Arama

Popüler aramalar

‘’Beş dakika‘’

Galatasaray’ın Avrupa Kupası maçlarından sonra lige dönüşünde hep puan kayıpları olunca, Ankaragücü ister istemez böylesi bir istatiksel beklentinin içine girdi. Üstelik, son 5 maçından 9 puan çıkartıp, biraz olsun düzlüğe çıkmayı başarmanın güvenini de sahaya yansıtmak istedi.
Maçın ilk yarısında oynanan futbol bu beklentileri doğrular düzeydeydi.. Sabri’nin olmaması Galatasaray’ın sağ kanadında fazlasıyla hissedilirken, Herta Berlin maçının yüksek temposu, özellikle Arda, Kewell ve Lincoln’ün üzerinde fazlaca belli oluyordu. Böylece, Ayhan orta sahayı tutmak için daha fazla çaba göstermek zorunda kaldı. Ankaragücü ilk yarıda kontrol edebildiği oyunda, ikinci yarının ortalarında yediği golle çözüldü. Bir anda her şeyini kaybetti, seri gollerin devamını engelleyemeyecek hale geldi.
Goller iki dakika arayla oldu. Önce Baros, sonra Kewell ve yine Baros. Maç sanki o ana kadar iki taraf için de bıçak sırtındaydı. Ankaragücü de alabilirdi, Galatasaray’da.. Üstelik, Ankaragücü’nün Gökhan ile ilk yarıda direkten dönen önemli bir şutu da vardı.
Maç 5 dakikada bitti. Ankaragücü seyircisi yönetim aleyhine hiç durmadan tezahürat yapıyordu. Gollerden sonra oyunculardan da desteklerini çektiler.
Ankaragücü’nün yapacakları sınırlıydı. Galatasaray üç gollük ikinci bir sınır koyunca, Ankaragücü için bu maçta yapılacak hiçbir şey kalmadı.

08 Aralık 2008, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Denge‘’

Galatasaray sakatlıklar ve dinlendirilmesi gereken oyuncular nedeniyle ideal kadrosundan 5 kişilik bir fedakârlık yaparken, Ankaraspor ise son maç kadrosundan 3 oyuncuyu kenarda bekleterek oyuna başladı. Kupa maçları eğer eleme sistemine göre oynansaydı, her iki takım da bu dizilişlerle sahaya çıkma cesaretini bulamazdı.
Galatasaray golü erken bulmanın avantajını maçın tamamına yaymak istedi, ama attığı golün aynısı ilk yarı biterken kalesine gördü. Birbirine benzer goller, korner atışında ön direkte topa iyi yükselen santraforlardan geldi. Ancak Ümit’in golü vuruş tekniği açısından biraz daha zordu.
Aykut Kocaman, 10. dakikada sakatlanan Hürriyet’i Neca ile değiştirmek dışında ilk yarıda futbolcularının yaptıklarına karışmadı, maç başında söyledikleri ile yetindi. Ama ikinci yarıda fazlaca müdahale etti. Takımının tempolu oynamasını ve rakip sahada baskı oluşturmasını istedi. Ankaraspor gerçekten de oynadığı maçların ikinci yarılarında çok gol pozisyonuna giriyor. Bu hamleyi Galatasaray karşısında da yaptı. Yetenekleri Arda’ya çok benzeyen Özer, her iki kanadı da çok iyi kullandı. Theo Weeks ise orta alanda her yere yetişti.
Galatasaray, eşitlenen skoru 2. yarıda korumaya çalıştı. Ofsayt taktiği uygulayarak topu kalesinden uzak tutmak istedi. Erken yorulan Kewell’ı ısrarla oyunda tutmak Skibbe’nin yanlışıydı. Maçın bir başka yanlışını ise hakemler son haftalarda fazlaca yapıyor. Yardımcılar faul veya taçlarda yön gösteriyor. Ama atışı diğer takımın uyanık oyuncusu kullanıyor. Oyunu hangi tarafın başlattığını kaçıran hakemler de hataya çanak tutuyor. Dünkü maçta böyle bir faulü, Ankaraspor yerine Galatasaraylı oyuncular kullandı ve yaşanan karmaşada gole ramak kaldı.

31 Ekim 2008, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güvenoyu‘’

Beşiktaş ilk 13 dakikada bulduğu üç golle, Ertuğrul Sağlam’dan Mustafa Denizli’ye sancısız ve dikey bir geçiş yaptı. Denizli yönetimindeki ilk maçta oyuncular, özellikle ilk yarıdaki olumlu futbolla ve ardı sıra gelen gollerle seyircinin tam desteğini de yanlarına aldılar.
Beşiktaş maça 3-5-2 dizilişi ile başladı. İlk üç atağı golle sonuçlanınca, rakibin tüm şifreleri çok erken çözülmüş oldu. İkili forvetin arkasında Tello oynadı ve yaptığı asistlerle de gerçek yerinin sol kanat değil, burası olduğunu göstermeye çalıştı. Böylece Delgado’ya da daha kreatif işler yapma fırsatı doğdu. İlk yarıda Beşiktaş’ı, gereksiz yere gördüğü üç sarı kartın dışında, tedirgin eden başka bir unsur olmadı. Siyah-Beyazlılar kanatları iyi kullandı ve enine yayılınca, Gençlerbirliği savunma oyuncuları arasında büyük boşluklar oluştu. Gollerde bu boşlukların yanı sıra, rakip oyunculardan Koray ve Hakan Aslantaş’ın da ciddi katkıları vardı.
İlk yarının son 8 dakikası ile ikinci yarının hemen başında, Gençlerbirliği baskısının geldiği dönemi, Beşiktaş en az hasarla atlattı ve 37’de Kahe’nin ceza alanı içerisinde düşürülmesini hakem cezasız bıraktı. Zaten bir sarı kartı bulunan İbrahim Üzülmez’in ikici 45’de yaptığı penaltıda ise kırmızı kart riski fazlaydı. Son dakikalarda Ali Tandoğan’ın rakibinin beline sarılması abartılı, Engin’in rakibini iterek verdiği karşılık ise abartının çok daha fazlasıydı ki; Engin bunun sonunda kırmızı kart gördü.
Beşiktaş, zor geçmeye aday bir maçı kolay kazandı. Üstelik ilk kez çıktığı suni çim üzerinde oynamanın dezavantajını da yaşamadı. Siyah-Beyazlılar için bu bir geçiş maçıydı ve olumsuz sonuçlar doğurabilirdi fakat sonuçta güvenoyu vardı.

20 Ekim 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fiyasko‘’

Fenerbahçeli futbolcuların durarak değil, koltukları da sahaya atıp oturarak oynadığını söylersek ne yaptığını daha iyi anlatmış oluruz.
Takıma bir Maldonado daha eklenmiş. Josico futbol olarak Maldonado’nun ikizi. Yan yana oynayıp, aynı işi yapmaya çalışıyorlar. Savunmanın ortasında oynatmak zorunda kaldığı Can Arat-Yasin ikilisine güven duymayan Aragones, Maldonado ile ikizini de savunmanın önünde çakılı oynattı. Gökhan Gönül form olarak her geçen hafta biraz daha geriye gidiyor.. Uğur Boral da öyle. Takımın koltuk değneği olabilecek bir tek Alex vardı.. Kazım, Roberto Carlos ve Güiza da biraz arkadan itekledi. Fenerbahçe sadece bu kadar oynadı ve bu oyunla bile maçın başında, ürkek rakibi karşısında golü buldu. Aragones’in oyuncularına ileri çıkmalarını söylediği ilk yarının son bölümünde Fenerbahçe 8 kişi ile savunma oynuyordu. Ve Can Arat’ın bilinçsizce ileri vurmak istediği topun kendi kalesine yönelmesinden, 8 savunma oyuncusu arasındaki tek Hacettepe forveti beraberlik golünü buldu.
59’da Aragones oyuna müdahale edip, oturarak oynayan oyuncularını hareketlendirmek istedi. Oyundan alınmayı çoktan hak eden Gökhan ile kötünün iyisi Kazım’ı çıkartarak Önder ve Burak’ı devreye soktu. Ama geliyorum diyen gole engel olması artık çok zordu. Değişikliklerden bir dakika sonrasında ilk golde de hatası olan Can’ın ters bir vuruşla kendi kalesine attığı gol geldi.
Hacettepe gücünü bilerek dengeli oynadı. Futbolun gereklerini yerine getirmeye çalıştı. Son dakikada da bir penaltı atışını kullanamadı. Biraz daha dikkatli olabilseler daha farklı bir galibiyete bile gidebilirlerdi. Fenerbahçe geniş bir kadro ile ligde mücadele ediyor ama aslardan bazıları formsuz, yedekleri ise yetersiz olunca, 6 eksikle oynamak takımın kimyasını da fiziğini de bitiriyor.

14 Eylül 2008, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tesadüfler ve yanlışlar‘’

Kayserispor karşısında yeni transfer Baros ve eski yıldız diyebileceğimiz Lincoln’ü yedekte bırakan Skibbe, kalede ise yeni isim De Sanctis’e yer verdi.
Ama yaptıkları sadece bunlar değildi. Takımın iç kurgusuyla da oynadı. Mehmet Topal’ı da yedek bırakarak, bu bölgede Mehmet’in tek başına yaptığı işi, Barış ve Ayhan’a verdi. Yani, işini başarıyla yapan bir kişinin görevini iki kişiye paylaştırdı.
Yanlışını uzun süre devam ettirebilirdi. Ama Barış oyundan çıkmak zorunda kalınca, yerine Mehmet Topal’ı alarak bu hatasından tesadüfen döndü. Skibbe, bir diğer hatasını ise 55 dakika boyunca sürdürdü. Forvetin arkasında Kewell’ın yerine Arda’nın olması Galatasaray’ı daha organize ve gole dönük oynatacaktı. Zaten son dönemdeki Galatasaray baskısında bu değişikliğin etkisi büyük oldu.
32’de Kayserispor’lu Olembe’nin arka direk dibinden yaptığı vuruşta, ilk kez forma giyen kaleci De Sanctis ciddi bir sınav verdi ve maçı da başarıyla tamamlayarak kaleyi teslim aldı. Bu pozisyonda dönen topa Olembe’nin ikinci vuruşunu çizgiden çıkartan Mehmet Topal ise iyi ki oyuna girmişim dedirtti.
Her iki takımın da oyun kurgusuna bakılınca yanlışlar çoktu ve gol tesadüflere kalmıştı. Böyle bir tesadüf için bile biraz cesaret gerekirdi. Ama futbolcular ürkek, teknik adamlar da yanlışlar içinde olunca tesadüfün bile yanına yaklaşılmadı.

01 Eylül 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yan kulvar‘’

Ligin en zor haftasına, Beşiktaş daha önce kaybettiği puanlar nedeniyle ancak yan kulvardan katılabildi. Siyah-Beyazlılar, her şeye rağmen zorluk derecesi yüksek bir maç oynadılar kazanmasını bildiler.
Ankaragücü, daha çok gol pozisyonuna girmesine rağmen, Beşiktaş tartışmalı bir penaltı golü ile ilk yarının uzatma bölümünde öne geçti, sonucu Tello’nun frikiği belirledi.
Her iki takım da tek santraforlu diziliş ile oyuna başladılar. Beşiktaş, forvetini orta sahadan daha az sayıda oyuncu ile beslerken, Ankaragücü’nün çok adamlı hücum düşüncesi işe yaramadı. Takımlar, ıslak zeminin avantajını uzaktan şutlarda kullanamadı.
İki takım arasındaki ezeli gerginlik, tribünlerin söz düellosuna fazlaca yansıdı. Penaltı pozisyonunda bu gerginliğe ayak uydurarak, tribünlerden eksik kalmadılar.
Beşiktaş Tello ile kazandığı golden sonra, daha disiplinliydi. Gol gerçekten enteresandı. Direğe çarpan top, kaleci Serkan’ın ayağından sekerek filelere gitti. Ankaragücü’nün bal yapmayan arı görüntüsünü kanıksayan Siyah-Beyazlılar, skor farkını sağlamanın rahatlığı ile son bölümde daha ataktı. Ankaragücü’nün Jaba’yı da oyuna alarak, çift golcüyle oynamasının, orta sahada bıraktığı boşlukları iyi değerlendirdiler.
Ali Tandoğan’ın orta sahaya katkısı, Delgado’ya geniş alan sağladı ve Beşiktaş bu alanı kullanma becerisi ile Ankaragücü’ne gol fırsatı bırakmadı. UEFA kupası için Sivasspor’un da yenilmesi ile son haftayı beklemeye ve averaj hesapları yapmaya başladı.

05 Mayıs 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yine son dakika‘’

İlk yarıdaki karşılıklı iki gol de savunmaların sahip oldukları topları yanlış kullanmalarından geldi. Takımlar, savunma zaaflarının en yüksek olduğu böyle anlarda rakibe kaptırdıkları topu filelerinden almak gibi sıkıcı bir durum yaşamak zorunda kalıyorlar.
Fenerbahçe maçı düşük tempoyla ama oyuncu ağırlığı ile kazanmak istedi. Sahayı enine kullanmaya çalıştı. Kanat oyuncularını çizgilere yakın oynatıp, Ankaraspor defansını yelpaze gibi açarak, savunma oyuncularını birbirinden uzaklaştırıp aralarında boş alanlar yaratmayı düşündü. Kazım ve Deivid sık sık kanat değiştirip, savunmacıların hata yapmasını bekledi.
Ankaraspor ise savunmasından uzun toplarla çıktı. Özellikle Tita’nın bulunduğu sağ kanadı daha fazla kullandı. Fenerbahçe ceza alanı önünde ise verkaçlarla pozisyon üretmeyi planladı. İki savunma hatası, soyunma odasına takımları 1-1 ile gönderdi.
Fenerbahçe beklenenin aksine ikinci yarıda da temposunu yükseltmedi. Maldonado’nun uzun top atmama ısrarı, Alex’in düşük tempo ile oynaması Fenerbahçe’nin çabuk çıkmasını engelleyen en önemli unsur oldu. Buna rağmen mükemmel bir korner kombinasyonu ve Vederason’un sert şutu ile Fenerbahçe bir kez daha öne geçti. Şampiyonluk yolunda çok önemli bir viraj olmasına rağmen, Fenerbahçe’nin bildiğimiz futbolundan çok uzak oynaması, Ankaraspor’u çoğu zaman cesaretlendirdi. Adem’in direkten dönen, Neca’nın direği sıyıran vuruşları Fenerbahçeliler’in yüreklerini ağzına getirdi. Oysa, Fenerbahçe’nin Ankaraspor karşısında bu kadrosu ile bu kadar boş alanı rakibine bırakmaması gerekirdi.
Sarı-Lacivertlilerin tek mazereti Şampiyonlar Ligi yorgunluğu veya elenmenin moralsizliği olabilir. Ama, ligin sonu yaklaşmışken ve üstelik de bir adım öndeyken Fenerbahçe’nin direncinin bu kadar düşmesini ve Kezman’ın son dakikalarda kazanılan penaltıyı avuta atmasını anlamak da, anlatmak da mümkün değil. Üstelik 90+5’de yenen golle puan da kaybediliyorsa Kezman’a söylenecek çok söz olmalı.

14 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’En zor gece‘’

Şampiyonluk adaylarından Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarını kazanıp, evlerinde rahat koltuklarına uzanmış Galatasaray maçının sonucunu beklerken, Sarı-Kırmızılar bu sezonun en zorlu gecesine hazırlanıyordu.
Gece zorluydu, çünkü zemin ikinci dünya savaşından yeni çıkmış gibiydi. Gece zorluydu. Çünkü, Gençlerbirliği can derdindeydi. Gece zorluydu, Galatasaray’ın teknik direktörü yoktu. Tüm bunların yanında delicesine yağan yağmur da futbolcuları fazlasıyla etkiliyor ve maçtan kopartıyordu.
Maç öncesinde Galatasaray seyircisi beyaz mendil sallayıp Federasyonu istifaya davet etti. Belli ki akılları bir gün önceki Fenerbahçe kaçında kalmıştı. Devit’in penaltısını ve hakemin maçı gole kadar uzatmasına tepkilerini böyle ortaya koydular. Bunun doğal sonucu olarak, hakemin bu maçtaki her kararına tepki gösterdiler. Yani tribünlerden hakemle oynadılar.
Galatasaray, bu sezonun en zor ve en kritik maçını bu olumsuz şartlar altında oynamak zorunda kaldı. Her iki takımın da galibiyete ihtiyacı vardı. Ama şartlar, ortaya iyi futbolun çıkmasını engelleyecek kadar kötü olunca takımlardan iyi futbol beklemek de insafsızlık olurdu.
Gençlerbirliği özellikle ikinci yarıda baskısını arttırdı. Son 15 dakika içinde üst üste gol pozisyonlarına girdi. Golü de, golle yakın oynadığı dakikalarda yedi. Galatasaray’ın maç içerisinde yakaladığı en önemli pozisyon, ikinci yarıda Okan’ın direkten dönen kafa şutuydu.
Galatasaray’ın puan kaybetmesi halinde Fenerbahçe büyük avantaj elde edecekti. Sarı kırmızılılar, yenilmenin ucuna kadar geldiler ama, son dakika golüyle bu zorlu geceyi kayıpsız geçmesini bildiler. Bu sonuçta da en büyük destekçileri, tribündeki susmayan seyircileri oldu.
Futbol adına bir şeyler söyleyebilmenin zor olduğu maçın sonucu, üç takımın şampiyonluk mücadelesine devam edeceğini gösterirken, Gençlerbirliği adına ise alarm zilleri her zamankinden daha hızlı çalmaya başladı.

07 Nisan 2008, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI