Gruptan çıkabilmek için beraberliğin yettiği Polonya kontrollü oyun oynamaya çalışırken en önemli kozu Lewandowski'yi adeta kaderine terk edip ceza sahası önlerinde savunma yapmayı tercih edince Arjantin kolayca ilk yarının hakimi oldu. Tüm dönen topları kazanan Arjantin, Messi'nin yönlendirdiği ya da kendi denediği pozisyonlarda Alverez, Acuna ve Messi defalarca golle burun buruna geldiler. Ancak işin final kısmında ya beceriksiz ya da Szczesny'nin kaleciliğine kurban gittiler. Özellikle kendi yaptırdığı Messi'nin penaltısını da kurtaran Szczesny daha ilk yarıdan, skora bakmaksızın maçın yıldızı olmuş gibiydi. 2. yarıya Arjantin ilk yarıda eksik kalan tek ayrıntıyı da tamamlayarak başladı. Mac Allister, Molina'nın pasında golü atarak oynanan kaliteli ve baskın oyunun karşılığını takımına kazandırdı.

Lider gibi oynadı

Polonya'nın değişikliklere ya da yediği gole rağmen tepki veremeyişi ile Arjantin'in baskın oyunu devam etti. Alverez, Fernandez'in pasında 2. darbeyi vurdu. Messi ve yine Alverez farkı açabilecek fırsatları heba ettiler. Sonuçta Arjantin rahat ve haklı galibiyeti, Messi'nin penaltı kaçırmış olmasına rağmen bir lider gibi oynadığı maçta alarak gruptan çıkmış oldu. Polonya ise neredeyse hiçbir varlık gösteremediği bir maçı kaybetmesine rağmen averajla çıktı.

İsviçre'nin ilk yarıda oynadığı temkinli ve tedbirli oyuna tempo olarak ayak uydurmuş olsa da oyunun hakimi Brezilya oldu.Hücum etmek için iştahlı gözükmeyen ancak İsviçre'ye pozisyon da vermeyen Brezilya sabırlı ama bir o kadar sıkıcı ilk yarıda sadece Rafinha ortasında Vinicius Junior ile bir fırsat buldu. Fakat hem Vinicius Junior iyi vuramadı, hem de Sommer hazırlıklıydı. Sonuç olarak kalitesiz oyun sonunda soyunma odasına 0-0'la gidildi. 2. yarıya bu sıradanlığı bozmak isteyen Brezilya'da Rodrygo hamlesi ile geldi. Ancak maçın ilk anından itibaren oynanan oyun Neymar'ın Brezilya için ne kadar önemli olduğunu daha çok hatırlattı. Vinicius Junior'un bireysel çabaları olmasa, Brezilya'nın rakip kaleye gideceği yok gibiydi.

Neymar'sız...!

Kısır oyun, alınacak puan İsviçre'nin son anlarda konsantrasyonunu düşürünce, gecenin sürpriz işini Casemiro yaptı. Çarprazdan, seken topa müthiş vurdu ve maçı izlerken neredeyse kapanmak olan gözlerimizi açtı. Maçın belki de tek heyecanlı anında, oyun olarak vasat oynayan takımına galibiyeti getiren golü attı. Sonuçta Brezilya çok zorlandığı 2. maçı da Neymar'sız oynamasına rağmen kazanarak gruptan çıkmayı başardı.

Suudi Arabistan hezimetinin kötü izlerini silebilmek için maça hızlı başlamak isteyen Arjantin maçın ilk anından itibaren adeta Meksika duvarına çarptı. Her ne kadar Meksika güçlü savunmasını hücumda planladığı çabuk ataklarla süsleyemese de ilk yarıda istediğini alan taraf oldu.

2. yarıya aynı Meksika, ölümcül bir hata ile başladı. Savunmasını kendi kalesine daha yakına çeken Meksika ceza sahasına gelmekte zorlanan Arjantin'e adeta davetiye gönderdi. Rakip sahaya kolay gelmeye başlayan Arjantin'de devreye daha çok alan bulan iki yıldız Di Maria ve Messi girdi. Di Maria'nın geriye fazla yaslanan savunmanın hemen önünde bulduğu Messi, Meksika duvarını yıkan golü attı.

Değişmeyecek bir gerçek var

Son 20 dakikada Meksika yüklenmeye çalışsa da beceri konusunda kısıtlı forvet hattı pozisyon üretmekte zorlandı. Arjantin yaşadığı büyük şokun etkilerini sonuna kadar hissettiği maçta Messi'nin pasında Fernandez ile 2. golü de bularak çok önemli bir maçı kazanmayı başardı. Messi ise bir kaptanın, saha içi liderinin, bir dünya yıldızının yapması gereken işi yaptı. Arkadaşları pek eşlik etmese de bulduğu fırsatı klas bir golle değerlendirerek maçın kahramanı oldu.

Hali hazırda bu maç ya da bu turnuva bitmiş olsaydı da değişmeyecek bir gerçek var. Messi dünyanın en yetenekli oyuncusu ve bu gerçek, günlük performanslara bağlı değil ve değişmeyecek.

Uruguay, çok sert bir rakip buldu karşısında. Güney Kore'nin müdahaleli, tatlı sert oyunu ve hakemin küçük dokunuşlara faul çalmayışıyla tempolu bir oyun çıktı ortaya.

Sonuç gayet normal

Topun arkasına çabuk geçen iki takımın dengeli oyunda zaman zaman geriden yüksek toplar, zaman zaman duran top denemeleri vardı. Güney Kore akan oyunda maçın en organize atağında Jae-Seong ile maçın en net fırsatını kaçırırken, Uruguay kornerden Godin'in kafasında direkten dönen topta gole yaklaştı. Ancak dengeli oyunda Güney Kore'nin ilk yarı direnci az da olsa daha yüksek gözüktü. İkinci yarıda da dengeli oyun değişmedi. 2 takımın mücadele güçleri arttıkça üretkenlikleri azaldı. Bu sıradanlığa isyan etmesini beklediğimiz Nunez, Suarez, Valverde ve Cavani Uruguay'da, Son ise Güney Kore'de disiplinli savunmaların içinde kaybolup gittiler. Sadece 89'da Valverde'nin direğe takıldığı an belki de ikinci yarının tek heyecanlı anıydı. Sonuç olarak pozisyon sayısından oyun hakimiyetine kadar her ayrıntı, beraberliğin iki takım için de normal olduğunu gösteriyordu, öyle de oldu. Galatasaray'dan Muslera ve Torreira, Trabzonspor'dan Maxi Gomez'in yedek beklediği mücadelede eski Fenerbahçeli Kim Min-jae özelinde ise; takım savunmasının dışında bireysel hata yapmadığı, üst düzey yıldızlara karşı iyi iş çıkardığını söyleyebilirim.

Dünya kupasının 3. ama aynı zamanda kontrollü oynanan ilk maçı oldu. Senegal'in disiplinli, yüksek tempolu, dirençli savunması ile Hollanda'ya direndiği bir ilk yarı oldu. İşin hücum kısmına dokunamasalar da ilk yarıda yaptıkları savunma ile tabelayı dengede tutmayı başardılar. Hollanda ise yetenekli oyuncuları ve pas trafiğinde boş alanları bulma becerisi ile rakip ceza sahasına daha fazla giren taraftı. Özellikle De Jong yakaladığı karşı karşıyayı yanlış seçimlerle harcaması Hollanda için maçın kırılma anlarından biriydi.

Noppert'in kurtarışları...

Maçın 2. yarısında, kontrollü oyunun dozu daha da arttı. Hollanda'nın Depay hamlesine rağmen Senegal'in Gueye ve Dia ile denemeleri, maçın en iyilerinden Hollanda kalecisi Noppert'in ellerinde eridi. Maçın iki üretken ismi son bölümde sahne alınca bu tatsız maçın sıradanlığı bozuldu. De Jong'un nefis ortasına kaleciden önce kafayı vuran Gakpo, Hollanda'ya hayat verdi. Noppert'in kurtarışları devam etti. Senegal'in geri düşünce azalan direncine uzatmalarda bir darbe de Klaassen ile vuran Hollanda, Dünya Kupası'nın en dirençli takımlarından birine karşı zor da olsa kazanıp iyi bir başlangıç yapmış oldu.

Lige verilen uzun arada, eldeki önemli oyuncuların performansını artırmak çok önemli. Abdullah Avcı; Yusuf Yazıcı, Abdülkadir, Djaniny, Hugo, Gbamin gibi isimlere dokunuş yapmak için ciddi mesai harcayacaktır. Geri dönüşte Akyazı’da Fenerbahçe ile oynanacak maç büyük fırsat. Onu kazanmak, yarışa daha sıkı şekilde tutunmak demek.

Başarısız demek yanlış

Öncelikle oynanan oyuna bakarak Trabzonspor ’un hem lig hem Avrupa’da iddialı oluşunu başarısızlık olarak kabul etmek yanlış olur. Süper Lig’de şampiyon olan takımların sonraki sezonlarda yaşadığı sert düşüşler düşünüldüğünde Trabzonspor için başarısız diyemem. Ara sonrasındaki ilk maç Fenerbahçe ile Akyazı’da. Ve kazanılması durumunda fark 3’e düşecek. Bordo-Mavili takım bu fırsatı iyi kullanırsa, yarışa daha da sıkı şekilde tutunacaktır.

Yeni oyuncu kolay değil

Trabzonspor için önce eldeki oyuncuların performansına dokunmak şart. Ara transfer döneminde paran olsa dahi katkı yapacak oyuncu bulmanız kolay değil. Fakat eldeki oyunculardan Yusuf Yazıcı, Abdülkadir Ömür, Djaniny, Vitor Hugo, Gbamin gibi isimlerin performansını arttırmak yapılacak transferlerden daha değerli olabilir. Abdullah Avcı da öncelikle bu oyuncuları çıkışa geçirmek adına ciddi mesai harcayacaktır.

Visca'nın dönüşü önemli

Visca deyince akla Nwakaeme örneğinde olduğu gibi göze hoş gelen bir oyuncu tarzı gelmeyebilir, fakat modern futbolun gerektirdiği hücum katkısı kadar işin savunma kısmını da iyi yapan, hem enerjisi yüksek hem de tecrübeli Visca’nın yukarıda saydığım oyuncuların performansını yükseltebilmek adına çok önemli katkısı olabilir. Hatta buna iyi bir ilk yarı geçiren Bakasetas ve Trezeguet’yi dahil edebilirim. Visca’nın sahada olması, bu ikilinin de katkısını yükseltir.

Orta saha alınabilir

Transferde alınacak riski, Şampiyonlar Ligi ihtimalinden önce almamış Trabzonspor’un şimdi almasını beklemiyorum. Daha çok orta sahada Trabzonspor oyununu yönlendirecek, pas trafiğini yönetecek yetenekli bir isme ihtiyaç var. Özellikle Vitor Hugo’nun formsuzluğu düşünülürse, bir stoper transferi de Trabzonspor’un ikinci yarı öncesinde elini bir hayli güçlendirebilir.

Milli Takım maçın ilk yarısında karekteristik olarak İskoçya’nın en önemli özelliği olan yüksek toplar da dahil olmak üzere hemen her ayrıntıda üstündü rakibinden. Akan oyunda Hakan Çalhanoğlu’nun iyi yönlendirdiği, 3’lü savunma ile başladığımız maçın gole yakın tarafı hep bizdik. Hakan, Cengiz Ünder, Eren Elmalı, İskoç kaleci Gordon’u geçemezken Ozan Kabak kulüp kariyerinde en çok skor yaptığı dönemi Milli Takım’a da yansıtmayı başardı. 2 denemenin biri direğe diğeri ise fileye olunca oynadığımız üstün oyun tabelaya da yansımış oldu. Soyunma odasından dönüşümüz de yine kaliteli oldu. Cengiz Ünder’in akıl dolu plasesi ile 2. golü bulduk. Oyunun ve topun kontrolünü 15 dakika daha elimizde tuttuk. Ancak savunmada Çağlar ile yaptığımız ilk büyük hata McGinn ile gol olunca bir anda oyunu kaybettik.

Gordon farkı önledi

İştahı ve güveni artan İskoçya daha cesaretli bir 15 dakikalık bölümde Hendry ile gole de yaklaştı ancak şans yanımızdaydı. Kuntz’un art arda hamleleri ile oyunu tekrar lehimize çevirerek skoru tutmayı başardık ve hazırlık maçı da olsa kazanmayı bildik. İskoç kaleci Gordon farklı kazanmamızı engelleyen isimdi. Kalite olarak çok daha iyi gözüktüğümüz maçta Hakan Çalhanoğlu, Cengiz Ünder, Ozan Kabak, Cenk Özkaçar oynadıkları oyunla ön plana çıkmayı başardı.

Fenerbahçe, kapanan bir takımı açabilmek adına 2 önemli ayrıntıyı da denedi. 1’ncisi duran toplarda Attila Szalai ve Serdar Aziz’i bulmayı denedi, olmadı. 2’ncisi ise savunmanın dengesini bozabilecek geriden topla çıkacak bir oyuncuyu devreye sokabilmekti ve sezonun en iyi oyuncularından Ferdi devreye girdi. Nefis driplinglerin sonunda penaltıyı kazanarak Valencia penaltı golünün kahramanı oldu. Giresunspor’un mücadeleye dayalı oyununda beklediği hataları da yaptı ilk yarıda Fenerbahçe. Savunma arkası pasında Serginho’ya Altay izin vermedi. Pedro’nun üst üste gördüğü benzer sarı kartlarla atılması da Giresunspor için 2. yarı öncesi bir diğer fırsattı. Ancak Fenerbahçe Sivas maçında olduğu gibi yine eksik kalmasına rağmen oyunda geri adım atmadı. Bu kez Sivas maçına nazaran Fenerbahçe’nin temposu düştü.

Büyük resme bakınca...

Jesus’un Crespo ve Osai Samuel hamlesine rağmen Giresunspor oyunda kalmayı başardı. Pozisyon üretmekte zorlansa da ceza sahasına girmeyi ve Fenerbahçe’yi hataya zorlamayı başardı. Serdar Aziz hatasında da Sainz’la golü buldu. Jesus’un yaptığı Emre Mor ve Serdar Dursun gibi ofansif hamlelere rağmen golü bulan adeta bireysel hatalara yatırım yapan Giresun oldu. Sainz’ın yine Serdar Aziz hatasında attığı gol sezonun en büyük sürprizlerinden birini getirdi. Büyük resme bakınca bu mağlubiyet Jesus ve Fenerbahçe’nin başarısını gölgelemeye yetmez ama ligin ilk yarısının son maçında alınan bu mağlubiyet rakiplerin iştahını yerine getirecektir