‘’Bu yıl da böyle olacaksa...‘’
Deli dolu diye tarif ettiğim Trezeguet oyuna girdikten sonra neden bu sistemde kadroda olması gerektiğini bağıra bağıra anlattı. Saha içine dinamizm, tribünlere heyecan, ekran başında izleyenlere umut verdi. İlk yarıda, aslında ilk kurguda son maça göre hocanın radikal değişikliklere gitmesi, eleştiri alan klasik oyununa ekstra bir hareket getirmedi. Hatta tam tersi durum yaşandı. Visca’nın adeta tek başına hareketlendirdiği oyunun ceza sahası içinde bitiricisi yoktu bu kez. Mendy ortasaha oynamayı unutmuş gibi başladığı oyunda ikinci yarıda biraz daha toparlanmış görüntü verdi. Trabzonspor bu takımı rahat eler demek istiyorum ama oyuna dair endişelere bu iddiayı zayıflatıyor. Trabzonspor hocanın da ifadesiyle daha önde, daha baskılı, daha tempolu olacaktı, olmadı! Trabzonspor yine bir koca ilk yarıyı yine geçmiş yıllarda olduğu gibi heba etti. Bu cümleyi geçen yıl sık kullanırken, bu yıl da böyle olacaksa işi zor Abdullah Avcı’nın. Cihan çok yetenekli ama sol tarafta en son düşünülecek isim bence. Mesela Barisic varken neden bir türlü olmayan Eren yine sol bek mevkisinde oynuyor anlamak güç. Yine sıklıkla Uğurcan Çakır ismi konuşulduysa mesaj açık...
İkinci maçta yapabilir
Trabzonspor’da orta alan estetiği düşük, üretmekten çok karşılayan ağır oyuncularla, özetle bu merkezi anlayışla maçlara bir daha başlamamalı. Trabzonspor fizik gücü yüksek, oyunlarından asla taviz vermeyen ve bozulmayan sistem takımı olan Rapid Wien karşısında ağır, aheste oyunu ile yer yer hızlanarak bundan fazlasını yapamazdı. Yine yapamadı. Yine bekleneni veremedi, tahmin edilenin de ötesine geçemedi. Ama ikinci maçta yapabilir…
‘’Bu maç taraftarla kazanılır‘’
Dün dünde kaldı. Bugün yeni şeylerin günü olacak. Trabzonspor bir önceki tura göre çok daha güçlü bir takıma karşı mücadele edecek. Bu mücadeleyi verirken kendisi de geçen maça göre daha hazır, geçen maça göre daha geniş ve güçlü kadrosuyla sahada olacak. Abdullah Avcı’nın eli, yeni katılan oyuncularıyla daha da güçlü olacak bu akşam... Elbette zor bir rakiple oynuyorlar. Daha bir kaç gün önce Wisla Krakow’a tonlarca gol atmış, içerde ve dışarda ezici üstünlükler kurmuş bir Rapid Wien; Trabzon’a da moralli gelmiş oldu. Fiziksel üstünlükleri dikkat çekiciydi. Sezona iyi başlamaları bizim için dezavantaj gibi dursa da her iki maç kalesini kapatmış bir Trabzonspor var. Zor maç olacağı aşikar. Tribünlerin maç boyu desteği şart. Son dönem oyunda gelişim taraftarı mutlu ediyor. Sürenin artması şart. Sürenin artması için seyirci desteği rakibe baskı oluşturmalı. Kendi takımını ise rahatlatmalı. Bu dengeyi kurmak maçın da en önemli şifresi olur.
Trezeguet kilit adam
Abdullah Avcı’nın iki maçlı oyunda ilk maç için geliştireceği oyuna saygı duyulmalı. Bu bazen geri ve yan pas olsa da turu getirecek oyun olarak tribünleri de ikna etmeli. Birlikten güç doğar diyelim ve başarılar dileyelim. Önde yakalanacak Rapid takımının defans arkasına yine Trezeguet sarkacak. Umarım bu kez doğru kararlar verebilir...
‘’Üzerine düşeni yaptı‘’
Hızlı başlanıp, kenarların etkili kullanıldığı, çizgiye inip ceza sahasına sık sık top atılan mükemmel bir ilk bölüm izledik. Mükemmellik ibaresi abartılı gelebilir ama ilk maçla kıyaslandığında, ortaya çıkan görüntü farklılığı bu anlamda önemliydi.
Oyuncuların bitiriciliklerden ziyade; topla buluşabilme ya da buluşturulabilmeleri konusunda eksikliklerin yaşandığı bu bölümde bir türlü gelmeyen gol, rakibin de oyunda cesaretini artıran unsur oldu. İlk yarının ikinci bölümü; ortaklaşa git gellerin olduğu hatta sıkıcı bile denilebilecek anların da yaşanmasına sebep oldu. İlk maçın avantajlı skoru cepte olunca, stres de düşüktü tur düşünüldüğünde.
Lige daha hızlı girer
Visca’nın taşıdığı, Draguş’un ilk resmi golünü mükemmel şekilde atması ile tribünlere gelen taraftarlar da verdikleri emeğin karşılığını almış gibi mutlu oldular. Sezon başı, ilk maçlar, takımın eksikleri, yeni isimlerin yavaş yavaş katılımı gibi durumlar düşünüldüğünde; Trabzonspor lige bundan daha hızlı girer diye düşünüyorum.
Maçı izlerken şampiyonluk yaşamış diğer takımların hazırlık maçlarına baktım. Ortalamaları beş maç olmuş. Trabzonspor ise 2 hazırlık maçı yapmış. Bu maçların hazırlıkları zayıf kaldı bence. Ancak bu maçlarla beraber hazırlık maçları sayısı ortalamaya yaklaşmış gibi de bakılabilir.
Daha zor bir rakip olsa, Uğurcan formsuz olsa, işler daha da içinden çıkılmaz olabilirdi, ancak bunlar olmadı. Trabzonspor ülke puanı da dahil üzerine düşeni yapmış oldu. Bundan sonrası daha zor olacak ama bundan sonrasına daha hazır ve daha eksiksiz bir Trabzonspor da olacak. Ve Trezeguet, varlığı dert, yokluğu yara olabilir. Çünkü onsuz da atak yok gibi. Pası da düşün Trezeguet!
‘’Umut verici ışık‘’
Hazırlık maçı kıvamında oynanan ilk resmi müsabakadan derin anlamlar çıkarmaya gerek yok... Üç aşağı beş yukarı geçen seneki kadro ve anlayış vardı sahada... Abdullah Avcı yeni transferleri Draguş’u, Ozan’ı ve Lundtsram’ı eski dizilime dahil edip taraftarlarının da huzuruna çıkarmış oldu. Baştan ifade edelim... Uğurcan Çakır’ın kurtarışlarıyla sürekli adından söz ettirdiği bir karşılaşmada iyiyi, kötüyü, hazır olup olmamayı çok da analiz etmeye gerek yoktur diye düşünüyorum. Rakip Ruzemberok, bütçesi, mütevazi kadrosuyla, yüksek sayılabilecek direnç ve fizik ortaya koymaya çalışsa da bitiricilikleri son derece zayıf bir takım görüntüsü verdiler. Yani bu takımın Trabzon’da ikinci maçta da benzer bir hazırlık, benzer bir idman maçının üstüne çıkabileceğini düşünmüyorum. Trabzonspor, böylesi bir rakibe karşı elbette daha fazlasını yapmalıydı diye düşünsem de ilk resmi maçın anlaşılabilir olduğunu söyleyelim bakalım. Hem lige, hem bir sonraki tura hazır değil Trabzonspor orası kesin. Ancak yeniler yavaş yavaş katılacak, eksikler tamamlanacak daha... Trezeguet yine deli dolu, heyecan verici, Visca kaldığı yerden devam eder görüntüdeydi.
Anlamadığım tek konu...
Diğer çok şeyi ilk maç der geçeriz ama benim özellikle anlamadığım tek konu şu oldu: Ozan Tufan’ı sağ beke hapsedip, “Hiçbir şey” yapmamasını izlemek yerine, onu geçen yıl saç baş yolduran bölgeye çekip, neden kadroya dahil edilen çiçeği burnunda transfer Malheiro bek oynatılmadı? Rakip sol açığı çok mu tehlikeliydi analizlerde? Neyse... Uğurcan Çakır geri dönerse Trabzonspor da geri döner. Sırf Uğurcan Çakır’ın verdiği ışık bile umut verici kabul edilebilir.
‘’Gümbür gümbür geliyorlar‘’
Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Hollanda, kenardan hamleleriyle maçı kazanıp turu geçmesini bildi. Ligimizde kullandığımız klasik ifadeyle ‘Bağıra bağıra” avuçlarımızın içinden gitti tur. En başa şunu tutuşturalım da unutmayalım. Avrupa’nın illallah dedirten çifte standarları olsa da motivasyonumuzu hep yüksek tuttuk... Ancak öyle bir kırmızı kartı görmezden gelme yaşadık ki; bizim hakemlere ayıp ediyoruz dedirtti! Mükemmel mücadele etti bizim çocuklar... Barış Alper Virgil’i, virgül ettiği maçta, Montella noktayı koyabilmeliydi. Ama olmadı! Çok eforlu mücadele olunca düşenler oldu oyundan. Tam bu aşamada Montella’dan hamleler bekledik. Hocanın turnuvada en büyük zaafı bir kez daha tescil edilircesi vücut buldu.
Her ne olduysa oldu... Şu aşamadan sonra bizim çocuklara teşekkürün en büyüğünü etmekten başka seçenek yok. Ülke olarak hepimizi büyük heyecana büyük birlikteliğe ulaştırdılar. Futbolun asla sadece futbol olmadığını gösteren UEFA’ya, bu ülkede stoperlerin bitmeyeceğini Merih yoksa Samet var diyerek gösterdiler. Kalabalık yerlerde izledik bir çoğumuz maçları.
Onlar da biliyorlar artık
Aynı gole sevinip, aynı gole üzülen böylesi köklü bir milletin takımı gümbür gümbür geliyor artık. Gencecik, yaş ortalaması düşük bir takımın gelecek turnuvalarda neler yapacaklarını bizler gibi artık onlar da biliyorlar. Teşekkürler çocuklar... Allah hepinizden razı olsun... Hepiniz çok güzeldiniz. Yaşattıklarınız fevkaladeydi. Yüreğinize kurban!
‘’Nasıl bir planlama?‘’
Matematik hâla gruptan çıkabileceğimizi işaret ediyor. O nedenle iniş ve çıkışları bu kadar uçlarda yaşayan insanlar olarak motivasyonumuzu acilen yükseltmek zorundayız. Dün akşam sanki baştan kabullendiğimiz 'Bizden çok daha iyiler' görüşünü aşırı içselleştirmiş gibiydik. Çekya takımı gibi savunma yapar, Gürcistan takımı gibi de geçişlerle durumu idare edecektik. Hele bir de puan(lar) alırsak işimize bakarız mantığıyla sahadaydık. Bir kere bu orta alan kurgusuyla, daha da doğrusu dünkü üçlüyle oluşturduğumuz düzenle başarılı olma ihtimalimizin olmadığını görmek için ne kadar pratik yapmamız gerekiyor? Biz bu kurguyla Hakan Çalhanoğlu eleştirisi yapmaya, o da kulübünde başarılı olmaya devam edecek, öyle görünüyor. Klasik bir 9 numaramızın olmaması da sorunlarımızdan biri bence. Montella’ya, Çekya maçı öncesi şu soruları da sormak gerekiyor. Belki faydası olur.
Yeter ki inanalım
Turnuva oynayan bir takımın bu kadar kolay demoralize olması normal mi? Gol yedikçe devamının gelmesi doğal mı? Çekya maçına mağlup çıkmakla fark yemiş bir milli takım olarak çıkmak aynı mı şimdi? “Yorgun” Arda’yı on bir başlatmadık. Kenarda dinlendirip, fark yedikten sonra sahaya sürdük. Bu nasıl bir planlamanın ürünüydü? Portekiz’e karşı geriye düşmek normal, futbolda zaten bunlar var. Peki bu beklenen bir durumken, erken yenik duruma düşmüşken; ön alan baskısına hazır mıydınız? Gözüken o ki; o konuda da pek hazırlanmış gibi değildiniz. Şimdi Çekya maçı öncesi yapılacaklar belli. Biz bu gruptan çıkarız… Yeter ki inanalım…
Son soru: Montella’nın inişli çıkışlı da olsa bir tam sezon oynamış Uğurcan Çakır’ı değil de sezonda neredeyse hiç maçı olmayan Altay Bayındır’ı tercih etme gerekçesi ne olabilir?
‘’Hamleler skoru tayin etti‘’
Kötü oyuna rağmen son ana kadar kupaya uzanma şansı yakalayan Trabzonspor için Olimpiyat’ta alınan sonuç yıkım gibiydi. Böylesi bir kayıp sonrası yaşanan fiziksel ve ruhsal çöküntünün bu karşılaşmaya da yansımaları elbette beklenen bir durumdu.
Can derdinde bir Ankaragücü takımı, hedefsiz ve moralsiz bir Trabzonspor. Topa daha hakim bir Trabzonspor izledik maç başlangıcında. Daha kontrollü, daha çok bekleyen, diğer maçlardaki gelişmeleri, özetle ortamı adeta koklayan da bir Ankaragücü vardı ilk dakikalarda. Risk almaya pek niyetli gözükmüyorlardı. Stratejileri daha çok, bekleme üzerineydi denilebilir. Olasılık hesaplarının bu kadar yapıldığı bir son hafta uzun zamandır izlememiştim. Ankaragücü de diğer tüm küme düşme tehlikesi yaşayan takımlar gibi kontrollü ama golü de bir fırsat kollayarak bulma derdindeydi. Özellikle Bardhi’nin sakatlanıp oyundan çıkması sonrası gözle görülür bir momentum değişimi yaşandı...
Avrupa bileti...
Penaltı ile öne geçen Ankaragücü oyunda hakimiyeti de uzunca süre eline aldı. İki kez de öne geçmesini bildiler. Ancak koruyamadılar üstünlüklerini... Trabzonspor’un kenardan gelen hamleleri son derece başarılı oldu. Ankaragücü heyecan dozu son derece yüksek olan maçın içinde son ana kadar verdiği mücadele ile kümede kalmaya çalışsa da olmadı! Trabzonspor kötü geçen sezonu bir Avrupa bileti ile kapatmış oldu.
‘’Onuachu attı Trabzon durdu‘’
Uzunca bir süre lig üçüncülüğünü birbirine ikram eden, sonunda da Trabzonspor’un lig üçüncüsü olduğu iki büyüğün kupa finali müthiş tribünler önünde oynandı. İstiklal marşı hep bir ağızdan büyük coşkuyla okundu. Trabzonspor, Paul Onuachu’nun mükemmel tek kişilik resitaliyle öne geçti.
Geçtikten sonra da olan oldu. Trabzonspor durdu, Beşiktaş bu sezon oynadığı belki de en iyi oyununu rahat rahat sergilemeye başladı. Formsuz gözüken tüm oyuncular formda, takım bütünlüğü, oyun organizasyonu eleştirilen Beşiktaş takımı bambaşka bir görüntüyle sahneye çıktı.
Beşiktaş mı iyiydi, Trabzonspor’un oyunu mu buna izin verdi, kararı siz verin artık. Evet Trabzonspor’da kadro temaslı oyuna izin vermiyor. Kadro sil baştan da yapılacak, buraya kadar tamam. Ancak ilk golü attıktan sonra bağıra bağıra gelen penaltı pozisyonu, Beşiktaş’ın daha da artan özgüvenine rağmen oyuna 2-1 olana kadar kenardan müdahale gelmemesi ilginçti.
Onuachu indiriyor ama
Sonradan gelen değişiklikler cansuyu olduysa da bu kez talihsiz gol tüm hayalleri de yıkmış oldu. Haftalardır eleştirdiğimiz oyundan bir kupa yine de çıkabilirdi. Şu kadarını söyleyeyim maçın özeti olsun. Onuachu’ya uzun oynanıyor, öyle ya da böyle o top o bölgeye iniyor. Ama orada bir tane arkadaşı olmuyor. Kaybetmen normal. Kazanmak için daha fazlası lazımdı.