‘’Sahada Ferencvaros akıllarda Galatasaray‘’
Kolay olmayacağı belliydi. Çünkü her ne kadar sahadaki rakip Ferencvaros olsa da, akıllarda hep Galatasaray vardı. Belki de bu yüzden Asensio geldiği günden beri ilk kez bu kadar etkisiz, Kerem ilk kez bu kadar verimsizdi. Stoperde Oosterwolde, merkezde İsmail ve Fred’in cezalı olmalarının da takım savunmasını sekteye uğratacağı gerçekti. Yiğit hiç de fena değildi, ama merkezde Alvarez’in yalnızlığı sorundu. Meksikalı’nın özverisi ise takdire değer.
Fenerbahçe’de hal böyleyken; rakip de yabana atılacak cinsten değildi. 4 maçı 3 galibiyet, 1 beraberlikle tamamlamış ve Kadıköy’e Avrupa Ligi üçüncüsü olarak gelmişti. 5 namağlup takımdan biriydi Kupa 2’de. Tüm olumsuzluklara karşın kötü değildi Fenerbahçe. İlk yarıda rakibin iki topu direkten döndü. Fenerbahçe ise Asensio ile 2, En-Nesyri ile 1 gollük deneme yaptı.
Baş döndüren değişimler
En Nesyri’nin bomboş kaleye kaçırdığı kafayla başladı. Tedesco, 60’ta üç değişiklik ve saha içi dizilişini değiştirerek başladı. Kerem, En-Nesyri ve Asensio’yu alırken Levent, Duran ve Nene’yi sahaya attı. Ferencvaros net beraberlik için sahadaydı. 67’de en iyi yaptıkları işi yaparak duran toptan golü buldular. Talisca’nın sadece 1 dakika sonrası verdiği yanıt, olası bir krizi önledi.
Brown’un sol bekte başlayıp sol önde bitirdiği; Oğuz’un sağ açık, 10 numara ve 6/8 oynadığı; Semedo’nun sağ bek-6 numara; Alvarez’in 6/8 ve stoper oynadığı bir maçı tamamladık. Bu değişimlerde oyun ritminin çok sekteye uğramadığını düşünüyorum. Kadro zenginliği güzel şey, ama Tedesco’nun satranca benzeyen hamleleri de dikkat çekiciydi.
‘’Veselinoviç’in Fener’i gibi!‘’
Dakikalar 15’i gösterdiğinde skor tabelasında Rizespor’un 2-0’lık üstünlüğü yazılıydı. 2 isabetli şut ve 2 gol bulmuşlardı. O anlarda Fenerbahçeli taraftarların ekran başında tırnaklarını yemeye başladığına eminim! Sahadaki Fenerbahçeli oyuncuların stresten uzak, aklıselim, kendinden emin tavırları da muhtemelen sinkaflı sözcüklerle anılmıştır Sarı-Lacivert’e gönül verenler tarafından! Ancak Tedesco ile net bir ‘psikolojik devrim’e imza atan bu takım, skor ne olursa olsun ‘kazanacağına’ inanıyor. Tıpkı yıllar önce Todor Veselinoviç’in Fenerbahçesi gibi... O günlerde de geriye düşerdi Fenerbahçe, ama kimse ‘kaybedeceğiz’ endişesi yaşamazdı. Schumacher, Oğuz, Aykut, Hakan, Hasan ve arkadaşları vardı o zamanlar. Skriniar, Talisca, Asensio, Kerem, Duran ve arkadaşları var bugün.
35 dakika, 5 gol
İki farklı geriye düşmek, ilk yarıyı bu skorla bitirmek ve ikinci yarının sadece 35 dakikalık bölümünde 5 gol bularak zor bir deplasmandan galibiyetle dönmek. Özgüven, taktik disiplin, takımdaşlık duygusu ve kazanma azmi... İlk 15 dakika dışında sahanın tamamına hakim olma ve oyunu istediği gibi yönlendirme becerisi... Tedesco, Fenerbahçe üzerinde gerçek bir devrime imza atıyor.. Ve her geçen gün, bir öncekinden daha iyisini yapıyor bu takım. Kayserispor maçında yazı başlığımız ‘Asensio başka bir seviye’ idi. “Bu maç bir kez daha gösterdi ki Asensio başka bir seviye, büyük bir futbol aklı” demiştik.
Öyle... Rakiple işi yok, hakemle işi yok. Gösterişten uzak oynuyor. Sade ama etkili, şovmen değil ama iş bitirici... Büyük alkışlar ‘Matador’a...
‘’Asensio başka bir seviye‘’
Her aut, her taç, her serbest vuruşta süreden çaldı Kayserispor. Üstüne üç kez tedavi gördü oyuncuları. Konuk takımın hedefi; Kocaeli’den gelen haber sonrası oyuna coşkulu başlamak isteyen Fenerbahçe’nin ritmini bozmaktı. Oyunun hızını kesmekti. Ve hakem; ilk devrenin sonuna sadece 2 dakika ekledi. Bu karar; bu maçın özelinden bağımsız, oynamak isteyeni cezalandırmak, oynatmamak isteyeni ödüllendirmekti.
Nene golde ortaya çıktı
Fenerbahçe bu kaos ortamında, 38’e kadar ayak uydurdu rakibine. Ta ki rakip, Asensio’yu unutana kadar. İspanyol önce attı, sonra müthiş bir atak başlattı ve o ana kadar sahadaki varlığı tartışılan Nene farkı ikiledi. Kilit açılmıştı artık ve o kapıdan içeri girmek kolaydı. İstekli ama sonuca uzak oynayan Talisca ile başlayan atak; Kerem’in ‘al da at’ pası ve Nene’nin dokunuşu tabelaya 3-0’ı yazdırdı. Kayserispor futbola dönmeye çalıştı yediği 3 golden sonra. Ev sahibinin konsantrasyonunun bozulduğu an bir de gol bulup cesaretlendiler. Ancak Fenerbahçe karşısında oynamak isteyen her takımın başına geleni yaşadılar.
Fred’in dönüşü…
Fred’in eski günlerine döndüğü gecede attığı mükemmel pas, Kerem’in eski günlerini hatırlatan ayak içi ve harika bir gol daha buldu Fenerbahçe. Bu maç bir kez daha gösterdi ki Asensio başka bir seviye, büyük bir futbol aklı. Tedesco’nun bu dakikadan sonra ilk 11’i belirlerken; Skriniar ve Asensio’yu en üste yazması ve yenilen iki gol ile verilen pozisyonları iyi analiz etmesi şart. Son sözümüz belli elbette. İlk sözümüz olduğu gibi; sonsuza kadar kalbimizdesin Atam. Rahat uyu, izindeyiz...
‘’Dakika dakika çizilmiş plan‘’
Kerem’in yerine Oğuz, Nene’nin yerine Szymanski, Asensio’nun yerine Talisca... Tedesco’nun başlangıç kadrosu, Plzen’in atletik yapısıyla ilgiliydi. Çekler karşısında öncelik yetenek değil; daha çok koşu, daha çok mücadeleydi. Aslında Tedesco’nun başlangıç planı etkili olacaktı. Ancak bu formatta yaratıcılık görevini üstlenen Talisca ayakta kalabilseydi eğer... Talisca bir kez ayakta kaldı, onda da En Nesry karşı karşıya atamadı. Kalan bölümleri çimlerde uzanarak geçirdi Talisca.
Durdurma, vur...
Öncü birlikler, görevini tamamlamıştı! Tedesco; 59’da En Nesry-Duran ve AsensioOğuz değişikliklerini yaptı. İki orta sahası sarı kartla oynadığı için de eksilmemek adına Fred’i İsmail’in yerine aldı. Tedesco artık durdurmanın değil, vurmanın peşindeydi. Bu değişiklikler, havayı kısa sürede değiştirdi. 61’in başında Duran, sonunda Fred iki yüzde 100’lük pozisyonu değerlendiremedi. Fenerbahçe’nin hücumu daha çok düşünmesi ve İsmail’in yokluğu, Plzen için de ekstra fırsatlar doğurdu. Ancak direkten dönen topları dışında Ederson’u çok zorlayan bir net pozisyon üretebildiler.
Net penaltıydı
Asensio gibi futbolcuların değeri; oynadığında değil, oynamadığında çıkıyor ortaya. Dün oyuna girdikten sonra takımın ‘oyun aklı’ oldu yine. Onun varlığı, Talisca’yı bile ayakta tuttu! 90 dakika sonunda kazanan çıkmadı. Ancak Tedesco’nun rakibi çok iyi çalıştığını gördüm, başlangıçtan bitime kadar verdiği kararlar, çizilmiş bir planın finale giden adımlarıydı. Bu planın ödülü 3 puan olabilirdi; 7 faul yapmış Fenerbahçe’ye 5 sarı kart gösteren Hollandalı hakem Lindhout, 90+5’te Duran’ın şortunun indirildiği ve VAR’ın uyarısıyla izlediği net penaltıyı verebilseydi.
‘’Deneme/yanılma günleri bitti‘’
Bana sorsalar Dinamo Zagreb maçının kadrosu açıklandığında ve başlama düdüğünden hemen önce yollanabilirdi Tedesco!
Çünkü iki hazır ön liberosunu kulübede oturturken sağ bekten 6 numara, stoperden sağ bek yaratmak istemiş; bu deneme, Avrupa Ligi’ne başlangıçta ağır bir hasara yol açmıştı çünkü... Sormadılar tabii ki! Her geçen gün üstüne koyarak gidiyor hem kulübe hem de Fenerbahçe... Tedesco için deneme/yanılma günleri bitti! Artık ne oynatmak istediğini herkes biliyor ve sahadaki futbolcular da onun oyununa inanıyor.
Küçük dokunuşlar...
Kolay değildi; Stutgart önünde iki maçlık performans gösteren Fenerbahçe için dün gece. Çünkü Burak Yılmaz geldiğinden beri 7 maçın 5’ini kazanmış, diğer ikisinden beraberlikle ayrılmış, lig 4.’süydü Antep. Buna karşın hiç zorlanmadan kazandılar. En Nesry’nin golleriyle devreye 2-0 önde girdiğinde, ‘İİkinci yarı uyuturlar’ fikrinde olan çoktu. Ancak Stutgart maçında olduğu gibi Antep karşısında da geri çekilmedi Fenerbahçe. Giren her oyuncu, takıma ve oyuna pozitif katkı sağlıyor artık. ‘Gamsız Talisca’ bile 12 dakikaya iki müthiş gol sığdırıyor. Üç dört de gol olmayan denemesi var üstelik. Daha ne olsun! Stutgart maçında Nene’yi omuzlara almıştı Tedesco, Antep’te de kazanılan sıradan bir taçta Levent’e sarıldı sımsıkı. Küçük ayrıntı gibi gözükebilir, ama bu küçük detaylar biriktikçe büyür başarılar. NOT: Oğuz Dizer’den sonra Faik Çetiner ağabeyimizi de sonsuz yolculuğuna uğurladık. İİki güzel insanı daha kaybetti dünya. Mekanları cennet olsun.
‘’Sorun Kartal'da değil‘’
Her tribünden farklı marşlar, her bloktan farklı tepkiler... Maçı takım ile birlikte kazanmaktan daha ziyade, ‘takım kazansın, biz eğlencemize bakalım’ modu bu... Altay’ı yerle bir eden, Samet’e gözyaşı döktüren, Çubuklular’ı ıslıklarken Beşiktaş’ı alkışlayan zihniyet.
Fenerbahçe 100 gol barajını geçmiş, oynadığı tüm kulvarlarda şampiyonluk şansı sürüyor, futbola dair ne istatistik varsa hepsinde rekor kırmış falan filan, hepsi hikâye! Tüm sevgiler, tüm saygılar; topun üç direğin içine girip girmemesine, pamuk ipliğine bağlı yani.
‘İsmail Kartal panik halinde mi?’ diye soruyor editörümüz Arda Erol... Bence panik halinde olan kulübedekiler, sahadakilerden daha çok tribündekiler. Alex de Souza’yı yerin dibine sokmaktan imtina etmeyen bir güç bu...
Bu yarışta Galatasaray’ı, Okan Buruk’u daha şanslı kılan tek nokta da şu belki de; Taraftar, yönetim, teknik heyet, futbolcular, dilim söylemeye varmasa bile bazı yazar, muhabirler arasında kurulan ve kazanıncaya kadar asla yıkılmayan o büyük ruh! Fenerbahçe bu birlikteliği kuramadığı sürece sadece lider olabilir, şampiyon olamaz!
Topun el yaktığı anlar denir ya... Haftalar azaldıkça, oynanan her maçın değeri de biraz daha artıyor doğal olarak. Ancak her beraberlik sonrasında karalar bağlamak, arabesk bir kültürün ürünü...
Fenerbahçe özgüven sorunu yaşamazsa, sıkıntılı günler kısa sürer ve bana göre halen şampiyonluğun en büyük favorisi. Fakat yazının ilk bölümünde bahsettiğimiz gerçekler, bizlere küfretmek yerine doğru analiz edilirse elbette!
‘’Yalçın için zor karar‘’
Sergen Yalçın, bir Anadolu kulübü için ülke içinde olabilecek en iyi seçenekti. Bu fırsatı kaçırmadılar, Beşiktaş top çevirirken anlaştılar. Geldiğinden beri 4 beraberliği 2 galibiyeti var. 6 maçta 6 gol atmış, 4 gol yemiş. Maç başına 1 gol ortalama, Fenerbahçe’den puan almak için yetmez. Fenerbahçe her ne kadar son haftalarda inanılmaz sayıda gol kaçırsa da rakip ceza alanındaki son vuruş öncesi sergilenen performansı ürkütücü. Yalçın, kazanmak için risk alırsa Fenerbahçe için işler kolaylaşır. Risk almayıp rakibi kilitlemeye çalışırsa Dzeko’nun Szymanski’nin Tadiç’in yine atamamasına bel bağlar. Neresinden baksanız zor karar. Ancak Sergen Yalçın’ı oyunculuğunda da teknik adamlığında da herkesten farklı yapan da bu özelliği zaten; Bizlerin zor dediği kararları saniyeler içinde alabiliyor olması.
Djiku ve 1 stoper!
Bu sezon şampiyonu attığından çok, yedikleri belirleyecek gibi. İsmail Kartal da böyle düşünüyor olmalı ki, iki stoper bir 6/8 numara aldırdı. Aynı anda Becao, Djiku ve Serdar’ı kaybedip; Samet ve devşirme Oosterwolde ile çok sayıda maça çıktı. Becao’nun nasıl döneceği kestirilemez, Samet gönderildi ve Serdar sık sık sakatlanıyor. Bu nedenle Bonucci hamlesi yerinde. Çağlar ise hem yerli kontenjanı açısından hem de oyunun sıkıştığı anlarda üçlü savunmaya dönülebilmesi konusunda bir lüks. Peki hangi ikililer oynamalı? Bence Djiku ve birisi! Çünkü hızı, bir stopere oranla çok becerili ayakları ile tek vazgeçilmez isim Djiku. Sonrası rakibe, rakip hücumculara göre değişkenlik gösterebilir. Söz gelimi Trabzon ile oynuyorsanız, Onuachu’nun karşısına Becao’yu; Beşiktaş ile oynuyorsanız Cenk’in karşısına Bonucci’yi; hücumda daha çok yabancı istiyorsanız Çağlar’ı koyabilirsiniz.
‘’Arap İsmail yine topun başında‘’
Bursa’da üniversite öğrencisiyim. 1980’li yılların sonu ya da 1990’lı yılların başı... Bursaspor’un Bursaspor olduğu yıllar. Bir Fenerbahçe maçı oynanıyor. İstanbul devlerini kaçırmak olmaz, tribündeyiz. Bitime sayılı dakikalar var; Skor 0-0... Hakem, Fenerbahçe lehine penaltı çaldı. O an takımdaki büyük yıldızların hızlı bir refleksle kulübenin en uzak noktasında sırtı dönük durduklarını bizzat gördüm!
Topun el yaktığı anlar ve herkes sorumluluktan kaçıyordu. O dönemin Arap İsmail’i, yani takımın sağ beki geçti topun başına. Vurdu ve gol! Fenerbahçe o penaltıyla 1-0 kazandı bu zorlu deplasmanda...
Ve bugün... Sene 2023... Belki de Ali Koç ve yönetimi, görev süresinin bitimine kısa süre kala kazandı kader penaltısını... Ve yine topun başına geçti Arap İsmail. Aynı cesaret ve inanmışlıkla...
Atarsa penaltıyı Fenerbahçe camiası kazanacak. Atamazsa...









































