‘’Yalnız bırakmayalım‘’
12 Dev Adam ise, grubun bizden sonraki en güçlü takımı Bosna-Hersek’i deplasmanda yenerek liderliği büyük olasılıkla garantiledi. Çok büyük bir ihtimalle 6 maçı da kazanıp Avrupa Şampiyonası’na bir kez daha katılacağız. Tanjevic yönetimindeki Milli Takım 12. maçını oynadı. Bosna karşılaşması gösterdi ki, oyuncularımız özellikle savunmada mücadeleci ve istekli idi. Takım savunmamız giderek oturuyor. Kim ne derse desin, basketbolda başarıya giden yol savunmadan geçiyor. Bosna deplasmanında 65 sayı yedik. İlk yarıda potamızda gördüğümüz 41 sayının çoğu zorlama ve el üstü atışlardan gelmişti. Hiç savunma zaafı yaşamadık. Eğer maç başına ortalama 70 sayının altında basket yersek hücum gücü çok yüksek oyuncularımız da Sırbistan-Karadağ’daki Avrupa Şampiyonası’nda hedeflediğimiz madalyaya ulaşabilir. Gelelim hücum yanımıza... İbrahim, Serkan, Hidayet, Mehmet gibi önemli skorerlerimiz var. Ancak bazı hazırlık maçlarında 60 sayı bile atamadık. Ama bu atamayacağımız anlamına gelmiyor. Tanjevic bence işin zor olan kısmını, yani savunmayı oturtmaya çalışıyor. Bir takım hergün isabetli şut atamayabilir ama hergün savunma yapabilir. Önümüzde daha bir yıl var. Milli Takımımız’ın hücum sistemi oturur, birbirinden değerli yıldızlarımız devreye girerse hem göze hoş gelen basketbol oynayan, hem de kemik gibi savunma yapan bir ekip oluruz.2001’deki 12 Dev Adam gururunu yeniden yakalamaya çalışan bir Milli Takımız. Ancak bu taraftar desteği olmadan olmuyor. Efes Pilsen World Cup 3’te boş tribünler önünde oyananan basketbol kimseye keyif vermedi. Şimdi görev Türk basketbolseverinde... Basketbol Federasyonu da bugünkü maç için çeşitli organizasyonlar ve şovlar düzenledi. Abdi İpekçi Spor Salonu’nu dolduralım ve artık 2001’deki gibi 12 Dev Adamımız’a destek vermeye başlayalım. İnanın, son 2 şampiyonada hayalkırılığı yaşatan, ancak bu kez başarıya kararlı olan basketbolcularımızın böyle bir morale çok ihtiyacı var.
‘’Bu takımı çok beğendim‘’
Öyle yenetekli yıldızlara sahibiz ki, ne zaman başımız sıkışsa, biri çıktı, takımımızı rahatlattı. Bosna Hersek, Damir Mrsic ve Hukic dışında üst düzey oyunculara sahip olmasa da kendi saha ve seyircisi önünde mücadeleyi bir an olsun bırakmadı. Maça sonuna kadar asıldı. Oyunun başında Mehmet Okur, pota altından sayıları attı. Ardından Hidayet devreye girdi. Amerika’dan yeni gelen Hido, bu kez gerçek bir NBA oyuncusu gibiydi. Fatih Solak, maçın önemli kahramanlarından birisi oldu, savunma yaptı, blok yaptı, hiç beklenmedik anlarda kritik basketler attı. Keza Ender... Üçüncü çeyreğin bitiminde attığı iki üçlükle Bosna’nın direncini kırdı. Son çeyrekte hakemlerin de katkısıyla Bosna maça tekrar ortak oldu. Hakem üçlüsü neredeyse maçı alıp, Bosna’ya veriyordu. Bu kez de kaptan sahneye çıktı. Rakibe ve hakemlere ‘dur’ dedi. Bitime üç dakika kala önce bir üçlük attı, sonra döndü savunmada blok yaptı, son noktayı da Mehmet Okur’un üçlüğü koydu. Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri ve Ermal’in özellikle savunmada takıma katkısı büyük oldu. Sonuçta ben bu Milli Takım’ı çok beğendim. Yoğun baskı altında bile o kadar kendilerine güveniyorlar ve o kadar kendilerinden emindiler ki, bir an olsun oyunu kaybedeceğimizi düşünmedim. Kazanan bir takım gibi oynadık. Bu galibiyetle de Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu’ndan çıkmayı, yüzde 99 garantiledik. Çünkü grubun en zor deplasmanından galibiyetle döndük.
‘’Zamanımız var‘’
Bu çerçevede oynanan hazırlık maçları sonrası, milli takım ve coach Tanjeviç’i eleştirenler de oldu, destek çıkanlar da.Yeni Zelanda ve ABD maçlarından sonra, Cenk, Semih, Cevher, Barış, Valentin gibi 20 yaşın altındaki oyuncuları sahaya süren Tanjeviç’e, “Ne güzel. Adam gençlere güveniyor. Onlara şans veriyor” denildi. Fransa, Almanya ve son olarak alınan iki Slovenya yenilgisinin ardından da, “Milli Takım deneme tahtası değil. Zaten genç bir takımımız. Daha gençlerine şimdilik ne gerek var” yorumları yapıldı.Milli Takım’ı, Türkiye ve Almanya’daki kamp ve turnuvalarda takip ettim. Tanjeviç her ne kadar, “Eleme grubu maçları önemli. Rakipleri ciddiye almalıyız” dese de, o 2005’teki finalleri düşünüyor. Tüm hazırlıklarını buna göre yapıyor. O nedenle Milli Takım’ı 11 özel maçta deneme tahtasına çevirdi. Özellikle, Hidayet’in yedeği olarak 3 numaralı pozisyonlarda, Cevher, Rasim, Valentin ve Semih’i zaman zaman ilk beş çıkardı ve hala bu pozisyon için bir karar veremedi. 20’ye yakın oyuncu oynattı. Daha elinde, kampın başında sakatlanan Mustafa Abi, Kaya Peker ve Mirsad’ın yanı sıra, 2005 için en güvendiği isimlerden biri olan Ersan İlyasova var. O da ameliyat sonrası tedavi görüyor. Kafasında 25 kişilik bir kadro olan Sırp hoca, şu ana kadarki dönemde tüm oyuncuları oynatıp, onların neler yapabileceğini ve onlardan ileride nasıl faydalanabileceğini görmek istedi. Yoksa, Kerem Tunçeri, Ender, İbrahim, Hidayet, Mehmet Okur, Kerem Gönlüm, Serkan Erdoğan ve Ermal’la 8 kişilik rotasyonla oynar, kaybettiği bazı maçları kazanır, kısa süreli başarı için sistemi daha çabuk oturturdu. Bu eleştirilere de maruz kalmazdı. Sonuçta daha 1 aylık bir hazırlık dönemi geçti. Şimdi bizim ayarımızda olmayan 3 takımla 6 resmi maç oynayacağız. Daha takım gibi oynayamıyoruz. En büyük eksiğimiz de bu. Kazanan bir ekip değiliz. Bu 6 maçlık dönemde de bazı şeyler istenildiği gibi gitmeyecek. Sonuçta gruptan çıkacağız. Ama önümüzde daha 1 yıl var. Ve bu bir yıl sonunda son iki şampiyonadaki Türkiye’nin tam tersi bir takım olmalıyız. Bunu başaracak olanlar da başta oyuncular ve coach Tanjeviç. Onlara güvenimiz sonsuz. Çünkü yaptıkları, yapacaklarının göstergesi. Hepsinin kariyerlerinde nice şampiyonluklar var. Yeter ki, onlar da kendilerine güvensin.
‘’Eksiklerimiz çok‘’
Almanya ve Fransa yenilgilerinin ardından ümitsizliğe kapılmadık. Yine de kapılmak istemiyoruz. Ancak, her ne olursa olsun, sahada kim oynarsa oynasın, Milli Takımımız, rakibi karşısında bu kadar aciz kalmamalı. Tamam.. Cenk Akyol, Valentin Pastal gibi gençlerle NBA oyuncularından kurulu Slovenya karşısına çıktık ama ilk periyot hariç basketbol adına ortaya birşey koyamadık. Slovenya, özellikle San Antonio Spurs’a giden Udrih, Nesterovic, yine NBA patentli Brezeç’in yanı sıra Lokovic ve Tusek gibi yıldız oyunculara sahipti. Maç boyunca oyunu istedikleri gibi kontrol ettiler. Biz ise ne savunma yapabildik, ne de rakibin baskılı savunması karşısında hücum edebildik.ABD, Fransa ve Almanya’nın arkasından, Slovenya gibi ciddi rakiplerle oynadığımız tüm maçları kaybettik. Sadece Yeni Zelanda ve Letonya’yı geçebildik.Sonuçta bunlar hazırlık maçları. Neticeler önemli olmasa da, takımın kaybetme alışkanlığı edinmemesi gerekli. Bu psikolojiyi değiştirmek, işin en zor kısmı olur. Eleme Grubu’nda karşılaşacağımız Bosna Hersek ve Estonya, yabana atılacak takımlar değil. Bu psikoloji ve motivasyonla maçlara çıkarsak sonumuz hüsran olabilir.Ben gerek Bamberg, gerekse Efes Pilsen World Cup’taki takımın havasını hiç beğenmedim. Yenilgiler normal olabilir, ama ortaya konan mücadele ve kazanma hırsının eksikliği, gelecek için olumlu sinyaller vermedi.
‘’Yine çemberleri dövdük‘’
Bireysel olarak baktığımızda Avrupa’nın en değerli oyuncularına sahibiz. Tek sorunumuz vardı. Takım olmak. Oyuncular da bunun bilincindeydi. Hepsi iyi niyetli, yine de biryerlerde birşeyler eksik.Aslında kaybettiğimiz iki maçta da 69 ve 67 sayı yedik. Bu savunmada iyi olduğumuzun bir göstergesi. Ancak bu sefer de iyi hücum edemiyoruz. İki gündür çemberleri dövdük. Dün yüzde 30 gibi oldukça düşük bir yüzdeyle hücum ettik. Tam 25 üç sayılık atıştan sadece 3’ünü sayıya çevirebildik. Önemli bir sorun da burada. Toplam 35 iki sayılık, 25 de üç sayılık atış denemişiz. Bu kadar çok dış şuta dayalı bir basketbol anlayışıyla maç kazanılmaz. Tanjeviç’in de, oyunculara bu kadar üçlük atmalarını söylediğini sanmıyorum. Yorgunluk ve güçsüzlük nedeniyle içeriyi zorlayamadığımız ya da içeri giremediğimiz için işin kolayına kaçıp, dış atışlara yöneldik.Takımın en iyisi Mehmet Okur’du. 16 sayıyla ekibimizi sırtlamaya çalıştı ama o da attığı basketlerin çoğunu, pota altında mücadele etmek yerine dış şutlardan buldu.
‘’Potayı göremedik‘’
Özellikle yaptığı sert savunma ile, birbirinden yetenekli yıldızlarımızı durdurmayı başaran Fransızlar, hücumda da iyi top çevirip galibiyete yetecek kadar sayı üretti.Millilerimizde, en büyük sorun yorgunluk olarak göze çarptı. Yaklaşık 25 gündür aşırı yükleme yapılan Ay Yıldızlı basketbolcularımız dün gereken mücadeleyi yansıtamadı. Normal şartlarda yenmemiz gereken Fransa’ya mağlup olduk. Sonuçta bir hazırlık maçı. Coach Tanjeviç, maç içinde zaman zaman oyunculara sinirlendi. Özellikle savunmada isteksiz oynadıklarız zaman. Yorgunluk ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle de hücumda çok kolay basketleri kaçırdık. Oldukça düşük bir yüzdeyle oynadık. Rakipten 7 ribaunt az aldık. Böyle olunca da mağlubiyet kaçınılmaz oldu.Coach Tanjeviç, dün ilk kez alan savunması denedi. Bu müdafayı yaptığımız anlarda başarılı olduk, top kaptık ama bunları basket olarak değerlendiremedik. Ay-Yıldızlı basketbolcularımız, özellikle son 5 dakika oyuna iyice asıldı ama bu çabaları yeterli olmadı. İkinci kez Milli formayı giyen Ermal, sahanın en iyilerindendi. Böyle bir oyuncuyu kazanmak, ekibimiz için önemli bir avantaj. İlk günün yıldızları Ender, Kerem Gönlüm, İbrahim ve Serkan, dün takıma skorda yeteri kadar katkı yapamadı. Sonuç olarak Tanjeviç, tüm hazırlık programını Eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu maçlarına göre yapıyor. O zaman tamamen hazır hale geleceğimizi söylüyor. Müthiş potansiyele sahip bir takımız. Bunu sahaya yansıtmayı başardığımız zaman, yenemeyeceğimiz takım yok.
‘’Ne kadar övünsek az‘’
Gurur diyorum çünkü bu takımla ne kadar gurur duysak az. Maç boyunca tüylerimiz diken diken olarak, NBA yıldızlarına karşı onurlu bir mücadele veren Türk çocuklarını izledik. Daha önce de yazmıştık. Bizim takımdaki bazı oyuncuları Türkiye’nin çoğu tanımıyor. Fatih ve Semih, karşılarında Tim Duncan mı var, Allen Iverson mı var dinlemiyor. Önüne çıkana blok yapıyor, ribaunt alıyor, gidiyor sayı atıyor. Cevher, NBA’in en skorer oyuncularından Richard Jefferson’a potayı göstermiyor. İbrahim Kutluay, iki kişinin üzerinden üçlükleri potaya sıralıyor. Keza Serkan Erdoğan. Kerem Tunçeri ve Ender Arslan, kırk yıllık NBA oyuncusu gibi. Amerikalılar, biraz sertliğe başvuruyor. İbrahim’i sakatlamaya çalışıyor. Maç sonrası o kadar çok seviniyorlar ki. Bu da bizi sevindiriyor.Tanjevic mağrur ve gururlu. Alan savunması kolaylığına kaçmıyor. 1”7 yaşındaki oyuncumla Tim Duncan, benim için ayn. ABD’yi yeneceksem böyle yeneceğim” diyor. Türkiye’deki tüm basketbolculara güvendiğini gösteriyor. Onlara güven aşılıyor. Aynı zamanda kendine ne kadar güvendiğini tüm dünyaya gösteriyor.Yazacak çok şey var aslında. Bizim en kötü iki oyuncumuz ise NBA’deki medar-ı iftiharlarımız Mehmet Okur ve Hidayet. Hidayet bir öğrenebilse NBA’de oynadığı gibi milli takımda da oynayabilmeyi, herşey ne kadar da güzel olacak. Orada yıldız değil, takım oyuncusuydu. Burada da yıldız kimliğine bürünmeyi bırakıp, aynı görevini yapsa, o kadar faydalı olacak, o kadar büyüyecek ki Türkiye’nin gözünde...
‘’Çok özlemişiz‘’
Rüya Takım karşısında bu gençler ve Mehmet Okur, İbrahim Kutluay ve Serkan Erdoğan gibi yıldızlarımız az daha maçı kazanıyordu. Özellikle son periyotta İbrahim ve Serkan’ın üçlükleri, Amerikan takımını şaşkına çevirirken, yapılan basit top kayıpları tarihi bir sonucu almamıza engel oldu.Maçın ilk periyotunda rakiple başa baş oynadık. Ancak ikinci çeyrekte, savunmada hiç konsantre olamadık. Arka arkaya 5 pozisyonda aynı basketleri yedik. Geri koşmadık. Rakibe çok kolay fast break şansı tanıdık. Böyle olunca da, Rüya Takımı bir anda farka ulaştı. Karşılaşma boyunca da bu fark korundu. Tanjeviç son periyot hariç bence maçı değil, oyuncuları ve takımı kazanmak için çaba sarfetti. Larry Brown bile Okonofor ve Stoudamare gibi genç oyuncularına şans vermezken, Tanjeviç hafif sakatlığı bulunan Hidayet’i riske etmedi, hiç düşünmeden Cevher’i ilk beşte sahaya sürdü, Semih, Barış, Fatih Solak ve Valentin gibi 20 yaşın altındaki oyunculara çok fazla oynama süresi verdi. İtalya, ABD’yi yenerken, Almanya da uzatmada kaybederken alan savunması kozunu oynamış ve kazanmıştı. Tanjeviç ise 40 dakika boyunca adam adama savunmadan taviz vermedi. Biz de alan savunması yapsaydık, Rüya Takım ikili oyunlardan bu kadar sayı üretemez, 23 asist yapamazdı. Belki de ABD’yi devirebilirdik. Artık umutlarımız ikinci maça taşındı.Abdi İpekçi Spor Salonu’nda muhteşem bir atmosfer vardı. 2001 Avrupa Şampiyonası’ndan sonra böyle bir ortamda maç izlemeyi çok özlemişiz.