Beşiktaş sezon boyunca 1-2 istisnai durum haricinde dizilişi ya da teknik direktörü kim olursa olsun oyun üstünlüğünü veren bir takım olmadı. Trabzon deplasmanının ilk yarısında da bu detay değişmedi. Abdullah Avcı'nın kontrollü oyunu biraz daha Beşiktaş'ı orta sahada karşılaması ile Beşiktaş topa sahip olup Ghezzal-Rosier tarafından etkili oldu. 3'lü savunma Trabzonspor'un işini zorlaştırırken, Karadeniz ekibi Abdülkadir Ömür'ün Djaniny'e ikramı dışında pozisyon üretemeden soyunma odasına gitti. Bu sıkıntıyı sezon boyunca yaptığı hamlelerle bir çok kez çözen Abdullah Avcı 2. yarıya Cornelius ile geldi. Oyunun dengesi pek değişmese de Cornelius, Hüseyin Türkmen'in pasında Ersin'in hatalı çıkışını değerlendirerek tabelayı değiştirdi.

10 dakikalık avantaj...

Beşiktaş forvet hattının etkisizliğine sezon boyunca isyan eden Ghezzal üzerinden oynayarak karşılık verdi. Ghezzal'ın yaptırdığı penaltıyı Batshuayi kaçırmasına rağmen Ghezzal, Rosier'e golü attırarak bu takımın en iyisi benim der gibiydi. Siopis- Larin mücadelesinde Larin'in kendini attırması ile gelen 10 dakikalık avantaj için yapılan hamlelere rağmen skor değişmeyince bana göre ortaya oyunun da karşılığı bir beraberlik çıktı. Bu sonuç iki takımı da çok fazla üzmedi. Şöyle bir bakınca Trabzonspor sezonu derbi kaybetmeden tamamladı. Beşiktaş tarafı için Valerian İsmael'in Beşiktaş macerasına ligi domine etmiş Trabzonspor deplasmanında başlaması ve mağlup olmaması iyi bir başlangıç sayılabilir.

Galatasaray hem skor hem de oyun olarak sezonun en iyi başlangıcını yaptı. Kazandığı toplarla rakip kaleye çabuk gidişi ve çok kötü bir ilk yarı oynayan Karamgümrük'e karşı 15 dakikalık temposu Gomis'in penaltısı ve Babel'in harika organizasyonu ile 2 gol getirdi. Özellikle Emre Mor'un devreye giremeyişi ile işin savunma kısmında da zorlanmayan Galatasaray gol yemese de derbi öncesi Kerem'in sakatlığı ile sarsıldı.

Muslera tedirginliği önledi

İkinci yarıya Caner ve Karamoh'un gelmesine rağmen oyunun temposunu ayarlayan Galatasaray, Gomis ile maçı koparabilecek pozisyonlardan faydalanamayınca Karagümrük oyunda kaldı. Van Aanholt'un elle oynaması sonucunda kazanılan penaltıda Pesiç'e gol izni vermeyen Muslera takımının tedirgin olmasını engelledi. Oyun kalitesi olarak Kerem de çıktıktan sonra kaleye gitmekte zorlanan Galatasaray iyi oynadığı ilk yarının rahatlığı ile maçın kalanında dağınık Karagümrük'e dönüş izni vermedi. Sezon sonunda ayrılacak hocası, oyuncuları ve yönetimi olmasına rağmen hedefi olmayan Galatasaray bu duruma göre önemli bir tepki vererek galibiyeti hak etti.

Hayal kırıklığı yaşayan iki milli takımın da rotasyonlu kadroları ile sahada oluşları az da olsa tempolu bir başlangıç getirdi. Milli takımımız için bu maçla başlayacak yeni dönemde çözülmesi gereken 3 önemli detay vardı. Milli takımımızın kalitesine uygun diziliş, Burak Yılmaz'ın yerini dolduracak bir performans ve saha içinde işler sıkıştığında sorumluluk alacak lider ya da liderler üretebilmek. Savunmada ise hem duran top zaafiyeti hem de geriden oyun kurarken yaptığımız hatalarla çabuk çabuk 2 gol yedik. 2. yarıda yükseltmeye çalıştığımız tempo biraz daha topa sahip olmamızı sağlasa da pozisyon üretme becerimiz neredeyse yok gibiydi. Raspadori'nin elini kolunu sallaya sallaya attığı 3. gol ile maça havluyu erken attık.

Fiziksel kuvvet şart

Kuntz'un sol kenarda iyi oynadığına nasıl ikna oldu bilinmez Berkan, Salih hamlelerinden ziyade, Serdar Dursun hamlesi skora dokunabilmek adına tek ümidimiz oldu. Sonuçta hem skor hem de yazımın başında merak edilen detayların cevapları netleşti. Bu diziliş ile daha iyi savunma ya da pas trafiğinde daha başarılı değiliz. Burak Yılmaz'ın yerini doldurması için Enes ünal'ın hem çok maç oynaması hem de fiziksel olarak kuvvetlenmesi şart. Saha içi lideri olabilmek adına en iyi seçeneklerimiz Cengiz ünder ve Hakan Çalhanoğlu'nun öncelikle kendilerinin bu sorumluluğa ikna olması gerekli.

Milli Takım'ın denenmişliği olmamasına rağmen, telafisi olmayan bir maçta 3'lü oynaması bana göre çok başarılı da bir maç geçirmemizi sağlamadı. Bundan sonrası için bu tarzın benimsenmesini de gerekli görmüyorum. Milli Takım'ın rakiplerin analizi ne kadar bir mecburiyetse, kendi oyununu rakiplerine kabul ettirebilecek bir tarzı benimsemesi de o kadar büyük bir mecburiyet. Bu tarz ise genelde 3'lü savunma ile zor.

Burak gibi olamazlar

Burak Yılmaz sonrası sırtında stoperlerle oynayabilecek iyi santrfor denince uzun zamandan beri oynayamayan Cenk Tosun haricinde bir seçeneğimiz yok. Umut Bozok ve Enes'in formda olsalar da tarz olarak, Serdar Dursun'un ise performansı ile Burak Yılmaz'ın yokluğunda Ay-Yıldızlılar'ı taşıyabilmeleri zor gibi. Artık Milliler'in gol yükünü genelde kanat oyuncuları üzerinden bölüşmek bizim için çözümün ta kendisi. Dünya Kupası'na gitme şansını kaçırdık ve Stefan Kuntz kimsenin aklına gelmeyen ilginç seçimler yaparak herkesi şaşırttı. Şimdiye kadar belli bir kalitenin üzerinde takımlar ile oynarken Milli Takımımız'ın performansı sınıfı geçemedi. Milli Takım'ın geniş kadrosunu seçerken her ne kadar adaletli davrandığını düşünsem de, üst düzey rakiplere karşı oynanan oyun ve skorlar Kuntz'un başarılı olduğunu söylememi zorlaştırıyor.

Hakan çok özel bir isim

Yine de Hamit Altıntop'un, Kuntz ile düşünceleri üzerinde ısrar etmek varsa, buna saygı duymak en doğrusu. Hakan Çalhanoğlu bizim Milli Takımımız için kaliteli, istikrarlı çok özel bir isim. İşler sıkıştığında sorumluluk almak adına herkesin ilk bakacağı ve alacağı sorumluluğu da taşıyabilecek bir yıldız. Bir takımın oyuncu olarak da karakter olarak da Hakan gibi bir yıldıza sahip olması büyük şans. Elbette tartışılan performansları olacak ama Burak Yılmaz'dan sonra saha içi lideri Hakan olur.

Fenerbahçe sezon başından beri 10 numara oynayabilecek hangi oyuncusundan yüksek performans aldı desem? Pelkas, İrfan Can, Arda, hatta zaman zaman o pozisyonda değerlendirilen Mert Hakan da sezonu istikrarlı geçiremeyenlerden. Ama bu isimler bir yana Mesut Özil’i bir yana koymak gerek.

Sezon başından beri koşu, mücadele gibi futbolun olmazsa olmazlarıyla tarif edilmeye çalışılan Pereira’nın Fenerbahçe’sinde bu işin içerisine yıldızların etkili olabileceği bir tarz eklemediğiniz sürece yarışa da ortak olamayacağınız gerçeğini kimse görmek istemedi.

Bir takımda yıldız tabir edeceğiniz hatta Mesut gibi dünya yıldızı olarak tabir edeceğiniz oyuncunun kredisi sıradan oyunculardan az ise sezonun kalanında kadro dışı, satış listesi gibi şeylerle karşılaşması da bana şaşırtıcı gelmedi.

Sezonun kalanı için en ciddi hedefi 2.lik olan, Avrupa ve Türkiye Kupası’nda var olamayan Fenerbahçe, Mesut Özil’i kadro dışı bırakarak başarısızlığı yıldız oyuncuya yıkmamalı.

Ağır zeminin pas ya da dripling yapmayı zorlaştırdığı, bireysel hataların ya da yıldız oyuncu becerilerinin belirleyici olduğu Rize’de, maçın ilk yarısında iki takım arasında futbol kalitesi düşük bir oyun izledik. Trabzonspor’un topa sahip olduğu, ancak Visca haricinde forvet hattında devreye giren oyuncusunun olmadığı, savunmada ise zaten biraz kabullenmiş görüntüsü ile Rizespor’un da Trabzonspor’u zorlayamadığı ilk yarı golsüz ve futbol adına kayıp olarak geçti. İkinci yarıda daha da ağırlaşan zemine rağmen, İsmail Köybaşı’nın getirdiği, Djaniny’nin hazırladığı ve Abdülkadir Ömür’ün bitirdiği pozisyonda gelen gol, maçın adeta fitilini ateşledi. Ruh hali değişen, kaybedecek bir şeyi kalmayan Rizespor’da Bülent Korkmaz hamleleri ile Trabzonspor’u hataya zorlamayı başardı. Nwakaeme ve Denswil’in yaptırdıkları penaltılar ve Pohjanpalo golleri ile Rizespor geri döndü. Karşı hamleler de Trabzonspor için faydalı oldu. Her oyunun ve zeminin oyuncusu Edin Visca hazırladı, Djaniny bitirdi.

Prestijli galibiyet

Maçın kalanı, ligin boyu kısalan ve artık kaybetmeye tahammülü kalmayan Rizespor için daha da önemliydi. Ve uzatmalarda savunma arkası koşusunda, oyun konsantrasyonunu kaybeden Trabzonspor’a karşı Erce’nin yaptığı penaltıyla, Pojanpalo’nun golüyle bir kez daha cezayı kesen Rizespor, hem kümede kalma yolunda bir adım attı hem de sadece 1 kez mağlup olan Trabzonspor’u yenerek, sezonun en prestijli galibiyetini almış oldu.

Galatasaray ilk maçta olduğu gibi yine göbeği iyi kapatarak Barcelona'yı durdurdu. Torrent'in, Gomis tercihi ile erken gole yaptığı yatırım neredeyse ilk 5 dakika içinde karşılığını veriyordu ama olmadı. De Jong'un kaçırdığı net fırsatın sonrasında Galatasaray beklediği golü kornerden Marcao ile buldu. Ancak Barcelona genlerinden gelen harika paslaşmaları yine genç yıldızı Pedri'nin harika bitirişi ile taçlandırıp, bu golün tadını çıkarmamıza müsaade etmedi. Topun Barcelona'da daha fazla kalmasına rağmen Galatasaray birbirine yakın durduğu, kademeli savunma anlayışından ödün vermeyerek ilk yarıyı başarılı geçirdi. Ancak Barcelona 2. yarıya müthiş bir motivasyon ve Dembele ile gelince tüm dengeler değişti. De Jong'un asistinde Aubameyang ile golü bulan Barcelona hem bu golün güveni hem de oyunu geniş alanda oynamaya başlayan Galatasaray'a karşı oyun olarak da büyük bir üstünlük kurdu.

Bu mücadele...

Torrent'in kulübedeki tüm ofansif hamleleri oyuna atmasına rağmen Kerem'in kaleye vurmak yerine pası tercih ettiği pozisyon hariç fırsat yakalayamadık. Pique ve Busquets'in ilk hamleleri ile çabuk ataklarda da zorlanan Galatasaray kaderine razı olmak zorunda bıraktı. Maçın yıldızı genç Pedri oldu. Yine de Galatasaray 2 maçta yaptığı mücadele ile bu sezon ki Avrupa macerasını başı dik bitirdi.

Galatasaray maça önde yaptığı pres ve yüksek tempo ile başladı. Barcelona deplasmanının ruh hali ve özgüveni derbiye yansımış gözüktü. Beşiktaş'ın topu rakip sahaya hem aktarmakta hem de orada tutmakta zorlanması ile Galatasaray'ın tüm dönen topları toplaması tek taraflı bir ilk yarı getirdi. Mostafa Mohamed'in Beşiktaş savunmasını hataya zorlayarak yaptığı 2 asisti nefis bitiren Kerem, ilk yarı oyunun hakkı olan skorun tabelaya yansımasını sağlayan oyuncu oldu.

Beşiktaş'a fırsat tanımadı

Önder Karaveli'nin hamleler için devreyi beklememesi doğruydu ancak ilk yarı özelinde bir şey değiştirmedi. 2. yarıda Galatasaray baskıyı biraz gevşetti, Beşiktaş'ın kendi sahasında topla oynamasına müsaade etti. Hücum ederken seçici davranırken, savunmada sahaya iyi yayılarak 1-2 cılız Larin pozisyonu hariç Beşiktaş'a fırsat tanımadı. Mohamed- Kerem organizasyonunda ise gole yaklaştı. Sonuçta bu sezon bir çok kez ilk yarıdaki tempoyu yapan, öne geçen ama işin sonunu getiremeyen Galatasaray bu kez enerjisini maçın tamamına yayarak haklı bir galibiyet almayı başardı.

Karaveli'yle en kötü maç

Maçın yıldızları Mohamed ve Kerem oldu. Beşiktaş ise Rıdvan'la bulduğu gole rağmen maçın hiçbir bölümünde Galatasaray'ın oyun sertliğine karşılık veremedi. Önder Karaveli geldiğinden beri en kötü maçını oynayan Beşiktaş'ta özellikle Alex Teixeira'nın kötü oyununa rağmen uzun süre oyundan çıkarılmaması ilginç bir karardı.