‘’Düzen oyuncusu‘’
Fenerbahçe’nin gündemindeki Kostas Sloukas, Olympiakos’la Euroleague şampiyonlukları kazanmış, sürekli gelişen bir isim. Avrupa’nın en iyisi olarak gösterilen Spanoulis’in yerine ve onunla beraber görev yaptı. Tabii ki bir Spanoulis değil ama son zamanlardaki Yunan guardlar gibi akıllı, saha görüşü olan, takım arkadaşlarına doğru pozisyonları hazırlayabilen bir oyuncu.
İvkoviç’in oturttuğu ve diğer Yunan coachların devam ettirdiği düzenin önemli bir parçası. Şimdi yıllardır alışık olduğu, kendini rahat hissettiği sistemden başka bir yere gelecek. Obradoviç’in Fenerbahçe’ye oynattığı oyun ile Olympiakos’un oynadığı basketbol arasında çok fark var.
Eski takımındaki kadar verimli olup olmayacağını zaman gösterecek. Beklentileri çok yüksek tutmamak gerekiyor. Sloukas çok yetenekli olmasa da zeki ve basketbolu çok iyi bilen bir oyun kurucu. Kazandığı para-performans dengesi nasıl olur bilemem ama Dixon gibi açık saha basketbolunu seven, zincir vurulmaya alışık olmayan bir oyun kurucudan sonra Fenerbahçe’nin ihtiyacı olduğu bir isim diyebilirim.
‘’Olimpiyat aşkına‘’
A Milli Kadın Basketbol takımı, Sırbistan yenilgisi sonrası çabuk toparlandı ve Litvanya’yı 66-57 yenip Olimpiyat hedefi yolunda bir engeli daha aştı. Erkek Milli Takımı’nın yıllarca sıralama maçlarına konsantre olamadığını görüyorduk. Ama Kadın Milliler, hemen reaksiyon verdi ve hedef doğrultusunda önemli bir engeli aştı. Litvanya karşısında bizi galibiyete taşıyan unsur yine savunmamız oldu. Turnuvada kazandığımız tüm maçlarda rakipleri 60’lı sayıların altında tuttuk.
Yine savunmayla kazandık
Belarus ve Sırbistan’a ise 60’ın üzerinde sayı imkanı verince de salondan mağlup ayrıldık. Sırbistan karşısında ribauntlar canımızı fazlasıyla yakmıştı. Dün 35’e 29’luk üstünlük sağladık, tam 12 hücum ribaundu aldık. Savunma direncimiz rakibi 22 top kaybına zorladı. Işıl-Nevriye ikilisi yine ikili oyunlarla hücumları sürüklerken özellikle son çeyrekte Sanders’ın yaptığı katkı çok değerliydi. Birsel, Olcay ve Bahar da kritik anlarda devreye girdi. Sanders’ın 3, Bahar’ın 2, toplam yapılan 5 blok da savunmaya ne kadar konsantre olduğumuzun göstergesiydi. Madalya hedefinin uzağında kaldık ama Olimpiyatlar’a üst üste iki kez katılmak Türk Kadın Basketbolu için çok önemli. Bu yolda önümüzde bir maç daha var. Onu da kazanırsak turnuvayı 9 maçta 7 galibiyet ile tamamlayacağız. Bu da bize teselli armağını olacak.
‘’Masal sona erdi‘’
Şampiyonada daha önce gümüş ve bronz madalya kazanan Milli Takım için bu sezon altın madalya hayalleri kuruyorduk. Nitekim düne kadar oynadığımız basketbol, yaptığımız savunma, en güçlü takımlardan Fransa’yı yenmemiz umutlarımızı artırıyordu. Ama bu Peri Masalı’na dün Sırplar ve hakemlerin art niyetli kararları son verdi. Turnuvalarda en kritik maçlar çeyrek final maçlarıdır. Yenersen madalyaya yürürsün, yenilirsen kürsüden uzak kalırsın. Gerçi önümüzde bir hedef daha var. O da 5. olup Olimpiyat Elemeleri hakkını elde etmek. Kalan iki maçımızı kazanırsak üst üste ikinci kez Olimpiyatlar’a katılma iddiamızı sürdürebileceğiz. Sırbistan bize en ters gelen takımlardan biri. Onlar da son yıllarda gelişen bir ekol. Burada da en iyi pozisyona geldiler. Çok fazla silahları var. En önemlisi bizi bizim silahımızla vurdular. Pres ve agresif savunma. Tam saha presle oyunu hızlandırdılar. Maalesef tempoyu biz değil, onlar kontrol etti. Yani sahada onların istediği basketbol oynandı. 3. çeyrek, maçın da hikayesini yazdı. Ama bu takımın asla pes etmeyen karakteri yine ortaya çıktı. 17 sayıdan fark 7’ye indi. Burada da hakemler devreye girdi. Birsel’e uydurdukları bir faul, ardından çalınan teknik faul Sırplar’a hayat verdi. Ama Milliler yine sonuna kadar zorladı. Biz pres yaparken her temasa faul çaldılar, onların sertliğine ise izin verdiler. FIBA hakemleri zaten berbat. Kadın maçı yöneten hakemler ise berbat ötesi. Yeni FIBA Avrupa Başkanı Turgay Demirel’in ilk önce el atması gereken konuların başında da hakem kalitesini artırmak gelmeli. Bu takım ve bu oyuncular son 5 yıldır Türkiye’nin gururu oldular. Dün de sonuna kadar mücadele ettiler ve formanın hakkını verdiler. Ama Sırbistan daha çok istedi. Aldıkları 19 hücum ribaundu da bütün maçın dengesini değiştirdi.
‘’Periler, potayı göstermiyor‘’
Son iki şampiyonada kürsüye çıkma başarısı gösteren A Milli Kadın Basketbol Takımımız, bu yıl da madalyanın en güçlü adaylarından biri olduğunu geride kalan 6 maçta gösterdi. Kazanma alışkanlığı, kendine güven ve iyi savunma bu takımın en önemli özellikleri. Avrupa Şampiyonu coach Ekrem Memnun da, bu savunma performansını kat be kat artırdı. Kombine savunmalar, alan savunması, adam adama, ne yaparlarsa yapsınlar, rakip kim olursa olsun, bırakın sayı atmayı, potayı bile görmekte zorluk çekiyorlar. Oynanan 6 maçın 3’ünde rakibi 40’lı sayılarda tuttular. Hücumlar daha akıcı olabilir ama her geçen gün daha iyi oynadığımızı söyleyebiliriz.
Çek Cumhuriyeti’nin dün kazanmaktan başka çaresi yoktu... İlk yarı çok iyi mücadele ettiler. Ama sadece bir periyotta bütün maçı bitirdi Potanın Perileri. Işıl-Nevriye’nin ikili oyunları, Şaziye’nin kenardan gelip skora katkı yapması, Sanders’ın istikrarlı oyunu Avrupa’nın en önemli ekollerinden birini devirmeye yetti. 4. çeyrekte Çekler son bir hamle yaptı ama o ana kadar 3’te 0’la oynayan Birsel, yine tecrübesi ve yeteneğini konuşturdu. Fransa maçında da çok kritik bir üçlük atan Birsel, iki hücumda attığı 4 sayıyla Çekler’in umutlarını bitirdi.
Işıl neredeyse bütün maçı oynadı. Ama o buna alışık. Galatasaray’la Avrupa Şampiyonu olurken de 40 dakika oynuyordu, dün de 11 sayı ve 11 asistle göz kamaştırıcı bir performans sergiledi.
Nevriye yine harikaydı. Takımın can simidi gibi. Ne zaman hücumlar tıkansa bir şekilde devreye giriyor.
18 top kaybı çok fazla. Bunu biraz indirmemiz gerekiyor. Çeyrek finaldeki rakibimiz bugün belli olacak. Kim gelirse gelsin bu rakibi hayattan bezdiren savunmamız devam ettiği sürece kazanacağımızı düşünüyorum.
‘’Şampiyonluktan öte‘’
Şampiyonluktan öte Basketbol tarihimizin en anlamlı, kazanılması en zor şampiyonluklarından birini kazandı Pınar Karşıyaka... Taraftarı takımına ve basketbola tutkulu, coachu şampiyonluğa inançlı, oyuncuları da coachuna inançlı bir takımının destansı hikayesini izledik hayranlıkla.
Bütçelerin değil, sahada oyuncuların şampiyon olduğunu bir kez daha gördük ayrıca.
Kendinden 10 kat fazla bütçeli, iki Euroleague takımı Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes’i sırayla eledi Pınar Karşıyaka... Hem de saha avantajı olmadan. Hem de net skorlarla. Sonuna kadar hak edilmiş bir şampiyonluk kazandı Ufuk Sarıca ve oyuncuları... Gönülden alkışlıyorum kendilerini...
3 yıl önce başladı hikayeleri. Sarıca, ‘Bizim bir hayalimiz vardı’ diyordu. Bir şekilde Euroleague oynamak istiyorlardı. Onlar hayallerinin de ötesine geçtiler, Fenerbahçe ve Efes’i 15 gün içinde tam 7 kez yenip, evlerinde hiç kaybetmeyip ‘Hollywood film’lerine konu olacak bir hikaye yazdılar. Önce Türkiye Kupası’nı kazandılar, ardından Eurochallange Kupası son saniyede kaçıp gitti, bu sezon başında
Cumhurbaşkanlığı Kupası kalktı Karşıyakalı oyuncuların elinde. Şimdi de Avrupa’nın en zor liglerinden birinde zirveye çıktılar... Ne kadar sevinseler, kendileriyle ne kadar gurur duysalar az. Coach Ufuk Sarıca takımı gibi inanılmaz bir performans sergiledi Play-Off’ta... Takımı çok iyi hazırladı, maç içinde de hep doğru kararları verdi. Avrupa’nın iki efsane coachu’undnan bira olan Obradovic, son saniyede 5 kısaya dönüp maçı ve turu kaybedecek hatayı yaptı. Finalde serinin döndüğü maçta İvkovic uyuyup mola almadı, kaybedilen top, serinin bütün rengini değiştirdi.
Ve Play-Off’a damgasını vuran Bobby Dixon... İkinci maçın bitimine saniyeler kala üçlük atıp skoru dengeledikten hemen sonra Heurtel’den topu çalıp, seriyi de 1-1’e getirdi... O an serinin de kader anıydı. Dixon topu çalmasa, durum 2-0 olacak, Heurtel de ceza almayacaktı. Belki şu an kupa Efes’in ellerinde havaya kalkacaktı ama Karşıyaka’nın en önemli karakteristik özelliği asla pes etmemesi, inatçı ve
kararlı olması. Finallerin MVP’si Dixon önderliğinde, çok az süre alan oyuncular bile hep hazırdı hep maksimum katkı verdi. Euroleague’de artık İstanbul dışından da bir temsilcimiz olacak. Şampiyonluğun olduğu gibi Euroleague de Kaf Kaf’a çok yakışacak.
‘’KafKaf'tan müthiş dönüş‘’
İzmir’de yine inanılmaz bir maç izledik. Finalin 4. maçı oldu, 4’ü de birbirinden zevkli ve çekişmeli geçti.4’ünde de kazanan son saniyede belli oldu. Heurtel ve Krstiç’in yokluğunda Efes yine aynı savunmayı yaptı. Sürekli adam değiştiler, Karşıyaka bir türlü ritm bulamadı. Karşıyaka, rakibin oyun kurucu sorunu olduğu için yine tam saha prese başvurdu. Ama bu kez İvkoviç’in sürprizi vardı. Presi Sariç’le geçen Efes, her seferinde arkada boş adamı bulup, Karşıyaka’nın bu presini cezalandırdı. Herşey Efes için kontrol altındaydı. Hele üçüncü çeyrekte Cedi ve Birkan’la başlayan, Perperoglou ve Doğuş’la devam eden üçlük yağmuru, farkı 16’ya çıkardı. 5 dakikada tam 22 sayı buldu Anadolu Efes. Ama burada Pınar Karşıyaka’nın pes etmeyen karakterini gördük bir kez daha. Son periyoda 15 sayı geride giren, ne Strawbery’i, ne Palacios’u devreye sokabilen Karşıyaka, imkansızı gerçekleştirdi. Efes gibi bir takıma karşı bir periyotta 15 sayı geriden gelip öne geçti, uzatmada kazanıp şampiyonluk kupasına bir adım daha yaklaştı... Ufuk Sarıca da takım gibi her geçen gün gelişiyor. Yine hiç panik yapmadı, oyuncularına güvendi. En önemli hamlesi de 82-81 öndelerken, tam Lasme çizgiye geldiği anda mola almasıydı. Atışa konsantre olan Lasme, topu bırakıp takımla beraber kenara giderken, çizgiye ikinci kez geldiğinde aynı konsantrasyonu sağlayamadı. O atışın kaçmasında Sarıca’nın payı büyüktü. Doğuş 5 faulle kenara gelince, Janning’le topu getirmeye çalışan Efes’te, Amerikalı’nın üst üste 3 top kaybı pahalıya maloldu. Normal sürenin bitimine 10 saniye kala topu çalan Efes’te, Perperoglu potaya gitmek yerine, topu tutsa belki maç bitecek. Faul almak isterken turnikeyi kaçırması tecrübesine yakışmadı. Uzatmanın bitiminde de Karşıyaka savunması faul yapmak yerine Birkan’ın üçlük atmasını izledi. Bu hata Birkan’ın üçlüğü ile yanıt buldu. Ama Birkan’ın çizgiye basıp basmadığı konusundaki tartışmalı karar, Karşıyaka’yı ipten aldı. Sonuçta bir periyotta 15 sayıdan yakalanan Efes’in bahane bulmaması gerekir. Karşıyaka’nın inatçılığı, asla geri adım atmaması onlara bu mucize zaferi getirdi.
‘’Dikkat! Kaygan zemin‘’
Milyon dolarlık oyuncular, birkaç bin dolarlık tasarruf için sağlıklarından oluyorlar... Türkiye Basketbol Ligi, Avrupa’nın en önemli liglerinden biri haline geldi. Oyuncular son derece profesyonel ve çok büyük kontratlara imzalar atıyorlar. Kulüp bütçeleri Avrupa’nın en iyileri arasında. Bu oyunculardan en sık duyduğumuz şikayet, ‘Reklam alanları’nın kayması. Birkaç yıldır, neredeyse bütün salonlarda bu reklam alanlarına birçok yıldız kurban verildi. Fenerbahçe Ülker’in yıldızı Hickman, Final-Four öncesi Ülker Arena’da kayıp diz yan bağlarını kopardı. Önceki gün de Efes’in yıldızı Nenad Krstic’in, Karşıyaka Arena’da yine aynı yerde ayağı kayınca, aynı sakatlık nedeniyle sezonu kapattı.
Uzmanı açıkladı
Hickman’ın sakatlığı sonrası, ‘Bu reklam alanları ile ilgili bir uzman varsa bizi aydınlatsın’ diye yazmıştım. Nitekim, ‘FLOORgraphics’i Türkiye’ye getiren sayın Atilla Akalın’dan detaylı bir mail aldım. Kendisinin görüşleri şöyle; “Basketbol salonlarında parkeye yapıştırılan reklam materyaline bütün dünyada FLOORgraphics (yer sticker’ı) adı verilmektedir. Aslında FLOORgraphics sadece spor salonlarına uygulanmamaktadır. Zemin olan her alana uygulanmaktadır. Ben 25 yıldır reklam sektörü ve medyada üst düzey yönetici ve girişimci olarak çalışmaktayım. Görevlerim arasında Hürriyet Reklam Koordinatörlüğü, Star Grubu ve Cine5 de genel müdür olarak çalışmalarım bulunmaktadır. 2002 yılı itibariyle profesyonel iş yaşantımı bırakıp girişimci olarak çalışmaktayım. 2002 yılında Türkiye’ye bir Amerikan Şirketi olan FLOORgraphics’i getirdim. O tarih itibariyle marketler, AVM’ler, benzin istasyonları gibi birçok indoor ve outdoor alanlarda bu FLOORgraphics kullanılmaktadır. Dünyada bu materyalin ana üretici FLOORgraphics ve 3M şirketleridir. Bu şirketler yer stickerı denilen bu ürünü kullanılacak alana göre özel olarak üretmektedirler.‘
'Taklit ürün kullanılıyor'
Materyalin en önemli özelliği yapışkan malzemenin içeriğidir. Amerika’da UL (Underwriters Laboratories Inc.) onaylı ürünler yüksek kaliteli ürünler olarak tanımlanır ve NBA salonlarında kullanılır. NBA’de bu standarttaki ürünler kullanıldığı için FLOORgraphics nedeniyle Hickman’ın yaşadığı gibi sakatlıklara rastlanılmamaktadır. Son 10 yıl içerisinde FLOORgraphics uzak doğuda üretilmektedir. Uzak doğuda üretilen FLOORgraphics kalite ve fiyat olarak Amerika’ya oranla çok düşük standartındadır. Hatta son zamanlarda ülkemizde de taklit üretimler yapılmaktadır. İşte sakatlıklar bu malzemelerin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Basketbol salonlarımızda yerdeki reklam görselleri çok sık değiştirilmekte ve maliyeti düşürmek amacıyla da yukarıda sözünü ettiğim ürünler kullanılmaktadır. Bir basketbol salonundaki orta yuvarlak ve iki yarı sahada bulunan 3 saniye alanının yarım yuvarlak alanın FLOOrgraphics maliyeti yaklaşık 1.250 Dolar civarındadır. İşte bu fiyat nedeniyle ülkemizde sakatlıklar yaşanmaktadır”
Üç-beş dolar için
Olay bu kadar basit aslında. Türkiye’de hiçbir kulübün sayın Atilla Akalın beyle çalışmadığını da öğrendim. Kulüpler üç-beş dolar kâr edeceğim derken, elindeki milyon dolarlık oyuncuyu kaybediyor aslında. En önemlisi o değerli oyuncularımızın sağlığını, üç beş dolar için riske atıyoruz maalesef.
‘’Kaf Kaf geçit vermedi‘’
İstanbul’dakilerden çok farklı karakterde bir maç izledik İzmir’de... Anadolu Efes, Pınar Karşıyaka’ya bu kez daha iyi hazırlanmış. Karşıyaka’nın en büyük silahı tempo ve hızlı hücum. Dün sürekli eşleşmeli alan savunması yaptılar, ya da adam adama oynarken perdelemelerde sürekli adam değiştirdiler. Karşıyaka, uzuna kısa kalmasına rağmen bu ters eşleşmeleri değerlendiremedi, bir türlü de ritm bulamadı.
Aslında sahada Efes’in istediği basketbol oynandı ama kazanan taraf Karşıyaka oldu. Karşıyaka da, Heurtel’in yokluğunda oyun kurucu olarak sadece Doğuş’a kalan Efes’e, her fırsatta tam saha pres yaptı. Neredeyse tamamında ya top çaldı, ya da rakibi top kaybına zorlandı. Efes, özellikle Janning’in mecburen oyun kurucu oynadığı dönemlerde inanılmaz hatalar yaptı.
Zaten sonucu da bu top kayıpları belirledi. Karşıyaka 8, Efes ise tam 18 top kaybı yaptı. Bu kadar başa baş ve dengede giden bir maçta bu kadar fark, Lacivert-Beyazlılar’ın sonunu hazırladı.
İlk maçta serbest atış kaçıran, sonra Dixon’a faul yapmayan, faul yapmadığı gibi savunma da yapmayan, rakibin attığı üçlüğü seyrettikten sonra elindeki topu yine Dixon’a veren, ardından ABD’li köşede sıkışmışken, orada bile savunma yapamayıp geçilen, üstüne üstlük hakemlere küfür edip 2 maç cezalı duruma düşen Heurtel’in yokluğu Efes’i hücumda yine çok zorlayacak. 18 saniyede tam 6 hata yapmayı başaran (!) Fransız’ın yanı sıra sakatlanan Krstiç’in de yokluğu İvkoviç’in elini kolunu biraz bağlayacak.
İki takım da aşağı yukarı aynı basketbolu oynadı, 31’er ikilik, 26’şar üçlük denediler. Tek dengesizlik serbest atışlardaydı. Karşıyaka 30 kez çizgiye giderken, Efes’in sadece 9 serbest atış kullanması, belirleyici faktörlerden biri oldu (!).









































