Arama

Popüler aramalar

‘’Futbolsuz futbol oyunsuz oyun!‘’

Maç öncesi hakemin kim olacağını merak ettiği kadar oynanacak oyunu merak etmeyenler için ‘tanıdık bir maç’ oldu! Ülke vasatını aşamayan, stadyuma gelmiş binlerce, televizyon karşısındaki milyonlarca insanı tatmin etmeyen bir karşılaşma...

İlk devreyi önde kapayan Galatasaray aslında 7. dakikada golü bulabilirdi. Angelino penaltı noktasında bomboş bekleyen arkadaşı yerine şutu tercih etti, olmadı. Doğru örnek, Beşiktaş golündeydi. Angelino da kaleci Ersin’in uzun pasında topu aut çizgisine taşıyıp penaltı noktasındaki Chamberlain’i bulan Rosier’in yaptığını yapabilir ve maçı erkenden takımının eline aldırabilirdi. Yine de Galatasaray’da Icardi vardı ve esasen takımından katkı almasına ihtiyacı olmadığı kısa sürede anlaşıldı! Beşiktaş’ın iki stoperinden özellikle Amartey, o gol atsın diye bayağı gayretli göründü! İlk büyük ikramını 23’te yaptı, Mert çıkardı. Ancak olacaklar belli gibiydi. Ardından önce Colley kalecisi Mert’in ters ayağına geri pas attı. Baskı altındaki Mert düzeltip, uzaklaştırırken topu Galatasaraylılar’a gönderdi. Derken Beşiktaş stoper ikilisinin yüksek katkısı devreye girmekte gecikmedi ve Icardi de golü buldu. Gerçi Galatasaray da maç topu çevirme dışında futbol adına pek bir şey yapmadı ama rakibi hiçbir şey yapmayınca ev sahibi en azından baskılı göründü!

İkinci devre bu kez 10 kişilik Beşiktaş rakibinin oyunsuz oyunundan faydalanır gibi oldu ama tek pozisyonda. Bir uzun top ve gol! Derken bu ‘oyunsuz oyun’da Icardi’den yine bir penaltı golü ve maç bitti. Milyarlarca borca rağmen onca harcama, bunca sükseli isimli futbolcu, koca koca övgüler ve şu futbol; ‘İyi uykular Türkiye’!

22 Ekim 2023, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Galip gelirken öğrenmek!‘’

Maçı anlatan arkadaşımız Özkan Öztürk ilk ciddi atakların ardından mealen şunları söyledi: “Montella, Hırvatistan maçındaki oyunuyla hem takıma hem ülkeye özgüven aşıladı!” Ben ve birçok tanıdığım bu ülkede yaşıyoruz ama varsayıldığı gibi bir ‘Özgüven sorunu’muz olmadı, şükür. Lakin ilk devre bittiğinde sanki bir özgüven problemi baş göstermişti ülkede! Oysa gerilecek hiçbir şey yoktu. İşler yolundaydı ve milli takım gayet derli toplu, hayli bilinçli görünüyordu. Gayret de yerindeydi ancak tanıdık eksiklikler ayağa dolanıyordu zaman zaman. Örneğin Yunus Akgün, ‘Kaos ortamı’nda sonradan iptal edilen golü attı da daha kolayını yapamadı! Gerçi ilk devre ‘Orta yapma’ konusunda ayar biraz kaçmışsa da (7/20), her şeyiyle topun da oyunun da hakimi bizimkilerdeydi. Olacaktı ama sadece gecikiyordu. Nihayet öndeki durağanlar arasında en hareketli olan Yunus Akgün net bir vuruşla konuyu nihayete erdirdi. Sonra ne oldu bilinmez! Belki de ‘Özgüven sorunu’! Kendi alanına büzüştü bizimkiler. Oysa tersine, Letonya maç başından bu yana golün ardından ilk kez öne geliyordu ve hücum alanları daha da belirginleşiyordu.

Oyun neden koptu!

Sanırım savunma kaygısı ağır bastı ve 60’ların ortasından sonra tedirgin bir geri çekilme kendini göstermeye başladı. 82’ye varıldığında Özkan Öztürk, ‘Ama rahat değiliz’ demişti ki, Samet’in pası geldi ve Cenk kafayı vurup konuyu kapattı! Şimdi düşünülmesi gereken, 65 ile 82 arasında neler olduğu? Sahi, her şey yolundayken o aralıkta oyun neden koptu ve o kopuşta bir gol yenilmiş olsa, ki ihtimal dahiliydi, sorun o ‘Ruh haliyle’ giderilir miydi? Bilinmez elbette. Hırvatistan maçı bittiğinde konu kapanmıştı ama bu maç 2024 Avrupa Şampiyonası’nda halletmemiz gereken sorunları göstermesi açısından çok öğretici oldu kanımca. Mağlubiyetler kesin öğretir ama bazı galibiyetlerde öğrenecekleriniz sizi geleceğe taşır.

16 Ekim 2023, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’EURO 2024 yolu nihayete erdi ‘’

‘Yap boz’ oynamaktan sıkılmayan ülke futbolu onlarca kez denediğini Milli Takım ile de bir kez daha deniyor. ‘Ya tutarsa’ diyerek apar topar teknik adam değişikliğine gidilen Milli Takım, Vincenzo Montella ile çıktığı ilk karşılaşmada deplasman takımı oyunun mantığına uygun davrandı. Güvenliğin ön planda olduğu maçta sonuç alma işi ‘fırsat verimliliği’ne bağlı tutulmuştu. 70. dakikaya ulaşıldığında topla yarı yarıya daha az oynayan Milliler, gol girişimi açısından ise daha iyi durumdaydı. Üç ciddi pozisyondan birinde Barış Alper Yılmaz ile bir gol bulunmuştu. Özellikle İsmail Yüksek orta sahada Hırvatistan’ın oyun kurulumunu bozarken, Hakan Çalhanoğlu kenar oyunculardan bir parça daha yardım alabilse durum bambaşka olabilirdi. Maç sonu yaklaşırken Hırvatlar’ın işi, yapılacak önemli bir hataya kalmış görünüyordu ancak Ay-Yıldızlılar hiçbir hattında bu hatayı yapmadı

Montella’dan güzel giriş

Zaman zaman gelişen tehlikeli sayılabilecek ataklarda da Uğurcan Çakır duruma el koyuyordu. Ta ki, 90. dakikaya kadar. Orada da VAR devreye girdi ve hakem penaltı kararından döndü. Zaten bu gruptan çıkma konusunda epeyce yol almıştık. Kuntz adı etrafında koparılan fırtına her ne kadar tedirginlik yaratsa da Avrupa Şampiyonası için yol artık iyiden iyiye kısaldı hatta ‘nihayete erdi’ bile denilebilir. Sonuçta şimdiye dek deplasmanda yenemediğimiz Hırvatistan’ı yenerek Montella ile yeni bir giriş yapmış olmamız da başlı başına özel bir durum. Böylece 2032 ev sahipliğine kadar yapılacak dört önemli turnuvadan ilkinin kapısından girilmiş oldu...

13 Ekim 2023, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Ama hep birlikte ne sıkıldık be!‘’

Fenerbahçe, takım oyununa özel oyuncularıyla katkı vererek, Galatasaray ise özel oyuncularının aldığı takım katkısıyla yola devam ederken Beşiktaş sadece ‘’özel oyuncularının ayağına bakarak’’ oynar nitelikte... Dün de tipik bir ‘’Beşiktaş ilk yarı maçı’’ izledik! Top Beşiktaş’ın ayağında ancak hız her zamanki gibi düşük kalınca rakip İstanbulspor savunmada hareketsiz kalarak alanını güvenle korudu. Durum böyle olunca Beşiktaş’ta iş beceriye kalıyor ve o da var; Vincent Aboubakar. Lakin bir türlü tempoyu yükseltemeyen Beşiktaş’ın sorunu nerede? Bence antrenmanda. Şut ve orta yapmak dışında diğer konulara pek çalışmış gibi görünmüyorlar. Şenol Güneş’in kenarda olmadığı maçta da durum aynen sürdü. Şimdi soru şu; bu antrenmanları kim yönetmiş acaba? ‘’Teknik direktör’’ demeyin sakın! Düşünün, dün bir bugün iki Burak Yılmaz kenarda takım yönetiyor. Böylesi bir yönetim anlayışı bir tek bana mı tuhaf geliyor?

Fayda gelmiyor...

Maçın ikinci devresi de ilkinden farklı değildi. İstanbulspor pek iştahlı olmasa da zaman zaman öne gelmeye gayret ettiyse de Beşiktaş’ın temposuz pas hali sürdü gitti. Nihayet finalde bir penaltı oldu da zahmete katlanıp İnönü’de ya da televizyonda maçı izleyenler en azından bir gol daha görmüş oldu. Beşiktaş’tan belki daha ilgi çekici olan ligin dibindekilerden İstanbulspor ile benzeri oynama halindeki takımların durumu. Bu takımların oyuncuları şu ‘’kıpırdamadan oynanan, rakibin hatasından fırsat bekleyen futbol’’ için acaba ne tür antrenmanlar yapıyorlar? Dahası, teknik adamlara uymak zorunda kalan futbolcuların ‘’mutsuzluk katsayısı’’nı ölçmek mümkün mü? Oynamak mutluluktur, oynatmamak ise sadece görev. Mutsuz bırakılan oyunculardan ne yazık ki, takıma da ülke oyununa da pek fayda gelmiyor!..

09 Ekim 2023, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Bireysel beceriyle buraya kadar‘’

Özlem Tekin’in yorumladığı ‘Aşk her şeyi affeder mi?’ parçasına verilecek yanıt insandan insana değişir kuşkusuz. Ne var ki, ‘gol’ün futbolda bütün olumsuzlukları affettirdiği muhakkak! İlk devre gol dışında neredeyse hiçbir şey yapamamış Beşiktaş’ın takım değeri 130 milyon Euro görünüyor. Ghezzal asistinde Aboubakar’dan ‘uçan kafa golü’ yiyen Lugano’nun takım değeri ise 24 milyon Euro... İkinci devre de Aboubakar şahane bir sol ayak içi plasesi ile golü ikiledi. Derken... Önce, Valentin Rosier atıldı ardından ‘beğenilmeyenlerden’ Ersin Destanoğlu kritik düzeyde olmasa da birkaç kurtarış yaptı. Sanki olacaktı bir şeyler!.. Lugano, Türkiye’de de pek sevilen şutlardan denemeyi sürdürdü. Önce şutla bir gol, sonra stoper hattındaki dağılmadan diğer gol, yetmedi bir gol daha... Kazanması beklenen maçı oynayamadığı için kaybetti Beşiktaş. Temel sorun ise epeydir ortadaydı; ‘oynayamamak’!

Motivasyon ve inanç

Açıkça görülüyor ki, bu ne doğrudan federasyon ne de yönetim kurulu sorunuydu. Beşiktaş’ın temel sorunu antrenman ve organizasyondu. Hiçbir şey oynamadan 2–0 öne geçen takım için söylenecek şey ancak ‘bireysel beceri’ farkı olabilir. Takım ve oynama düzeyinde süratle sıradanlaşan bir Beşiktaş varsa bu doğrudan teknik ekibe adreslenmeli kanımca. Anlaşılması zor uzun uzadıya konuşmalar, motivasyon ve inanç merkezli beklentiler, yapılabileceklerden değil de beklentilerden söz etmelerin varacağı yer bundan daha ötesi olamazdı. Eğer yönetim daha iyi oyuncular alarak bu işi halledecekse süreçte teknik ekip bilgisinin farkı nerede ortaya çıkacaktı? Son olarak... TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi sanırım zehirlenmiş futbol ikliminin geldiği noktaya bizzat şahit olmuştur. Başta, açılan transfer limitleri olmak üzere bu lümpen, savurgan ve anti futbol kültüre gösterdikleri onca iltimasın varacağı yeri görmek o denli zor değildi! Ben olsam bundan sonra tüm önemli maçlara çekinmeden giderim. Çünkü, çözüm sahada!

06 Ekim 2023, Cuma 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Plan, sükunet ve uygulama...‘’

Maç ilerleyip devre sonuna yaklaşırken düşünmeden edemedim; ‘’Galatasaray bu Manchester’e Türkiye’deki herhangi bir takıma karşı oynadığını oynasa şu ilk devre neler olabilirdi?’’ İlk devre bittiğinde eminim çok insan ‘’Bu muymuş MANU’’ demiş olmalı. Ancak Şampiyonlar Ligi bu tür hevesler fazla riskli bir turnuva. Böylesi maçlarda ‘’fırsat bulmak’’ ve onu kullanmak önemlidir. Davinson Sanchez’in uzun vurduğu topta onlarca ihtimal yan yana geldi ve Zaha golü buldu. Önemliydi, çünkü oyunun kopmasını engelledi bu gol! Ardından Galatasaray ikinci yarı yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Derken 55’lere doğru ManU yeniden toparlandı. Derken… Önce Sanchez kaydı ardından ilk golde de pozisyonunu kaybeden Abdülkerim yetişemedi

Bize özgü değilmiş!

Neyse ki, Sofyan Amrabat bek değildi ve Galatasaray taç atışıyla başlayan atağı Kerem ile sonlandırdı. Demek ki, taçtan gol yemek bizim ülkeye özgü değilmiş! Casemiro’nun atıldığı pozisyondaki penaltının Mauro Icardi tarafından dışarı atılmasının yarattığı şaşkınlık uzun sürmedi. Sanchez dağılmış ManU stoper hattına topu bir kez daha gönderdi ve Icardi’yi sosyal medyada TT olmaktan kurtardı. Manchester darmadağın olurken Okan Buruk’un takımı oyunu istediği gibi kontrol edip Şampiyonlar Ligi’nde ilk iki için muazzam avantaj yakaladı. Oraları pek bilmem ama Erik Ten Haag’ın ManU kariyerinin bundan sonrasında hayli sıkıntılı geçeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek…

04 Ekim 2023, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Sadece sonuç için maç izlenir mi?‘’

Antik Çağ’dan Herakleitos’a refere edilen bir özdeyiş vardır; ‘’Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz’’! Heraklit bize layık görülen futbolu görse, ‘’Bunlar vasatlık ırmağından çıkmıyor ki’’ derdi eminim! Dün akşam ilk devre boyunca birbirini tartmaktan hareket edemeyen iri kıyım iki gövdeydi takımlar. Topla daha çok oynayan Beşiktaş, haftalardır yegane planı olan orta yapmaktan bitap düştü. 19 orta 3 dokunuş! Futbolun cilvesi bu ya, devre bitimi gelen gol de bir ortadandı. Ne var ki, golü Beşiktaşlılar değil Konyalı Uğurcan Yazğılı attı. Topa dokunmasa onun da olacağı yoktu ya!.. Oysa Beşiktaş sahada ‘’statü avantajı’’yla 9 yabancıyla oynuyordu. Yani, ‘’bizim çocuklar’’ın oynayamayacağını düşünen muazzam anlatıya karşı Beşiktaş yine de oynayamıyordu. Üstelik kenarda ‘’şampiyon ünvanlı’’ teknik ekibe rağmen!

Sıradan oyun...

Maçları televizyonda anlatan arkadaşların masumane coşkularına rağmen çoğu maçta olduğu gibi ikinci yarıda da sıradan oyun sürüp gidiyordu ki, bir şeyler oldu. Önce 56’da Konyalı oyuncular penaltı diye topluca hakeme direttiler. Ardından Beşiktaş topu öne taşırken ilkin Aboubakar’ı çeken ardından da topa vuran Oğulcan Ülgün oyundan atıldı. Yani bir itiraz bir musibet getirdi! Derken Vincent Aboubakar çaprazda küçük bir dantela gösterisi yapıp golünü atarak maçı nihayete erdirdi. O arada Konyalı savunmacı neden yere attı kendini, anlaşılamadı! Şöyle bir model ülke futboluna hakim oldu; biri topla oynayacak diğeri onu mümkünse bozacak ve yine mümkünse bulduğu birkaç pozisyonda gol arayacak! Tüm bunlar için antrenman yapmaya değer mi? Örneğin, gündüz Rize akşam Konya! Bu modelle ne takım ne de oyuncu gelişiyor. Bu nedenle ‘’Üç İstanbullu’’ hariç diğer maçlara kimsecikler bakmıyor! Yani izlenmeme sorunu tek başına ‘’korsan yayın’’ olamaz, değil mi?..

02 Ekim 2023, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Ortalar, şutlar, bir de Bahadır!‘’

İlk yarıda topu rakibinden iki kattan fazla kullanan Galatasaray’ın ciddi enerji harcamış olması normal. Galatasaray her şeyi denerken -ki çoğu gereksiz ve fazladan- fırsat kollayan savunmacı Ankaragücü, yaklaşık enerji sarfiyatıyla iki üç kez rakip kaleyi o da ancak uzaktan görebildi! Bahadır Güngördü’nün bazılarını kurtardığı 18 şut denemesi de enerjinin fazladan harcandığı bölümlerdi. Yine de Galatasaray bir bütün olarak öndeydi ve Ankaragücü’nün kontralarına izin vermeyen tutarlı bir takım duruşundaydı. Sanırım ilk devreden kalan güvenden olsa gerek oyuna gireli üç dakika olan Efkan Bekiroğlu’nu ‘’unuttular’’ ve onun pasında Ronaldo Cephas 48’de golü buldu. Ama ‘’aktif enerjik’’ Galatasaray’ın Wilfred Zaha ile yanıtı gecikmedi. Galatasaray temposunu düşürmeksizin hücumlarını sürdürürken Ankaragücü takımının enerjisi de oyuna olan odaklanması da yavaş çözülüyordu ki, ikinci golü yediler.

Kurban ettiler...

Bu kadar marifetli oyuncunun olduğu maçta daha fazlası yapılabilir miydi? Elbette... Örneğin Ankaragücü... Rakibinin fazlasını yapmasına izin vermedi ama bunu kendisi de oynamama pahasına yaptı. Oysa ellerinde Morutan, Bajic, Rodrigues gibi ‘’gedikli oyuncular’’ da vardı! Peki Galatasaray? Onlar da daha rahat ve gösterişli kazanabilecekleri maçı, 36 şut ve 38 orta denemesine kurban ettiler desem yeridir. Öyle ki Ankaragücü kalecisi Bahadır’ı ilk kez izleyen Avrupalı bir ‘’futbolcu ajanı’’ gerçek cevher keşfettiğini sanabilirdi.

01 Ekim 2023, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI