Bu sezon ilk yarıda bu kadar büyük mücadaleye sahne olmuş bir maç izlememiştik her halde. Bir elin parmaklarını aşan sayıda gol pozisyonuna girdi misal Fenerbahçe ilk kırkbeş dakikada. Keza, Adanademirspor da hiç alttan almadı, hatırı sayılır şekilde tehlike yarattılar onlar da. Feberbahçe çok şık bir gol buldu Mert Hakan Yandaş'la ve Evsahibi de Belhanda'yla penaltı kaçırdı ve bunların hepsine ilk yarıda tanık olduk. Bu arada Mert Hakan Yandaş'ın o enfes golünün neden iptal ediğini anlayamadığımı da söylemek zorundayım.

Batshuayi bir maçı koparacak kadar sayıda pozisyona girdi aslında ama kalitesine yakışmayan son vuruşlar yaptı Belçikalı inanılmaz şekilde. İlk yarıda beklentilerin altında bir performansla oynayan başka futbolcular da vardı nitekim Fenerbahçe'de. Misal, Valencia, İrfan Can Kahveci, Diego Rossi ve hatta Mert Hakan Yandaş gibi. Dolayısıyla ligimizin standartları üzerinde şutun çekildiği bir ilk yarı golsüz bitti kaçınılmaz olarak. Bu arada atlamayalım, maçın en kötüleri hakemlerdi açık ara maalesef. Hepsi bir yana ama uzatmaların son anında Miha Zajc'a rakip ceza sahası ön çizgisinin önünde yapılana dünyanın her yerinde her hakem faulü verir. Ama Ali Palabıyık faul vermek yerine itirazda bulunan Jorge Sesus'a kırmızı kartını verdi. Açıkçası dün akşamki maçın sonucunu Ali Palabıyık belirledi deyim yerindeyse. Zaten, Mert Hakan Yandaş'ın bal gibi golünü iptal ederek niyetini ortaya koydu Ali Palabıyık. Açıkçası, en azından bu sezon hiç bu kadar kötü bir hakem performansına tanık olmamıştık ne yazıkki.

Bütün bunlar bir yana, Jorge Jesus'un yeterince veya gereken şekilde konsantre bir şekilde Febeebahçe'yi yönettiğine inancım iyice azalıyor artık. Arda Güler gibi bir virtöüz, Emre Mor gibi bir mikser dururken bal üretmeyen İrfan Can Kahveci'de bu denli ısrar etmesi benim kanımı güclendiriyor her halde.
Elbette, Ali Palabıyık yerine daha objektif davranarak maçı yöneten bir hakem yönetse dün akşam büyük ihtimalle Fenerbahçe 3 puanla dönerdi Adana'dan. Ama o taktirde bile Sayın Jorge Jesus'un yaşadığı form düşüklüğünü görmezden gekemezdik her halde.

Kısacası, dün akşam Sayın Jesus'un altı çizikecek yanlış tercihleri var ama orta hakem Ali Palabıyık ve arkadaşlarının ise büyük günahı var maalesef.

Şurdan başlayalım, Fenerbahçe nicedir sezonun ilk maçlarındaki gibi çoşkuyla oyuna başlayamıyor, rakibi çaresiz bırakan o önalan baskısını uygulayamıyor. Dün akşam da ilk yarıda uzun süre bu görüntüyle oynadı sarı lacivertliler.Şurdan başlayalım, Fenerbahçe nicedir sezonun ilk maçlarındaki gibi çoşkuyla oyuna başlayamıyor, rakibi çaresiz bırakan o önalan baskısını uygulayamıyor. Dün akşam da ilk yarıda uzun süre bu görüntüyle oynadı sarı lacivertliler.Altı çizilmesi gereken bir diğer konu da şu; takım savunmasının ne kadar önemli ve değerli olduğunu bilen Jorge Jesus gibi bir teknik direktörün takımı neden artık neredeyse her maç gol yiyiyor.Bir diğer konu da Sayın Jesus'un elinde bu kadar değerli futbolcu, yani hamle alternatifi varken aylardır "Lay lay lom" havasında oynayan İrfan Can Kahveci'yi neden bu kadar uzun süre oyunda tutuyor acaba? Oysa, İrfan Can yüzünden uzun süre bir kişi eksik oynuyor deyim yerindeyse Fenerbahçe.

Dün akşamki maçın baş kahramanlarından biri tartışmasız şekilde Enner Valencia'ydı. Müthiş bir forvet. Keşke arada bir de olsa takımı yerine kendisine oynamak alışkanlığını da terketse artık. Misal, Fenerbahçe'nin yediği golden önce çok uzaktan denediği şut kale yerine rakibe gidince golü yedi sarı lacivertliler. Tamam, her golcü biraz bencildir, ama Valencia gibi bir golcü kendisine güvendiği kadar partnerlerine de inanmalıdır.

Arda Güler ve Ferdi Kadıoğlu demek "Doğru oyun" demek benim için. Nerede, ne zaman, ne yapılır veya yapılmaz konusunda uygulamalı ders veriyor iki süper yetenek oynadıkları oyunla resmen sahada. 

Şu gerçeğin altını da çizelim; dün akşam Kasımpaşa karşısında özellikle ilk yarıda kendi solunda çok zorlandı Feberbahçe. Bunun ana nedeni Lincoln Henrique'nin çok yalnız bırakılmasıydı kanımca. Çünkü İrfan Can Kahveci maalesef oyunun iki yönünde de yapması gereken katkının minimumunu bile yapamıyor nicedir.

Fenerbahçe'nin ilk golünde penaltıyı alan ve golü atan Valencia'nın ikinci golünde Arda ve Ferdi'nin oyun bilinci ve doğru tercihlerinin de çok önemli ve değerli olduğunun altını çizelim tabi. Üçüncü golde golü atan Valencia belki ama Arda Güler'in çok akıllıca yaptığı aşırtmanın direkten dönüp Ekvadorlu futbolcunun önüne düştüğünü de atlamayalım. Dördüncü golde ise bence aslan payı Batshuayi'ndi.

Beşinci golü Batshuayi'nin atmasına çok sevindim. Çünkü bence yeterince topla buluşturulamıyor Belçikalı ve buna rağmen oyuna küsmüyor, sürekli golü kovalıyor.

Fenerbahçe bir kaç aydır her rakip karşısında zor anlar yaşıyor. Ama dün akşam çok çok zorlandı Çaykur Rizespor karşısında. Garip olan rakibin maç boyunca sadece duran topla bulduğu tek pozisyonundan golü yemesiydi bence. Şampiyonluğa oynayan veya "Ben şampiyon olacağım" iddiasındaki bir takım o golü yiyemez, yememeli. Fenerbahçe gibi bir takımın savunması bu denli yerleşim ve dikkat zaafiyetini kaldırmaz zira. Jorge Jesus gibi savunmanın öneminin bilincinde olan, iyi bir takım savunmasının şampiyonluğun en önemli gerekliliğin farkı da olan bir teknik direktörün takımına yakıştıramıyorum böylesi zaafları.

İlk golde aslan payı bence Arda Güler'indir. Ölçerek, çiçerek asistini yaptı genç yıldız. Golü atan Miha Zajc'ın ceza sahası içine koşosu ve vuruşu da alkışı hakeden türdendi bence.

Maçın genelinde Fenerbahçe'nin bu kadar zorlanmasının başka nedenleri de vardı hiç şüphesiz. Misal, giydikleri formaya ve kalitelerine yakışmayacak denli zaman zaman oyun ve pozisyon disiplininden uzaklaşan futbolucular oldu özellikle ilk yarıda. Keza, gene neredeyse ilk yarının tamamında sol kanadı kıraç toprağı çağrıştırdı sarı lacivertlilerin. Dolayısıyla, Rossi ve Lincoln Henrique bir türlü gerekli katkıyı sunamadılar maalesef ilk kırkbeş dakikada.

Problemi çözememelerinin yada problemin çözülmesinin bu kadar gecikmesinin bir diğer nedeni de Valencia'nın zamanlama ve koşu tercihleri ile Josua King'in gereken düzeyde topla buluşturulamamasıydı kanımca.

Batshuayi ve Emre Mor sahaya dahil olunca daha eli arttı problem çözmek adına Fenerbahçe'nin. Nitekim, ikisi de rakip defansı yordu, dikkatsizliğe hayli zorladı. İkinci golde Emre Mor'un ortası ne kadar değerli ve kalitelisiyse Valencia'nın kalitesine yakışan zamanlanası ve vuruşu da bir o kadar önemliydi bence.

Fenerbahçe eski Fenerbahçe değil son dönemde. Çünkü, Crespo, Araao, Emre Mor, Szalai, Batshuayi ve hatta zaman zaman Ferdi Kadıoğlu başta olmak üzere çoğu sarı lacivertli futbolcu nicedir eski performanslarını aratarak oynuyorlar. En kötüsü Jorge Jesus da eskisi gibi değil maalesef. Mesela bu haliyle Crespo'yu bu kadar uzun süre sahada tutmazdı bildiğimiz Jorge Jesus. Hem de İsmail Yüksek ve Lincoln Henrique gibi iki futbolcusu yanında otururken. Tek şutla, maçın başında golü bulmuş bir Fenerbahçe'ye (bu kadar sıkıntılı oynarken) bildiğimiz Jesus daha erken tepki koyar ve müdahale ederdi. Hem de alıştığımız o yıpratıcı önalan baskısını uzunca süreye yansıtamıyorken sarı lacivertliler.

Arda Güler oyuna dahil olana kadar ıkındı sıkındı resmen, dolayısıyla genç yıldız oyuna girince ancak rahatlamaya başladı ve hayata döndü deyim yerindeyse Fenerbahçe. Çünkü, gencecik yaşına rağmen sorumluluk alıyor, top istiyor, istasyon oluyor, oyunu ve arkadaşlarını rahatlayıyor tercihleri ve oyun görüşüyle Arda Güler. Bu arada Rossi'nin de hakkını teslim etmem lazım. O da önemli bir katkı sundu performansıyla.

Samet Akaydın ilk maçında asla sırıtmadı, özgüvenli ve isabetli müdahaleleriyle sınıfı geçti bence. Birlikte oynama süresi arttıkça daha da gelişecek kanımca.

Enner Valencia kolay goller kaçırdı belki ama attığı iki golle kalitesini bir kez daha gösterdi.

Hakem Mustafa Kürşad Filiz faüller konusunda fazlaca yanlış yaptı. 11'de Markoviç'in Crespo'ya faül oğlu faül. 37'de Ferdi Kadıoğlu'na, 39'da Valencia'ya yapılanlar da öyle tabi.

Maçın tamamında Fenerbahçe adına olumlu anlamda sahaya yansıyan oldukça az şeye tanık olduk. Açıkçası planı işlemedi Jorge Jesus'un. Buna karşılık Okan Buruk neyi planlamışsa, yani kafasında hangi oyunu oynamışsa maçtan önce hemen hepsini sahada uyguladı sarı kırmızılı futbolcular.

Şüphesiz, Fenerbahçe adına 90 dakikanın bu kadar olumsuz geçmesinin en önemli nedenlerinden biri de iki takım oyuncularının bireysel performanslarıydı. Fenerbahçe'de kalitesini, taktik disiplini ve oyunun gerektirdiklerini sahaya yansıtan oyuncu sayısı bir elin sayısını bile bulamadı. Dolayısıyla maçın önemine yakışan düzeyde mücadale edemediler, Galatasaray'a ummadıkları kadar boşluk yaratıp, fırsat verdiler kaçınılmaz olarak. Öyleki Ferdi Kadıoğlu bile aylar sonra ilk bu kadar kalitesinin altında bir performansla oynadı. Batshuayi ise ilerde yalnızlıktan üşüdü deyim yerindeyse. Dolayısıyla Fenerbahçe'ye yakışmayacak düzeyde pas hatası yaptı ve sahaya karakter koyamadı sarı lacivertli futbolcular.

Kanatlarda da üretkinlik üstünlüğü rakipteydi. Rossi atıl hale gelirken Barış ve Kerem pırlanta gibi parladılar adeta.

Jorge Jesus'un kinci yarıya (Gustavo, Lingoln Henrique) tek değişiklikle başlamasını kendisine yakıştıramadım. Tıpkı diğer değişiklikler için 68 dakika beklemesini de elbette.

Oysa Rossi aksıyordu, Batshuayi yalnızları oynamıştı, Crespo eski günlerini mumla aratıyordu ve takımı o muhteşem seyircisi önünde mağlup durumdaydı. Bütün bunlara rağmen Jorge Sesus'un değişiklikler için bu kadar beklemesi akıl alır şey değil.

Portekizli teknik direktörün değişikliklerde de doğru tecihler yaptığı su kaldırır. İrfan Can Kahveci haftalardır tellal çağırtırcasına fiziksel ve mental düşüş yaşıyor. Mert Hakan Yandaş gibi ruhunu sahaya koyan ve oyunun iki yönünde de takımına her açıdan katkı veren bir oyuncu var. Sonra Miha Zajc, Emre Mor var ve en önemlisi problem çözmek yeteneği bulunan Arda Güler var. Ama Sayın Jesus ne rakibi gerektiği şekilde analiz etmiş ve ona uygun taktik, kadro belirlemiş nede takımında haftalardır aksayan şeylerin farkına varmış.

Trabzonspor maçında Crespo'nun, dün akşam da İrfan Can Kahveci'nin gördüğü kırmızı kart misal. Jorge Jesus gibi bir teknik direktörün "geliyorum" diyen bir düşüşün farkına varamaması ve gerekli önlemleri almaması anlaşılır gibi değil.

Açıkçası dün akşam hem Jorge Jesus hem de takımı çaresiz kaldı. Okan Buruk ise çok başarılı bir sınav verdi dün akşam. Ve Galatasaray her yönüyle hakedilmiş bir galibiyet alırken, Jorge Jesus üçüncü derbi maçını da kaybederek düş kırıklığı yarattı resmen.

İlk yarıda Joshua King ve Serdar Aziz'in direkten dışarı çıkan topları dışında dişe dokunur başkada yarattığı bir tehlikeli atağı olmadı Feberbahçe'nin.

Diego Rossi sağ kanatta hem gereken ofansif katkıyı veremedi hem de Antalyaspor'un golünde ortayı yapan Güray'ın kontrol edilmesinde Osayi Samuel'e gereken yardımı esirgedi.

Crespo çok geriye gitmiş ve bu durum haftalar öncesinden tellal çağırıyordu zaten. Lincoln Henrigue, Rossi de rollerinin gereğinin kıyısına bile varamayınca organize olamadı, aklı tökezledi resmen sarı lacivertlilerin.

Açıkçası ilk yarıda kalitesi ve misyonuna yakışan düzeyde organize olamadı, sorunu çözecek aklı sahaya yansıtamadı kaçınılmaz olarak.

İkinci yarıda Lincoln kenara gelip Emre Mor sahaya dahil oldu. Bu değişiklik bile tek başına daha iyi başlangıç yapmasına yetti sarı lacivertlilerin.

İrfan Can Kahveci'nin oyuna girmesi her hangi bir artı yazmadı bence Fenerbahçe'nin hanesine. Hoş, göze hoş gelen işler yapmıyor belki İrfan Can Kahveci. Ama haftalardır yaptığı gibi final anına kadar yaptığı onca güzel şeyi bir kova sütü tek tekmesiyle yere boca etti resmen tercih ve son kararlarıyla.

Sonuçta çok kötü bir zeminde oynanan maçta ilk yarısını çok edilgen ve mağlup oynadığı maçı ikinci yarıda çevirmesini bildi Fenerbahçe. Bunda Emre Mor'un oyuna girdikten sonra oynadığı oyun ve genelde yaptığı doğru tercihler önemli rol oynadı.

Ancak, Fenerbahçe'nin dün akşamki geriye dönüşünde esas oğlan bana kalırsa Joshua King'di. Tam takım oyuncusu ve yararlı bir forvet gibi oynadı Norveçli futbolcu. Elbette Joshua King'le harika bir uyum sağlayan ve geriye düştükleri maçta iki gol atarak galibiyetin mimarı olan Michy Barshuayi de ikinci başrol oyuncu olduğunu unutmamak şartıyla tabi.

Fenerbahçe hem de neredeyse koca bir yarıyı kırmızı kartla bir kişi eksik oynadığı maçlardan yenilgiyle ayrılmıştı daha önceki iki haftada. Dolayısıyla Hatayspor maçını 3 puanla tamamlamak ve şampiyonluk yolundaki iddiasını güçlü şekilde sürdürmek zorunda olduğu bir maça çıktı dün akşam bir bakıma Kadıköy'de.Doğrusunu söylemek gerekirse maça iyi başlayan ve tehlikeli pozisyonlar bulan taraf Volkan Demirel'in takımı oldu ilk dakikalarda. Ama sonra Fenerbahçe'nin süper starı Ferdi Kadıoğlu özel işler yapınca başta Joshua King olmak üzere kalitelerinin gereğini yapmak için birden fazla sarı lacivertli futbolcu sorumluluk ve yeteneklerinin gereğini yapmaya başladı.

Misal, Rossi ilk yarıda iki asist yaptı. Batshuayi kalitesini hatırlattı ve kariyerindeki en rahat gollerden birinin altına imzayı attı.

İlk yarıda 11. dakikada Riberio'nun hakemi aldatmak ve rakibi töhmet altında bırakmaktan sarı kart görmesi gerekirdi bence. Tabi birde yan hakemlerin pozisyonun bitmesinden sonra net ofsayta bayrak kaldırmak garabeti var ki, çok saçma sapan bir uygulama. Kardeşim, güzel kardeşim benim, belkide senin o gereksiz beklemen takımın çok önemli bir futbolcusunun sakatlanmasına yol açacak, hemen bayrağını çeksene canım kardeşim.

İrfan Can Kahveci bu formuyla çok fazla şans buluyor kesinlikle, dinlendirilmesi şart kanımca. Sayın Jesus, elbette siz daha iyi bilirsiniz ama Mert Hakan var misal, olmadı Emre Mor var, olmadı Arda Güler var. Ne gerek var form düşüklüğü yaşayan İrfan Can Kahveci'de bu kadar ısrar etmeye yani.

Erce Kardeşler en az 8 önemli kurtarış yaptı dün akşam. Buna rağmen mutlak 3 puanla sahaya çıkan Jorge Jesus'un öğrencileri çok farklı bir galibiyet alarak taraftarlarının kaygılarının gereksiz olduğunu ispatladı.

Nitekim 4-0 kazanarak adeta yeni yıl mesajı gönderdi taraftarına sarı lacivertliler. Lig uzun bir maraton, daha çok sular akaçak bu köprünün altından, dolayısıyla hem havaya girmek, hem de karaları bağlamak gerekziz şampiyonluğa oynayan takımların sevenleri için.

Yeri gelmişken Serdar Dursun'u da kutlamasak olmaz. Uzun süre yoksayıldığı halde her fırsat bulduğunda tam bir profesyonellik örneği sergiliyor gurbetçi futbolcu ki, takdire şayan bir duruş benim için.

Başındaki her türlü beladan kurtulmuş bir Türkiye ve Dünya adına her kese iyi yıllar diliyorum.

Fenerbahçe dün akşam ilk yarının sadece ilk 20 dakikasında kalitesine yakışan bir futbol oynadı. Sonrasında adeta gram gram geri gitti her açıdan sarı lacivertliler. Trabzonspor tatlı sert futboluyla ipleri eline alırken, Joshua King'in direkten patlayan vuruşu dışında maçın tamamında Uğurcan'ı doğru dürüst rahatsız bile edemedi Jorge Jesus'un öğrencileri.

Bu arada henen belirteyim, bu mağlubiyet ve kişiliksiz futbolun faturası kesinlikle Jorge Jesus'a yazılmalıdır. Miguel Crespo hazırlık maçlarında da benzer performans sergiledi. Şüphesiz nedeni vardır, ama gözle görülür bir düşüş içinde Portekizli futbolcu. İyi niyeti hariç, her bakımdan geriye gitmiş. Güç ve zamanlama sorunu bas bas bağırdı dün akşam da. Buna rağmen onu sarı kartı varken sahada tutmakta ısrar etmek Sayın Jesus'un kalitesine hiç, ama hiç yakışmadı. Dolayısıyla bağıra bağıra geldi kırmızı kart. Zaten eksik kalınca da çok zorlanıyor Fenerbahçe ne yazıkki. Bu gerçeği daha önce Konyaspor, Sivaspor ve Giresunspor maçlarında da deneyimlenmişti bildiğiniz gibi.

Şüphe yok ki, bu görüntünün ana nedenlerinden biri de İrfan Can Kahveci ve Batshuayi başta olmak üzere çoğu sarı lacivertli futbolcunun uykudan yeni oynamışcasına uyuşuk şekilde oynamsıydı. Ferdi Kadıoğlu, biraz da Osayi Samuel ve Altay Bayındır dışında kalitelerine ve giydikleri formanın büyüklüğüne yakışan bir performansla oynayamadılar, gerçek bu.

İrfan Can Kahveci'yi ilk yarıdaki etkisiz oyununa rağmen ikinci yarının hemen başında kenara alınmaması, hem de Rossi ve Emre Mor gibi iki kanat oyuncusu kenarda otururken anlaşılır gibi değil benim açımdan. Açıkçası Sayın Jesus ve öğrencileri 1 puanı hakeden bir performans bile gösteremediler dün akşam.

Hakemler için tek eleştirim var. Oda 5. dakikada Ferdi Kadıoğlu'nun tehlikeli atağının (top belirgin şekilde çizgiyle temas halindeyken) Ceyhun Sesigüzel tarafından "Taç" gerekçesiyle kesilmesiydi.