‘’SEVILLA‘’
Napoli olmasın,
Lıverpool’da olmasın
Kim olsun…
Sevilla’da olmasın.
Lakin oldu.
Başakşehir Sevilla ile eşleşti.
Uefa kupasına geçen yıllarda Sevilla kupası diyeceklerdi.
Zor rakip.
Lakin Önemli isimlerini kaybetti.
Vitolo, Adil Rami, Mariano gitti.
Ama yıldızlar geldi.
En önemlisi Fenerbahçe’den tabıdığımız Kjaer.
Türkiye’yi Başakşehiri iyi tanıyan başarılı stoper.
Ajan rolünü alıp, bilgi verecektir.
Navas-Nolito-Banega ve Pizzaro geldi.
Müthş isimler.
Çok kolay ayağa top atarak gole giderler.
Savunmaları kemik gibi
Son vuruş becerisi yüksek isimler var.
Oyuna akıl katıyorlar
Dayanıklılar
Tecrübeliler
Kupaların takımılar.
Ama..
Umut var.
Başakşehir’de kötü oynamıyor ve teslim olacak değil
Sürpriz olur mu?
Olur.
Nasıl?
4-2-3-1 düzeninde oynayan takıma top göstermeyerek
Orta alanı diri tutarak
Sürekli pas trafiği ortalama 450 pas.
Kanatları keserek
İlk maçta en az 2 gol atmaya çalışarak.
Gol yemeyerek.
Statları ve taraftarları alev alev.
İş ikinci maça ve oraya kalırsa zor.
City’den gelen Nolito’ya dikkat. 30 yaşındaki krampon çok hızlı
Kolay adam geçer, her yerden vurur.
Ara pasları fena.
31 yaşındaki diğer kanat Navas.
Çok hızlı.
Pırpır. Dönene kadar rakip o ceza sahasında.
Ve en önemlisi City’den diğer kanat arkadaşı Nolito ile beraber geldi. Uyumları süper
47 yaşındaki Arjantin-İtalya pasaportu taşıyan Berizzo oyunu iyi okuyan bir teknik kabiliyette.
Tek handikabı bu yıl gelişi.
Beklentiler ondan yüksek ani bir kayıp onun ritmini bozar.
Bu yüzden ilk maç çok önemli.
İspat arayışında bir Teknik adama karşı.
Sampdoria’dan gelen Kolombiya’lı 26 yaşındaki Muriel çok hareketli.
20 milyon Euro’luk isim ön direk, arka direk ve ceza sahası içinde heryerde.
Pozisyonu çok iyi koklayan kısa forvet.
Pizzaro ve Banega’nın ara pasları oyunu çeviren özellikleri çok etkin.
Özet ile
Sevilla.
En zoru.
Lakin Başakşehir’de kimse kolay demiyordu.
O zaman…
‘’SEKSİ FUTBOL‘’
222 Milyon Euro'ya neler yapılır?
Peki, ya 160 Milyon Sterline?
Ya 300 Milyon Dolar'a?
Aslında hepsi birbirinden çok uzak değil, yakın rakamlar…
Lakin bize uzaklar.
Arada -fazla değil- 1 milyon Euro oynuyor
“Ne ola ki 1 Milyon Euro” diyor rakamlar büyüyünce arkadaşlar.
Sadece 1 milyon.
Bırak Euro’yu, Dolar’ı, Sterlin’i, ben o kadar Türk parasını bir arada görmedim.
1,000,000 TL kaç kişi gördü?
İşte futbolda artık bu paralar çerez,
Orta sınıf bir oyuncu için…
Her geçen gün muazzam büyüyen bir yapı var.
Ne zaman tıkanır?
Bilmiyorum...
Lakin Şampiyonlar Ligi olmasa,
Liglerin naklen yayınları bu rakamlara ulaşmasa,
Hele hele sponsorların stad isimdaşlığı devreye girmese,
Bu yüzden üç yapı, futbolseverleri kendine muhtaç edecek.
1-Paralı Şifreli yayıncılık,
2-Yüksek fiyata satılacak formalar,
3-İyi yerden bilet, çok para.
Takımlar buna mecbur kalıyor.
Rakamlar başka şekilde karşılanamaz.
Futbol değişiyor.
Değiştikçe ekonomi çok ama çok büyüyor.
Bence Cruyff gökyüzünden hayıflanıyor; "Erken Yaşadık!"
Maradona zamana öfkeli!
Pele?
Vava?
Ya da Rummenige...
Nasıl mı?
Sterlin olarak Bonservis bedellerine bakalım.
1973 Johan Cruyff Ajax-Barcelona 922 bin,
1975 Guiseppe Savoldi Bologna-Napoli 1,2 milyon,
1976 Paolo Rossi Juventus-Vicenza 1,75 milyon…
Duyuyorum “tamam tamam o zamanda çok para”
Evet.
Ama oyun kalitelerinin karşılığı ile kıyasla.
Yani,
Matematiğini aktaralım;
Para/Oyuncunun kalibresi başarısı = Eder
Çok üstün olmalı bu rakamlar.
Daha yaklaşalım...
1992 Gianluigi Lentini Torino-AC Milan 13 milyon,
1996 Ronaldo PSV Eindhoven-Barcelona 13,2 milyon,
1996 Alan Shearer B. Rovers-Newcastle United 15 milyon…
Rakamları AA (Anadolu Ajansı) araştırmış,
Gözüken o ki para birimleri artık kifayetsiz kalacak.
Nasıl mı?
2009 Cristiano Ronaldo Manchester United-Real Madrid 80 milyon,
2013 Gareth Bale Tottenham Hotspur-Real Madrid 86 milyon,
2016 Paul Pogba Juventus-Manchester United 89 milyon…
Bu rakamlara gelen futbol endüstrisinin tek kaynağı ne?
Forma gelirleri,
Sponsorluklar,
Bilet,
Naklen yayın,
Bu kalemlerin hepsi artık artacak.
Forma, yetmedi şort, oda yetmedi tozluk, oda yetmedi oyuncuların donları reklam alacak...
Ki tozluklara geldik.
Saha içinde boş yer kalmayacak.
Yayıncılar ödenen muazzam bedelin karşılığını arayacak.
Kaliteli oyun ile…
İşte burada duralım.
Kaliteli oyun.
Bu kavramı yakalayan her ülke futbol kavramını pazarlayacak.
İngiltere,
Almanya,
İspanya bunu yapıyor.
İtalya bunların gerisinde kaldı.
Lakin toparlanıyor.
Ya ülkemiz!
Burada seyirci,
La Liga izleyince,
Bundesliga'ya göz atınca
Premier Lig farkını yaşayınca
Daha fazla kalite arıyor.
Salt takımdaşlık yetmiyor.
Takımdan başarı, yanında iyi futbol istiyor.
Yıllar önce BBC ekranlarında Gullit'in dediği gibi
SEXY FOOTBALL
Nasıl yani?
Göze hoş gelen,
Oyunun içine seni çeken,
Mücadele ruhunu yansıtan
En önemlisi her anı tansiyonlu...
Özet ile sevgi dolu, aşk dolu, tutku dolu...
Bu oyun ekonomisinin gelişimi ile bunları tetikliyor.
Futbol oyunu sınırları genişletiyor.
Çekimi,
Spikeri,
Yönetmeni,
Saha görevlisi,
Bunu beslemeli…
Besledikçe büyüyecek.
Büyüdükçe büyütecek.
Ve rakamlar karşılığını bulacak.
222 milyon Euro
Neler yapılmaz’ a yanıt bulacak;
4 tane 450 hektarlık Yunan adası,
64 tane Bugatti otomobil,
2 tane F-35B savaş jeti,
Londra'da sekiz yatak odalı 5 lüks malikâne alınacak.
Ama kimse bunları istemeyecek.
Asıl istenen Futbol olacak
Futbolu bu bedellere taşıyanlardan isteyecekleri tek şey olacak.
SEXY FUTBOL...
‘’ATLETİZM > FUTBOL‘’
Futbol ile boğuluyor.
Sağım solum önüm arkam futbol.
Barca-Real Madrid maçını anlatırken fark ettim.
Bu hazırlık maçının adı "Futbol" ise,
Galatasaray'ın İsveç temsilcisi ile oynadığı maç neydi?
Ya da Ligimizde oynanan genel karşılaşmalar…
Futbol'u yeniden tanımlamamız gerek,
Bir dava açma hazırlığındayım,
Dünyanın önde gelen kulüplerine ve liglerine hatta futbolcularına.
Neden mi?
Oyundan koparıyorlar insanı!
Barca, Juve, Roma, Real Madrid böyle futbol oynayarak bizi zorluyor.
Oyundan soğuyor, ülkemizde futbolu izleyenler.
18 yaşında Real'li oyuncuları,
16 yaşında Unıted'lı yıldızları,
60 metreye ayağa pası,
Oyun zekasını,
Radar gibi oyunu tarayan zihinleri,
Oyunu hep kalıpların dışına iten yenilikleri görünce,
Üzülüyorum.
Ve bundan bende istiyorum diye dolanıp duruyorum…
O yüzden gözlere biraz ara verdirelim.
Her ne kadar Başakşehir'in ve Fenerbahçe'nin maçları var onları unutamasak da.
Ki bence ikisi de turu geçti.
Bunun için ATLETİZM > FUTBOL
O zaman size yeni bir kavram sorayım,
TOHM Nedir?
Alalım yanıtları…
Hadi ama…
Zorla kendini dost.
Olmadı mı?
Anlatalım o zaman.
Türkiye Olimpik Hazırlık Merkezleri.(THOM)
Burada 2020 Tokyo için adımlar atılıyor.
Avrupa ve Dünya şampiyonalarına sporcu yetişiyor.
Okul ve spor arasında eritilen bedenler yok.
Sporcuya yatırım var.
Hem de mükemmel biçimde.
Spor bakanlığı projesi son 5 yılda çok yol katetti.
Ve şimdi meyve yeme zamanı.
Dünya Şampiyonası kadrosunda 8 TOHM sporcusu var.
Ah unuttum…
Hangi Dünya şampiyonası değil mi?
Futbol içindeki bir toplum için tek Dünya şampiyonası 2018 Rusya'da.
Futbolu unut be kardeşim…
2018 değil kapıda,
Cuma günü yani 4 Ağustosta Londra'da Dünya Atletizm Şampiyonası başlıyor.
Ve tarihinde ilk kez 27 kişi şampiyonada yarışacak.
Hem de Madalya umutları ile.
Devşirmeler var .
İçlerinden biri bizden daha fazla Türk.
Basın toplantısında bayrak ve ülke derken Escobar ağlıyordu.
Biz şampiyona ne zaman onu bilmiyoruz?
Yargılamaya gelince hemen vurmaya hazırız.
Escobar diye,
Gulliev diye Türk mü olur?
Olur.
Onlar gençlere yol açar.
Aynı :
Fatih Avan, Halil Akkaş, Burcu Yüksel gibi sporu bırakan olimpik sporcular, sadece kulvar değiştirerek, atletizme hizmet etmeye devam edecekleri gibi.
Milli Takım kadrosuna bu kez çok güveniyorum.
Başkan Fatih Çintımar her kampta,
Her yerde,
Her sporcu ile…
İyi iş çıkaracaklar.
Yaz bir kenara.
Ve tanı kahramanları…
Londra'da mücadele edecek 27 kişilik Türk Milli Takımı kadrosunda şu sporcular yer alıyor:
Kadınlar
Cirit: Eda Tuğsuz
Çekiç: Kıvılcım Kaya Salman
5 ve 10 bin metre: Yasemin Can
Maraton: Fadime Suna Çelik
3 bin metre engelli: Tuğba Güvenç ve Özlem Kaya
1500 metre: Meryem Akdağ
Erkekler
400 metre engelli: Yasmani Copello Escobar
4x100 metre erkekler bayrak yarışı: Ramil Guliyev, Jak Ali Harvey, Emre Zafer Barnes, İzzet Safer ve Yiğitcan Hekimoğlu
4x400 metre erkekler bayrak yarışı: Yasmani Copello Escobar, Yavuz Can, Batuhan Altıntaş, Ahmet Kasap ve Mahsum Korkmaz
Çekiç: Eşref Apak ve Özkan Baltacı
10 bin metre: Polat Kemboi Arıkan
200 metre: Ramil Guliyev
Maraton: Kaan Kigen Özbilen, Mert Girmalegesse ve Ercan Muslu
3 bin metre engelli: Tarık Langat Akdağ
100 metre: Jak Ali Harvey
20 kilometre yürüyüş: Ersin Tacir, Salih Korkmaz ve Mert Atlı
(> Matematikte büyük işareti. Yani Atletizm büyük Futbol)
‘’PLANA GÖRE‘’
A-B-C-D planları olmalı.
Ama!
Fenerbahçe'de Forvet için üretilecek plan yok gibi.
Bu en büyük sıkıntı.
Aykut Kocaman Zıco'nun başarısını tekrarlar mı?
Tarihe, şampiyonluk yanında bir Avrupa kupası yazar mı?
En önemlisi son dönemde yaşanan küskünlükler geride kalır mı?
UEFA'da atlanacak her turun karşılığında sorular yanıtını bulacak.
Ahmethan ile çıkılan bir hazırlık maçı,
Van Persie sakat.
Atıf orayı doldurur mu?
Dirar ihtimali yok ama ben ütopik düşündüm gizli golcü olsa.
Ne olursa olsun Fenerbahçe'de gol yolları sorunlu.
İtalyan Serie A takımı Roma gibi çıkar mı sahaya?
8'li orta saha.
Olur mu?
Olabilir.
Ama gol atmadan tur atlamak çok zor.
O zaman nasıl gol atılacak.
Gelin!
Rakibe bakalım, analizi ona göre yapalım.
Avusturya Ligi geçen hafta başladı.
İlk maçı 3-2 kazandı.
Avusturya kupası için ilk heyecanı başlattı ve o maçı da 3-0 kazandı.
UEFA için daha önce adım attı.
İkinci ön elemeyi oynadı.
Başlangıç tam anlamı ile berbattı.
Karadağ’ın temsilcisine ilk maçta 1-0 yenildiler.
Zaten 2011 yılından beri evinde kazanamayan bir takım için sürpriz değildi.
Lakin toparlandılar.
Evinde ilk maçın ardından deplasmanda 3-0 kazandılar.
51 yaşındaki Alman ekolünden gelen teknik adam Zoda'nın payı büyüktü.
İlk yarının son 15 dakikasında kaleyi dövdüler.
Çok şut, çok pozisyon aradılar.
Thorsten Röcher: Bu yeni isme dikkat, kanatlarda çok etkili, sol ayak raket gibi. Son vuruşu iyi. İçeri deplase olmayı seviyor.
Deni Alar: İyi bir golcü ama asıl özelliği kanat oyuncularına bıraktığı küçük dokunuşlu toplar. Onlara da bunu tamamlamak kalıyor.
Philipp Zulechner: En tehlikeli isim. Forvet arkası, yanı, önü, her yerde… Sağ ayağını mükemmel kullanması yanında mücadeleci ve pres özellikleri öne çıkıyor. Futbolunun altın döneminde… 27 yaşında.
Stefan Hierländer: Savunma yönü güçlü, kesici topları hızla ara pasına dönüştürme özelliği var. Orta alanda kaptığı topları çok verimli kullanan oyuncudan bahsediyoruz.
Oyun disiplininden kopmayan bir ekip,
2-0 yenik olsa da maç alacak potansiyeli var.
Evinde kaybetse de maçı bırakmayan özellikleri ile dikkat çekici bir takım.
Bunların hepsini son 3 haftada gösterdiler.
Ve savunma;
Charalampos Lykogiannis: Bu isme dikkat! Yüksek toplarda etkin ve ilk topta çok başarılı. Yapışkan, sülük gibi. Bırakmıyor.
Fabian Koch: Savunmada etkili bir başka isim. Son hamleleri, hep mükemmele yakın.
Özetle, bol forveti olan ve en önemlisi dirençli bir takım.
Plan değişimi için çok kozları var.
Mücadele ruhları etkin.
Fenerbahçe onlar için dişli rakip,
Lakin onlarda kolay lokma değil.
Peki, nasıl olacak tur ülkemin üstüne doğacak.
12. adam ile.
Bilmedikleri Fenerbahçe taraftarı.
Bu işin ipini onların itici gücü ile kesebilir kanarya.
Eğer Karadağ temsilcisi bu kozunu kullansaydı ilk maçı kazanıp turu bırakır mıydı?
Kjaer kadro dışı, ama çok fazla stoper var.
Sorun yok!
Lakin aklımda hep aynı soru…
Forvette kim oynar?
Not: Alt yapıdan çıkan Ahmethan için varoluş maçı olur mu?
Pele, 1958 hatırla.
Schifo’yu Belçika’da hatırla.
A.Ramsey’i Arsenal’de hatırla.
O zaman korkmamak gerek.
20 yaşın hamleleri ile bu genç kardeşe şans vermeliyiz. Tur olmasa da bir oyuncu kazanılır.
Tur olursa hem oyuncu, hem tur coşkusu yaşanır.
(İçime doğdu Ahmet’in maçı olacak)
‘’NEYMAR. NEYMAR. NEYMAR. SEN UZAYLI MISIN?‘’
Bu soruyu sorduğum gece Kanal D ekranlarında Juventus-Barcelona maçını anlattım.
Efsane Juve savunmasını dağıtan adamdı Neymar.
Efsane İtalyan savunma anlayışını yıkan.
İtalya ve Şampiyonlar Ligi yolunda müthiş işler yapan Juve’yi hallaç pamuğuna çeviren.
Ama o uzaylı mı sorusu internet ortamında zirvede yer aldı
Asıl bence sorulması gereken soru onun uzaylı olması mı?
Yoksa o dünyalı ise bizim futbolcuların oyuna neden bu kadar uzaylı kalışı.
Türkiye çöp transferler yapıyor.
Alınan oyuncular oyunun kurgusundan mükemmelliğinden uzak
Para ana amaç,
Ara amaç başarılı olursak ilgi çekeriz.
Bizi taraftar bağrına basar.
Bu taraftar ki yüce gönüllü sevgi sandalı her futbolcuya açık.
Lakin gelen her oyuncu taraftarın oyuna gönül verdiği bu sandala bir çentik atıyor.
Türk futbolu su alıyor.
Taraftar bu işte en çok üzülen taraf.
Takım Avrupa defterini kapatıyor,
Oyuncu sakız ağzında müzik kulağında,
Teknik Adam sözleri parçalıyor toplantıda.
Taraftar ağlıyor için için.
30 yaşını bitiren parka giden çocuk misali menajerinin elini tutarak hoop Türkiye’de,
Adamalara soruyorsun;
Nereye geldi?
Yemek
Nereye geldi?
Tabiat
Nereye geldi?
Atmosfer
Nereye geldi
K….
Kardeşim futbol?
Ha onu oynarız bir ara.
Bitik oyuncuların son durağı Süper Lig
İçlerinde mükemmel isimler ile kadrolarını takviye eden kulüplerimiz var,
İstisna.
Genel anlam rezil.
Her konuşma ahlak,
Düzen,
Fair-Play
Lakin bakın renk yok tüm renkler var,
Hepsi hülle derdinde.
Oyuncuyu Financal Fair Play kurallarının dışında nasıl kadroya alırız.
Gazeteci salak,
UEFA mal kafa,
Taraftar keriz,
Tek akıllı futbol transferinin aktörleri
O zaman aklımızı kıt sananlara bir iki not
Barca alt yapısından gelen isimlere hele bir bak
Kurulan kadro adı sanı hiç duyulmayan bu çocuklar ile Süper Ligde zirveye oynar.
Real Madrid gençler henüz 17-18 yaşında,
45 dakikalık oyunlarının üzerine Ligimizde oyun izlemedim.
Durmak artık yok,
Kalçan ile oyuncu ve top arasına girme,
Yana 2500 pas verme,
Arkaya 300 kez pas ile dönme,
Kanattan doğru düzgün orta yapamama,
Ayakta top kontrolü yapma,
Oyunu okuma,
Zekanı konuşturma.
Öğrenilmiş yetenekler ile futbolu yaşama.
Avrupa’nın bu genç isimleri 9 yaşından itibaren öğrenilmiş yeteneklerini geliştirme çabasında.
Başaramayanlar bu diyarlarda.
Gerisi mi?
Onları ağzımız sulanarak izliyoruz…
O yüzden daha çok ararsın Avrupa kulvarında Lig heyecanını,
Şubat ayını,
Yarı Finalleri
Finalleri
Bulursun tabi,
Lakin 40 yılda bir….
Futbolu değiştirmeden önce kafayı değiştir.
Çünkü futbolu keşfettiler sen oyunu yüceltecek yolları bul.
Ya da otur.
‘’ELENMENİN ÖTESİ…‘’
Galatasaray elenebilir.
Galatasaray veda eder UEFA yolculuğunu başlamadan bitirebilir.
Galatasaray daha öncede kaybetti,
Çamur içinde bir maçta Trömsö önünde,
Dağınık bir halde Chelsea karşısında,
B.Leverkusen maçında…
Olabilir. Futbolda bu var.
Ama futbolda olumsuzluk yok.
Oynamadan kaybetmek acı veriyor.
Galatasaray'da taktik yok,
Oyun düzeni yok,
Oyuncunun düşüncesel gelişimi yok,
Oyun içinde kazanma arzusu yok.
KAZANMA ARZUSU.
Ve oyuna müdahale edecek anlayış ve felsefe yok.
Galatasaray 100 maç yapsın hepsini bu oyun ile kaybederdi.
Galatasaray ligde bu oyun ile ilk 15 takım arasına giremez,
Çünkü İsveç takımı PTT 1. Liginden ortalama bir ekip kıvamında.
Galatasaray'lı taraftarı, futbolun biz yazarlarını akıldan yoksun sanan bir teknik adam ile nereye kadar?
Maç sonu açıklamalarında şoktayım.
Igor Tudor: "Mükemmel bir takım olacağız"
HADİ CANIM BU ANLAYIŞ İLE Mİ?
SEN DEPLASMANDA EN ÖNEMLİ İSMİN GOMİSİ ÇIKAR,
KANATLARDAN TEK ORTA YOK
TOP KAYIPLARI ZİRVEDE
ORTA ALANDAN GELİŞEN ATAK YOK
OYUNCU KONSANTRE DEĞİL
"Taraftarın yerinde olsam, aynı tepkiyi gösterirdim"
AZ BİLE YAPTI TARAFTAR,
TUDOR ONLARIN YERİNDE OLAMAZ ÇÜNKÜ ONLAR KADAR DERSİNE ÇALIŞMAMIŞ
"Oyuncu gönderme gücüm yok"
PEKİ NEDEN SMEİJDER İLE KAVGA,
NEDEN BRUMA'YA TEPKİ SEMİH VE SABRİ'YE ÖFKE.
BU İSİMLER İLE OYNASA GALATASARAY TURU GEÇMEZMİYDİ?
"Galatasaray'ı çalıştırmak için yeterliyim"
BENCE DEĞİL.
OYUNU OKUMUYOR.
TAKIMI KONSANTRE ETMİYOR.
HAMLELER YANLIŞ.
İLK MAÇ GOMİS HAMLESİ
İKİMCİ MAÇ CAROLLE ÇIKARMASI VE O KANATTAN PENALTI OLUŞUMU
SİNAN'I BU KADAR OYUNDA TUTMA,
KANAT ATAKLARI YOK
MAICON ÇOK AĞIR VE İLERİ ORTA YAPMAYA ÇIKIYOR DÖNÜŞ SIKINTILI
AHMET OYNARKEN, AZİZ NEREDE?
SEMİH NİYE GÖNDERİLDİ?
BU BELHANDA SENİN İSTEMEDİĞİN SMEİJDERİN SOL KRAMPONU OLAMAZ
"Sneijder'i göndermek ortak kararımızdı"
YANLIŞ YAPMIŞSIN.
Şimdi beden ödeme zamanı.
Milyon dolarlık takımı berbat eden sadece Tudor değil başkan ve yönetimde etkin.
Açık söylüyorum bu yönetime üç koyun ver,
Birini kaybeder, birini kurtlar yer diğerini kendi bırakır döner.
Olmaz…
Vallahi Olmaz.
Bin kere olmaz.
Bu takım bu anlayış ve felsefe ile yürümez.
Galatasaray tarihinin en berbat yenilgisini yaşadı.
İçinde;
İnanmışlık yoktu,
Gayret yoktu,
Çaba yoktu,
Değişimsel hamle yoktu,
Umut yoktu,
Olacak bu işi yapacağız diyen yoktu,
Futbol felsefesi yoktu.
Yazık oldu.
Gecenin kahramanı taraftar.
Onların gözyaşları,
Öfkeleri,
Tepkileri
Paso Lig kartını yakan yaklaşımı.
İmza atarım küfür içermeyen her sözün altına.
Bu yönetim ve bu Teknik adam ile asla OL-MAZ.
‘’UEFA mı dedin gülüm?‘’
Bu futbol ile zor diyelim ve başlayalım…
Yok yok,
Yaratıcı hiçbir şey yok,
Etkisel hamle yok,
Al gülüm ver gülüm,
At sağ tarafa
At sol tarafa
Bence;
Lig,
Kupa,
UEFA,
Çok büyük hayal bu futbol ile,
Tudor abiye bir çift söz: KORKU DAĞLARI BEKLER.
Galatasaray cesaret ile tarih yazdı.
Hatırla
Tarih ne zaman yazılmıştı.
2000.
Rapid ile başlayan serüven Danimarka’da kalkan kupa ile tamamlanmıştı.
Titreyen rakipler,
Hayran Avrupa,
Sevinçlere koşan biz.
Şampiyonlar Liginden düşen ve UEFA diyen Galatasaray.
O günden bu güne 17 yıl geçti.
Başarı Galatasaray adına şampiyonluktan öteye geçmedi.
Galatasaray bu başarılı inşaatı harika bir Şampiyonlar ligi ya da Avrupa kupaları ile taçlandıramadı.
Maddi sıkıntılar Galatasaray markasını cezalar ile dışarı itse de taraftarın söylevi devam etti.
“Kupaları Tarih yazar tarihi de Galatasaray”
Peki Yazar mı?
Bu yıl ilk resmi başına çıkan Aslan’a bakalım.
4-4-2 ile savunmada Galatasaray
Hücumda taktik-maktik yok Allah ne verdiyse başladı.
Bu yüzden ilk yarım saat Kim Galatasaray kim rakip anlaşılmadı.
Kırmızıyız diye ilk 25 dakikaya 5 pozisyon sığdıran rakibi biz sandık.
Hani oyuncularda yeni ya!.
Sneijder olsa tanırdık.
Sahi Belhande yok, Eren yok o niye İstanbul’da.
Küstük…
Oynamıyorum mu? Oynatmıyoruz mu? Oynamıyorum mu?
Avrupa kupalarına ilk kez çıkan İsveç takımı geride kalan haftalar dikkate alındığında daha hazırdılar.
Daha çok pas yaptılar,.
Daha fazla ayağa top yaptılar
Üretkenlik ve değişimler daha iyi.
Lakin iki tarafta orta alanda top yapma becerisini tam anlamı ile ilk 30 dakikada gösteremedi.
Orta alanda daha çalışkan bir takım gerek,
Selçuk çok koşmuyor,
Tolga defansif bakış açısında,
Maicon Ahmet uyumu bende umut vermedi
Gomis top almada fakir kaldı.
Carole ne kadar çok pas hatası yaptı.
Sinan ona uzak.
Oyun da Sinan kardeşe,
Lines sağ kulvarda çok yalnız.
Galatasaray’ı desteklemek için Avrupa’nın en kuzeyine uçan 500 Galatasaray taraftarı bile zaman zaman takımdan daha etkin rol üstlendi.
Yasin yine bireysel hamleleri ile çok iş yapar.
Duran toplar Aslan için yine önemli güç.
Selçuk ilk köşe vuruşuna 36. Dakikada giderken öncesi kullandığı freekick çok şıktı.
İlk 45 dakika özeti:
Nokta çizgi nokta…
Telgraf.
Hani Mors abi bulmuş ya.
Hızlı iletişim.
Bu yüzden bunun ile başlayalım,
Dört mesaj…
1-Sabri abi gel, Linnes bitik stop.
2-Sneijder kardeş ne yapıyorsun stop Florya’da Stop Takım el freni çekilmiş gibi stop.
3-Çekya serüvenine başlamasan Semih Stop.
4-Bu isimler neden gitti Dursun Başkan Stop..
Geride kalan 2.yarıda.
68 dakika.
Kabus.
Üç pas
Tek vuruş
Şaşılacak bir durum
VE Gol
Halı sahada bile bu gol yenmez.
Yazık.
Adamlar 50 metreye pas atıyor, biz yanımızdaki adamı göremiyoruz.
Adamlar cesur, biz korkak
Adamlar saldıran, biz karşılayan
Adamlar ders çalışmış görüntüde uyumlu,
Biz arkadaşımızın nereye koşacağını bilmeyecek kadar gabi,
Carolle böyle oynarsa sorarım ne iş yapar,
Gomis’e topu ben mi atacağım?
Linnes ile sağ bek mevki yürümez,
Sinan uyumsuz,
Biraz Yasin,
Biraz Selçuk,
Biraz Rodri,
O kadar.
Tudor mu?
O Florya’da kalsa Sneijder gelseydi ya!...
Son söz:
Tudor abi, Sinan var sen Gomis’i çıkarıyorsun.
Hadi Ya!.
Çarşamba günü Fanatik gazetesinde yazdığım her şey oldu keşke okusaydı Fanatik Gazetesi okusaydı Tudor.
‘’FUTBOL MU DEDİN?‘’
Değişiyor.
Değişmek zorunda.
150 yıllık modern tarihi yanında Çin uygarlığına dayanan 300o yıllık geçmiş,
Ve modern kurallardan bu güne her dönemde büyüyen tutku,
Son dönemde ki son 10 yıl diyelim kurallar bu kadar değişmedi.
Önce Offside tartışmaları ve değişimleri,
Sonra maça başlama şekilleri,
Ardından ilave yardımcı hakemler,
Son dönemde oyunun akışını bozar mı denilen Video Hakem Uygulaması…
Futbol değişiyor.
Kuralları,
Tarihe damga vuran yaklaşımı,
Taraftarı,
Stadları ile…
Yüzbinlere değil 40 binlere kutu gibi sahalar yapılıyor.
Gerçek çim yerine sunisi geliyor.
Kramponlar, formalar..
Toplar.
Hepsi değişiyor.
Paralar tam bir endüstri blokundan yansıma.
Milyon dolarlar havada uçuşuyor.
İki transfer yapan yetenekli bir isim 7 ceddinin yaşamını garantiye alıyor.
Futbol okulları mantar gibi…
Ve veliler futbolcu olsun diye bebişleri akıyor sahalara,
Yeni iş kolları…
Sosyal medyacı,
Kulüp danışmanı,
Spor Polisi,
Spor Avukatı,
Paso lig'ci…
Daha neler neler…
Peki ama oyunun ana unsuru.
Futbol mu?
Oda değişiyor.
Sahadaki sistemi ile…
Rimus Micheal'den, Derwall ismine,
Öncesinde Efsane Vava'lı, Pele'li Brezilya'dan,
1980'lerin Maradona'lı Arjantin'ine…
1998 Fransa futbol çıkışından bu güne..
Değişim kaçınılmaz.
Devri tamamlananların futbol bakışı ile yeni arayışların mimarlarının futbol bakışı çakışıyor,
Eskisi yıkılıyor.
Oyun aynı oyun mu?
Değil.
Artık kanat bekleri en az 80 metre koşuyor bir maçta 60 deparı müthiş görenler şimdi ortalama diyor.
Koşu mesafeleri 12 km üzerinde, durmak yok.
Orta alanda sık pas trafiği yerini farklı anlayışa bırakıyor.
Daha çok net pas, ama ya mükemmel ara pası.
Tek bir görüş yok çoklu bakış var.
Orta sahalar radar gibi.
Tek isim yetmiyor artık o noktada iki isim var.
Golcü?
Herkes.
Evet forvet tanımı var,
Ama değişiyor her şey.
Orta alana destek veren, savunmadan top çıkaran bir forvet.
Antrenman teknikleri değişti.
Bir zamanlar 100 metre koşucularında kas yapısı çok aranmıyordu, bugün o kaslar güç demek,
Güç başarı.
Oyuncu profilinde dayanıklı ve güçlü isimler öne çıkıyor.
Yuval Noah Hararı "Sapiens" kitabında insanı anlatıyor.
Anlatırken Homo = İnsan
Sapiens=Zeka kavramına vurgu yapıyor.
Değişimi gözlüyor.
Futbol son dönemde bunu yaşıyor.
Homosapiens futbolcu yerini,
Homozapiens modele taşıdı, yani zaplayan insan.
Değişen ve kolay beğenmeyen.
Değişim isteyen.
Nasıl mı?
Bak kanıtına;
Dünün başarılı kahramanları bu yıl kayıp…
Bakalım mı?
Genç stajer kardeşim Emre Yasan ile hazırladık dosyayı:
P. GUARDIOLA :
Barcelona :
(2 sampiyonlar ligi, 3 ispanyol şampiyonu, 2 ispanyol kupa şampiyonu, 3 ispanyol süper kupa, 2 fıfa-klub-weltmeister, 2 uefa super cup)
Bayern Münih:
(3 Bundesliga, 2 Alman kupası, 1 weltmeister, 1 Super cup)
Ya bu yıl :
Manc. City : BAŞARI YOK
JÜRGEN KLOOP :
Dortmund'da:
Bundesliga: 2010-11, 2011-12
Almanya Kupası: 2011-2012
Almanya Süper Kupası (2): 2008 / 2013
UEFA Şampiyonlar Ligi 2.liği : 2012-13
Ya bu yıl :
Liverpool : BAŞARI YOK
UNAİ EMERY:
Sevilla:
3 Kez uefa kupası kaldıran hoca Arap sermayesi ile desteklendiğinden beri Fransız liginde ambargosu olan PSG ile üstüne Julian draxler, Grzegorz Krychowiak, Gonçalo Guedes Thomas Meunier gibi pahalı transferler ile takımı desteklenen takım ile sezon sonu zirveyi Monaco'ya kaptırdı.
Ya bu yıl :
PSG : BAŞARI YOK
LUCESCU:
Shaktar Donetsk:
Ukrayna Premier Ligi: 2004-05, 2005-06, 2007-08, 2009-10, 2010-11, 2011-12, 2012-13, 2013-14
Ukrayna Kupası: 2003-04, 2007-08, 2010-11, 2011-12, 2012-13, 2015-16
Ukrayna Süper Kupası: 2005, 2008, 2010, 2012, 2013, 2014, 2015
UEFA Kupası: 2008-09
UEFA Süper Kupası İkinci : 2009
UEFA Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final: 2010-11
Zenit'te şampiyonluğu Spartak Moskova'ya kaptırdı.
Üçüncü olarak bitiren Zenit şampiyonlar ligi vizesi alamadı.
Hoca ile antlaşmasını feshedildi.
Ya bu yıl :
Zenit : BAŞARI YOK
Luis Enrique:
Barca:
Başarısız olarak nitelendiriliyor ligde ve şampiyonlar liginde elde edilen sonuçlar Barcelona gibi bir takım için yetersiz geliyor.
Özet ile değişiyoruz.
Yeni kuşak “Z” jenerasyonu bunu da beğenmeyecek,
Hap gibi futbolu isteyecek.
İddam şu;
Yakında bu sürelerde değişecek.
Daha kısa ama topun oyunda kalışına yönelen anlayış.
Gör bak.
Demedi deme…