‘’Paslı Vida!‘’
Maç öncesinde iki teknik direktör de rakiplerini çok iyi analiz etmişler. Tabii Heynckes, Şenol Güneş’e göre çok daha şanslıydı. Boateng değil Vida hatayı yaptı. Beşiktaş geriden top çıkarırken Hırvat stoper olabilecek en yanlış yerde dururken hatalıydı. Hatasını telafi etmek için ayakta kalması gerekirken daha da büyük bir hata yaparak son adamken arkadan yatarak girmeye kalktı. Maalesef kırmızı kart doğru karardı.
Başta Pepe ve Adriano olmak üzere Vida’nın 10 kişi bıraktığı arkadaşları bir süre harika mücadele ettiler, direndiler, pozisyon bile buldular. Ancak rakiplerinin daha ilk yarıda James Rodriguez’i Robben’le değiştirme lüksü vardı. O lüksten ve dakikalar ilerledikçe o kadar erken bir dakikada ne kadar büyük hata yaptığı daha netleşen Vida’nın takımını eksik bırakmasından faydalandılar.
Gecenin sorusu
Herkesin kafasında ki soru aynı: Beşiktaş 90 dakika boyunca 11’e 11 oynasaydı skor böyle mi olurdu.
Maçın starı
Bayern Münih’in golcüsü Thomas Müller soydaşı Gerd Müller gibi çok usta bir beleşçi.
Maçın olayı
Maçın olayı herkesin malumu: Domagoj Vida’nın büyük hatası sonucu Beşiktaş’ın ilk yarının başında erkenden 10 kişi kalması.
Kısa mesaj
Tosiç’i düzelten geliştiren Güneş, dün geceki paslı Vida’yı da düzeltir. Lakin Vida’nın bu hatası kolay unutulmaz.
‘’Herro değil merro oldu hocam‘’
Rodrigues, ilk geldiğinde driplingleri ne kadar iyiyse son vuruşları o kadar kötüydü. Ancak Fatih Terim geldiğinden beri son vuruşları da driplingleri kadar etkileyici hale geldi. Goldeki plasesi harikaydı: İdeal bir ters ayaklı kanat forvet bitirişiydi. Lakin bu maçta Terim, takımın kalanı ölçeğinde Rodrigues’in üstündeki pozitif etkisinin tam tersini gösterdi.
İlk 45’te orta 3’lünün en iyisi olan Donk, 2. yarıda stoperde de iyi oynadı. Ancak Donk’suz orta sahalı 4-2-4 dizilişinde Galatasaray 2. yarıda dönen topları alamadığı için baskıya rağmen golü bulamadı. 82’de Fatih hoca, “Ya herro ya merro” diyerek büyük hata yaptı: Orta 3’lünün en kötüsü Tolga’nın tek başına kaldığı 4-1-5, Galatasaray kalesinde tehlikelere neden oldu. Demirkol’un
kulakları çınlasın: Kontrollü değilse kaos hep Terim takımlarının aleyhine işliyor. Bir de madem bu “gelgit”li oyun tercihi, o zaman neden Mariano kulübede?
Gecenin sorusu
Galatasaray yine havadan kullanılan bir duran topta golü yedi. Hocalar değişse de hiç değişmeyen bu sorunun çözümü için hiç özel çalışma yapılmıyor mu?
Maçın starı
Donk’un asiste dönüşen anahtar pası ve hemen öncesindeki dripling şovu harikaydı. Donk, 2. yarıda stoperde de Galatasaray’ın en iyisiydi. Donk’tan daha iyisiyse eski takımının hocası Kemal Özdeş ve tribündeki bandosuydu.
Maçın olayı
Bafetimbi Gomis’e çok geçmiş olsun. İnsan onun sağlığı için oyundan çıkmasını istiyor ama o kendisini bizden daha iyi bildiği için oyuna devam etmesi daha da büyük bir saygı uyandırıyor.
KISA MESAJ
Galatasaray’ın bu sezon yaşadığı duran topları savunamama sorunu, hiç geçmeyen aşil tendonu sakatlığından beter!
‘’Giuliano varsa sorun yok!‘’
Fenerbahçe ilk düdükten itibaren önde tam saha prese başladı. Arkada da ofsayt taktiğiyle rakibin oyun alanını maksimum daraltma planını sahaya yansıttı. Ancak Fenerbahçe topu ayağına aldığında pas temposunu yükseltemeyince kendi oynama alanını da ilk yarıda bir süre daralttı. Lakin iki takım arasındaki bireysel kalite farkı ilk yarının skorunu belirledi. Kameni iki karşı karşıya pozisyonda Espanyol-Barcelona derbilerindeki klas kaleciliğinden örnekler sergiledi. Rakip kale önünde de Giuliano top tekniği şovu sergiledi. Derslik hareketler Maçı 1-0’a getiren pozisyonda Giuliano’nun kontrolü, çalımı, çalım sonrası plase hızı hepsi birbirinden klastı. 2. golde de Giuliano’dan asistin asisti dersi izledik. 2. yarıda ilk yarıya göre daha iyi oynayan bir Fenerbahçe vardı. Maçı erkenden kopardığı için derbi öncesindeki maçın son çeyreğini aktif dinlenmeyle geçirdi.
Gecenin sorusu
Fenerbahçe’de Skrtel yokken rakip kim olursa olsun savunma hattı hava toplarında çok zorlanıyor. Skrtel olmadıkça bu böyle mi devam edecek
Maçın starı
Giuliano, bu haftaya kadar Fenerbahçe’yi şampiyonluk yarışında tutan isimdi. Dün gece de şampiyonluk şansını yükselten isim oldu. Top tekniği ve oyun vizyonu lig ortalamasının çok üstünde.
Maçın olayı
Valbuena’nın 90 dakika sahada kalması. Bunun Beşiktaş derbisi ilk 11 tercihini nasıl etkileyeceğini herkes gibi ben de merak ediyorum.
Kısa mesaj
Fenerbahçe savunmada hava topları karşılama hataları hariç derbiye hazır gözüküyor.
‘’İyi, kötü ve çirkin!‘’
Beşiktaş, uzun süredir en iyi Süper Lig deplasman başlangıcını yaptı. Evet, golde Atiba’nın sırtına çarpıp kaleci Serkan’ın kontrpiyede kalması son tahlilde şansın da eseri. Lakin golü bulana kadar Beşiktaş sergilediği hücum sürekliliği ve kalitesiyle öne geçmeyi hak edecek bir oyun sergiledi. Misal Lens’in süper şutunda kalede Serkan değil de vasat bir kaleci olsaydı, Beşiktaş zaten çoktan golü bulmuştu. Beşiktaş 2. yarının başında ilk yarıdaki başarılı seri pas oyununu oynamayıp sadece kontra aradı. Takım duraklayınca yapılan Love-Vida değişikliğini anlamak güç. Beşiktaş hocası olduğundan beri Şenol Güneş’ten ilk kez böyle bir değişiklik geldi. Hemen ardından da Konya’nın golü.
Sonrasında oyuna dâhil olan Negredo yine etkisizdi ama en azından Talisca’yı hücumdaki tek kişilik sürgünden kurtardı.
Gecenin sorusu
Dünyada başka herhangi bir maçta herhangi bir hakem ikili mücadelede Talisca gibi sadece ayağına basılan bir oyuncuya sarı kart göstermiş ya da gösterebilmiş midir?
Maçın starı
Pepe, derbide cezalı duruma düştüğü kartı erkenden görmesine rağmen stoperlik dersi verdi. Çizgiden çıkardığı top başta olmak üzere her şeyi doğru yaptı. Tam bir profesyonellik abidesi.
Maçın olayı
64’te Talisca gole giderken kendini yere bırakabilecek ölçüde çekildi, itildi ama avantaj arayıp devam etti. Ancak Türk hakemlerinin yüzde 90’ı aldatılmayı seviyor ki düşmeden çekilene, itilene penaltı vermiyor.
Kısa mesaj
Beşiktaş, Konyaspor karşısında ilk yarıda çok iyi, ikinci yarıda uzun süre kötü, hakem Alper Ulusoy ise 97 dakika boyunca çirkindi.
‘’Tekçiler kralı Gomis‘’
Pozisyon net değil, Rodrigues her zamanki ful aksiyon tarzıyla zorluyor. Seken topta ise Gomis her zamanki kadar net! Gomis’e altyapıda öğrettikleri gibi: Düzeltmeye, pozisyon gereği değilse plase kasmaya hiç gerek yok. İlk öğretmeninin Gomis’e öğrettiği çok net: Bir santrforun yaptığı en iyi vuruş, gol olan vuruştur. İkinci gol, ilkinin kalite olarak bir üst modeli: Rodrigues, bu kez sadece hızıyla zorlamakla kalmadı, dripling klasını da sonuna kadar sergiledi. Gomis yine en doğru zamanda en doğru pozisyonda en doğru vuruşu yaptı. Türk takımlarının altyapılarında çalışan hocalar, santrfor adaylarına bu Gomis tek vuruşlarını ders niteliğinde defalarca izlettirmeli, çalıştırmalı. 3. gol öncesi Belhanda’nın pası da ders niteliğinde. Fatih Terim, Faslı yeteneği tam kıvamında takıma yeniden monte etti. Maç erkenden bitti.
Gecenin sorusu
Eto’o gittikten sonra, “Eto’o’ya ihtiyacımız yok” demek, hangi futbol vizyonunun ürünüdür?
Maçın starı
Gomis ve Rodrigues, işi yarım saatte bitirdiler. Birinin tek vuruşlarının diğerinin driplinglerinin tadına doyum olmadı.
Maçın olayı
Terim’in, Mariano yerine Linnes’i oynatması. Bir süre Belhanda’nın da kesik yediğini hesaba katarsak herkes için forma aslanın ağzında.
Kısa mesaj
Galatasaray, Fatih hocayla iç sahada daha da iyi, aynı seviye yükselişini deplasmanlara da taşımaları gerekiyor.
‘’Kocaman pres‘’
Fenerbahçe, ilk 20 dakikada ne kadar tam saha pres yaptıysa o kadar net pozisyonlar buldu. Fakat o dakikalarda presi ne kadar iyi yaptıysa son vuruşları o kadar kötü yaptı. Hadi diğerleri tamam da Giuliano kadar iyi bir son vuruşçu o fırsatları nasıl kaçırdı? Herhalde sakatlığın geçici izlerinden dolayı diyelim... Sonrasında Fernandao sadece hava toplarından ibaret olmadığını ve zamanında Süper Lig’de gol kralı olduğunu hatırlatan cinsten bir gole imza attı.
1-0’dan sonra da Fenerbahçe o tam saha presine devam etmeliydi ama etmedi. Gereksizce geri çekildi, ilk yarı sonuna kadar skoru 1-0’da tutan Volkan Demirel oldu. 2. yarıda Kocaman, 30-45 arasındaki gömülme riskinden vazgeçti. Emre’siz Mossoro’suz Başakşehir, Fenerbahçe’nin tekrar başlayan tam saha presi karşısında çok bocaladı. Fenerbahçe 2. golünü de presle kaptığı toptan attı.
Gecenin sorusu
90 artıda skor 0-0 olsaydı, Clichy’nin Alper’e yaptığı harekete hakemin kararı farklı olur muydu?
Maçın starı
Fernandao, fizik gücü zirvedeyken gol kralı olmuştu. Sakatlıklar sonrası ilk kez aynı yüksek fiziksel seviyeye döner dönmez golleri de geri döndü.
Maçın olayı
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçesi’ni bir kez daha kazandıran büyük maç planı bence günün olayı olmayı başardı.
Kısa mesaj
Bu ligde şampiyonluk yarışı her hafta yeniden başlar.
‘’All you need is love (*Tek ihtiyacın aşk)‘’
Beşiktaş tarihindeki en zorlu fikstürün en kolay gözüken maçıydı. Tabii erken bir gol bulmazsan, rakip ne durumda olursa olsun kolaylık sadece kâğıt üstünde kalır. Beşiktaş bunun bilinciyle başladı. Taraftardan aldığı enerjiyle orjinal oyununu oynayan Beşiktaş aynı enerjiyi yükselterek tribüne gönderdi. Bu karşılıklı enerji-sinerji transferini sadece bu maça özel düşünmemek gerek. Öyle yoğun bir fikstür var ki Beşiktaş’ın bilgisayar oyunlarındaki gibi seviye seviye giderek formunda zirve yapması gerek. Çünkü Bayern, en yüksek seviyedeki 5 takımdan birisi! Öncesinde bu tip aradaki görece kolay maçlarda işi erkenden bitirip enerji depolaması gerek oğlu gerek. 56’da Love girince, Beşiktaş’ın sağlam oyunu hücumda daha da hızlandı, esnekleşti. Cenk gittiğinden beri hücumda alanı ilk kez bu kadar etkili şekilde genişletti. Love ilk isabetli şutunda golü atmakla kalmadı, Beşiktaş’ın hücumda Negredo ile eksik olan akıcılığını da fazlasıyla sağlayan faktör oldu.
Gecenin sorusu
Negredo yerine Vagner Love ilk 11’de başlasaydı, maç fiilen kaçıncı dakikada biterdi? Yeni golcüyü takıma adapte etmek için en kolay gol atabileceği rakibe karşı 11’de oynatmak gerekmez mi?
Maçın starı
Portekiz’de devamlılığı yok diye eleştirilen Talisca daha Şubat’ın 10’unda 31. maçındaki 14. golünü attı. Dünkü frikiği ile dünyanın faal en iyi 10 frikikçisinden birisi olduğunu kanıtladı.
Maçın olayı
Gary Medel’i beğenmeyenleri anlamak çok güç. Fazla kilolarından kurtulduğundan beri stoperde olsun ön liberoda olsun girdiği her mücadeleyi kazanıyor.
Kısa mesaj
Beşiktaş’ın şampiyonluk şansını daha fazla artırması için Vagner Love-Anderson Talisca ikilisini sürekli beraber oynatması gerekiyor.
‘’Ankara'da Pektemek Love demek‘’
Pektemek, bir zamanlar Gençlerbirliği’nin Love’ıydı: Topu saklar, arkadaşlarına servis eder ya da alır götürür iyi vuruşlarla gol ile eş anlamlı olurdu. Bitmeyen sakatlık kâbusundan önce Ankara’da Pektemek gol demekti. Bu sezon daha çok kupa golcüsü olarak sahne alan Pektemek dün de kariyerinin en başarılı günlerini yaşadığı şehirde golünü attı. Gol sonrası Pektemek ile Lens arasındaki verkaç harikaydı lakin bu sezon Lens’in sol ayağı bir nevi gol kaçırma makinesi!
Pektemek’in presle kapıp Lens’e “Al da at artık” dediği pozisyonda Lens sağıyla da atamadı çünkü Bursa’daki gibi doğru kararı veremedi. Hâlbuki Lens’in attıklarında da olduğu gibi tüm gol vuruşlarında doğru karar püf noktasıdır, golün yarısıdır. Lens üst direkte patlayan şutunda bunu hatırlattı: Topu kontrol ederken o kadar iyi dönerek hızla önüne aldı ki Lens’in en büyük kozu bu. Bunu daha çok yapmalı, her oynadığı maçta hep maksimumu veren vatandaşı Babel’i de bir süreliğine mentörü yapmalı.
Gecenin sorusu
Şenol Güneş, Ümit Özat gerginliği daha ne kadar devam edecek? Tartışma, Dünya Kupası’ndaki tek mutluluğumuz 2002’nin hatırasını zedelemeye kadar gelmemeliydi!
Maçın starı
Kariyerinin başındaki Conan’lığı bırakan Pepe çok örnek bir profesyonel. Ona Ankara ya da Porto hiç fark etmiyor, Pepe için her yer futbol fabrikası. Portekiz onu savunma bakanı yapsa şaşırmam.
Maçın olayı
Kayıp düşerken rakibine çarpan Necip’e hakemin gösterdiği 2. sarı kart. O zaman cumartesi Issah’ın kendisine çalımı basan Valbuena’ya bilerek arkadan müdahalesine nasıl 2. sarı çıkmaz?
Kısa mesaj
Türkiye Kupası böyle grupsuz, 2 ayaklı eleme usulü daha heyecanlı. Dilerim bu format devam eder.