‘’Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye bir kaptan daha!‘’
Malûmunuz ortalık tozduman... Bir yanda büyük bahis operasyonunda yaşanan gelişmeler, diğer tarafta kulüp yöneticilerinin pervasızca konuşmaları... Hâl böyleyken, yazacak iyi şeyleri bulmak da zor oluyor elbette. Mesleki hayatım boyunca 'sahanın içi'nde kalmaya özen göstermiş bir basın emekçisi olarak, bugün de sizlere üstlerde değil, altlarda yaşanan flaş ve güzel gelişmelerden bahsedeceğim.
Arda Güler ile başladı
Sizlerin de bildiği gibi, bu ülkede çok ender büyük yetenekler yetişiyor. Aslında lisanslı oyuncumuz çok, ama özel yetenek derseniz maalesef az hem de çok az. Bu konuda Fenerbahçe'nin vizyonu, ezeli rakiplerinin birkaç adım önüne geçti son senelerde. Türkiye çapında o yetenekleri takip ediyor, buluyor ve doğru zamanda çekip alarak Çubuklu'yu giydiriyor, sonrasında profesyonel futbol dünyasına sunuyorlar.
Anlattıklarıma en güzel örnek; Arda Güler... Arda, Gençlerbirliği alt yapısında futbol oynarken tespit ediliyor, ardından takibe alınıyor ve en doğru zamanda Fenerbahçe'ye kazandırılıyor. Sarı-Lacivert forma altında geçen yılların sonunda da bir Dünya devine, Real Madrid'e gidiyor. Bu durum, sadece Fenerbahçelilerin değil, Türkiye'deki tüm futbolseverlerin gururunu okşuyor.
İşin bir de mali tarafı var elbette! 2025 yılı Kasım ayı itibariyle Fenerbahçe, Arda Güler karşılığında Real Madrid'den tam 26 Milyon Euro kazandı. Üstelik yapılan özel anlaşma gereği, 2029 yılına kadar oynadığı her 25 maç için 2 Milyon Euro daha girecek Fenerbahçe'nin kasasına...
Yusuf Akçiçek ilk çalımdı
Sadece Arda Güler mi peki? Değil elbette... Fenerbahçe scout ekibi, Galatasaray altyapısında yetersiz bulunan Yusuf Akçiçek'i radarına aldı. Takip etti ve Galatasaray ile yolların ayrılacağı dönemde çok doğru bir zamanlama ile Yusuf'u Fenerbahçe altyapısına kazandırdı.
Yusuf Akçiçek, kısa süre içinde kendini kanıtladı. Hem Fenerbahçe'de forma şansı buldu hem de A Milli Takım geniş havuzuna dahil oldu. Böylesine genç yaşta böylesine büyük işler başardığı için de birçok kulüp peşinden koştu. Yaklaşık 2 ay önce de tam 21 Milyon Euro kazandırdı Fenerbahçe'ye.
Ve şimdi Erdal Fethi Pehlivan
Spor kamuoyu, yukarıdaki kör dövüşünü izleyedururken, Fenerbahçe altyapısı sessiz sedasız çok büyük bir iş daha başardı. Yine eşine ender rastlanan bir yeteneği tespit etti, takip etti ve doğru zamanlama ile Galatasaray'ın elinden alıverdi.
Adı, Erdal Fethi Pehlivan... 30 Mayıs 2012 doğumlu, yani daha 13 yaşında... 2023-2025 yılları arasında Galatasaray altyapısında forma giydi. Onu tanıyanlar şöyle özetliyor: Büyük yetenek, oyun zekası müthiş ve gelecek için bir yıldız adayı... Fenerbahçe scout ekibi, çok potansiyelli bir minik yeteneği daha kazandırdı Çubuklu'ya. Bundan sonrası Erdal Fethi Pehlivan'da.
Bana anlatılanlar ışığında takip edeceğim onu ve gelişimini... Bakalım birkaç yıl sonra Real Madrid'e, Arda Güler ağabeyinin yanına gidebilecek mi? Çünkü anlatılanlar, bana bu büyük hikâyenin önsözünü yazma imkânı verdi.
‘’Fenerbahçe yazdı Fenerbahçe oynadı‘’
Hiç kimse, Fenerbahçe'nin Kadıköy'de Konyaspor'a puan kaybedeceğini düşünmezdi maçtan önce. Kadrolara, oyun gücüne ve futbolun bize sunduğu verilere baktığımızda bu bir realite... Ancak Konyasporlu oyuncuların da böyle düşünüyor olmaları kabul edilemez herhalde! İlk 45'te sadece Bahadır'la mücadele ettiler. Bir ilk yarı düşünün, gol beklentileri 0,07...
Bunun Türkçe meali şu; sabaha kadar oynasalar gol atamazlar! Hücumda bu kadar kötüysen, savunmada bir şeyler yapıyor olman gerekli, değil mi? Bir de buna bakalım. Yani, Fenerbahçe'nin ilk yarı istatistiklerine... 14 şut, 8'i isabetli, 3'ü engellenmiş, biri direkten dönmüş. Kaçan net pozisyon 2, Bahadır'ın 4 net kurtarışı var.. Attığı gol 3 ve gol beklentisi 2.97... Yani sözün özü şu; Fenerbahçe her ne kadar iyi olsa da, sahada bir rakibi yoktu ilk yarıda...
Kulübeden gelenler...
45'te skoru, daha doğrusu sonucu alan Fenerbahçe, ikinci yarıda frene bastı. Çünkü bu haftaya kadar sürekli perşembe-pazar sahadaydılar. Üstelik Milli Takım araları da Fenerbahçe gibi kadrolar için ekstra yorucu bir dönem. Yani ancak bu şekilde, maç içinde aktif dinlenme şansları var. Konyaspor'un ikinci yarıda etkili görünmesinin nedeni de bu aslında. Kendi oyunları değil, Fenerbahçe'nin verdiği izindi yaklaşık 25 dakikalık bu periyot.
Fakat o süreçte bile Ederson'u çok zorlayacak net vuruşları bulamadılar. Kurtarış hanesine artı 1 olarak yazılacak bu şutlar, Ederson kalitesini zora sokacak cinsten değildi. Talisca başka bir seviye, Asensio bir maestro, Skriniar büyük lider. Tamam ama... Tedesco'nun oyun ritmini yeniden kazanmak için sahaya sürdüğü Levent, Szymanski, İsmail Yüksek, Bartuğ Elmaz ve Oğuz Aydın'a, bu ligde kaç takım 'hayır' diyebilir sizce? 11'ler kazandırır, kulübeler şampiyon yapar...
‘’Ezber bozulunca…‘’
Oosterwolde cezalıydı. Tedesco da Brown, İsmail, Kerem, En Nesyri ve Nene’yi kesmişti. Stoperde Yiğit vardı, ortada Fred, sol önde Oğuz, sol bekte Levent, sağ önde Talisca ve santrforda Duran on birdeydi. 20’de Semedo sakatlanınca sol önde başlayan Oğuz sağ beke, Talisca forvet arkasına, Kerem ise sol öne geçti. Baş döndüren bu trafik, doğal olarak Fenerbahçe’nin oyun ezberini de olumsuz yönde etkiledi. İİlk yarıda birkaç cılız denemenin dışında bu kadar pozisyon fakiri olunmasının temel nedeni buydu. Çünkü oyuncu grubunuz ne kadar kaliteli olursa olsun, kaleci haricinde takımın yüzde 70’i değiştiğinde, ezber bozulur, oyun ritmini bulmak zorlaşır. 57’de Levent, Duran ve Talisca’nın alınıp Brown, Nene ve En Nesyri’nin sahaya sürülmesi; işte bu ezberin hatırlanması için yapıldı. Ancak futbol; bir kez öğrendiğinde asla unutmadığın bisiklet sürmeye ya da yüzmeye benzemiyor. Oyunu bir kez verirsen rakibe, geri alabilmek için kat be kat enerji sarf etmen gerekiyor.
Canını kurtaramazdı!
Skriniar ile gelen gol, Bertuğ’un cevabı. İİkisi de kenarlardan gelen ortalarda gol vuruşu yaptı. Duran topların bu kadar önem kazandığı bir maçta, hakemin iki kez korner yerine autu işaret etmesi de Fenerbahçe adına handikaptı. Sahada kalacaksak eğer; Başakşehir oyunu bozmadı; Fenerbahçe’nin ritimsizliğini görünce tempoyu bilinçli olarak düşürdü. Bu puan kaybı Tedesco’nun gereksiz ölçüde yaptığı rotasyona yazar. Saha dışına çıkacaksak görüşüm şöyle... Bir gün önce Galatasaray-Samsunspor maçında olanları izleyenler; bir gün sonra olacağını düşündüğü ve söylediği hiçbir hakem kararını göremedi. Bir de VAR’da Onur Özütoprak olsa; Fenerbahçe canını da kurtaramazdı!
‘’Sahada Ferencvaros akıllarda Galatasaray‘’
Kolay olmayacağı belliydi. Çünkü her ne kadar sahadaki rakip Ferencvaros olsa da, akıllarda hep Galatasaray vardı. Belki de bu yüzden Asensio geldiği günden beri ilk kez bu kadar etkisiz, Kerem ilk kez bu kadar verimsizdi. Stoperde Oosterwolde, merkezde İsmail ve Fred’in cezalı olmalarının da takım savunmasını sekteye uğratacağı gerçekti. Yiğit hiç de fena değildi, ama merkezde Alvarez’in yalnızlığı sorundu. Meksikalı’nın özverisi ise takdire değer.
Fenerbahçe’de hal böyleyken; rakip de yabana atılacak cinsten değildi. 4 maçı 3 galibiyet, 1 beraberlikle tamamlamış ve Kadıköy’e Avrupa Ligi üçüncüsü olarak gelmişti. 5 namağlup takımdan biriydi Kupa 2’de. Tüm olumsuzluklara karşın kötü değildi Fenerbahçe. İlk yarıda rakibin iki topu direkten döndü. Fenerbahçe ise Asensio ile 2, En-Nesyri ile 1 gollük deneme yaptı.
Baş döndüren değişimler
En Nesyri’nin bomboş kaleye kaçırdığı kafayla başladı. Tedesco, 60’ta üç değişiklik ve saha içi dizilişini değiştirerek başladı. Kerem, En-Nesyri ve Asensio’yu alırken Levent, Duran ve Nene’yi sahaya attı. Ferencvaros net beraberlik için sahadaydı. 67’de en iyi yaptıkları işi yaparak duran toptan golü buldular. Talisca’nın sadece 1 dakika sonrası verdiği yanıt, olası bir krizi önledi.
Brown’un sol bekte başlayıp sol önde bitirdiği; Oğuz’un sağ açık, 10 numara ve 6/8 oynadığı; Semedo’nun sağ bek-6 numara; Alvarez’in 6/8 ve stoper oynadığı bir maçı tamamladık. Bu değişimlerde oyun ritminin çok sekteye uğramadığını düşünüyorum. Kadro zenginliği güzel şey, ama Tedesco’nun satranca benzeyen hamleleri de dikkat çekiciydi.
‘’Veselinoviç’in Fener’i gibi!‘’
Dakikalar 15’i gösterdiğinde skor tabelasında Rizespor’un 2-0’lık üstünlüğü yazılıydı. 2 isabetli şut ve 2 gol bulmuşlardı. O anlarda Fenerbahçeli taraftarların ekran başında tırnaklarını yemeye başladığına eminim! Sahadaki Fenerbahçeli oyuncuların stresten uzak, aklıselim, kendinden emin tavırları da muhtemelen sinkaflı sözcüklerle anılmıştır Sarı-Lacivert’e gönül verenler tarafından! Ancak Tedesco ile net bir ‘psikolojik devrim’e imza atan bu takım, skor ne olursa olsun ‘kazanacağına’ inanıyor. Tıpkı yıllar önce Todor Veselinoviç’in Fenerbahçesi gibi... O günlerde de geriye düşerdi Fenerbahçe, ama kimse ‘kaybedeceğiz’ endişesi yaşamazdı. Schumacher, Oğuz, Aykut, Hakan, Hasan ve arkadaşları vardı o zamanlar. Skriniar, Talisca, Asensio, Kerem, Duran ve arkadaşları var bugün.
35 dakika, 5 gol
İki farklı geriye düşmek, ilk yarıyı bu skorla bitirmek ve ikinci yarının sadece 35 dakikalık bölümünde 5 gol bularak zor bir deplasmandan galibiyetle dönmek. Özgüven, taktik disiplin, takımdaşlık duygusu ve kazanma azmi... İlk 15 dakika dışında sahanın tamamına hakim olma ve oyunu istediği gibi yönlendirme becerisi... Tedesco, Fenerbahçe üzerinde gerçek bir devrime imza atıyor.. Ve her geçen gün, bir öncekinden daha iyisini yapıyor bu takım. Kayserispor maçında yazı başlığımız ‘Asensio başka bir seviye’ idi. “Bu maç bir kez daha gösterdi ki Asensio başka bir seviye, büyük bir futbol aklı” demiştik.
Öyle... Rakiple işi yok, hakemle işi yok. Gösterişten uzak oynuyor. Sade ama etkili, şovmen değil ama iş bitirici... Büyük alkışlar ‘Matador’a...
‘’Asensio başka bir seviye‘’
Her aut, her taç, her serbest vuruşta süreden çaldı Kayserispor. Üstüne üç kez tedavi gördü oyuncuları. Konuk takımın hedefi; Kocaeli’den gelen haber sonrası oyuna coşkulu başlamak isteyen Fenerbahçe’nin ritmini bozmaktı. Oyunun hızını kesmekti. Ve hakem; ilk devrenin sonuna sadece 2 dakika ekledi. Bu karar; bu maçın özelinden bağımsız, oynamak isteyeni cezalandırmak, oynatmamak isteyeni ödüllendirmekti.
Nene golde ortaya çıktı
Fenerbahçe bu kaos ortamında, 38’e kadar ayak uydurdu rakibine. Ta ki rakip, Asensio’yu unutana kadar. İspanyol önce attı, sonra müthiş bir atak başlattı ve o ana kadar sahadaki varlığı tartışılan Nene farkı ikiledi. Kilit açılmıştı artık ve o kapıdan içeri girmek kolaydı. İstekli ama sonuca uzak oynayan Talisca ile başlayan atak; Kerem’in ‘al da at’ pası ve Nene’nin dokunuşu tabelaya 3-0’ı yazdırdı. Kayserispor futbola dönmeye çalıştı yediği 3 golden sonra. Ev sahibinin konsantrasyonunun bozulduğu an bir de gol bulup cesaretlendiler. Ancak Fenerbahçe karşısında oynamak isteyen her takımın başına geleni yaşadılar.
Fred’in dönüşü…
Fred’in eski günlerine döndüğü gecede attığı mükemmel pas, Kerem’in eski günlerini hatırlatan ayak içi ve harika bir gol daha buldu Fenerbahçe. Bu maç bir kez daha gösterdi ki Asensio başka bir seviye, büyük bir futbol aklı. Tedesco’nun bu dakikadan sonra ilk 11’i belirlerken; Skriniar ve Asensio’yu en üste yazması ve yenilen iki gol ile verilen pozisyonları iyi analiz etmesi şart. Son sözümüz belli elbette. İlk sözümüz olduğu gibi; sonsuza kadar kalbimizdesin Atam. Rahat uyu, izindeyiz...
‘’Dakika dakika çizilmiş plan‘’
Kerem’in yerine Oğuz, Nene’nin yerine Szymanski, Asensio’nun yerine Talisca... Tedesco’nun başlangıç kadrosu, Plzen’in atletik yapısıyla ilgiliydi. Çekler karşısında öncelik yetenek değil; daha çok koşu, daha çok mücadeleydi. Aslında Tedesco’nun başlangıç planı etkili olacaktı. Ancak bu formatta yaratıcılık görevini üstlenen Talisca ayakta kalabilseydi eğer... Talisca bir kez ayakta kaldı, onda da En Nesry karşı karşıya atamadı. Kalan bölümleri çimlerde uzanarak geçirdi Talisca.
Durdurma, vur...
Öncü birlikler, görevini tamamlamıştı! Tedesco; 59’da En Nesry-Duran ve AsensioOğuz değişikliklerini yaptı. İki orta sahası sarı kartla oynadığı için de eksilmemek adına Fred’i İsmail’in yerine aldı. Tedesco artık durdurmanın değil, vurmanın peşindeydi. Bu değişiklikler, havayı kısa sürede değiştirdi. 61’in başında Duran, sonunda Fred iki yüzde 100’lük pozisyonu değerlendiremedi. Fenerbahçe’nin hücumu daha çok düşünmesi ve İsmail’in yokluğu, Plzen için de ekstra fırsatlar doğurdu. Ancak direkten dönen topları dışında Ederson’u çok zorlayan bir net pozisyon üretebildiler.
Net penaltıydı
Asensio gibi futbolcuların değeri; oynadığında değil, oynamadığında çıkıyor ortaya. Dün oyuna girdikten sonra takımın ‘oyun aklı’ oldu yine. Onun varlığı, Talisca’yı bile ayakta tuttu! 90 dakika sonunda kazanan çıkmadı. Ancak Tedesco’nun rakibi çok iyi çalıştığını gördüm, başlangıçtan bitime kadar verdiği kararlar, çizilmiş bir planın finale giden adımlarıydı. Bu planın ödülü 3 puan olabilirdi; 7 faul yapmış Fenerbahçe’ye 5 sarı kart gösteren Hollandalı hakem Lindhout, 90+5’te Duran’ın şortunun indirildiği ve VAR’ın uyarısıyla izlediği net penaltıyı verebilseydi.
‘’Deneme/yanılma günleri bitti‘’
Bana sorsalar Dinamo Zagreb maçının kadrosu açıklandığında ve başlama düdüğünden hemen önce yollanabilirdi Tedesco!
Çünkü iki hazır ön liberosunu kulübede oturturken sağ bekten 6 numara, stoperden sağ bek yaratmak istemiş; bu deneme, Avrupa Ligi’ne başlangıçta ağır bir hasara yol açmıştı çünkü... Sormadılar tabii ki! Her geçen gün üstüne koyarak gidiyor hem kulübe hem de Fenerbahçe... Tedesco için deneme/yanılma günleri bitti! Artık ne oynatmak istediğini herkes biliyor ve sahadaki futbolcular da onun oyununa inanıyor.
Küçük dokunuşlar...
Kolay değildi; Stutgart önünde iki maçlık performans gösteren Fenerbahçe için dün gece. Çünkü Burak Yılmaz geldiğinden beri 7 maçın 5’ini kazanmış, diğer ikisinden beraberlikle ayrılmış, lig 4.’süydü Antep. Buna karşın hiç zorlanmadan kazandılar. En Nesry’nin golleriyle devreye 2-0 önde girdiğinde, ‘İİkinci yarı uyuturlar’ fikrinde olan çoktu. Ancak Stutgart maçında olduğu gibi Antep karşısında da geri çekilmedi Fenerbahçe. Giren her oyuncu, takıma ve oyuna pozitif katkı sağlıyor artık. ‘Gamsız Talisca’ bile 12 dakikaya iki müthiş gol sığdırıyor. Üç dört de gol olmayan denemesi var üstelik. Daha ne olsun! Stutgart maçında Nene’yi omuzlara almıştı Tedesco, Antep’te de kazanılan sıradan bir taçta Levent’e sarıldı sımsıkı. Küçük ayrıntı gibi gözükebilir, ama bu küçük detaylar biriktikçe büyür başarılar. NOT: Oğuz Dizer’den sonra Faik Çetiner ağabeyimizi de sonsuz yolculuğuna uğurladık. İİki güzel insanı daha kaybetti dünya. Mekanları cennet olsun.









































