Arama

Popüler aramalar

‘’Nokta atışı‘’

Pepe transferi hakkında söylenecek hemen hiçbir fikre itiraz etmek mümkün değil.
Evet...
Evet, çok maliyetli.
Evet, bu yaşta oyuncuyla 3 senelik garanti kontrat yapılmaz.
Evet, 34 yaşında.
Ama...
Ama çok fit ve yaş sorun olmayabilir.
Ama 3 sene Türkiye standardında bir lider rolünde rahatlıkla oynayabilir. Çünkü mesela Mirkoviç’ten daha keskin.
Ama maliyeti Kjaer ve Skertel’den çok farklı değil.

Kafa golü arar

Dolayısıyla nereden baksanız başka bir perspektifle yorumlamanız mümkün.. Ve Nasreddin Hoca fıkrasında olduğu gibi:
‘Bence sen de haklısın’dan başka bir cevap da verilemez.
Şunu da söylemek lazım. Bu transferi başkası yapsa, lüks olarak görülebilir. Ancak Beşiktaş için bu bir nokta transfer. Pepe ve bir santrforla transferi kapatmak mümkün.
Pepe sert, hızlı değil ama çabuk, oyun bilgisi yüksek bir oyuncu. Bir santrfor kadar kafa golü arar. Baskı oyunlarında orta sahaya gelip pas istasyonu sayısını artırır.
Bu açıdan Pepe’ye hayır demek zor.
Hele de Mirko transferinin maliyetine bakıldığında.

Kadroya göre hareket

Bu transferin anlattığı başka şeyler de var tabii. Beşiktaş transfer komitesi potansiyel yıldız adayı bulmakta başarılı değil. Hazır ve yaşı yüksek oyuncuları tespit etmek çok zor değil. Bir transfer komitesi kadro mühendisliğine uygun hareket eder.
Bunun 4 ayağı vardır;
1-Uygun, uyumlu, yetenekli kadro
2-Yıldız transferi, kulüp altyapısı, ülke altyapısı dengesini gözeten kadro
3-Yaş ortalaması dengeli kadro.
4-Yüksek transfer/kullanım yüzdesi
Birinci şıkta sorun yok. Ancak diğer 2 unsur sorunlu. Oyuncu izleme ekibinin ve transfer komitesinin, bu açıdan kulübün en başarılı bölümü olduğunu söylemek zor.

05 Temmuz 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tüyler ürpertici‘’

Fatih Terim’in hiçbir gri alan kalmasın sözünün ardından yaptığı basın toplantısında söylediklerini nasıl değerlendirirsiniz?

Hoca konuştukça gri alanlar artıyor. Konuştukça gri bulutlar hemen herkesin üzerine çöküyor. Hatta grilikten göz gözü görmez hale geliyor. Arda’nın kullanılmasından, onu kullanan gizli güçlere varan korkunç bir olay anlatıyor İmparator. İdare edemediğini neredeyse itiraf ediyor. Oyuncuların dışarıdan idare edildiğini söylüyor. Tedirginlikler artıyor. Hoca gece 1’deki dönüş uçağını sabah 4’e aldırarak, bu basın toplantısını nasıl olacağına dair ip ucunu vermişti. Bu süre zarfında Arda’nın ismini anmadan anlattığı büyük plan tüyler ürpertici. Ben Arda’nın böyle bir piyonun planı olacağına inanmıyorum. Böyle bir iddiada bulunmak için çok ama çok net olmak gerekir. Olmayınca da 5 dakikada anlatabilecek şeyler, saatler süren toplantılarda bile anlatılamıyor. Bir senedir hep birlikte kötü bir dizi senaryosu yaşıyoruz.

Terim’in konuşması sırasındaki ruh hali için neler söylersiniz?

Hoca kendisini yalnız hissediyor. Bir yıl önceki destek, artık yok. Sanırım toplumun, bürokrasinin, medyanın ve politikanın kendisinden uzaklaştığını düşünüyor olmalı. Muhtemelen bu hocanın başına ilk kez geliyor. Bu yaşta bu kariyerde yüzleşmesi kolay bir durum değil. Hoca anlatamamanın yanı sıra aslında durumu anlayamıyor da. Kontrolünden bu derece olayın çıkması, onu çok yormuş olmalı.

Uzun süredir bizi meşgul eden krizin asıl sebebinin prim olmadığını söyledi hoca. Peki söylediklerinden bir cevap çıkarabildiniz mi?

Yani hoca bir komplodan bahsediyor. Kuyusunun kazıldığını düşünüyor. Bu kadar muallakta kalması, hocanın bazı şeyleri hissediyor olmasından kaynaklanabilir.

Terim, uçak olayından sonra Arda’yı kurtarma çabası içinde olduğunu belirtti ama ismini ağzına almadı. Tarafların içinde bulunduğu durum nasıl bir boyutta?

Fatih hoca bir saygısızlıkla karşılaştığını düşünüyor. Arda da samimiyetsizlikle... Yani bu korkunç tablodan çıkış, ağır yaralar almadan olmaz. Çok ciddi bir güven bunalımı var. Bunu söylenenler ve söylenenlerden anlamak için şahin olmaya da gerek yok. Milli takımın kaptanı ve teknik direktörü, defalarca birbirlerini doğru söylememekle suçluyorlar.

Arda’nın, Terim’in hemen ardından konuşması ve söyledikleri için ne söylersiniz?

Arda, hocanın birçok konuda doğruyu söylemediğini ısrarla vurguluyor, altını çiziyor. Prim konusu, yönetici Cengiz Zülfikaroğlu ile yaptığı konuşma, asıl önemlisi Hande Sümertaş ve Bülent Bayraktar’ın kampa dahil edilmeyeceği konusunda garanti verilmesiyle ilgili çok net açıklamaları var. Bunların hiçbirini medya istenmeden atmıyor, herkesin gözü önünde bunlar açıklanıyor.

Bu kriz altında milli takımdaki atmosfer nasıldır sizce?

Ben şahsen bu olup bitenden sıkıldım. Yoruldum ve ilgimi de kaybettim. Milli takıma ilgi duymamı Enes, Cengiz, Yusuf ve Berke gibi genç oyuncular sağlıyor. Bir taraftan da bu oyuncuların içine düştükleri bu dramatik atmosferden endişe ediyorum. Fatih hoca bu oyuncuları koruyarak, onları milli takımın değerli bir üyesi olmalarını sağlayarak, benim gibi tüm futbol kamuoyunu yeniden kazanabilir. Bunu umut ediyorum...

Terim ne demişti?

Kosova maçının ardından Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, yaşananlarla ilgili konuşmuş ve Arda Turan’ın ismini ağzına almayarak ‘oyuncu’ kelimesini kullanmıştı. Terim’in o konuşmasından dikkat çekenler ise şunlardı;

2016’da yaşanılan sadece prim meselesi değildi. Esas sebep o değil. Sadece bir araçtı. Biz toplandık, ‘Burak’a prim vermeyelim mi?’ dedik. Birçok şey yaşandı orada. Antrenmanlara geç
çıkıldı, fotoğraflara girilmedi.

Primin 150 bin Euro’dan, 650 bin Euro’ya kadar çıktığı doğru. Oyuncu (Arda), Burak Yılmaz’ın prim meselesinde yanıma geldi ve sesi biraz yükseldi. Ben de kısmasını söyledim. Kendisiyle ilgili bir şey talep etmedi.

Bu olayı en çok kim eleştiriyorsa, bunun mimarı onlardır. Tek hedef ben değilim, TFF ve Yıldırım Demirören üzerinden burayı karıştırmak isteyenler var. Kimin kimlerin avukatlığına soyunduğuna, nelerle beslendiğine bakmak lazım.

Euro 2016’dan sonra kadroyu açıkladım, kıyamet koptu. Muhakkak oyuncular çok önemlidir, hiç itirazım yok ama bir yerde de ilkeler, disiplin çok önemlidir. Sonrasında içime sinmeyeni yaptım ama bir şans daha verdim.

Oyuncularımız tarafından, Fransa’da Türk televizyon ve basın mensuplarına bilgi sızdırıldığı suçlamaları oldu. Hande Sümertaş’ı yalnız mı zannettiler. Ekibimizde bilim adamı Prof. Bülent Bayraktar var. Onları size vereceğimizi mi zannettiniz?

Olay Bilal Meşe değil. Ben aldım uçağa gazetecileri. Oyuncuya da uygulamayı kendisine sormayız dedim. Kavgayı duymadım, zaten oyuncu sonrasında gülerek kokpite gitti, sorun yok sandım.

Oyuncuya (Arda’ya), ‘Bu yapılanın karşılığı kırmızı kart. Kırmızı kartı yedikten sonra sahada kalamazsın’ dedim. Gönderme kararı sonrası bir metin hazırladık. Bizim istediğimiz basın toplantısında bırakma kararı aldı. Yoksa oraya milli eşofmanla çıkamazdı.

Arda ne demişti?

Fatih Terim’in yaptığı basın toplantısının hemen sonrasında bu kez Arda Turan, NTV Spor canlı yayınına bağlanmış ve hakkında konuşulanlara cevap vermişti. Arda’nın sözlerinden ön plana çıkan bölümler ise şöyleydi;

Prim konusunda yönetici Cengiz Zülfikaroğlu ile tesadüfen Ahmet Bulut’la konuşurken görüştüm. Hoca bunu 3 ay içinde tutup bütün takım içinde onun arkasından konuştuğumu söyledi.

Bazı arkadaşlarım benimle beraber gelip bırakabileceğini söylediler. Konunun şahsiliğini söyledim. Hayatım boyunca her şeyi hocanın yüzüne söyledim. Hoca bana söylemek yerine basın toplantısında söyledi.

Bana aylar boyunca primci denilirken, kimse demedi ki; bu çocuk bizden para istemedi. Burak da bir gün para istemedi. Hatta, ‘Ölümü gör, benimle ilgili para sorarsan’ dedi. Ben de, ‘Tam bir dengeyi sağlayalım para zaten önemli değil’ dedim.

Çek maçı sonrası hoca beni tebrik bile etmedi. O bana ’oyuncu’ diyor. Fatih Terim’e çok teşekkür ediyorum. Bugün için de sonuna kadar tebrik ediyorum. Ama ben bıraktım. Beni de hiç kimse kullanmıyor.

Prim mevzularını hocamız söyledi. Ondan sonra bu polemiklerin içine çekildik. Hoca bir senedir ‘huzursuzluk’ diyor. İnsanlar şunu anlamalı. Hayatta en çok sevdiğim, uğruna en çok çalıştığım mücadele ettiğim şeyi 30 yaşında bıraktım.

Yaşanan süreçte bilgi sızdıranların takımdan gönderileceğine dair söz aldım. Ben ve takım arkadaşlarım yazılanları anlatmadı. Söylediğim şahıslarla (Bülent Bayraktar, Hande Sümertaş) ilgili söylediğim sözler var.

Artık milli takıma bir şeyler veremem. Milletvekilimiz Saffet Sancaklı mecliste benim için ’Sen kimsin’ demiş. Tamam, sorumlu benim. 2016’da hoca suçu oyunculara atmadı mı? Sorumluluk varsa benim. Benim de hakkım herkese helal.













13 Haziran 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Valbuena seviye arttırır‘’

Futbolcular 2 seneyi onlara güvenmeyen hocalarla geçirdiler. Güvenleri düşük. Aykut Kocaman; Valbuena, Mathieu gibi yenilgiyi kabul etmeyen oyuncuları bu sebeple istiyor olmalı. 10 numara pozisyonunda Alper’in yerine Valbuena’nın olması, Josef’in pas alışverişinde verimini yükseltir. Fransız futbolcu, santrfor performansını da artırabilir...

‘Yıldırım-Kocaman ilişkisi önemli’

Sizce Fenerbahçe’de Aykut Kocaman’ı bekleyen en zor şey ne?

“Oyuncuların içine işleyen çaresizliği aşmak kolay olmayacak. Geçtiğimiz 2 seneyi onlara neredeyse hiç güvenmeyen hocalarla, edilgen bir futbol anlayışıyla geçirdiler. Yapabileceklerine güvenleri çok düşük. Fenerbahçe’de 2 senedir gelişme kaydeden tek bir futbolcu bile yok. Aykut Kocaman; Valbuena, Mathieu gibi oyuncuları bu sebeple istiyor olmalı. Yenilgiyi hiçbir şartta kabul etmeyen futbolcular bunlar. Önemli diğer konu ise Aziz Yıldırım’la kuracakları ilişki... Yıldırım’ın Kocaman’ın unuttuğu tüm sorunları 2. haftada hatırlatmaması lazım.”

‘Lokomotif oyuncular gerekli’

Sarı-Lacivertliler’in mevcut kadrosu, Aykut Kocaman’ın yıllardır tercih ettiği oyun planına uygun mu?


“Galatasaray’da olduğu gibi Fenerbahçe’de de en önemli konu kimin geleceğinden ziyade kimlerin kalacağı. Buradaki kritik nokta eldeki bazı oyuncuların ne vereceği? Örnek olarak, Souza yapabileceklerinin çok altında kaldı. Ama unutmayalım ki 10 numara pozisyonunda Alper’in yerine Valbuena’nın olması onun pas alışverişinde verimini yükseltebilir. Onu ileri çekecek bir oyun yapısı olmadı. Yine Fransız oyuncu santrfor performansını da artırabilir. Alex gibi seviye yükselten lokomotif oyuncular gerekli. Takımın top yekun ve bireysel yükselişi açısından.”

‘Samir Nasri, risktir’

Valbuena, Dirar, Nasri, Mathieu, Doumbia... Birçok oyuncunun adı Fenerbahçe ile anılıyor. Transferde öncelik ne olmalı?

“Bu sorunun cevabını vermek çok zor. Şener’in ne kadar futbolcu olduğunu görebileceğimiz bir oyun oynanmadı. Souza’nın da... İsmail’den umudu kesmek mi lazım? Ya da Sow, Fernandao, Van Persie 3’lüsü kötü bir santrfor paketi mi? Fenerbahçe’de kadro algısı öyle ki, kim gitse kimse bir şey demez. Hangi bölgeye transfer yapsanız kimse ‘ne gerek vardı?’ demez. Burada 2 temel faktör önemli. Oyuncuların sağlık durumları. 30 maçın üstü verebilecek güvenilir bünye. Asıl önemlisi Kocaman’la kişilik çatışmasına girecek karakterde oyuncular olmaması. Misal, Nasri risktir...”

‘Mathieu’yu iyi düşünmeli’

Kjaer’in ayrılma ihtimali yüksek görünüyor. Eğer ayrılırsa, bu durum takımı ne kadar etkiler?

“Kjaer’in ayrılması ekonomik açıdan mantıklı bir teklif geldiğinde kabul edilebilir. Jeremy Mathieu iyi bir oyuncu ancak sakatlık geçmişine iyi bakmak gerekir. Bu yılın yarısını sakat geçirdi. 33 yaşında. Mutlaka çok iyi düşünülecektir. Çok daha iyi düşünmek gerekir. Her ne kadar tempo çok gerideyse de burada Barça’dakinden 2 kat fazla fiziksel sertlik oluyor.”

‘Deli olmak lazım’

Aykut hoca Van Persie ile ilgili ılımlı mesajlar gönderdi. Sizce bu ikili arasında bir kriz yaşanır mı?


Fenerbahçe 2 senedir herhangi bir akın şablonu olmadan oynamasına rağmen toplamda 40 attı. Bu seneyi bilmem ama geçtiğimiz sene Sosa’lı Beşiktaş’ta Gomez’in yerine oynasaydı, bugün ondan daha başka bir şekilde bahsediyor olurduk. Sağlıklı olması halinde hiç sorun olmaz.”

12 Haziran 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şimdi içinize sindi mi!‘’

Arda Turan’ın hedefi Bilal Meşe ya da başka bir gazeteci değil. Bizzat Terim ve Demirören. Terim’in, Kosova maçı sonrası söylediği, “Çağırdım ama içime sinerek çağırmadım” açıklamasının cevabı. O günden beri muhtemelen bunun sıkıntısını yaşıyordu. Arda tek başına da değil. Arkasında sağında solunda başka futbolcular var. Bu muhtemelen planlı bir eylem. Bu futbolcular Euro 2016’da milli takım kampında teknik ve idari heyet tarafından yürütülen kampanyaya zamanında cevap verip kendi bakış açılarını anlatmadılar. Şimdi gazetecilere saldırarak bu kampanyaya cevap veriyorlar. Hedefleri de Arda’yı içine sinmeden milli takıma çağıran Terim ve Demirören. İletişimi beceremediler ve şimdi delilik derecesine varan bir tepki gösteriyorlar.

70 yaşına yaklaşmış, oturmakta olan, kendisini savunamayacak bir kişiye ağıza alınmayacak küfürlerle fiziki saldırıda bulunuyorlar.

Şaşkınlık içindeyim

Ve sonuç: Pişman değilim. Yine yapacağım. Adamım. Milli takımı bu ‘adam, onur, şeref’ kültürü buraya getirdi. Halbuki sadece sporcu olmaları beklenirdi. Bunları Arda’dan görmüş olmanın şaşkınlığı ve hayalkırıklığı içindeyim. Bunları çözmenin çok daha kolay ve doğru bir yolu vardı halbuki. Çok yazık.

07 Haziran 2017, Çarşamba 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne yardan ne serden‘’

Kongre üyelerinin yüzde 80’inin, imkan olsa iki adaya birden oy vermek isteyeceğini düşünüyorum. Sadece Fenerbahçe Kulübü’nün değil, seçimler tarihinde bunun bir örneği var mı bilmiyorum. Ali Koç, sözünün arkasında durdu. Hâlihazırda çalışmalar yaptığını da biliyorum. Bu çalışmalar sadece transfer, hoca gibi konularda değil. Hatta doğrusu, bu konularda değil; yapısal çalışmalar. Tamamen bilimsel, kulübün yönetim tarzını baştan aşağı değiştirecek, dünyadaki örneklerinin yerel unsurlarla harmanlandığı bir tarz peşinde.

Ya kaos ya dönüşüm

Bu, şartların her gün değiştiği Türkiye’de ne kadar tutar, onu bilmek imkansız gibi. Aziz Yıldırım’ın kapladığı alanı doldurmak ne kadar mümkün olacak, bu da büyük bir soru işareti. Bu tip tek adam rejimlerinin ardından iki ihtimal ortaya çıkar. Ya büyük bir rahatlama ve hızlı bir dönüşüm ya da büyük bir boşluk ve kaos. Dolayısıyla eğer Yıldırım görevinden ayrılır ya da seçilmezse; ortaya ne çıkacağını bilmek imkansız.

İkisi de seviliyor

Aziz Yıldırım eğer aday olursa, Fenerbahçe kongre üyelerinin tavrı, Yıldırım’ın onlara ne söyleyeceği önemli olacak. Eğer Başkan Yıldırım onlardan bir 3 sene daha isterse, bunu nasıl dillendirecek, kongre üyeleri buna nasıl cevap verecek? Başta söylediğim gibi büyük çoğunluk her iki adayı da seviyor. Bu kesin. Ancak Aziz Yıldırım aday olursa, bu büyük çoğunluğun onu yarı yolda bırakmak istemeyebileceği de bir gerçek. Şimdiden ne olacağını kestirmek mümkün değil. Fenerbahçe’nin bu zenginlikten yıpranarak değil, coşkuyla çıkmasını dilemekten başka yapacak bir şey de yok. Şimdilik...



05 Haziran 2017, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kabustan uyanış‘’

Bursaspor ligin 11. haftası itibarıyla lig 4.’sü, ligin ilk yarısı itibarıyla lig 5.’siydi. Dün ilk yarı sonu itibarıyla küme düşmüşlerdi. 7 yıl önce onları şampiyon yapan Trabzonspor karşısında bu sezon boyunca oynadıkları kopuk futbolu sergiledikleri için bu durum oluştu. Yoksa yanlış anlaşılmasın, Trabzonspor öyle ekstra bir şey yapmış değil. Zaten eldeki kadroda Olcay ve Okay’sız, orta sahada oyun kurma görevinin Medjani’de olduğu bir kadroyla herhangi bir plan üretmek mümkün değil. Eğer ligin 2. yarısında Olcay-Yusuf ikilisini denkleştirmemiş olsalar Trabzonspor da Bursa’nınkine benzer bir kriz yaşayabilirdi.

Tarihi geri dönüş

Bursa buna uyandığı için tarihin en kritik geri dönüşlerinden birini yaptı. Hem de uyandıktan sonra golü yemelerine rağmen. Önce bir başa dönelim. Ligin ilk yarısında ulaşılan sıralamaya bakıp da futbol olarak büyük bir düşüş gösterdiklerini sanmayın. Harun olağanüstü performansıyla takımını ayakta tutuyor ve psikolojik bir direnç oluşuyordu. Seyircisi, yönetimi, şehri ve oyuncularıyla havayı yakalamışlardı. Futbol o zaman da yoktu... İkinci yarıda havayı kaybettiler. Futbol olmadığı için topyekun bir çöküş oldu.

Futbolu unuttular

Yönetim önceki yönetim(ler)in yarattığı ekonomik yıkımın altından kalkmaya çalışırken futbolu unuttu. Holiganlar otobüs basıp oyunculara saldırdı. Saldıranlara pek bir şey olmadı. Harun’la barıştırıldılar. (Tabii ki zoraki.) Oyun, taktik, güç, direnç, plan olmayınca, sadece psikolojik güçle ve büyük camia olmanın rüzgarıyla yukarıya çıkınca düşüş de çok hızlı, gümbürtülü ve engellenemez oluyor. Kabus gibi. Bir karabasan gibi... Uyandığınızda dahi etkisinden kurtulamadığınız bir cehennem.

Artık teşhis şart

2. yarıda Trabzon’un oyun kuramadığını ve orta sahada pas yapmadan, orta sahayı hücuma yaklaştırmadan bu işin olmayacağını anladılar herhalde. Sercan oyuna girip merkezi zorladı. Jorquera’yla maçın başından bu yana yapılması gerekeni yapıp, dengeyi sağladılar. Topa sahip oldular ve direkt oynadılar. Bilal’in oyuna girişi top yapma konusunda çok zayıf olan Trabzonspor’dan bu alanı almalarını sağladı. Ve Batalla da işi gördü. Rize’den gelen gol haberiyle risk alıp yedikleri gol sonrası ayakta kalmalarını övmek lazım. Bu akıl kullanımını daha önce neden yapamadıklarını da sadece futbolcular değil, tüm camianın kendisine sorması lazım. Çünkü herkesin sorumluluğu var. Çünkü doğru tetkik ve teşhis yapılmazsa tekrarı gelir.

04 Haziran 2017, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neşeyle geldi hoca‘’

Hep söylediğim gibi Şenol Güneş zor bir insan. Kendisi için dahi... Bu yüzden bu elektrik normal. Doğrusu, normali bu yüksek elektrik. Ben Beşiktaşlı bir taraftar olsam, ya da bir yönetici ya da başkan, bu tansiyon olmadığı zaman endişelenirim.

Aklında birikenleri dilinin yetişebildiğince anlatıp, espriler yaparak gitti. Onu takip etmek zor... İlginci, o da bunun farkında. Barış Manço ile futbolculuğunun son yılında, Trabzonspor tesislerinde yaptığı röportajdan konu açılınca ‘İkimiz de çok hızlı konuştuğumuz için pek bir şey anlaşılmıyor’ dedi... Durmadan anlattı. Ve ‘şampiyon olunca anlatması da dinlemesi de güzel. İkinci olunca anlatmak zor’ diyerek gitti. Yüzlerce selfiye konuk olarak.

Gizlemediği konu...

Mutlu... Beşiktaş’ta olmaktan da, işlerin yolunda gitmesinden de. Öte yandan BJK yönetiminin - yasal bir zorunluluk olarak da olsa - opsiyonu kullanma hamlesi onu çok memnun etmiş gibi değil. Zamanı gelince oturup konuşarak yeni bir mukavele imzalamanın daha doğru ve ‘saygılı’ bir hamle olacağını düşündüğünü söylüyor. Hayır, bunu konuşmak için yanıp tutuşmuyor. Hatta konuşmak istediğinden de emin değilim. Ama gizlemiyor da işte.

Silgi bitme noktasında

Hoca kendisine has bir adam. Kendi hızına yetişemiyor. Anlaması da kolay olmuyor tabii. Quaresma’nın tepkileriyle ilgili söylediklerini iyi anlamak lazım. Çok çalışkan olduğunu söylüyor... Talisca’ya ‘onu örnek al’ dedim diyor. Ancak eldiven atma olayında ‘silgi’nin bitme noktasına geldiği de açık. O anlatmadı ama ‘hayır’ da demediği hikaye; birebir görüşmelerde yaptığı uyarıların sonunda arkadaşlarının yanında, antrenman toplantısında son derece sert bir şekilde ve son bir kez uyardığı. Kopma noktasından dönmüş Quaresma. Sezonun belki de en iyi oyuncusu ipten dönmüş.

Transferi yönetime bırakıyor

Hoca, her şeyden sorumlu olmak istiyor. Tesislere yöneticiler gelmesin istiyor. Ama ‘transferi de onlar yapar’ diyor. ‘Ben sadece son onay veririm.’ Kendisine biçtiği rol, eldeki malzeme ne olursa olsun mümkün olan en iyi yemeği yapmak. Bu kadar uzun süredir çalışıp, meslekte duayen seviyesine gelip bu kadar vasatın dışında olmak ilginç. Bilinen ezberlerin çok dışında. Hep söylediğim gibi Şenol Güneş zor bir insan. Kendisi için dahi... Bu yüzden bu elektrik normal. Doğrusu, normali bu yüksek elektrik. Ben, Beşiktaşlı bir taraftar olsam, ya da bir yönetici ya da başkan, bu tansiyon olmadığı zaman endişelenirim.

01 Haziran 2017, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başka yolu yok‘’

Galatasaray ilk yarıda Riekerink döneminde özellikle içeride oynadığı maçlarda kurduğuna benzer üçgenler kurarak Bruma - Podolski - Sneijder bağlantısını kullandı. Bunun yanı sıra savunmanın arkasına attıkları uzun toplar da hemen her seferinde pozisyon yarattı. Kaleci Haydar’ın anlamakta zorluk çektiği ve isyan ettiği bu duruma Saffet Susiç ancak 2. yarı başında müdahale edebildi. Galatasaray bu oyunda 3 gol buldu, eğer Podolski standardında olsa çok daha fazlasını da bulabilirdi. Vagner Love dahil bazı oyuncuların sarı kart görmek konusundaki yarışları bir yana Alanya’ı isteksiz olmakla itham etmek mümkün değil. Disiplinsiz ve orta sahayı hiç kullanmayan bir futbol muydu? Evet. Ama manasız yere ligi Haziran’a kadar uzatırsanız bunlar normaldir. Maçın sonundaki 20 dakikaya bakarsanız bu saçma duruma rağmen oyuncuların maçı kazanmak konusundaki çabalarını görebilirsiniz.

Sneijder de oyundan çıkınca

Saffet Susiç 3’lü diyebleceğimiz ama aslında daha derinlikli savunmaya geçtikten sonra Tudor da Sneijder’i oyundan çıkarınca Alanya’nın yaptığı her hamle oyunu biraz daha Galatasaray kalesine taşıdı. Tudor elindeki hızlı oyuncuların bir kontratak oyunu için yeterli olduğunu düşünüyor. Ancak bu geçiş oyununu oynayabilecekleri şablonları yok. Sneijder olmayınca bu oyunu koordine edebilecek bir oyuncu bulunmuyor. Güvenilir bir kaptanı yok. Savunma göbeğinde ayağı iyi oyuncu yok. Ve bu tip bir oyunun gitgelleri için yeterli dinamizm yok. Galatasaray topu almalı. Sürekli ayağında tutmalı. İlk yarıdaki gibi üçgenleri rakip ceza sahası çevresinde kurmalı. Şu an için başka yolu yok gibi.

30 Mayıs 2017, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI