‘’Çift forvetin tadı‘’
Igor Tudor’un 3’lü savunmanın fazla defansif kalabileceği bir maçta 2 forveti birlikte oynatması ile çabuk buldu golü Galatasaray. Gomis’in güzel servisi ile zaten açık oyuncusu gibi oynamayı seven Mariano, savunma konusunda Maicon’un arkasında kalacak boşluğu doldurmasıyla gözü arkada kalmadan hücuma çıktığı ilk anda usta işi vuruşla süsledi Gomis’in asistini.
Muslera izin vermedi
Erken golün etkisi ile üzerine gelen Gençlerbirliği çabuk kanat oyuncuları ile zaman zaman etkili olsa da Muslera tek ciddi pozisyonda Vedat Muric’e geçit vermedi. Maicon-
Belhanda ikilisinin duran top uyumu, tempolu geçen ilk yarıda ibreyi tamamen Galatasaray’a çevirdi. 2. yarı ile beraber Tudor’un çift forvet tercihinin tadını hem taraftarlar hem
de Galatasaraylı oyuncular çıkarmaya başladı. Direnci düşen Gençlerbirliği’ne karşı hücumda bol alternatif, özellikle Belhanda’nın servisleriyle bol pozisyon getirdi.
Kolay galibiyet
Skora katkı yapmayan hücum oyuncusu kalmadı. Bir diğer ayrıntı ise Tudor’un maçın içinde 3’lü ya da 4’lü oynamak için yapacağı değişikliklereoyuncuların hazır olma mecburiyetiydi. Sonuçta Galatasaray kolay kazanırken; Gomis, Belhanda ve Maicon öne çıktı. Benim merak ettiğim konu, Tudor bu sistemi hangi maçlarda tercih edecek? Gençlerbirliği tarafında ise kadro kalitesi bu maç için Mesut Bakkal’ın elini kolunu bağladı.
‘’Kötünün iyisi‘’
Talisca’yı kulübeye gönderip oyun kurucu özelliği yüksek Tolgay ve Oğuzhan’ı tercih eden Şenol hocanın oyun planı 45+1’de gelen Monaco golüne kadar doğru bir seçimdi. Oyunun ve topun kontrolünü daha fazla elinde tutan Beşiktaş, çabuk ve dikine oynama fırsatlarını değerlendirdiği anlarda etkili oldu. Ancak iki sıkıntımız vardı. Öncelikle final paslarını iyi atamadık. Diğeri de Monaco defansının yüksek konsantrasyonu yüzünden Cenk Tosun’u topla buluşturmakta zorlandık. Gökhan Gönül ve Quaresma’nın kanadından etkili olduğumuz anlar oyunu en doğru oynadığımız anlardı. Ancak bütün bu oyunun ikinci yarı maçı çözeceğini düşünürken bir takımın en savunmasız olduğu an olan çıkarken kaptırılan topta Adriano’nun hatasıyla golü yedik. Ve maçın zorluk seviyesi bir anda 2’den 4’e yükseldi. Ancak devrenin başında bizim yaptığımız hataya Monaco düştü.
Cenk’in golünden sonra...
Kaptığımız top Tolgay Arslan’ın ekstra pası ve Quaresma ile penaltıyı yakaladık. Cenk’in golünden sonra ise işler istediğimiz gibi gitmedi. Tolgay ve Tosiç’in sakatlıklarının yanında fiziksel yorgunlukla topu Monaco’ya bıraktık. Kaybedecek bir şeyi kalmamış Monaco da risk aldı. Ancak final paslarındaki sıkıntıyı ikinci yarıya taşımamıza rağmen defansif anlamdaki mücadelemiz sayesinde gol yemedik. Ve gecenin sonunda Şampiyonlar Ligi’nde her maçın zor olduğu düşünülürse kötünün iyisi bir skorla sahadan ayrıldık.
‘’Sonunu getiremedi‘’
Kapanan bir takımı açmak için gerekli olan en önemli oyuncu forvet arkasıdır. Fenerbahçe’de bu pozisyonun oyuncusu Giuliano ise oyun kurucu özelliği olmadığı için oyun içerisinde kaybolup gidiyor. İş de sürekli Valbuena’ya kalıyor. Pas kalitesinin Kayserispor tarafında daha iyi gözüktüğü ilk devrede Fenerbahçe pas yaparken dikine oynayamadı, kenardan oynayamadı, adam eksiltemedi hatta doğru dürüst duran top dahi kazanamadı. Zaman zaman rakibe pres yapma isteği Badji ve Şamil’in akıllı oyunuyla etkili olmadı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Neustadter yaptığı ikramla işleri zorlaştırırken imdada sahanın Fenerbahçe adına en fazla sorumluluk alan oyuncusu Valbuena yetişti.
Duran top ustası
İlk yarının son dakikasında yaptığı organizasyonla Ozan Tufan’a golü attırıp, 2. yarıyada müthiş başladı. Forvet hattındaki Dirar, Janssen ve Giuliano’nun hiç işe karışmadığı maçta oyunu 3-1’e getirdi. Getirirken de iyi futbolculuğunu hissettirdiği kadar duran top ustası olduğunu da ispatladı. Form durumu yüksek Kayserispor ise pes etmedi. Hatta gol pozisyonu konusunda rakibine oranla daha organize olduğu maçtan önce Neto’nun golü ile uzatmalarda da Gyan’ın golü ile hakları olan puanı almayı başardılar.
Önde tutamayan...
Maçı 3-1’e getirmesine rağmen topu önde tutamayan, topu kendi sahasında oynamasına rağmen Kayserispor’a bırakıp rakibinin peşinde koşmayı tercih eden Fenerbahçe bu oyun tarzı ile 3 gol bulmasına rağmen sonunu getiremedi. Fenerbahçe’de Valbuena ve Ozan haricinde iyi bir oyuncu yokken, Kayserispor’da Badji, Umut, Kana Bıyık ve Deniz Türüç alınan puanın kahramanları oldular.
‘’Aslan ayak uydurdu‘’
Fernando, Ndiaye, Selçuk, Tolga ve Feghouli hepsi topu ayağına isteyen, set hücumunu daha iyi yapabilecek oyuncularken niyetleri çabuk ve en kısa yoldan kaleye gitmek olunca abuk sabuk bir ilk yarı oynadı Galatasaray. En azından çabuk ve gerçek bir kanat oyuncusu olan Rodriguez kenarda değilde sahada olsaydı ancak o zaman kaleye çabuk gitmenin bir mantığı olabilirdi. Aslında bu oyun tarzı Trabzonspor’un sevdiği bir oyundu. Yani rakibini kendine uyduran takım ev sahibi oldu.
Yusuf fark yarattı
Hal böyle olunca pozisyon sayısıda ona göre çıktı ortaya. Yusuf’un duran toplarında etkili olan Trabzonspor iyi oynadığı 45 dakikada Mustafa Akbaş ve Okay’la fırsatları kaçırdı. Ve sonrasında Olcay ve Feghouli’nin ortada bir gerginlik yokken anlamsızca kendilerini attırınca boş alanın ve bol pozisyonlu 2. yarının fitilini ateşlemiş oldular. Yusuf’un servisleri devam etti ve Uğur’un kafasında dönen topu Galatasaray’a şansı çok tutan Ndoye tamamlayınca tabela değişti. Aynı anda Tudor da. Rodrigues’in girmesi tamam ama Gomis’in çıkması hataydı.
Tudor’un yanlış seçimleri
Bana göre Tudor son 2 haftadaki seçimleri ile takımının hızını kesme konusunda rakiplerinden daha etkili olurken, Trabzonspor tarafında ise Yusuf Yazıcı yaptığı şovu attığı golle süslerken, Galatasaray’ın namağlup ünvanını silip maçın kahramanı oldu. Sonuçta maçı özgüvenini kaybetmiş, taraftarı ile barışmak isteyen Trabzonspor hakederek kazandı. Galatasaray ise sadece sonuçla değil oynadığı oyunla da rakiplerinin iştahını kabarttı.
‘’Fırsatı kaçırdılar‘’
Vodafone Park açıldığından beri Süper Lig’de bu kadar çok topa hakim olan ve hakim olduğu anlarda da doğru oynayan bir rakibi olmamıştı Beşiktaş’ın. Savunma konsantrasyonu yüksek bir Başakşehir takımı, 11 oyuncusunun tamamıyla işin defansif kısmını kusursuz yaptı. Tek zaafiyeti olan duran topları da Beşiktaş takımı iyi değerlendiremedi ve sıfır pozisyonlu bir ilk yarı oynandı. Lens ve Cenk’in etkisizliği, Talisca’nın kapalı savunmalara karşı dar alanda kayboluşu Beşiktaş’ın elini kolunu bağladı. Başakşehir, Beşiktaş’ın hata yapmasını bekledi. Siyah-Beyazlılar, presi geniş alanda yapmaya kalkınca Abdullah hocanın ekmeğine adeta yağ sürüldü. Turuncu-Lacivertliler, Beşiktaş’ın tempo yapmasını çok rahat bir şekilde engellediler.
Pozisyon görmedik
İkinci yarıda da maçın hikayesi çok fazla değişmedi. İki takımda da maçın en iyileri defansif oyuncular olunca neredeyse 90 dakika pozisyon göremedik. Ama hikaye Kerim Frei’in golü ile bir anda beklenmedik bir finale geldi. Kaybedecek bir şeyi kalmayan Beşiktaş, belki de maçı kazanmaya inandığı, hatta kazanabileceği bir 5 dakika oynadı. 90 dakika boyunca yapmadığı baskıyı, bulamadığı pozisyonları, son 5 dakika içerisinde yakalamasına rağmen sadece beraberliği bulabildi.
Hayal kırıklığı yaşattı
Maçın hakkına geldiğimiz zaman ise Abdullah hocanın derbi başarıları düşünülünce ve oynanan oyuna bakılınca mücadelenin hakkı zaten beraberlikti. Sonuçta iki şampiyonluk adayı da lider Galatasaray’a yaklaşma şansını ellerinin tersi ile itmiş oldu. Şampiyonlar Ligi’ndeki iyi gidişe rağmen Monaco maçından sonra 5 gün dinlenmiş Beşiktaş’ın oyun kalitesinin beklenin altında kalması hayal kırıklığı yarattı.
‘’Eski yıldızları özlemeye devam‘’
Derbide oynanan oyun şu takım maçı hak etti dedirtmedi. Biz futbolseverler mi ? Derbilere ağırlığını koyan yıldızları özlemeye devam
Galatasaray maça coşkulu başladığı ilk 20 dakika içinde kazandığı topları Mariano üzerinden oynadığında etkili oldu. Tudor’un ligin en fazla gol atan ve en az gol yiyen oturmuş 4’lü düzeni bozup bir fazla defans oyuncusu ile başlama mantığını anlamaya çalışırken Serdar’ın sakatlığı Galatasaray’ı alışıla gelmiş düzenine döndürdü. Fakat baskıyı Valbuena ve Giuliano’nun topu önde tutma çabası, Janssen’in yüksek temposu ve Ozan-Josef ikilisinin rakibi rahatsız eden oyunuyla bozan Fenerbahçe istediği gol pozisyonunu da yakalamasına rağmen Janssen ile fırsatı kaçırdı. Bir tarafta Belhanda’nın ağırlığını koyamaması Galatasaray için en negatif ayrıntı olurken, diğer tarafta Janssen en çok çalışan ve rakip defansı zorlayan oyuncu oldu. Yine de maçın ilk yarısına bakınca istediğini alan taraf Fenerbahçe oldu.
Galatasaray fırsatı kaçırdı
2. yarıya Ndiaye’nin çabalarıyla tempoyu artırarak başlayan Galatasaray olsa da pozisyon üretmekte zorlandılar. Sebebi ise 2 kanatta 2 orta saha özellikli Feghouli ve Tolga ile sahanın en silik oyuncusu Belhanda’ydı. Fenerbahçe işin defansif kısmını doğru yaparak hata bekledi. O hatayı gol pozisyonunu değerlendirmesi beklenen ancak kendini attıran Belhanda sayesindede buldu. Ancak üretkenlik açısından Galatasaray kadar başarısız olarak fırsatı kaçırdılar. Sonuçta oynanan oyun şu takım maçı hak etti dedirtmedi. Biz futbolseverler mi? Derbilere ağırlığını koyan yıldızları özlemeye devam.
‘’Antalya hayata döndü‘’
Kadro kalitesi bulunduğu sıra ile tezat bir görüntü sergileyen Antalyaspor, Süper Lig’in en kolay gol yiyen takımlarından Kasımpaşa’ya karşı maça kötü başladı. Topla oynarken organize olamazken, top Kasımpaşa’da iken rakiplerine uzak kalıp pas yapmalarına izin verdiler. Bu anlayışla 23. dakikada Trezeguet’nin vuruşunda Boffin’den dönen topta Murillo’nun golü geldi: 0-1. Gol adeta Antalya’yı kendine getirdi getirmesine ancak Ramazan önce Harun sonra Charles’ın vuruşunda yaptığı kurtarışlarla gole engel oldu. Ancak skor değiştirme becerisi yüksek Eto’o, 43’te Deniz Kadah’ın vuruşunda Ramazan’dan dönen topu tamamlayarak ilk yarı bitmeden imdada yetişti: 1-1.
Eto’o maçı aldı
2. yarı ise dengede başlamasına rağmen Murillo’nun ikinci sarı karttan atılması ile dengeler bir anda değişti. Teknik direktörlerin hamleleri Leonardo tarafında hücum, Kemal hoca tarafında kontratak özelindeydi. Bu hamleler iki taraf için de oyun anlamında bir farklılık getirmedi. Yine de Eto’o 72’de bomboş pozisyonda kafayı dışarı atarak Kasımpaşa’nın direncini kırma şansını kaçırdı. Ama aynı Eto’o ceza sahasına girip topu ortaya çevirerek Deniz Kadah’ın golünde aslan payını aldı ve maçın yıldızı oldu: 2-1.
Futbol tat vermedi
Sonuçta Kasımpaşa defansif anlamda kolay gol yeme özelliğini sürdürürken, Antalyaspor yeni hocasına biraz gecikmeli de olsa bir hoş geldin hediyesi verdi. Ancak yıldızlarla dolu kadrosu futbol kalitesi anlamında galibiyete rağmen tat vermedi.
‘’Yarım nefes kaldı!‘’
Tam karşılığı ‘ortada’ bir ilk yarı oldu. Daha çok ihtiyacı olan taraf Monaco, acelesi olmayan taraf bizdik. Sanırım şampiyonlar Ligi’nin baskı hissedilmediği nadir statlarından birinde olunca bunu avantaja çevirmek önemliydi. Cenk’in iyi başlaması pozisyona girme konusunda elimizi güçlendirse de attığımız gol yardımcı hakeme kurban gidince öne geçme şansını kaçırdık. Monaco’da Falcao kıpırdadıkça tedirgin olduk. Biz Talisca’yı oyuna sokamaz iken Falcao usta işi bir gol attı.
Fakat bizim alışkın olduğumuz, Monaco’nun Fransız kaldığı Quaresma-Cenk Tosun işbirliği yine işledi. Devreye istediğimizi alarak girdik. 2. yarı tam da işimize geldiği gibi düşük tempoda başlayınca 54’te bu kez Babel’in pasında Cenk Tosun bir ceza daha kesti. Yüksek savunma konsantrasyonu hemen hemen her Beşiktaşlı oyuncuda hissedilirken, Atiba sahanın defansif anlamda en iyisiydi.
Yerinde hamleler
Monaco’ya pozisyon vermediğimiz anlarda Şenol hocanın yerinde Oğuzhan hamlesi ile neredeyse 75’te maçı bitiriyorduk, olmadı. Ancak çok net bir gerçek vardı; Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde nasıl oynanacağını çoktan çözmüştü. Neredeyse tüm oyuncular işlerini iyi yaparken maçın yıldızı değerine değer katan Cenk Tosun oldu. Alınan galibiyet Beşiktaş için gruptan çıkma adına bir hatta yarım nefes kaldı anlamına geliyor. Ve aslan payı doğru 11 ve yerinde hamlelerle tabii ki Şenol Güneş’e.