‘’Krizin iç yüzü!‘’
Teknik direktör Metin Diyadin, kendi oyun felsefesine hiç uymayan Sergen’in transferine sıcak bakmamıştı. Kampta TJK TV izleyen süper solak, hocasını sıkıntıya soktu. Bir toplantıyla olay tatlıya bağlanmaya çalışıldı.Sergen Yalçın’ın, Eskişehirspor’da şimdiden sıkıntı yarattığı kesin... Her gittiği takımda olay adam olan Sergen, 22 Temmuz seçimlerinden önce Eskişehir’den AKP’nin milletvekili adayı olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın armağanı olarak Eskişehirspor’lu olmuştu. Ancak Kırmızı-Siyahlı ekibin bu transferden daha önce anlaştığı teknik direktör Metin Diyadin’in, tavırlarıyla bu transfere pek de sıcak bakmadığı herkesin malumuydu. Hatta özel bir sohbette, “Ben istemedim ama alınmış. Sergen bilinmeyen bir oyuncu değil. Yararlanmaya çalışacağız. Ancak, bu Sergen’in kendisine bağlı” demişti.Nevşehir’de ortaya çıktıÇünkü Diyadin, bugün Süper Lig’de olan Oftaş’taki başarısının ardından, Eskişehirspor’a uzun uğraşlar sonucunda ikna edilerek getirilmişti. Genç hoca, kendi felsefesini Es Es’e monte etmek istiyordu. Bu gelişme üzerine Diyadin, ‘meslek hayatında herşeyle karşılaşabilirim’ düşüncesiyle profesyonelce davranıp, bir kriz ortamı yaratmak istemedi ve ‘bekle gör’ politikasını tercih etti. Aslında kampa sonradan katılan Sergen, Gerede’de düz koşularla uyum sağlamaya çalıştı. Nevşehir kampı ise, bazı beklenen gerçekleri su üstüne çıkardı. Sergen’i yakından tanıyanlar aslında bu hareketlerinin çok normal olduğunu söyleyebilir. Metin Diyadin’i tanıyanlar ise onun sert ve inatçı kişiliğinin böyle bir tarza sıcak bakmadığını bilirler.Otelde TJK TV açıktıNevşehir’de 38 takımın içinde bulunduğu iki ayrı turnuvaya katılan Eskişehirspor’da gözler Sergen’in üzerindeydi. Hem at yarışı, hem de futbol bahis oyunlarına olan merakı Metin Diyadin’i tedirgin etti. Buna rağmen genç hoca, ilk zamanlar hiçbir tepki vermedi. Hatta kaldıkları otelde at yarışlarını sunan TJK TV’nin, Sergen’in isteği üzerine sürekli yayında olduğu söylentileri, diğer kulüpler tarafından da garipsendi.Yönetim de farkındaydıBir sohbette, Metin Diyadin, “Herkes bizi konuşuyor. Bu da hoşuma gitmiyor” demesi, kriz öncesi artçı sallantılardı. Bir takım iddialara göre de yapılan turnuva maçlarında kulübede dahi cep telefonunu yanından ayırmayan Sergen’in at yarışı ve İddaa sonuçları takip etmesi, Diyadin’in sabrını taşıran önemli noktalardan biriydi. Sonuçta bu işin böyle gitmeyeceğinin Başkan Nebi Hatipoğlu ve yönetim de farkındaydı. Metin Diyadin ve futbolcular Sergen ile Cenk Tekelioğlu kampa verilen iki günlük arada Eskişehir’e çağırıldı.Eskişehir’de neler oldu?Metin Diyadin, yöneticiler ve iki futbolcu bir yemekte buluştu. Amaç bu konunun tatlıya bağlanıp, Eskişehirspor’un sezon öncesinde bir yara almamasını sağlamaktı. Metin Diyadin, Sergen’in davranışları için, “Benim olduğum yerde böyle işler olmaz” diyerek kesin tavrını koydu. Sergen Yalçın ise, bütün bu yaptıklarının normal olduğunu ve daha önce görev yaptığı takımlarda da böyle davrandığını söyledi. Hatta uç bir örnek vererek, “Beşiktaş’ta Lucescu zamanında soyunma odasına laptop (dizüstü bilgisayar) ile gidip, yarış izledim” diye bir örnek verdi. Ardından da, “Bana söylenseydi bunları yapmazdım. Hiçbir art niyetim yok. O nedenle böyle bir konuda özür dilemeyi düşünmüyorum. Ancak bundan sonra böyle davranmam. Profesyonel olarak takımım için tüm gücümü harcayacağım” dediği öğrenildi.İşi yine Sergen çözerŞimdi Eskişehirspor’da halledilmesi gereken büyük bir sorun var. Kişisel yorumum; Bu böyle gitmez. Sergen Yalçın geçen yıl Etimesgut Şekerspor’daydı. Tüm hocaları hiçbir antrenman kaçırmadığını ve elinden geleni yaptığını söylediler. Sergen, Eskişehirspor kampında da sakatlığı yoksa hiçbir antrenmanı kaçırmıyor ve çalışıyor. Ancak bahis alışkanlığının, Metin Diyadin teknik patronken sorun olacağı kesin. Diyadin, sert ve katı bir kişiliğe sahip. Ama Sergen’i tanıyanlar da, bu işleri bir anda kesip atacağını düşünmüyor. Bence Sergen gibi 35 yaşında ve futbol hayatının sonuna gelmiş bir şöhretin biraz daha usturuplu davranıp, en azından bu alışkanlığını biraz daha örterek devam ettirmesi daha mantıklı. Fenerbahçe’de birlikte oynadıkları takım arkadaşı, şimdiki teknik direktörü Metin Diyadin’i zora soktuğunu anlayacak kadar zeki olan Sergen, Eskişehir’deki krizi önleyecek kişinin kendisi olduğunu bilmelidir.Eskişehirspor yönetimi ya Sergen’in bu alışkanlıklarına katlanacak bir hoca bulacak ya da Sergen hocasının isteklerine uyacak. Manzaraya baktığımızda sözün özü, bu süreç böyle devam ederse Metin Diyadin’in devam etmeyeceğini söylemek kahinlik olmaz.Eskişehir’de son dakikaSergen krizinin patlak verdiği Eskişehirspor’da teknik direktör Metin Diyadin’in görevi bırakmak üzere olduğu kaydedildi. Sergen’in takıma katılmasının ardından Diyadin’in yönetime ayrılma yolundaki düşüncesini ilettiği öğrenildi. Yönetimin Hikmet Karaman ya da Ümit Kayıhan ikilisinden birini göreve getirmeyi planladığı ifade edildi.
‘’Formanın vizyonu‘’
Asbaşkan Murat Özaydınlı forma tanıtımında konuşurken, çok değil 7 yıl öncesini hatırlatıp, ‘35 metrekarelik’ bakkal gibi bir dükkandan, 52 mağazaya ve inanılmaz bir ciroya ulaşan Fenerium’a dikkat çekiyordu. O dükkan ki; lisanslı ürün pazarlayan değil, almaya gelen taraftarı azarlayan elemanları da barındırıyordu. Bilenler bilir de, bilmeyenler için bir kez daha hatırlatalım; Fenerium’un adını bile taraftarı koymuştur.Nereden nereye? Fenerium önce kulubün formasını kendisi yapmaya başladı. Taraftar bu bilince ortak olunca, bu alanda çok ciddi bir katma değer üretti. Adidas’la yeniden masaya oturulduğunda, Türkiye’de bir kulübün kasasına ilk kez ciddi bir para girdi. Bu haliyle de örnek oldu. Çıtayı yükseltti.4-5 yıl önce salaş bir meyhane görünümündeki Faruk Ilgaz Tesisleri’nde dün su balesi eşliğinde yapılan sarı-lacivert defile, bilinç sıçraması içindeki kulübün, dünya gerçeklerini yakalayan vizyonunu ortaya koyuyordu. Üstelik tesis içindeki Fenerium defile biter bitmez satışa başlamıştı.7’den 70’e istisnasız bütün Fenerbahçeliler’in aşığı olduğu, vazgeçilmezliğiyle en az kulübün amblemi kadar simgeleşen ‘çubuklu’ formaya olan tutku, bu vizyon ve misyondaki sıçramanın mihenk taşıdır. Fenerbahçe’nin sportif anlamda dibe vurduğu yapısal ve düşünsel devrim sürecinin en sancılı geçiş döneminden, taraftarın bu formaya sahip çıkmasıyla çıkmıştır Fenerbahçe. Hem de bir oyun olan sporun, oyun içinde oyun haline getirildiği, masa başında çarmıha gerildiği bir sisteme meydan okuyarak. Üstelik sadece kendi iç krizlerini değil, hortumcuların yol açtığı, ülke tarihinin üst üste gelen iki büyük ekonomik krizini de atlatarak. Bütün bu değişim, en olmaz zamanlarda, en olmaz koşullarda bile tüketmek için değil, var etmek adına çubuklu formayı satın almak için yarışanların dayanışması ile başarıldı. Taraftar bu formayı satın alarak, sahip çıkarak devrime ve mimarlarına hem destek hem cesaret verdi. Bu formaya savaş açanlara meydan okudu. Kulübün ilk kuruluş renkleri olan sarı-beyaz çubuklu forma, inanılmaz güzellikteydi. Düşünene, onay verene, uygulayana çok çok teşekkürler. Müthiş görünen turkuaz renkli formayı tanıtan ise, bu tür tanıtımlardan milyonlarca dolar kazanan Roberto Carlos’tu. Ancak bu kez konu mankeni değil, Fenerbahçe’nin futbolcusu sıfatıyla. O’na bu formayı giydirenler, bu formayı satın alanlardır. Geçen yıl 350 bin forma satmış Fenerbahçe. Türkiye şartlarına göre çok iyi ama taraftar sayısına ve dünya şartlarına göre çok az. Belki de, Real Madrid ve Manchester United’ın Japonya satışı kadar. Taraftarın formasına sahip çıktığı oranda, alın teri hortumcularının kurduğu düzeni alt etmek de, koyulan hedefe ulaşmak da kolaylaşacaktır.
‘’İyi yoldalar‘’
Lig öncesi Kızılcahamam’da yapılan hazırlık karşılaşmasında iki takım da ilk yarıda genç oyunculara ve yeni transferlere şans verdi. İlk 45 dakikada karşılıklı ataklar gelişti, ancak sahada denk bir mücadele vardı. Sivasspor’da Azerbaycan’dan takıma dahil edilen Ilgar Gurbanov ve Küçükçekmece’den transfer edilen Burhan oynadıkları futbolla dikkat çeken isimler arasındaydı. Vestel Manisa’da ise altyapıdan yetişen genç Akif, forvette etkili bir oyun ortaya koydu. Kalecilere fazla iş düşmeyen ilk yarıda, gol de yoktu.İkinci yarıya iki takım da oyuncu değişiklikleriyle girdi. Sivasspor, ağırlıklı olarak as oyuncularını sahaya sürdü. Bunun meyvesini de ikinci devrenin hemen başında Mehmet Yıldız’ın golüyle aldı. Turkcell Süper Lig’in korkulan ikilisi Mehmet Yıldız ve Balili, tecrübesiz Vestel savunmasını etkisiz hale getirdi. Sakaryaspor’dan transfer edilen Musa’nın sağ kanattan getirdiği topta, Balili ikinci golü atmayı başardı. İki futbolcu da oyunda kaldıkları süre içinde performanslarıyla göz doldurdu.Aslında hazırlık maçlarında amaç eksikleri görmektir. Vestel Manisaspor ve Sivasspor, sezonun bu ilk özel maçında daha çok yeni oyuncularını ve gençleri görmek amacıyla sahadaydı. Bu tip karşılaşmalarda skordan ziyade, oyun anlayışları önemlidir. Bana göre, iki ekip de transferleri ve gençleriyle birlikte iyi yolda.
‘’Geleceği ‘Parlak'‘’
Son yılların flaş ekibi Kayserispor’un Türk futboluna son armağanı İlhan Parlak... Bu sezon transferde adı çok geçen Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal kulüplerinde kalırken, bu genç yıldız bir anda Fenerbahçeli oluverdi. Peki kim bu İlhan Parlak?O’nu genç milli takımlardan tanıyoruz. Her turnuvada gol krallığını kimseye kaptırmaz. Ne zaman uçakta karşılaşsak, ya bir turnuvaya gidiyor ya da dönüyordur. O nedenle de önünde tecrübeli ağabeylerinin olması bir yana, biraz da milli takımlar yüzünden Kayserispor formasını az giydi diyebiliriz. Ancak az giydi am öz giydi İlhan ve verilen bu kısa şanslara rağmen önemli gollere imza attı. Özelliklerine gelince...Bir kere dayanıklılığı ve mücadele gücü yüksek. Çok koşan ve iyi yerlere giden bir forvet oyuncusu. Çok uzun boylu olmamasına rağmen zamanlaması ve gol vuruşları oldukça iyi. İlk 11’de de olsa, sonradan da oyuna girse uyum sorunu mükemmel, hem de çok genç olmasına rağmen. Tabii ki en büyük avantajı Kayserili olup Kayserispor’da oynaması. Çünkü bu takımın altyapısından yetişip, abi-kardeş gibi bir kolej havasında önemli işler yaptılar arkadaşlarıyla birlikte. Tek çekincem ilk defa ayrı ve büyük bir camia içine giriyor. Aslında özgüveni olan bir oyuncu. İyi hazırlanırsa bunu aşar. Ancak gurbetçi ve yabancı oyuncuların ağırlıkta olduğu Fenerbahçe’de aynı havayı aramaması lazım. İyi bir profesyonelin mantaliteyi en kısa zamanda algılayıp, uygulamaya geçmesi şart. Ancak iyi bir eğitime sahip olması bu zorlukları aşmasında etken olur diye düşünüyorum. İlhan’ın örnek alması gereken kişi Tuncay Şanlı olmalı. Tuncay da Ortegalı Fenerbahçe kadrosuna geldiğinde “İyi bir yedek olur” dendi. Ama o yılmadı çalıştı ve kendine güvenip formayı bir daha vermemek üzere aldı. Şimdi Premier Lig’de. Artık top İlhan’da ama söz Zico’nun... Birilerinin Brezilyalı hocaya İlhan’ı iyi anlatması lazım...
‘’Gurbetçi gecesi‘’
Dortmund’ta tribünler dolmadı ama heyecanlı ve coşkuluydu. Bir an gözümden bir film şeridi geçti. Bu statta Galatasaray’ın yazdığı destanlar aklıma geldi. ‘Hey gidi hey’ dedim... Ama gecenin güzelliği ve hüznü maçın 10. dakikasındaydı. Türk futbolunun yaşayan efsanesi Tugay Kerimoğlu şanına yakışır bir jübile ile milli takıma veda etti, ama futbola değil...iki kulübeye baktım; iki libero... Brezilya’da meşhur Dunga, yıldızları ilk yarıda yanına çekmiş, ‘eldekileri görelim’ diyor. Bizim tarafta Bosna gazisi Fatih Terim, özel maç da olsa sezonu güzel bir skorla kapatmanın peşinde. İlk 45 dakikada Dortmund’taki geceye Alman patentli oyuncularımız damgasını vurdu. Yıldıray Baştürk ve Hamit Altıntop nefis hareketleriyle, dünya devine zor anlar yaşattı. Bazen düşünüyorum da, acaba bizim çocuklar Brezilya formasıyla sahaya çıksalar daha mı farklı oynarlardı. Bir formanın, bir markanın bu kadar psikolojik üstünlüğü olur mu, diye düşünmeden edemedim. Tabii ki Ay-Yıldız’da oynamak ve taşımak büyük gurur. Ama dünya platformunda bir nuramayla oynamanın ağırlığından sanırım, istediğimiz gole ulaşamadık ilk yarıda. Aslında Brezilya değil ama bizim ne yaptığımız açısından önemliydi bu maç. Bir kaç gün evvel Bosna’da çok acemice aldığımız yenilgiden sonra Fatih Terim’in ne gibi bir kadro sahaya süreceğini merak ediyorduk. Aslında bizim en büyük sıkıntımız savunmanın göbeğinde... Bu bölgede belki dün gece o kadar sorun yaşamamış gibi gözüksek de, ileriye dönük endişeleri herkes taşıyor.Bugün Almanya’da herkes Stuttgart’ın şampiyonluğunu konuşuyor. Ama bizim adımıza birini de konuşuyorlar. Stuttgart’ın 19 yaşındaki Türk futbolcusu Serdar Taşçı’yı... Gerçekten Alman şampiyonunun savunmasında banko oynayan bu genci Alman Milli Takımı’na kaptırırsak, bunun hesabını kim verecek. Belki böyle güzel bir gecede, güzel şeyler yazmamı isteyebilirsiniz ancak 2008 Avrupa ve 2010 Dünya Kupası hedeflerine ulaşmamız için, duygusallıktan uzak gerçekçi olmalıyız. Dün geceki değerlendirmem; milli takım olarak olumlu... İyi yardımlaştık, iyi pozisyonlar ürettik. Ama önemli olan tüm maçlarda bu ortalamayı yakalamak.
‘’Herkes mevkisini bilsin!‘’
Geçen sezonun ilk yarısında zirve için çok konuşulmuştu Anadolu kulüpleri. Manisa’nın ismi şampiyonluk için bile geçmişti. Sezonun ikinci yarısında İstanbul ekipleri yine zirve için söz sahibi oldular. Kayserispor oturmuş kadrosuyla üst sıraları yokladı, ama o da başarılı olamadı. As oyuncularından birinin sakatlığında ya da cezasında kadro sıkıntısı yaşayan takımlar, o hafta beraberliğe bile razı bir sistemle sahaya çıkmak zorunda kaldı. Şimdiden uyarıyoruz... Gelecek sezon için yapacağınız transferlere dikkat edin.Kayserispor: Özellikle savunmanın ortasına alternatif olacak ilk 11 kalitesinde bir oyuncu gerek. Yine savunmanın sağ kanadına da takviye şart. Çünkü Mehmet Topuz artık orta alanda ve ofansif oynuyor. Sol kanatta savunmada Toledo yeterli, ama önündekiler iyi değerlendirilmiyor. Ayrılan olmazsa forvet yeterli. Orta alanda pres yapan bir oyuncuyla muhtemelen gidecek olan Bülent Bölükbaşı'nın yeri doldurulmalı.Konyaspor: Kadroda sözleşmesi biten oyunculardan Tayfun, Erman Özgür ve Ömer Gündostu ile kaleci Özden'in durumu önemli. El Saka'nın yanına takviye şart. Savunmanın sağ kanadı da öyle. Hatta sağ tarafta hücuma dönük bir transfer de yapılabilir. İyi bir oyun kurucu alınabilirse, üst sıralara oynayabilecek bir takım oluşturulur.Ankaraspor: İlk şart forvet. Uzun ve hava toplarında hakim bir golcü... Orta alanı eldeki kadro çözer. Ancak Bilal'in ayrılma ihtimali sorun yaratabilir. Ayrıca savunmada Wederson'un yeri de doldurulmalı. Yani; kaleci, sol kanat ve savunmanın göbeği ve mutlaka forvet takviye edilmeli.Gençlerbirliği: Sol kanatta Eren'in önüne ve sağ kanada takviye yapılmalı. Orta alanda fizik gücü yüksek, pres yapan bir oyuncuya ihtiyaç var. Ayrıca İsaac forvet ama golcü değil. Okan Öztürk de sezonun bütününde zorlanabilir. O nedenle bir golcü düşünülebilir.Ankaragücü: Her bölgeye ikişer adam almalılar. Kaleye alternatif ister. Savunmada da sakatlıklar ve cezalı durumda oldukça sıkıntılılar. Orta alanları çok koşan pres yapan ama oyun yönlendiren bir bölge değil. Hücumda Bebbe olmazsa yoklar. Bu bölge de güçlendirilmeli.Bursaspor: Savunma bölgesi yaşlı ve riskli. Sağlam transferler şart. Sol ve sağ kanat da yetersiz. Orta alan iyi gibi gözüküyor ama aldatıcı. Çünkü, kısaca üretken değil. Forvet oyuncuları ise iyi hücum pres yapıyor. Fakat gol bölgesinde oldukça yetersizler.Sivasspor: Petkoviç kaleden ayrılırsa, giderilmesi gereken bir sorun oluşur. Servet gitti, Hakkı belirsiz. Bu durumda savunmanın göbeği ilk 11 kalitesinde iki oyuncuyla doldurulmalı. Orta alanda çok koşan ancak fazla etkili olamayan oyuncular var. Burada da sağ ve sol transfer yapılmalı. Balili ve Mehmet Yıldız kalırsa yanlarına genç bir yetenek iliştirilebilir.Vestel Manisaspor: Öncelikle savunma bölgesi en az 4 oyuncu ile güçlendirilmeli. Orta alan takımın en iyi bölgesi. Ancak takviye yapılabilir. Hücumda ise Holosko'ya alternatif bulunmalı. Hepsinden önemlisi ise, iki iyi kayeciyle, kalenin sağlama alınması.Gaziantepspor: Kaleci Hasegiç giderse yerini dolduracak bir isim bulunmalı. Bekir uzun süreli bir sakatlık yaşıyor. O nedenle savunmada Afanou'nun yanına iyi bir stoper gerekli. Ayrıca kanatlar da güçlendirilmeli. Transfere en çok ihtiyaç duyan ekiplerden biri. Her bölgenin güçlendirilmesi lazım.Denizlispor: Yerli ve yabancı önemli oyuncularının sözleşmeleri bitiyor. Serhat, Kratochvil ve Adrinano'nun ya takımda tutulması ya da alternatifleri bulunmalı. Savumadan, orta alan ve forvete kadar en az 4-5 iyi transfere ihtiyaçları olduğu kesin.Rizespor: Futbolu bırakan Zdravkov'un yerine çok iyi bir isim bulunmalı. Savunmada Yasin'in yanına bir partner alınmalı. Orta alan bu sezon takımın en kötü bölgesiydi. Burası mutlaka güçlendirilmeli. Forvette Altan ve Zafer'den yaşları itibarıyla sezonun tamamında yararlanmak zor. Bu bölgeye iyi yabancılar alınmalı.OFTAŞ: Genç kadro korunmalı. Kaleye ve savunmanın ortasına İlhan ve Giray'ın yanına bir takviye yapılmalı. Sağ ve sol kanatları iyi. Orta alana fizik gücü yüksek ve hava toplarında hakim bir oyuncu alınabilir. En büyük sıkıntı forvette. Bu bölgeye bir uzun, bir kısa oyuncu alınırsa iyi olur.İstanbul Belediyespor: Lig A'dan çıkan kadro oldukça yaşlıydı. Oynatılmayan genç yeneteneklerin ligde en azından kulübede olması gerekir. Tecrübeli bir kaleci mutlaka alınmalı. Savunmada en az 3 oyuncuya ihtiyaçları var. Yabancı hakkını, orta alan ve forvet için kullanmaları gerekir.Kasımpaşa: Kaleden başlayarak hücuma kadar en az 8-10 oyuncu transferi yapmalılar. Orta alanı ve sol kanadı iyi işleyen bir takım. Ancak sezonu büyük ölçüde aynı takımla tamamladı. Şimdi Süper Lig'de eldeki kadrodan 3-4 oyuncudan faydalanır. O nedenle oldukça transfere ihtiyaçları olacak.
‘’Süper bir lig!‘’
Türk Telekom Lig A’da 2006-2007 sezonu çok heyecanlı geçti... Süper Lig yarışı ligin son haftasına kadar kıyasıya devam ederken, Play-Off da nefesleri kesti. Düşme hattında da büyük bir mücadele yaşandı.Lig A’da bir sezonu daha geride bıraktık. 3 takım çıktı, 3 takım da düştü. Sezona baktığımızda gerçekten “Süper bir lig” yaşadık diyebiliriz. Zaman zaman futbol kalitesi düştü, zaman zaman yükseldi. Ancak goller görülmeye değerdi. Çıkan 3 ekip gerçekten bileklerinin hakkıyla çıktı. Kamuoyunda, ‘ya bu 3 takım çıkarsa’ diye telaşa varacak bir endişe yaşandı. Bizler de sezon içinde televizyon programlarında ve gazetemizde bu konuyu işlemeye çalıştık. Aslında kamuoyu iyi bilgilenmediği için bence böyle düşünüyordu.İyi yönetilenlerin zaferiÇıkan takımların hepsinin ortak özelliği iyi yönetilmesiydi. Bu, çok önemli bir konu. Siz sezon başı iyi takım kurarsanız, iyi futbolcular alırsanız ve sözünüzde durursanız, bunun karşılığını da alırsınız. Bizler de hem tiraj hem de reyting açısından baktığımızda, tabii ki taraftarı olan, kitlesi olan takımları isteriz. Ancak burada bir hakkı teslim etmek zorundayız. Madem futbol federasyonu bu ekiplere, liglerde mücadele hakkını vermiş, onların en doğal hakkıdır Süper Lig... Önemli olan başarılı olamayanların nerede yanlış yaptığını saptaması ve gelecek sezonlara ona göre hazırlanmalarıdır.Oftaş başladığı gibi bitirdiKısaca 3 takımı ele alırsak; İstanbul Büyükşehir, Abdullah Avcı ile iyi bir takım oluşturdu. Sezona da iyi başladılar, ama ilk yarıyı kötü bitirdiler. Ancak 34 hafta içinde bir kaç hafta hariç hep ilk iki içinde oldular ve mutlu sona ulaştılar. Keza Oftaş, şampiyonluk ipini göğüslerken, kimsenin beklemediği bir başarıya imza attı. Lig A’nın yeni takımı, sezonu başladığı gibi bitirdi ve Süper Lig’e çıktı. Lig A’nın bir başka yeni takımı Kasımpaşa ise üst üste 3. yılında bir üst kategoriye çıkma başarısını gösterdi. Lacivert-Beyazlı İstanbul ekibi, müthiş başladığı 2006-2007 sezonunda bir duraksama yaşadı. Ancak Play-Off’a kalmayı başardı. Ankara 19 Mayıs Stadı’nda Altay ile unutulmaz bir final sonrasında, 43 yıl sonra Süper Lig heyecanını yeniden tattılar.İstikrarsızlık başa belaPeki, çıkamayanlar neden çıkamadı? Malatyaspor’a baktığımızda 4 teknik adamla sezonu tamamladılar. Takım içinde tecrübeli kadro iyi bir arkadaşlık oluşturamadı. Ayrıca maddi açıdan istikrar sağlanmadı ve futbolcular devamlı parasal sorunlarını gündeme taşıdılar. Bütün bunlara rağmen, son 3 haftada ayaklarına gelen Süper Lig fırsatını aldıkları başarısız sonuçlarla kaybettiler. Lig A’da Elazığspor’dan, İstanbulspor’a kadar bir çok ekip Play-Off şanslarını bu tür sıkıntılar yüzünden elde edemediler.Lig A’ya damgasını vuranlarBana göre Lig A’ya damgasını vuran iki takım Orduspor ve Gaziantep Büyükşehir Belediyespor’du. 3.5 yıldır aynı teknik direktörle çalışan Orduspor, tam bir istikrar abidesi. Karadeniz ekibi, son maça kadar Play-Off şansını sürdürdü, ama kalamadı. Öte yandan Suat Kaya ile müthiş bir çıkış yakalayan Gaziantep Belediyespor da, sezonun başarılı kulüplerinden biri oldu.Bence bu sezon en büyük hayal kırıklıkları; Mardinspor, Kocaelispor, Samsunspor ve Türk Telekom’du. Bu 4 takımdan Türk Telekom lige veda etti. Mardinspor tüm maddi gücüne rağmen elindeki alternatifli kadrosuyla ligde zar zor kaldı. Samsun ve Kocaelispor ise gerçekten hepimizi hayrete düşüren kötü bir performans çizdi. Düşen iki takım: Uşakspor ve Akçaabat Sebatspor, ellerinden geleni yaptılar, ama güçleri bu kadardı.Seyircisiz takım yok gibiLig A’ya bu sezon 6 yeni takım katıldı. Aşağıdan Boluspor, Kartalspor ve Giresunspor, Süper Lig’den ise Sakaryaspor, Erciyesspor ve Antalyaspor, önümüzdeki sezon Lig A’da mücadele edecekler. Görünen o ki, Lig A gelecek sezon tam bir Anadolu ligi olacak. Herkesin eleştirdiği seyircisiz takımlar, bu sezon Lig A’da yok gibi. Çıkanlara Süper Lig’de başarılar dilerken, Lig A’ya yeni gelen takımlara da ‘Hoş geldiniz’ diyorum. Yeni sezonda, yeni panoramalarda görüşmek üzere, herkese iyi tatiller...
‘’Unutulmaz final‘’
Yıllardır Play-Off izlerim, böylesini görmedim. Düşünebiliyor musunuz, 90. dakikada ‘Altay Süper Lig’de’ deniyor orta hakem Vedat Yüksel 5 dakika uzatma veriyor ve o anda Kasımpaşa’nın beraberlik golü geliyor. Karşılaşma 30 dakika daha uzuyor. Altay yine öne geçiyor. Artık herkes Siyah-Beyazlılar’ın bu sefer bu fırsatı kaçırmayacağını ve Süper Lig’de olduğunu düşünürken, gecenin kahramanı Erhan skoru 3-3’e taşıyor ve penaltı atışları sonucunda Kasımpaşa 43 yıl sonra Süper Lig’de... Unutulmayacak final dedik. Gerçekten de bana göre gecenin mağlubu yok, sadece kazananı var. İki takım da olağanüstü oynadı, mücadele etti ve bir taraf gülecekti, o da İstanbul ekibi oldu. Altay geçen yıl Ankara’da final oynamıştı ama dün geceki kaybediş gerçekten trajik. Çünkü özellikle maçın uzatma bölümünde İzmir ekibi 3-2 galip durumdayken, inanılmaz golller kaçırdılar ve sonunda bunun bedelini ödediler. Ama her ne olursa olsun ayağa gelmiş bu Süper Lig şansını korumalıydılar. Ancak Kasımpaşa’nın 54. dakikada 10 kişi kalmasına rağmen sergilediği mücadeleye şapka çıkarmak lazım. Adeta 10 kişiyle 11 kişi oynadılar. Gecenin kahramanı Erhan’dı ve Play-Off gol kralı oldu. Süper Lig’e çıkış öyküsünde başta başkan Hasan Öksüz, genel mecacer Süha Sidal ve iki teknik direktör Akif Başaran ve Kadir Özcan’ın büyük payları var. Ama aslan payı tabi ki başta kaptan Cihat olmak üzere tüm futbolcuların. Ben bu gece teknik ve taktik anlamda hiçbir şey söylemeyeceğim çünkü bu maçın yorumu yapılacak gibi değil. Maç sonrası Altay teknik direktörü Ekrem Al’ın duruşu, aslında Altay adına geceyi tam olarak anlatıyordu. Tecrübeli hoca inanmıyordu, şoktaydı. Aynı şoku Kasımpaşa genel menaceri Süha Sidal’ın da yaşadığını gördüm. 43 senedir şampiyonluk yaşamayan Sidal, sanki rüyada gibiydi. Ama gerçekten bu rüya gibi bir geceydi. Kasımpaşa’yı kutluyorum. Süper Lig’de kalıcı olmasını diliyorum. Üst üste iki final kaybeden Altay’ın da bu kaybedişlerden bir ders çıkarıp, yeni sezona hazırlıklı girmesini tavsiye ediyorum.