‘’Hayırlı olsun!‘’
Beykoz maçına gelen Başkan Özhan Canaydın ve yönetim kurulu gelecekte daha güçlü ve zirveye oynayacak bir takım yaratmaya söz vermiş. Umarız bu sözlerinde dururlar ve ligimize bu yıl Fenerbahçe ve Beşiktaş’la gelen heyecan katlanarak artar.Önceki gün Beykoz’u ikinci yarıda yenen Cim Bom, dün de Tofaş karşısında zor anlar yaşadı ve galibiyete son çeyrekteki oyunuyla gidebildi. Boddicker, Arda ve Burak’ın tecrübeleri Galatasaray’ı ligde bırakmaya yetti. Genç İsmet de, kritik anlarda büyük sorumluluk aldı ve galibiyette önemli rol oynadı.Arda, gerçek kimliğine bürününce Galatasaray’ın da çehresi değişiyor. Sezon içinde çeşitli nedenlerle bekleneni veremeyen Arda, dün ilk kez eski günlerdeki gibi oynadı. Kaptan Burak’ın yeri ise bambaşka. Parmağı çatlak olmasına rağmen, iki maçta da büyük özveri gösteren, savaşan Burak’ın mücadelesi takdire değer. Play-Out öncesi kurallar gereği sadece bir yabancı oyuncu kadroda yer alabilecekti. Halil Üner, 4 ABD’lisinden Boddicker’ı seçip tarihi bir karar verdi. Çünkü bu oyuncu ilk gün 30, dün de 24 sayıyla normal performansının üzerine çıktı, Cim Bom’u sırtlayan isim oldu. Tofaş, Bora ve Nedim dışında gencecik bir kadro. Hepsi altyapıdan gelen oyunculardan kurulu olan Tofaş, tamamen tecrübe eksikliği nedeniyle iki karşılaşmayı da kaybetti. Birinci Lig takımları karşısında kazanmaya çok yaklaştılar ama çabaları yetmedi. Tolga Öngören’in takımı gerçekten iyi basketbol oynadı. Onlar da lige çıkmaya kararlı. Darısı gelecek yıla. Beykoz, yine tek devrelik bir basketbol oynadı. Büyük Kolej skorer oyuncusu Murat’ın ve Tunç’un kritik üçlükleriyle karşılaşmayı kazanıp ligde kalmayı başardı.
‘’Daha önceleri neredeydiniz?‘’
Ne olurdu bu görüntüleri sezon başında izleseydik. Ne olurdu, yönetim iş işten geçmeye yaklaşmadan maçlara gelip, bu takıma destek olsaydı. Takımla yönetimin bu bütünleşmesi, Play - Out maçlarında değil de, Play - Off’ta şampiyonluğa yürürken olmalıydı.Maça gelelim... Beykoz, İkinci Lig’in dördüncü takımı. Genç oyuncuların yanı sıra Birinci Lig tecrübesi bulunan basketbolcuları kadrosunda barındıyor. Coachları da kurt hoca Cihansever Yeşildağ. Oyuna öyle bir başladılar ki, sanki Birinci Lig takımı. Oyun kurucuları Mustafa’yı çok beğendim. Takımı inanılmaz hızlı hücuma kaldırıyor. Oyunu yönlendiriyor. Polat pota altında çok etkili. Amerikalı Boswell daha ilk yarı double double yaptı, 16 sayı 12 ribauntla. Ama hepsi ilk yarıda kaldı. İkinci yarıda bambaşka bir görüntü çizdiler.Galatasaraylı basketbolcular oyuna kötü başlamalarına rağmen oldukça hırslılardı. Burak Sezgin parmağı kırık olmasına rağmen 20 sayı, 15 ribauntla oynadı. Takımın en iyilerinden biriydi. Keza Boddicker... İşlerin kötü gittiği anlarda kritik basketler bulan ABD’li 30 sayıyla takımını sırtlayan isim oldu.İlk yarıda 10 sayı geri düşmelerine rağmen, ikinci yarının ilk 6 dakikasında 20’ye 6’lık bir seri yakalayan Galatasaray, kümede kalma yolunda ilk adımı attı. Cihat kritik hücum ribauntları aldı. Ancak daha çok genç bir yaşta olan Cihad’ın hakeme küfür etmesini kendisine yakıştıramadık. Sadece teknik faulle kurtulması onun şansıydı.Günün ikinci maçındaysa Büyük Kolej ile Tofaş karşılaştı. İlk yarıda 15’te 1 gibi çok kötü bir yüzdeyle hücum eden Bursa ekibi iyi savunma yapmasına rağmen kötü şut oranı nedeniyle oyunu koparamadı. Büyük Kolej farkı 15 sayıya çıkarmasına rağmen genç oyunculardan kurulu Tofaş, müthiş bir mücadele örneği sergileyip maça ortak olsa da son sözü tecrübeli olan takım söyledi...
‘’İlk gün keyifliydi‘’
Normal sezon sona erip, ligde kalmayı garantiledikten sonra Amerikalı oyuncularını ülkelerine gönderen İTÜ, tamamen yerli bir kadroyla Bursa’ya gelmişti. Rakip güçlü Ülker’di. İlk periyot maçta biraz tutunmaya çalıştılar. Gerisi gelmedi. Turuncu - Yeşilliler rahat bir galibiyet aldı İTÜ karşısında. Ergin Ataman da, sezon boyunca fazla şans veremediği oyuncularını görme fırsatını buldu. Bu fırsatı hiç kuşkusuz Ersan İlyasova değerlendirdi. Milli Takım Coach’u Tanjeviç’in de gözdesi olan Ersan, dün forma girmeye başladığını gösterdi.Günün ikinci maçı daha çekişmeli geçti. Ligin son haftasında Ülkerspor’u deviren Beşiktaş, yeni coachu Burak Bıyıktay yönetiminde önemli bir galibiyet daha aldı. Türk Telekom, Deane ve Şemsettin’i gönderdikten sonra oldukça güç kaybetmiş. Beşiktaş karşısında iyi mücadele etmelerine rağmen, Kartal’ın uzunlarını durdurmakta zorluk çekince salondan yenik ayrıldılar. Kendi pivotlarının attıkları üçlükler olmasa maç daha da farklı bitecekti.Burak Bıyıktay, çok oyuncu değiştirip hepsinin zinde olmasını sağlıyor. Çoğuna eşit şans veriyor. Dün de sahada görev yapan tüm Beşiktaşlılar, takıma maksimum katkı sağladı. Yüzde 52 gibi oldukça yüksek bir yüzdeyle de üçlük atınca galibiyete ulaşmakta fazla zorlanmadılar.
‘’Hesap kitap devri‘’
Yukarıdan başlayalım... 3. Beşiktaş, 4. Fenerbahçe ve 5. Pınar Karşıyaka, Play-Off için avantajlı bir yer edinmek için son hafta mutlaka kazanmak zorunda. Arka arkaya dokuz galibiyet alan Karşıyaka, evinde Fenerbahçe’yi ağırlayacak. İzmir ekibi rakibini 7 sayı farkla yener, Beşiktaş da Ülker’i devirirse Karşıyaka dördüncü sıraya yükselecek. Fener bir basamak aşağı inecek. Beşiktaş’ın mağlubiyeti halinde ise üç takım da aynı puanda olacak ama şu anki sıralama değişmeyecek. Eğer Fener kazanır, Siyah-Beyazlılar kaybederse bu kez Kanarya ile Beşiktaş yer değiştirecek.Ve Play-Off’a girme mücadelesi. Erdemirspor, Darüşşafaka ve Tekelspor, Play-Off’a kalan son bileti kapma çabasında. Dördü de birbirleriyle oynuyor. Tekel-Erdemir ve Darüşşafaka-Telekom maçlarının sonuçları bu düğümü çözecek. Telekom’un Play-Off’a kalması garanti. Sadece hangi sıradan gireceği bu hafta belli olacak. Bunların dışındaki üç takım İTÜ, Banvit ve Galatasaray da ligde kalan iki ekip olma amacında. Bir tanesi Büyük Kolej’le beraber Play-Out oynayacak. İTÜ, son hafta hiçbir iddiası bulunmayan Tuborg’u yenerse işi bitirecek. Aksi taktirde gözler Banvit-Galatasaray maçına dönecek. Galatasaray’ın galibiyeti halinde üçlü averaj hesapları yapılacak. Dünkü gazetemizde tüm olasılıkları yazmıştık. Bir daha hatırlatalım. İş üçlü averaja kalırsa Cim Bom’un işi çok zor. Çünkü rakibini deplasmanda en az 10 sayı farkla yenmesi gerekiyor. Bu durumda İTÜ devre dışı kalacak. 9 sayılık farkta Galatasaray, 11 sayılık farkta ise Banvit, Play-Out’un yolunu tutacak.Heyecanlı, kaliteli ve çekişmeli bir normal sezon geçirdik. Bu durum son haftaya da yansıdı. Nefesleri kesecek maçlar bizleri bekliyor. Aynı heyecan Play-Off ve Play-Out’larda daha da artacak. Umarız son hafta bu birbirinden kritik maçlarda en ufak bir hakem hatası olmaz ve hak eden, hak ettiği yeri alır.
‘’Basketbol böyle oluyor Obradoviç‘’
Efes aleyhine çalınan her anlamsız düdükten sonra bana mahcup gözlerle bakıyorlardı. Oyun bitimi de galibiyeti Efes’in hakettiğini söylediler. Ama sonuçta Panathinaikos kazandı. Daha doğrusu hakemler ya da ULEB, ya da FIBA kimi isterse o kazanıyor. Hak eden değil. Abdi İpekçi’de de oyuna tribünlerden müdahale edilmesine rağmen, kazanmayı ve Final - Four’a gitmeyi hak eden Efes Pilsen’di. Tıpkı Atina’daki ilk maçta galip gelmeyi sonuna kadar hak ettiği gibi. Yunanistan’daki üçüncü maçta rüzgar yine tersine dönecek. Efes’in galip gelmesi için hem hakemleri, hem de Panathinaikos’u yenmesi gerekecek. Bakalım Obradoviç, yine “Böyle basketbol olmaz” diyecek mi? Daha önce Panathinaikos’la kazandığı Avrupa Şampiyonluğu sırasında sahanın içine girip hakemleri tartaklayıp hiç ceza almadığı zaman bilmiyor muydu basketbolun nasıl oynandığını. Yugoslavya’nın, Dünya Kupası finalinde Arjantin’i nasıl yendiğini herkes gözleriyle gördü. Resmen Arjantin’in şampiyonluğu çalınmıştı. İstanbul’da, Yugoslavya’ya kaybettiğimiz 2001 Avrupa Şampiyonası finalinde de benzer şeyler oldu. O gün ağzımızla kuş tutsaydık, yine de şampiyon olamazdık. Örnekleri çoğaltabiliriz. Özellikle de Obradoviç ve Yugoslav coachlar için. İşine geldiği zaman ses çıkarmazsan, hoşuna gitmeyen durumlarda isyan etmeye hakkın olmaz. Biz de Abdi İpekçi’de sahaya birşeyler atılmasını tasvip etmiyoruz. Ama maalesef başlıktaki gibi basketbol böyle oynanıyor sayın Obradoviç.
‘’Kaptan gemiyi kurtardı‘’
Bu sezon yeniden yapılanma içine giren, savunmacı bir hüviyete bürünen Ülkerspor takım olma kimliğini ön plana çıkaran bir basketbol oynuyordu. Tarihinde ilk defa ilk sekize kalarak bunun semeresini de gördü. Bu maça gelince... Cibona’nın hiçbir iddiası yoktu. En önemli silahları Popovic de hasta olduğu için forma giymeyince Ülkerli oyuncular da biraz motivasyon eksikliği gözlendi. Oyunun başında Kerem Tunçeri’nin ikili oyunları yaptığı asistlerle pota altı basketleri bulan ekibimiz biranda üstünlüğü ele aldı. İkinci periyotta dış şutlara yönelen Turuncu - Yeşilliler, hücum silahları Serkan, Stombergas ve Vukcevic’in gününde olmayışları nedeniyle sayı bulmakta zorluk çekti. Kerem Gönlüm ve Zukauskas’la özellikle hücumda yaptıkları gereksiz faullerle kenara gelmek zorunda kalınca bu kez Cibona özellikle Poljak’ı çok iyi kullandı ve ilk yarı sonunda dengeyi sağladı.3. periyotta Ülker açısından iyi geçmedi. Hiçbir iddiası bulunmayan Cibona çok rahattı. Stresten uzak oynayan Hırvat ekibi kolay basketler bulunca bitime 7 dakika kala 10 sayı öne geçti. Bu, Ülkerspor için bir başlangıç oldu. Tam maç gitti diye düşündüğümüz anda başta Kerem Gönlüm’ün ateşlediği ekibimiz savunmada da müthiş bir performans sergiledi. Tutku’nun savunmada kaptığı toplar ve hücumda attığı kritik basketlerin yanı sıra son haftaların formda ismi Praskevicius skorerlerimizin durgun olduğu günde üçlükleriyle sahneye çıktı. Kaptan Kerem Gönlüm de savaşçı ruhunu yansıttı ve son yedi dakikada potasında üç sayı gören Ülker tarihi bir sonuca imza attı.Sonuçta Türk basketbolu için bir gurur gecesi daha yaşadık. Bu yıl Final Four’a kalan üç takımımızın yanı sıra Euroleague çeyrek finaline de ilk kez iki ekibimizi birden gönderdik.
‘’Taraftar ve Mrsiç‘’
Aydın Örs’ün takımı dünkü maça çok iyi hazırlanmış, çok iyi konsantre olmuş. Beşiktaş’a oranla kadro zaafı olan Sarı - Lacivertliler, özellikle uzun pozisyonunda sıkıntılıydı. Varda, pota altında çok etkili olurken, Beşiktaş’ın ayakta kalan tek oyuncusuydu. Bir de Harvey daha ilk periyotta üç faul alınca ibre Kartal lehine döner diye düşündük.Ama Fenerbahçe’de forma giyen her oyuncu öylesine maça hazırdı ki, öylesine konsantreydi ki, 40 dakika boyunca kusursuz oynadılar. Bir de salonu dolduran onbini aşkın Fenerbahçe taraftarı takımlarının itici gücü oldu.Harvey’in ardından Salyers’ın da faul problemine girmesinin ardından Kanarya alan savunmasına döndü. Beşiktaş’ın en önemli silahı El Amin, dün bekleneni veremedi. O hücumları organize edemeyince, Kartal’ın eli kolu bağlandı. Bu savunma çok başarılı olurken, hücumda da çok yüksek bir yüzdeyle şut atan Sarı - Lacivertliler hak ettikleri bir galibiyet alıp tarihi bir sonuca imza attı.Fenerbahçe, maçın başından itibaren kazanmaya çok kararlıydı. Zaman zaman, zorlansa da taraftarının müthiş desteğiyle, onların yarattığı atmosferle farklı galibiyete ulaştı. Kaptan Zeki Gülay bu sezonki en iyi oyununu oynadı. Savunmadaki performansı, gayreti diğer arkadaşlarını ateşledi. Harvey’in faul problemine girip kenara gelmesinden sonra, takımın yaşadığı moral bozukluğunu bir anda tersine çevirdi, onlara güven aşıladı.Rasim kritik anlarda, kritik basketler attı. Erdal savunmada görevini yaparken, hücumda da gereken yerde sahneye çıktı. Keza Ömer. Son periyodun yıldızlarındandı.Ve Salyers. O da Mrsiç gibi oyuna çok kararlı başladı. Fazla motive olduğu için erken faul problemine girdi ama sonunu getirmeyi başardı. Sonuçta Aydın Örs daha ilk yılında Fenerbahçe’yi tarihi bir zafere taşıdı. Şimdi sıra Final Four’da. İlk rakip Ukrayna’nın Kiev takımı. İlk turda Kiev’le aynı grupta yer alan Kanarya, deplasmanda 31, İstanbul’da da 2 sayıyla kazanmıştı. Üçüncü kez neden olmasın? Bir Avrupa Şampiyonluğu artık çok yakın...Gönül isterdi ki Fenerbahçe ile Beşiktaş Final Four’da karşı karşıya gelsin. Ama olmadı. Beşiktaş da Türkiye’yi çok ama çok iyi temsil etti. Saha avantajının Fenerbahçe’de olması, taraftarlarla Kanarya’yı Final Four’a taşıdı.
‘’Beklenen sonuç‘’
Booker’ın yokluğunda uzun pozisyonunda tek kalan Harvey bu yükü kaldıramıyor. Ermal, neredeyse aldığı her topu basket yaptı. 11/16 isabet oranı ile oynayan Ermal sahanın hiç kuşkusuz yıldızıydı. Solomon da, Fenerbahçe’nin 26 sayıdan gelip farkı kapadığı anlarda rakibin direncini kıran isim oldu. Kritik anlarda çok yüksek bir isabet oranı ile (5/6) üçlükler attı. Solomon’u izlerken, keşke her Euroleague maçında böyle oynasa da Efes’in skor sıkıntısını hafifletse diye düşündük. Çünkü, normal sezonda 66.7 ile Euroleague’in en az sayı yiyen takımı olan Lacivert - Beyazlılar, Top 16’da oynadığı üç maçta potasında ortalama 58.3 sayı gördü. Şu an için Euroleague tarihinin rekorunu kırmış durumdalar. Kendilerinden sonra gelen en iyi takım ise 70.0 ile Benetton. Bu durumda, biraz daha iyi hücum edebilseler, yani Domercant ve pota altı oyuncularının yanısıra Solomon dünküne yakın bir performans sergilese, üç numara pozisyonundan da biraz skor bulabilseler Final - Four kendileri için çok kolay olur. Üç numara demişken, Alper’den söz etmeden geçmeyelim. Savunması mükemmel. Her zamanki gibi. Ancak bu yıl hücumda hiç yoktu. Dün 3 tane üçlük atıp 11 sayı üretti, belki de bu sezonki kariyer rekorunu kırdı. Umarız bu, Euroleague’de kalan çok önemli üç maç öncesi bir başlangıç olur ve Alper, savunmada olduğu kadar hücumda da takımına katkı sağlar. Fenerbahçe’nin aklı bence Beşiktaş’la oynayacağı FIBA Avrupa Ligi maçındaydı. Harika bir çeyrek final serisi izleyeceğiz iki büyük kulübümüz arasında. Kanarya’nın Türkiye Ligi’nde düşüşe geçmesindeki en büyük neden Booker’ın sakatlığı. Bir an önce yeni bir uzun almalılar. Bu saatten sonra iyi oyuncu bulmak zor ama gelecek basketbolcunun öyle ya da böyle gerçek bir 5 numara olması gerekiyor.