı etme çabası bana ikna edici gelmemişti ve süreç öylece akıp gitmişti.
Son büyük transferini yapmak isteyen bir büyük oyuncu ile sürekliliği ve devamlılığı ile kurumsal yapıyı, mali yapıyı bozmamak isteyen bir büyük kulübün klasik uzlaşı sorunuydu olan biten.
Aslolan kulüpler...
Bu yazıyı neden yazdım ona geleyim, bitiriyorum. Sosyal medyada da duygu dünyası karmakarışık taraftarların yaşadığı Nwakaeme bölünmesine denk gelince insan konuya dahil olmak istiyor, benim ki de bu açıkçası. 33 yaş, 3 yıllık sözleşme, 10 milyon Euro gibi kriterler karşısında hâlâ Nwakaeme ile devam edilmeliydi denmemeli bence. Akıl ortaklaşmalı. Sol koridorda beklere katkı vs işlerine girmiyorum bile, o zaten hocanın işi. Aldığınız bir formanın, hayranı olduğunuz oyuncuların deposunda benzine dönüştüğü gibi basit bir matematiğim var benim. Oyunculara, profesyonellere çok bağlanmayın, ekstra anlamlar yüklemeyin derim ama yine de siz bilirsiniz. Aslolanın kulüpler olduğunu unutmayın.
‘’Mühendislik mimarlık fakültesi‘’
Trabzonspor kurmayları bir masanın etrafına oturduklarında neler yapabileceklerini şampiyonluk öncesi oturumlarında göstermişlerdi.
Benzer bir fotoğraf 22 mart tarihinde de verilince, yeni sezonun planlamasının da başladığını anlamak güç olmadı.
Koltuğunun altına sıkıştırdığı mavi dosyasıyla toplantıya gelen bir Abdullah Avcı…
Ve koltuklarında kendilerinden emin oturan, gereğini yapmak için bir an evvel işe koyulma derdinde Ahmet Ağaoğlu, Ertuğrul Doğan…
O dönem, teknik adamın transfer istekleri bekleniyordu… Avcı’nın buna dair ön çalışmasının sunumu alınacaktı…
Akabinde de çalışmalara start verilecekti.
Bir tarafta şampiyonluk yarışı ve ona bağlı stres devam ederken, diğer taraftan da sürdürülebilir başarı, devamlılık gibi olmazsa olmaz konuların gereklilikleri yerine getiriliyordu.
Sezonun sonlarına doğru hatta kupa kaldırılma dönemlerinde yaptığımız konuşmalarımızın hemen hemen hepsinde alınan yol, gidilen güzergah, gelinen aşamaların yüzdesel karşılıklarına dair verilen bilgilerin hepsinin doğruluğu dün teyid edildi dersek abartı olmaz. İsim vermediler… Mevkiler zaten herkesin malumu idi ve önceki gün transfer döneminin en popüler sözü gerçekleşti, “bombalar patladı” adeta….
Ser verip sır vermeden yürüttükleri transfer çalışmalarının sonuçlarını bir bir açıklamaya başladılar.
Cazibe, rekabet, fiyat politikaları, dengeler, yerli-yabancı konuları, eksik mevkiler, çoklu mevkisi olan oyuncular, gidecekler, kalacaklar bir mühendislik çalışması gibi karşımıza çıkarılmış oldu.
Ne ‘şampiyonlar ligine kalalım da ne olursa olsun’ düşüncesi oluşturuldu, ne de şampiyonlar liginde vazgeçiş durumu….
Ahmet Ağaoğlu, Ertuğrul Doğan ve Abdullah Avcı martta oturdukları o masadan “yeni sezonun başarı hikayesini o gün yazmış gibiydiler” dedirtecek hamleleriyle kalkmışlar adeta…
Sezon uzun, yol çetin, neler olur bilinmez ama mart ayı orijinli bu ‘transfer hazırlık kampı’ alkışı hak ediyor şimdiden…
3 kulvar ama ikisi lig formatlı ve çok çetin mücadeleler içinde geçecek… Sakatlıklar, cezalar… Lig formatları uzun ve güçlü soluk gerektiriyor…
Açıklanan isimler, açıklanması beklenen isimler, mevkiler mühendislik çalışması ve mimari bir projenin taslağı gibi… O fotoğraftan bu projelere, bu planlamalara…
Yine güzel bir eser vaad ediyor…
‘’Transfer hadisesi‘’
Şampiyon Trabzonspor, ülke futbol ikliminin dayatmacı, çok bilen, en bilen, aşırı bilen, hakim anlayışıyla yerleştirdiği bir alışkanlığın daha imtihanından geçiyor... O imtihanın adı; Şampiyonlar Ligi’ne uygun kadro için transferler. Şu sıralarda da ‘oraya uygun transferler yapacaktır’ diye düşünenlerin hayal kırıklık dönemi dersek abartmış olmayız. Sezon akarken yaptığımız görüşmelerde gelecek sezonun planlamalarına dair, yine önceki transfer dönemlerinde olduğu gibi ‘doğru bildikleri’ yolun takip edileceğini düşündürdüklerini ifade etmeliyim. Ser verip sır vermediler. Planlamalar, dosyalar halinde sunuldu, detaylar bir kaç kişinin bilgisi dışına taşmadı.
Tek yol var...
Doğru oyunla şampiyon olmuş Trabzonspor’un, sabırla bu oyununu, sabırsız adledilen camiasına kabul ettirdiği gibi, şimdi de transferde doğru planlamayı, sabırla ilmek ilmek örme dönemindeyiz. Yani yeni bir öğreti döneminden geçiyor olabiliriz. Ağaoğlu yönetimi, Abdullah Avcı ekibi ortak ağızla hareket ediyorlar. Yaprakların yeşerdiğini düşündürseler de, o yaprakların sallanmasına henüz izin vermiş değiller. Bu tarafından bakanlar için sevimsiz, ülke futbolu, kulüp menfaatleri düşünüldüğünde ise son derece mantığı olan hareketler bunlar. Doğru yönetim, doğru teknik adam, doğru oyun ve ikna edilmiş camialarla borçlar azalacak, kulüpler harcadıkları paraları, futboldan ancak böyle geri kazanabilecekler. Başka da yol akla gelmiyor.
Şifre yine sabır
Trabzonspor üretme tarafında da her yıl bir ya da bir kaç tane oyuncuyu portföyüne eklemenin hazzına; düşük maliyetli, iş ahlakı yüksek oyuncular ekleyerek her yıl Avrupa’da boy göstermek zorunda. Kupa kazanma stresi bitti, mazeret olmaktan çıktı. Bundan sonrası; ‘ne harcadın ne kazandırdın’ dönemi olmalı. Avrupa’da hangi grupta yer aldıysan oradan çıkma hedefi ve kazanacağın dövizlere bakma dönemi olmalı. Sabrın sonu selamet. En son kazandığının etkisi, eğlencesi, hazzı geçip giden bir durum. Kalıcı hazların temelini atmanın dönemi artık. Güzel bir kasa, eli güçlü bir kulüp için doğr transfer politikasına sabır gösteren taraftar... Bu geçiş döneminin şifresi de bu olacak gibi.
‘’Kuntz'a saygı gösterilmeli‘’
Millilerimiz, Litvanya maçındaki kurgunun dışında bir dizilişle Lüksemburg karşısına çıktı. Bu kez ön tarafı eksiltmek suretiyle denediği planda Halil’in, ilk 45 dakikada iki pozisyonu vardı. Onun haricinde de penaltı ve gol. Bunların dışında çok da söylenecek olumlu bir görüntümüz yok gibiydi. Savunma derdimizin az olduğu böylesi maçlarda stoperlerimizin hücum katkılarının özellikle çıkışlarımızda daha fazla olması gerekiyordu, olmadı. Tempomuz, kapanan rakip durağanlığına uygun şekilde düşük kaldı diyebiliriz. Stefan Kuntz, Lüksemburg’u diğer rakiplerinden ayrı tuttuğunu hem beyanıyla hem de dün geceki uygulamalarıyla; orta alanı kalabalıklaştırmasıyla bir kez daha gösterdi. Bunun abartılı bir düşünce olduğunu bizler gibi kendisi de düşünmüş olacak ki Serdar Dursun hamlesiyle ikinci yarıya başladı.
Kazanma alışkanlığı ile...
Ait olmadığımız bir grupta, rakiplere saygı duyarak, provalar niteliğinde maçlarımızı tüketmek durumundayız. Ben Stefan Kuntz’un, güçlü milli takımı tekrar klasında rakiplerle oynayacak seviyeye çekebilmek adına bu arayışlarının devam edeceğini düşünüyor, buna da saygı duyulmasının gerekliliğini savunuyorum. Evet takım bu seviyeye indi. Birbirimizi yenmek için kurduğumuz kadrolarla buna hepimiz el birliğiyle destek verdik. Kazanma kültürünü tesis etme ve birlikte oynama alışkanlığı ile yola devam. Geriye bakmadan.
‘’Planla ve istikrarla‘’
Şampiyon Trabzonspor geriye dönüşü kabul görmeyecek bir başarı yoluna girdi... Haliyle bu durumun büyük sorumlulukları da olacaktır. Yıllar sonra gelen şampiyonluğun doyasıya kutlanması aşaması bitti ve şimdi; ‘yeniden başlama, yeniden planlama ve üzerine yeni doğrular ekleme’ dönemi başladı... Trabzonspor ortaya koyduğu başarısıyla yetinmeyecek, taraftarıyla, yönetimiyle ve teknik ekibiyle sürekli daha iyisini arayacak. Temsil aşamasına gelindiğinde de ama öyle ama böyle ülke spor kamuoyu da Trabzonspor’un başarılı olmasını isteyecek ya da istiyormuş gibi görünecekler.
Örneklere iyi bakılmalı
Bu sebeplerden ötürü, baskının da her türlüsünü yönetmek daha önemli olacak önümüzdeki süreçte. İşte tam da bu baskıyı kırabilmek ve doğru yönetebilmek, sürdürülebilirliğin de anahtarı olacak. Önümüzdeki sezon için Trabzonspor’un en büyük kılavuzu kendi dünü ve ülke futbolunun dünü olacak. Trabzonspor’un önünde hem kendisinin hem de rakiplerinin benzer durumlarda yaşadığı geçmiş örnekler var. Olumlu, olumsuz tonlarca yaşanmışlıklar ve sonuçları var... Genelde hep olumsuzlukların yaşandığı, Şampiyonlar Ligi’nin bir kâbusa döndüğü, kulüplerin mali yapılarının ‘Devler Ligi’ne gidiyorum’ coşkusuyla bozulduğu örnekler...
Doğru oyunda ısrar
Gelelim benim inandığım felsefeye... Şampiyon olacak gibi adımlar atmak, sürekli şampiyon gibi yürümek, ona göre kadrolar kurmak ve özellikle ‘futbola harcadığın parayı yine futboldan kazanmak’ ana fikir olmalı. Haliyle, Trabzonspor’un beklerden başlayıp ileriye doğru ihtiyaç listesini tamam edip, doğru oyunda ısrar etmesi ve hedefleri önemli. Nasıl ki genelde lige yeni çıkan bir takımın ilk yıl hedefi düşmemek olunca düşüyor ve hedefi ilk 10 olunca kurtarıyorsa... Planla, uygula, istikrarlı ol, gerisine karışma.