Arama

Popüler aramalar

‘’Heyecanlı, zevkli güzel maçtı‘’

Ne maçtı diyeceğimiz bir karşılama izledik. İlk 30 dakikada gelen 4 gol ve Beşiktaş'ın 3-1 öne geçişi. Ardından her şey Beşiktaş lehine giderken Toure’nin gördüğü kırmızı kart ve rüzgarın Trabzonspor lehine dönmesi. Oysa bu kırmızı kart olmasa belki de derbilerde iyi oynayan Beşiktaş bu maçta da iyi oyun ve iyi skorla Trabzon’dan dönebilirdi. Ancak bir kişi eksik olmanın bedelini Beşiktaş 3-3'lük beraberlikle ödedi. Siyah-Beyazlı ekip kazansa hem moral hem de özgüven kazanacaktı ama büyük bir fırsatı kaçırdı.

Teknik anlamda dün gece oyun planı açısından kazanan Sergen Yalçın’dı bana göre. Onachu’suz Trabzonspor karşısında rakibin savunma zaaflarını çok iyi analiz etmiş ve bu zaafları sahada gollerle değerlendirdi. Ama Sergen hocanın hesaplamayamadığı Toure’nin gördüğü kırmızı karttı. İkinci yarı ister istemez tek kale bir maç izledik. Trabzonspor kanatlardan ortalarla ve çeza alanı dışından şutlarla Beşiktaş kalesini topa tuttu ama gecenin bir kahramanı da Beşiktaş kalecisi Ersin’di. Ama Zubkov merkezli hücum denemelerinden 3-3'lük beraberlik çıktı. Bu maçtan Fatih hocanın çıkaracağı ders Onachu yoksa B planı nedir bulmalı.

Abraham'a verse...

Dün gece 3 gol ve beraberlik geldi ama 11’e 11 oynansaydı bu sonuç gelirmiydi sormak gerek. Bir de tabii ki Trabzonspor’un takım savunmasındaki zafiyeti yenilen 3 golde çok açık göründü. Belki şimdiye kadar kazanırken rakibe pozisyon veriyordu ama rakipler sonlandıramıyordu. Ancak dün gece Beşiktaş bu savunma açıklarını değerlendirdi ve Trabzonspor kalesinde 3 gol görüp yenik duruma düştü. Aslında Beşiktaş yine de son bölümde Jurasek ile 4. golü bulma şansı yakaladı ama Çek oyuncu topu boş durumdaki Abraham’a vermeyip kaleyi denedi ve başarılı olamadı. Özetle hatasıyla sevabıyla 6 golün olduğu yılın son derbisinde futbol adına heyecanlı zevkli güzel bir maç izledik...

15 Aralık 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey ortada‘’

Şampiyonlar Ligi’ndeki kötü sonuçları ligde telafi etmeye çalışan Galatasaray, deplasmanda Antalyaspor karşısında ilk yarıda adeta ter attı. İlk 11 dakikada gelen iki gol ile rahatlayan Sarı-Kırmızılılar aslında bu yarıda maçı bitirecek skora ulaşabilirdi. Özellikle Osimhen’in 3 net pozisyonu haricinde başka kaçan net goller vardı. Okan Buruk orta alana Sara’nın yerine Yunus’u monte ederek çok doğru bir karar vermiş. Çünkü Yunus oynayan ve oynatan, kilit pas özelliğiyle direkt skora etki eden bir isim.

Dün gece Antalyaspor karşısında da Sane ve Osimhen’e yaptığı asistlerle kalitesini gösterdi. Tabii ki Monaco yenilgisi sonrası Antalyaspor maçı bir anlamda fikstür şansıydı diyebilirim. Akdeniz ekibi toplama bir takım görünümünde ve çok yetersizler, ilk yarıda bu çok net göründü. Ev sahibi ekip hem savunmayı hem de hücumu yapamayınca Galatasaray elini kolunu sallaya sallaya topa hükmetti ve kolayca pozisyonlara girip gollerini attı. Kısaca öyle bir ilk yarı izledik ki deyim yerindeyse tam Icardi’likti...

2. yarı sendromu

Tipik ikinci yarı sendromu diğer maçlar kadar olmasa da kısmen hortladı. Osimhen’in 3. golü olmasa fark 3’e çıkmasa yine benzer gerilimler yaşanabilirdi. Nitekim Okan Buruk 3 değişikliğini yapar yapmaz Antalyaspor’un kornerden golünü izledik. Aslında Buruk haklı olarak sakatlık ve yorgunluk nedeniyle zaten bu değişiklikleri yapmak zorundaydı. Bence sorun takımın oyundan düşmesi ve kafaca bitmiş bir rakibe cesaret vermesi...

Kulübesi daha iyi!

Bu kadar iyi başlangıç yapan skor yakalayan bir takımın maçı böyle bitirmesi düşündürücü. Belki de Okan Buruk bu değişiklikleri yaparken yönetime de kulübenin etkisizliği mesajını vererek transfer istiyor haklı olarak. Sözü fazla uzatmayayım dün eleştirdiğimiz Antalyaspor’un bile oyuna giren isimleri Galatasaray’ın giren oyuncularından daha iyi iş yaptı... Liderlik sürüyor belki ama bu oyun sürdürülebilir gözükmüyor acilen çözüm bulunmalı. Zaten bu defolar ligde örtülüyor ama Şampiyonlar Ligi’nde her şey ortada.

14 Aralık 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Bu sonuca sevinmek lazım‘’

Şampiyonlar Ligi’nde kritik dönemeçte Monaco deplasmanında işimizin kolay olmadığını biliyorduk. Çünkü rakibimiz içinde yola devam etmesi için kazanması gereken bir maçtı. Okan Buruk önemli eksikleri olmasına rağmen güçlü bir 11 sahaya sürdü. Özellikle iki kanadı çok etkili kullandık ancak son toplarda beceriksizdik. Sane klasına yakışır bir futbol ortaya koyarken, Monaco savunmasına zor anlar yaşattı. Alman yıldız gerçekten toplu ve topsuz oyunda tam bir takım oyuncusu gibi mücadele etti.

Barış Alper de sol kanattan etkili bindirmeler yaptı. Ama tek yapamadığımız goldü ve İlkay ile Sara ile Osimhen ile önemli pozisyonları değerlendiremedik. Ancak ilk yarıda şunu gördük, topa daha çok hakim olan taraf bizdik ama sadece 1. ve 2. bölge futbolu yetmez olduğunu gördük. Açıkcası beraberlik için yeterli ama galibiyet için yetmezdi bu futbol. Tabii ki bu kadro yetersizliğinde bir eleştri değil bir yorum bizimkisi. Ama yaratıcı isimlerin devreye girmesi ve doğru kilit paslarla golü bulmamız gerekiyordu. İkinci yarıda eldeki önemli hamle ismimiz Yunus Akgün’dü. Sakatlıktan çıkan genç yıldız 45 dakikada kader adamı olmaya en büyük adaydı. İkinci yarı rakibin baskılı oyunu karşısında zorlandığımız anlardı. Sanchez’in sebebiyet verdiği penaltıda Uğurcan kalesinde devleşti ve geçit vermedi. Ancak bu kurtarışa rağmen gereken reaksiyonu gösteremedi Sarı-Kırmızılı ekibimiz.

Kondisyon eksikliği

Balogun gününde olsa sanırım skor çok erken aleyhimize olabilirdi açıkçası şans yanımızdaydı. Okan Buruk’un, Yunus hamlesi bizim için umutların tazelendiği anlardı. İkinci yarıda şunu gördük kondisyon olarak yetersizlik göze fazlasıyla çarpıyordu. Bir de işler kötü giderken Uğurcan’ın sakatlanıp çıkması tuzu biberi oldu. Gol geliyorum dedi ve hemen kaleci değişikliğinin ardından kornerden yenik duruma düştük. Şampiyonlar Ligi’nde bu kadar para harcarken seviyeye uygun ve dayanıklılığı yüksek oyuncular seçmek gerekli. Daha sezon ortasında kulübesiz kalmanın hamle gücünün olmamasını şanssızlık diye izah etmek kendini kandırmaktır. Özetle ikinci yarıdaki ezik futbola bakarsak bu sonuca sevinmek lazım.

10 Aralık 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor testi geçti‘’

Trabzonspor kazanırsa puan cetvelinde 2. sıraya çıkacaktı. Karadeniz ekibi için önemli bir motivasyondu bu etken. İzmir’de Göztepe karşısında açıkçası bir şampiyonluk yarışı için bu karşılaşma iyi bir testti. Göztepe’nin sahasında kaybetmeyen ve ligin en az gol yiyen takımı olması, Trabzon için zorluk derecesi yüksek bir maç olduğunu gösteriyordu. İlk yarıda çok sert, çok temaslı ama kısır bir mücadele izledik. Trabzonspor sahada topa hakim olan gol arayan taraf olurken, Göztepe sadece rakibi durdurmaya çalıştı. Son anlarda ise Onana’yı geçemediler. Fatih Tekke’nin önemli eksikleri olmasına rağmen sahaya sürdüğü 11 oyun, planını harfiyen uygulamaya çalıştı. Topu rakibe bırakarak oynamayı seven Göztepe, sert ve temaslı futboluyla rakibini yıpratmayı çalışsa da ilk yarının hakimi Trabzonspor’du. Açıkçası ateşli tribünler önünde Göztepe’nin oyunu sanırım kimseyi tatmin etmemiştir...

Sahne Muçi’nin

İkinci yarının ilk dakikasında gelen Trabzonspor golü bize bambaşka bir maç izletti. Yenik duruma düşen Göztepe’nin gol arayışı ve risk alması topun iki kale alanı içinde oynanmasını sağladı. Tabi ki böyle bir futbol anlayışında gol vuruşundaki fark, kaliteye bağlıydı. Dün gece İzmir’de son haftaların formda ismi Muçi yine sahneydi. Arnavut yıldız tekniği ve şutör özelliğini gösterip iki şık gole imza atarak takımını 2-0’a taşıdı. 

Ablukaya aldılar

Ancak kısa süre sonra Pina’nın kırmızı kart görüp oyun dışı kalması, son bölümlerin Trabzonspor adına zor geçeceğinin habercisiydi. Dennis ile farkı bire indiren Göztepe’nin son dakikalarda beraberlik çabaları yoğunlaştı ve Trabzonspor kalesini ablukaya aldığını gördük. Gecenin özeti, Trabzonspor eksiklerine rağmen İzmir’de testi geçti ve aldığı galibiyetle 2.’lik koltuğuna oturdu...

08 Aralık 2025, Pazartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’İki farklı devre!‘’

Pazartesi deplasmanda derbi oynayıp cuma günü yine aynı 11’ le ligin en zorlu ekiplerinden Samsunspor’a karşı evinde de olsa 3 puan mücadelesi maç öncesi kolay gözükmüyordu. Ama Galatasaray öyle bir ilk yarı oynadı ki bütün bu parametreleri olumlu anlamda tersine çevirdi. Okan Buruk ilk yarıdaki oyun planı ön alan baskısı yerine tempoyu topu kendisinde tutarak rakibi koşturan ve zamanlaması doğru kilit paslarla golü bulmaktı. Bana göre hocanın bütün planları ilk yarıda harfiyen tutarken Sane bir gol bir asistle ilk 45 dakikaya damgasını vurdu. Aslında Sane 3 gol bir asistle de ilk yarı soyunma odasına gidebilirdi ama iki kritik fırsat yakaladı ancak şutları kaleyi tutmadı. Samsunspor ise rakibin hatasını bekleyen bir plan içinde istediği futbolu sahaya yansıtamadı. Karadeniz ekibi nerdeyse pozisyon bulmadığı ilk yarıda önemli savunma açıkları da verdi. Okan Buruk, Fenerbahçe’yi pozisyona sokmadan iyi savunma yaparak maçı bitirdiyse dün de Samsunspor karşısında bu disiplini ilk yarıda devam ettirdi. Tabii ki bir taraftan da salı günü Şampiyonlar Ligi’nde kiritik Monaco maçına minimum yıpranarak gitmesi de önemliydi oynanan oyun bize bu mesajı verdi.

Roller değişti...

Ancak bu methiyeler ilk yarı içindi ve ikinci yarıya Samsunspor fırtına gibi başladı. İster istemez bir Lemina’nın çıkması Galatasaray’ı bu kadar mı etkiler dedirtti adeta. Nitekim Samsunspor etkili oyununu golle süsleyip farkı bire indirdi 55. dakikada... İkinci yarıda roller değişince Galatasaray adına kabus oldu karşılaşma. Dün net olarak Galatasaray adına şunu gördük iyi bir 11’le sahada her şey yolunda ama kulübede ki zafiyet ve sahanın içini olan katkı yetersizliği en büyük sorun olarak gözüküyor. Özellikle orta alandaki düşüş ve savunma kurgusu bozulunca Galatasaray dağılıyor. Açıkcası iki takım adına da çok farklı yarılar izledik Sarı-Kırmızılılar adına kolay başlayan maç çok zor oldu. Samsunspor ilk yarıda yapamadığını ikinci yarıda yaptı ve attığı gollerle beraberliği yakaladı ama unuttukları bir isim vardı Osimhen. Nijeryalı yıldız nefis bir golle takımını tekrar öne geçirdi ve Sane ile birlikte geceye damgasını vurdu.

06 Aralık 2025, Cumartesi 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Kulübe beraberliği getirdi‘’

Derbide maç öncesi her şey konuşulur ama son sözü sahada futbolcular söyler. Dün gece de Kadıköy’de ev sahibi Fenerbahçe, fazlasıyla favori olduğu maçın ilk yarısında gergin ve tutuktu. Galatasaray’da ise tüm eksiklerine rağmen Okan Buruk iyi bir 11 sürdü sahaya. Özellikle savunma hattındaki zafiyeti Lemina’yı stopere çekerek hallettiğini ilk yarıdaki oyunla gördük. Fenerbahçe, rakibin alan savunması karşısında uzunca bir süre kalecisine dönmek zorunda kalırken, Galatasaray ceza alanına girmekte zorlandı.

Avantajı iyi kullanamadı

İlk 30 dakikadan sonra yenik durumdaki rakibi karşısında Galatasaray’ın önemli pozisyonlar yakaladığını gördük. Fenerbahçe ise bir türlü istediği baskıyı kuramayınca rakibin hatalarından gol arar bir pozisyondaydı... İkinci yarıda yedek kulübesinin yetersizliği ister istemez Galatasaray’da yorgunlukları artırdı. Oysa Okan Buruk güçlü bir yedek kulübesine sahip olsa İlkay ve Sara gibi isimleri daha erken dışarı alabilirdi. Tedesco, Talisca ve Duran hamleleriyle hücum kozunda elini yükseltti. Ama şu bir gerçek, iki takımın oyuna giren çıkan isimlerine bakarsak Fenerbahçe’nin bu avantajını çok da iyi kullandığını söylemeyiz.

Hakemden çifte standart

İlk yarı daha iyi oynayan, golü atan Galatasaray ikinci devrede yorgunluk ve skoru koruma duygusuyla mahkum oynadı. Fenerbahçe son anlarda kurduğu baskıdan, sonradan giren Duran’la gol çıkarmayı başardı. Fenerbahçe namağlup, Galatasaray ise lider unvanını korudu. Bir çift sözüm de maçın hakemine olsun... Yasin Kol iyi başladığı maçta özellikle ikinci yarıda faullerde çifte standart uygulayarak yönetimine gölge düşürdü.

02 Aralık 2025, Salı 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’İkinci yarıda Fırtına‘’

Trabzonspor, geçen hafta Başakşehir karşısında alınan unutulmaz galibiyetin rehavetiyle maça çıkmış gibiydi. Golü yiyene kadar sahada Trabzonspor yoktu dersek abartmış olmayız. Konyaspor, organize ataklarla özellikle Muleka’nın bulunduğu kanattan gelirken, başta eski Trabzonsporlu Bardhi’nin ayağından olmak üzere net pozisyonları değerlendiremedi. Ancak gol “geliyorum” dedi ve Okay’ın ayağına çarpan top Konyaspor’u deplasmanda 1-0 öne geçirdi. Golle birlikte uyanan ve baskıyı kuran ev sahibi ekip, penaltıyla da beraberliği yakaladı. Ama ilk yarıda net olarak gördük ki orta alandaki zafiyet, Konyaspor’un rahat futbolunu oynamasında etkendi. Açıkçası kaleci Bahadır’ın hatalı çıkışından gelen penaltı, Trabzonspor adına bir piyangoydu.

 Taraftar nerede

Bir sözüm de taraftara; tribünlerdeki boşluklar kayda değerdi bana göre. Oysa ki kazandığı takdirde maç fazlasıyla Fenerbahçe ile aynı puana gelecek olan takımlarını, Konyaspor karşısında yalnız bırakmaları düşündürücüydü… İkinci yarıda Trabzonspor fırtınası vardı. BordoMavili ekip öyle bir baskıyla başladı ki; önce Onuachu’nun golü, ardından Muçi’nin enfes serbest vuruşuyla skor bir anda 3-1’e geldi. Bu oyunu 90 dakikaya yayabildiğinde, Trabzonspor şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olur bence. Ama unutmayalım, ilk 20 dakikadaki futbola baktığımızda her zaman böyle şanslı olunamayabilir. Özellikle orta alanda Koreli Jin Ho Jo, Trabzonspor’un savunma dengesini bozan en etkili isimdi. 

Avantajı kullanıyor

 Özetle; Bordo-Mavililer dalgalı bir performans gösterse de, yarıştaki rakiplerine göre haftada bir maç oynamanın avantajıyla iddiasını sürdürüyor. Klasik olacak ama bu takımın zamana ihtiyacı var. Uzun süre birlikte oynama alışkanlığı, bir ezber getirecektir. Kısaca: sabrın sonu selamet, ama o sabır gösterilirse… İki haftada atılan gol sayısı tatmin edici ancak savunma zaaflarını görmezden gelmemeli Trabzonspor.

30 Kasım 2025, Pazar 06:59
YAZININ DEVAMI

‘’Basit golle kaybetti‘’

Şampiyonlar Ligi’nde fikstür belli olduğunda içerde diğer rakiplere göre 3 puana en yakın maçlardan biri diyebilirdik. Ancak dün geceye gelirken Galatasaray’ın yaşadığı sakatlıklar bu maça eli çok zayıf olarak çıkmak zorunda bıraktı. Gerçekten Osimen ve Singo’nun sakatlıkları çok çok önemliyken bunlara Lemina ve Kaan Ayhan’ın eklenmesi Yunus Akgün’ün fıtık ameliyatını da katarsak Okan Buruk’un 11 çıkartmada ne kadar zorlandığını söylemek zor olmasa gerek. Rakip Belçika ekibi sıralamada alt sıralarda gözükse de fizik güce dayanan kompakt yapısı olan bir rakipti.

Kolay değil...

İlk yarıda ortada geçen iki takımında kontrollü bir futbolu tercih ettiği 45 dakikaydı. Böyle rakiplere karşı kora kor oynamak ve hem savunma hem de hücumda iyi oynayabilmek kolay değildir. Ama büyük takım olmak risk almak ve zoru başarmaktır. İlk yarıda Sara’nın direkten dönen tribünleri umutlandırdı ama genelde çok pozisyon bulmadan ve çok da pozisyon vermeden biten bir ilk yarı izledik. Orta alanda İlkay, Toriera ve Sara üçlüsü görevlerini yaparken hücumda aynı etkiyi göremedik. Böyle maçlarda vites yükselten oyunculara ihtiyaç vardı bunu da yapacak iki isim Sane ve Barış Alper’di. Barış Alper fiziksel üstünlüğüyle yıpratırken aynısını Sane’den göremedik….

Yetersiz bir hakem...

İkinci yarıda galibiyet baskısı yaparken kalemizde basit bir gol ile yenik duruma düştük. Açıkcası bu kadar kadro zafiyeti içinde böyle maç bekliyorduk sürpriz değildi. Ancak dün gece Avrupa kupalarında gördüğüm en yetersiz bir hakem izledik. İspanyol hakem rakibe sertliğine ve oyun içindeki suistimallerine öyle ödün verdi ki inanılır gibi değil… Genelde oyunu soğutmaya pirim veren hakemler Avrupa’da pek alışık değiliz ama Sanchez maalesef çok kötü bir yönetim gösterdi.

Kulübe, talihsizlik...

Tabiki yedek kulübesinin yetersizliği dün gece en büyük talihsizliğiydi Galatasaray’ın. Okan Buruk’un hamle gücü olmayınca iş sahadaki tecrübelilere kaldı ama o isimlerde fizik güç olarak 90 dakika zorlandılar… Beraberliğe yaklaştığımız anlar oldu ama mutlak fırsatları değerlendiremedik…Son bölümdeki müthiş baskımız vardı ama aradığımız gol gelmedi. Özetle maç öncesi kadro sıkıntısı Galatasaray’ın olası bir kötü sonucun habercisiydi ve öyle de oldu. Çok şey kaybetmedi iddiasından ama kazansaydı çok şey kazanmış olacaktı Galatasaray…

26 Kasım 2025, Çarşamba 06:59
YAZININ DEVAMI