Arama

Popüler aramalar

‘’Lider çok rahat‘’

Çünkü tecrübeli hoca bu tür maçları sever herkesin malumu. Ama Yılmaz Vural sanırım Galatasaray’ın hücum gücünü çok hafife almış ya da savunmasını. Savunma konusunda haklı olduğunu gördük ama kendi savunmasının hali içler acısıydı.

İlk yarıdaki 4 gol de Süper Lig’e yakışmayan hatalardan oluşan basit gollerdi. Yabancı sayısı nedeniyle Sneijder’siz sahaya çıkan Galatasaray’da Hollandalı yıldız olsaydı fark daha da büyürdü. Bu maçı izlerken Şampiyonlar Ligi’nde son 8’e kalmayı başaran Galatasaray’ın bu takım savunmasıyla gerçekten büyük bir iş başardığını söyleyebilirim. O nedenle gelecek sezon Devler Ligi için doğru tercihler yapılmalı.

Dün gecenin yıldızı Melo’ydu. Brezilyalı oyuncu ligin ikinci yarısındaki istikrarını bu maçta da sürdürdü. Galatasaray için ölçü olacak bir karşılaşma değildi bu 90 dakika. Çünkü Elazığspor tehlike bölgesinde bir takım ve son haftalarda pek de iyi oynamıyorlar.

Bence dün gece Galatasaray 3 puandan çok, nerelerde hata var ona bakmalı. Dany bütün maç iyi oynayıp bir hata yapıyor ve gol oluyorsa düşünmek gerek. Burak Yılmaz böyle bir maçta biraz ofsayta dikkat etse gol sayısını çok daha artırabilir. Ama Burak o kadar basit ofsaytlara yakalandı ki şaşırmamak elde değil. Bir çift sözüm de Hamit’e. Gurbetçi yıldızın profesyonelliğinden ve iyi niyetinden asla şüphem yok ama sezon bitiyor artık toparlan ve gerçek Hamit’i sahaya yansıt. Maçın ikinci yarısı al gülüm ver gülüm futboluydu. Elazığ oynar gibi yaptı bu skor bana yeter yıpranmayalım hesabında. Galatasaray ise Mersin İdman Yurdu ve Orduspor maçlarındaki bir kazanın söz konusu olmayacağını düşünerek tempoyu iyice düşürdü. Sonuçta daha çok hata yapan kaybetti...

20 Nisan 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ah hakemler ah!‘’

Artık yolun sonu görünmeye başladı... Ancak futboldan önce hakem hatalarını yazmak istiyorum... Önce Konya-Adana maçındaki iki bariz hatayla başlayalım. Hataların ikisi de konuk ekip Adanaspor aleyhine oldu. Mbilla’nın net bir gölü, kaleci Kaya’ya faul yaptığı gerekçesiyle iptal edildi. İkinci ise yine Konyaspor kalecisi Kaya’nın hatalı çıkışı sonrası yaptığı penaltı ve görmesi gereken kırmızı karttı. Bir 90 dakikada bu kadar net; direkt skoru etkileyecek hata kabul edilemez. Bir büyük hata da Tavşanlı-1461 Trabzon maçındaydı. Ev sahibi aleyhine verilen bir penaltı var ki, evlere şenlik. Neyse ki, Emrullah’ın atışını kaleci kurtarıp adaleti sağlamış oldu. Yine zirveyi çok yakından ilgilendiren maçta Rize’de çok net bir penaltı pozisyonu görmezden gelindi. Rizesporlu Sezer’in yandan gelen ortaya attığı yumruğa maçın hakemi ‘devam’ dedi.

Emeklere yazık!

Kimse, ‘Senelerdir böyle şeyler oluyor. Olmaya da devam edecek’ gibi klasik bir düşünce içinde olmasın. Çünkü hataları yapan hakemlerin hepsi belki haftaya, Süper Lig maçı idare edecek. Ancak bu gergin ortamda, bu hakemleri biz nasıl idare edeceğiz? Asıl soru bu! Ayrıca Süper Lig’deki hakem hatalarına da bakınca ister istemez karamsarlık kaplıyor insanı. Bir sezonun emeği bir düdüğün çalınıp, çalınmamasıyla uçup gidiyor yazık değil mi! Bir de bu ortamdan yararlanmak isteyen ve kişisel hesaplaşmalar için bu anı kaçırmak istemeyen eski hakemlerin fırsat buldukça yaptıkları samimi olmayan yıpratıcı demeçleri de cabası...

Alkışlar Ankaragücü’ne

Gelelim haftanın maçlarına... Ankaragücü’nün gençleri, Mustafa Kaplan yönetiminde bir mucizeyi gerçekleştirmek için adeta and içmişler. Geriye kalan maçlarına bakarsak; fikstür zorlu görünüyor. Ancak son iki maçta Göztepe’yi Başkent’te, Samsunspor’u da deplasmanda yenerken, ‘Neden olmasın?’ dedirtecek bir mücadele gösterdiler. Ben başkan olsam bu gençleri hafta içi Sarı-Lacivert otobüsle Başkent caddelerinde dolaştırırdım. Yıllarca Ankaragücü’yle rakip fileleri havalandıran ‘Kral’ lakaplı Mustafa Kaplan’ın bu çocuklar üstündeki inanılmaz etkisini de unutmayalım. Ben Ankaragücü’nü bu haliyle seviyorum ve saygı duyuyorum...

18 Nisan 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Risk aldı kazandı‘’

Her şeye rağmen bu kötü dediğmiz takımın hala Avrupa kupalarına gitme şansı, kupa yarı finalisti olarak bulunuyor. Ancak Bordo-Mavili ekibin şu anda kupayı Avrupa’yı düşünecek hali yok. Tek derdi ligde kalmak ve rahat bir nefes alabilmek. Orduspor ise Süper Lig’deki ikinci sezonunda tehlike hattında ve sahaya deyim yerindeyse bıçak sırtında çıktı. İlk 45 dakikaya baktığımızda daha gergin olan, sanki el freni çekilmiş araba gibi hareket eden bir Trabzonspor vardı. Orta alanda istediği hakimiyeti kuramayan Bordo-Mavililer kanatlardan da istedikleri gibi akın geliştiremediler. Orduspor ise oyunun ilk
15 dakikasından sonra dengeyi kurdu. Cuper, Stancu, Hasan Kabze ve David Barral’ı ilk 11’de oynatarak sadece bir puana gelmediğini gösterdi.

İkinci yarıda Tolunay Kafkas, Alanzinho’yu çıkartıp Adrian’ı aldı. Aslında Kafkas, 3 puana çok ihtiyacı olduğu karşılaşmada daha riskli bir taktik denemeliydi. Kısmen ikinci yarıda bunu denediler ve baskı da tribünleri coşturdu. Oyuna sonradan giren iki isim Trabzonspor’u da golle tanıştırdılar. Adrian sağ kanattan çevirdi, altı pas içinde Halil iki hamlede topu Orduspor filelerine yolladı. Golle rahatlayan Trabzonspor karşısında Orduspor risk almayı denedi ancak başarılı olamadı. 29 Ocak 2012’den beri dışarıda kazanamayan Orduspor’un ligde kalma umutları da gittikçe eriyor. Gecenin kazananı hem Trabzonspor hem Halil Altıntop’tu. Türkiye’ye geldiğinden beri ilk defa bu kadar istekli, diri bir Halil izledim.

13 Nisan 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Çilingir Cernat!‘’

PTT 1. Lig’de son viraja girilirken her şey Çaykur Rizespor’dan yana esiyor... Mustafa Denizli göreve gelirken kafalarda soru işaretleri çoktu. Bunun sebebi hocaya olan güvensizlik değil, takıma olan güvensizlikti. İtiraf edeyim; ligin ilk yarısında ortaya koydukları performans hiç de umut vermiyordu. Ancak tecrübeli teknik adam bu soru işaretlerine Cernat gibi nokta bir transferle cevap verdi. Çünkü bu ligde, bu ligin kalitesinin üzerinde tecrübeye sahip olan birkaç oyuncunuz varsa kilidi kolaylıkla açarsınız. İşte Florin Cernat da takımı adına bu kiritik karşılaşmalarda rakibin şifresini çözen isimdi. Sadece son Karşıyaka maçında yaptıkları yeter bence. PTT 1. Lig’de her takım, her takımı yenebilecek güce sahip. Bu farkı ancak Cernat gibi oyuncularla kapatabilirsiniz. Tabii ki, tüm başarılı gidişi bir oyuncuya bağlamak da takıma haksızlık olur.

Efsane farkı

Mustafa Denizli’nin bana göre yaptığı en önemli hamlelerden biri de az gol yiyen; kalesinde zor gol gören bir Çaykur Rizespor oluşturmasıdır. Üstelik hâlâ aynı fikirde olmama rağmen, savunması kötü olan Rizespor’u bu hale getirmek de Denizli’nin farkıdır. Şu anda her şey bitmedi ve bu hafta önlerinde önemli bir Manisaspor karşılaşması var. Bir hafta önce yazımda, “Karşıyaka ve Manisa maçlarını kayıpsız geçerlerse Süper Lig kapısını ardına kadar açarlar” demiştim. İzmir’de Karşıyaka’yı devirip birinci engeli geçtiler. Rize’de, Manisaspor karşısında 3 puan değil, 6 puanlık bir maç oynayacaklar. Aslında bu görüş iki takım için de geçerli. Özellikle Erciyesspor’un evinde Konyaspor’a kaybetmesi; Manisaspor’u Rize’ye çok daha iştahlı getirecektir. 1461 Trabzon’un da kısmen ilk iki için havlu atmasından sonra Süper Lig yarışı bu 3 takım içinde geçecek. Sonrası malum; Play-Off için ayrı bir heyecan...

Ateş hattı nefes nefese


Küme düşme hattındaki takımlar son haftalarda ateşten gömlek giyecekler. Ankaragücü’nün 3 haftadır kazanan Göztepe’yi Başkent’te devirmesi alt sıralarda her şeyin daha bitmediğini gösteriyor. Buca’da kaybeden Tavşanlı, Şanlıurfa’da kaybeden Samsunspor için rahat nefes almak yok. Kartalspor’un evinde zor da olsa Gaziantep Belediyespor’u yenmesi de İstanbul ekibinin kolay kolay pes etmeyeceğini gösteriyor.

11 Nisan 2013, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kayseri hak ettiğini aldı‘’

Kayserispor evinde çok rahat bir galibiyet aldı. Üstelik bu 3 puanı alırken uzatmalarla birlikte aşağı yukarı 69 dakika 10 kişi oynadı. Karşılaşmaya erken bir golle başladı Kayserispor. Sedat ile Bobo’un girdiği ikili mücadelede ayakta kalan Brezilyalı golcü topu ağlara yolladı. Bu golün şokuyla biraz da dağılan Kayserispor Bilica’nın kendi kalesine attığı golle skoru 2-0’a taşıdı. Bu dakikadan sonra ‘farka gider’ diyordu Kayserispor için herkes. Aslında 90 dakikanın sonuna baktığımızda öyle de oldu biraz. 2 farkın ardından ilginç bir penaltı izledik. Benim gördüğüm kadarıyla tartışmalı bir karardı Serkan Çınar’ın verdiği penaltı. Ancak penaltıyı verince Salih Dursun’u da atmak gerekti.

Kayserispor’da iyi giden işler birden tersine döndü. Sinan Kaloğlu penaltıyı gole çevirdi ve skor 2-1’e geldi. Rüzgar Elazığ’a döndü gibi gözüküyordu. Ancak 47’de Mouche ile gelen gol ve sonrasındaki bal yapmayan arı görünümündeki Elazığspor performansı Doğu ekibinin yakaladığı avanatajı kullanamamasında önemli etkendi. Arjantinli kendisinin 2. takımının 4. golünü atarak maça damgasını vurdu. Gerçekten üst üste aldığı yenilgilerle kimyası bozulan Kayserispor 10 kişi kaldığı bir karşılaşmadan farklı bir skorla ayrılarak takım kalitesinin meyvesini aldı. Elazığ ise en azından rakibinin 10 kişi kaldığı maçtan puanla ayrılması gerekirdi. Yılmaz Vural’ın takımına milli ara pek iyi gelmemiş. Ligin bu zamanında tehlike bölgesindeki bir takım için her şeyin bitmiş olmadığını unutmamalılar. Kayserispor için bundan sonrası üst sıralar olur...

07 Nisan 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ne haftaydı be!‘’

Manisa’nın üst üste kaybetmesi ve son hafta 1461 Trabzon’un da yenilmesiyle iki takım, Erciyes ve Rizespor’un oldukça rahatladığını söyleyebiliriz. Süper Lig’e çıkacak 3 takımdan ziyade; ‘Kim düşecek ya da kimler düşecek?’ sorusunun cevabını bulmak kolay değil. Ankaragücü bir yere kadar direndi, ama son haftalarda aldığı yenilgilerle artık işi çok zor. İkinci takım olarak Kartalspor’un gerçekten beklenmeyen sert düşüşü düşündürücü. Çünkü yıllardır bu ligde oynayan Kartalsor’un tecrübeli kadrosuna rağmen bu durumda olması ister istemez, ‘Sorun sadece saha içi mi?’ dedirtiyor... Çünkü bu kadronun yeri burası olmamalı...

Göztepe kendini buldu

İşte böyle düşündüğüm bir başka takım da Göztepe’ydi. İzmir ekibini yanlış transfer planlamaları ve dışarıya verdiği paralı kulüp imajı bir anda uçurumun kenarına getirdi. Dışarıdan; bir holding takımı olması, Türkiye’nin en ateşli taraftarına sahip olması Göztepe’yi her futbolcu için bir cazibe merkezi haline getirmişti. Bu gerçekle yüzleşmek için geç kaldı Göztepe Yönetimi. Çünkü parası zamanında ödenen bir takımdan istenen şey başarıdır. Ancak bunu futbolculara anlatamazsınız. Bir memur takımı olursunuz ve herkes, her şeyin garanti altında olduğunu düşünür. Hatta daha ileriye gideyim. Takımın şampiyon olmasını bile istemez içinden. Çünkü; takım çıkarsa, ‘Takımda olamayız’ duygusu ağır basar. Devre arası ciddi bir revizyon yapıldı. Ama son haftalarda çok önemli 3 puanlar aldılar. Kemal Kılıç çok tecrübeli bir isim ve bu ligin de en başarılı hocalarından. Şu anda Göztepe tehlike bölgesinin yakınında ama sezon sonu başka bir yerde olacaktır.

Horozlar tehlikede

Bu bölgeyi mercek altına aldığımızda bazı takımlar için tehlike çanları çalıyor diyebiliriz. Samsun’un bu kadrosu ve bu iştahıyla bölgeden hızla sıyrılması yüksek ihtimal. Tavşanlı kolay kolay havlu atmaz. Burada en sıkıntılı takımın Denizlispor olduğunu söyleyebilirim. Horozlar gerçekten seslerinin iyi çıkmasını istiyorlarsa kalan maçlarının hepsini final havasında oynamak zorunda. Haftaya damgasını ise son maç vurdu. Adana Demirspor attı, Bucaspor cevap verdi, ortaya 5-5 gibi tarihi bir skor çıktı. Üstelik 10 golün 9’unu farklı oyuncuların atması da dikkat çeken bir başka önemli ayrıntıydı.

04 Nisan 2013, Perşembe 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Elazığspor'da fark Vural mı!‘’

Bülent Uygun’da mıydı bütün suç diyebilirsiniz böyle baktığımızda. Şöyle küçük bir analiz yaparsak taa hazırlık kampına Hollanda’ya kadar gidersek daha gerçekçi bakarız olaya. Bir kere 8 yıl sonra tekrar Süper Lig’e dönmüş olmanın acemiliği en başta yöneticilerde çok açık görünüyordu. Tüm iyi niyetlerine rağmen yeni teknik direktör Bülent Uygun’un eline çok da iyi bir kadro sunulduğu söylenemez. Ucuz olsun bonservisi elinde olsun ve yetenekli olsun. İşte bu anlayışla yapılan transferlerin birçoğu önemli isimlerdi ama bir çoğu uzun süredir forma giymemiş futbolculardı. Bülent Uygun zor bir fikstürle yola çıktı. İster istemez tamımını oturtma süreci istediği gibi gitmedi ve yollar ayrıldı. Yerine yine bu bölgedeki takımları çalıştırmış ve bu havayı iyi bilen bir isim Yılmaz Vural getirildi. Vural’da Kasımpaşa ve Konyaspor’u düşüren bir teknik adam olarak göreve gelirken yüksek bir kredisi yoktu. Gelir gelmez yapacağı tek şey motive etmek ve moralman takımı ligde kalacağına inandırmaktı. Ve bunu da ilk yarı bitene kadar başardı ve umutlu bir şekilde Elazığspor’u devre arasına taşıdı. Zaten hocanın da kadroda operasyon yapabilmesi için bu şartların oluşması gerekirdi. Yılmaz Vural devre arası kadro revizyonu yaparken bıraktığı oyuncuları da daha hazır hale getirdi. Artık bundan sonra iyi bir takım olmak ve bunu sonuca yansıtmaktı. Tabii ki işler iyi gidince taraftar olsun yönetim olsun hocanın arkasında büyük bir destek oluştu ve daha lig bitmeden mutlu ve oynadığı futboldan zevk alan izleyenin de beğenisini kazanan bir Elazığspor gerçeği var ortada. Son sözü Yılmaz Vural’ın bu konudaki saptamasıyla bitireyim ‘ bu kadro hem kaliteli, hem karakterli isimlerden kurulu. Başarının sırrı burada’...

30 Mart 2013, Cumartesi 19:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ne işin var Brezilya'da?‘’

Bize asıl Macaristan zaferi dün gece lazımdı. Çünkü Brezilya’ya gidebilmek için kaybettiklerimizden sonra kazanmak bir başlangıç olacaktı. İşte gece başlarken Romanya,Hollanda’da kaybedecekti biz de kazanıp yolumuza devamedecektik. Bu duyguların hakim olduğu bi şekildebaşladık. İlk yarıda Andorra karşısındaki dağınıklık yoktu. Hırslı baskılı ve tempolu futbol sergiledik ancak rakibin orta alandaki bize uyguladığı baskı ister istemez pas organizasyonlarımızı bozdu ve hemen hemen 40. dakikaya kadar gol pozisyonu üretemedik. Bu arada rakip bir serbest atıştan golü buluyordu neredeyse ancak Onur kalesinde devleşti ve geçit vermedi. Devreyi gol ymeden bitirmeyi kafasına koymuş Macarlar iyice geriye çekilince Arda ve Alper’in bireysel yetenekleriyle gole çok yaklaştık ama bir türlü çerçevedentopu geçiremedik. Aslında soyunma odasına önde girseydik ikinci yarı işimiz daha kolay olabilirdi. İşte ilk yarıda yapamadığımıza ikinci yarıda Burak’ın golüyle ulaştık. Artık bu dakikadan sonra rakibin üzerimize daha çok adamla geleceği ve risk alacağını düşünüyorduk. İşte bu ikinci gol için iyi bir fırsattı. Ancak sahanın en iyilerinden Alper Potuk- Hamit değişikliği garip geldi. Hamit’in oyuna alınması tamamda çıkan isim Alper olmamalıydı. Abdullah Avcı klasik eski Türk teknik adamlar gibi davranıp tercihini Alper’den yana kullandı. Biz bunları düşünürken kalemizde gördüğümüz golle şok olduk. Macaristan’ın sol kanattan kullandığı taç atışında Semih’in hatasıyla golü yedik. Oyunun bundan sonrası tribündeki taraftarların bile gardının düştüğü ve rakibin az da olsa önemli fırsatları kaçırdığı anlardı. Açıkçası dün gece resmen ayağımıza gelen fırsatı teptik. Kazansaydık rüzgarı arkamıza alırdık eylülde neler olmazdı neler. Gecenin özeti bu Macaristan’ı yenemiyorsan ne işin var. Brezilya’da?

27 Mart 2013, Çarşamba 19:00
YAZININ DEVAMI