‘’Çıkarılacak çok ders var‘’
Başkent'te şok bir ilk yarıydı Trabzonspor adına. İki takımı bilmeden tribünden ve ekran başında izleyen birisi, hangisi şampiyonluk adayı, hangisi ligde kalmak için mücadele ediyor tahmin edemezdi. Maçın başında gol yiyebilirsiniz, önemli eksikleriniz olabilir ama bir kadronun oyun planını tüm futbolcuların bilmesi lazım. Şimdiye kadar saha kenarında takımı yöneten Fatih Tekke'yi böyle bildik, böyle tanıdık. Ancak ortada Tekke'nin Trabzonspor'undan eser yoktu. Orta alanı Gençlerbirliği'ne bırakan Bordo-Mavililer o kadar kolay geçildi ki ilk yarıdaki skor çok çok iyiydi! Devrenin sonunda Augusto'nun golü maça tutunmanın işaretiydi adeta.
Oyuna giremediler
Dün gecenin Trabzonspor adına bende bıraktığı, sonuçtan bağımsız, sezon başından beri çok ciddi savunma zaafı var ve bunu bir türlü halledemiyorlar. Tabii ki dün gece orta alanda önemli isimlerin yokluğu da tuzu biberi oldu. Gençlerbirliği de bu zaafı iyi değerlendirdi... İkinci yarının başında gelen beraberlik golü 'Trabzonspor psikolojik üstünlüğü yakalar' diye beklenirken, yine yan toplardan Gençlerbirliği skoru 4-2'ye getirdi. Yine skordan bağımsız bu oyunu Fatih hoca olmayan isimlere bağlamamalı.
Her iddialı ekipler bu tür kadro handikapları yaşıyor, o zaman böyle durumlarda farklı taktikler denenmeli. Başkent'te öyle bir maç oynandı ki Trabzonspor için bu futbolla kazansan ne olur dedirtti bizlere. İşin üzücü tarafı ilmek ilmek örülmeye çalışılan bir futbol organizasyonuna bana göre gölge düştü. Kısaca bu kadro bir Onuachu ve Jabol, Oulai olmayınca bu kadar sıradan olamaz, olmamalı bana göre... 90 dakikaya baktığımızda; İştahlı, hareketli, kazanmak isteyen ve bunu da pozitif futbolla hakeden bir Gençlerbirilği vardı. Diğer tarafta ise ilk yarıyı 3 puanla kapatmak için maça başlayan, ancak oyunun büyük bölümünde oyuna giremeyen bir Trabzonspor izledik. Son sözüm bu skoru ve oyunu sadece olmayan isimlere bağlarsa yanılgıya düşer, çünkü bu maçtan çıkarılacak çok ders olmalı...
‘’Tek taraflı maç‘’
İlk yarıda adeta tek kale bir maç izledik. Skor belki 1-0’da kaldı ama sarı-kırmızılılar çok net pozisyonları değerlendiremedi. Hücum presini ilk yarının sonuna kadar sürdüren Galatasaray, kapanan rakibini açmak için tüm hücum opsiyonlarını kullandı. Özellikle iki kanatta Barış Alper ve Sané’nin içeri kat ettiği, Yunus’un da gelen toplarla destek verdiği ataklarda rakip savunma zorlandı. Galatasaraylı oyuncuların tek yapamadığı goldü. Aslında bu oyun Icardi için ideal görünse de markaj altındaki Arjantinli yıldız, istediği pozisyonları çok az bulabildi. Kasımpaşa ise tamamen savunma anlayışıyla sahaya çıkmış, üretkenlikten uzak, yalnızca rakibin hatalarını bekleyen bir oyun anlayışını benimsemişti. Modern futbola çok da uymayan bu savunma stratejisi, izleyenlere tek taraflı bir maç sundu. Galatasaray, dün gece son zamanlardaki ikinci yarı zafiyetini ortadan kaldırarak aynı pres ve aynı hırsla Kasımpaşa’nın üzerine gitmeyi sürdürdü.
Yunus’un presi
Ancak karşısındaki savunma duvarını aşmak kolay değildi. Sanırım Emre Belözoğlu göreve geldiğinde kadro analizinde, bu oyuncularla çağdışı da olsa böyle bir futbol oynanabileceğini düşünmüş. Bir Süper Lig takımının, her ne olursa olsun sadece kapanarak savunma yaparak maçı bitirmeye çalışması bence hoş bir futbol anlayışı değil. Özetle, fark yememek Kasımpaşa için hedef olmamalı, kimse kusura bakmasın. Nitekim kapanan savunma, Yunus’un presiyle kazanılan top sonrası Sara’dan gelen ikinci golle aşıldı. Galatasaray skoru perçinledi ve ilk yarıyı lider bitirdi. Gecenin yıldızları olarak iki yerli isim Barış Alper ve Yunus Akgün’ü gösterirsek abartmış olmayız.
‘’Eksiler için önemli artı‘’
İki takımda kupaya rotasyonlu bir kadroyla sahaya çıktı. Galatasaray her zamanki gibi ön alan baskısıyla ilk yarıda klasik futbolunu bu maçta da ortaya koydu. Belki istatistikler topla oynama oranını Başakşehir lehine gösterse de bu oran sadece 1. ve 2. bölge için geçerliydi. Rotasyonda şans bulan isimler için de çok önemliydi bu karşılaşma. Çünkü devre arası transferde soru işaretli isimler için bir şanstı bu maç. İşte bu isimler içinde en çok adı geçen Ahmed Kutucu, Eyüpspor günlerini hatırlatan bir performans gösterdi ve şıkta bir gole imza attı.
Ahmed’in Schalke günlerini bilen birisi olarak bu oyuncudan yararlanmak isteniyorsa kaleye yakın ve 3. bölgede yararlanmak lazım. Ahmed güçlü ve şutör bir isim ve dikine oynamayı seviyor böyle kullanılırsa performansı pozitife dönebilir. Genelde maça dönersek kupa maçı gibi değil bir lig maçı gibi tempolu istekli bir mücadele izledik. Galatasaray adına ilk yarıda Icardi etkisiz kaldı, ceza alanı içinde ama biraz da istediği topları alamadı. Ama kollektif anlamda pas yüzdesi yüksek bir Galatasaray vardı sahada. Başakşehir 3 golcüyle oynamasına rağmen Shomurodov’un net bir gol pozisyonu hariç ofansif anlamda etkili olduğunu söyleyemeyiz. İkinci 45 dakikaya 3 değişiklik yaparak çıkan Galatasaray ilk yarıya oranla temposu düşerken, Başakşehir’in daha baskılı olduğunu söyleyebiliriz.
Bir test maçıydı
Özellikle Başakşehir, Galatasaray’ın ön alan baskısını ayağa paslarla kırıp organize çıkışlarla gol aradığını gördük. Nuri Şahin 3 oyuncu hamlesini 64’te yaparken ofansif anlamda daha etkili olmayı planlamıştı. Son bölümde beraberliğe çok yaklaştı konuk ekip ancak Günay başarılı kurtarışlar yaparak takımı adına skoru tutmayı başardı. Bu maçta da gördük ki Galatasaray ilk yarıları iyi oynayan yarım devrelik takım görünümünü bu maçta da sergiledi. Ancak devre arası gidecek kalacak oyuncular için iyi bir test maçıydı bana göre. Bu testten dün akşamki performansıyla Ahmed Kutucu geçti diyebiliriz. Özetle gruptaki en zor rakiplerinden biri karşısında kazanmak eksiler içinde önemli bir artı diyebilirim.
‘’En azından beraberlik‘’
Fatih Tekke doğal olarak dün gece sahaya bir kupa kadrosu sürmüş ve önemli isimlerinden bazılarını kulübede tutmuştu. Zaten sakatlıklar ve Afrika Kupası nedeniyle olmayan oyuncuları da düşündüğümüzde bu 11’’in gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz. Ev sahibi ekip pazar günü Beşiktaş ile oynadığı zorlu mübabakadan sonra yine evinde kollektif futbolu iyi oynayan Alanyaspor’u ağırladı. Konuk ekip ilk yarıda Güven Yalçın’ın nafis kafa golüyle öne geçerken oynadığı pozitif futbolla göz doldurdu. Portekizli teknik direktör daha önce formasını giydiği Trabzonspor karşısına Alanyaspor’un başında çıkarken avantajı bu atmosferi çok iyi bilmesiydi. Dengeli bir ilk yarı izledik ve soyunma odasına önde giden taraf Alanyaspor oldu. İkinci yarıya Fatih Tekke kulübedeki yıldızları Zubkov, Muçi ve Saviç’i oyuna alarak başladı. Hocada ilk yarıdaki mücadele ve kadronun beklentiye cevap vermekte zorluk çektiğini görmüştü. Periara’ra bu değişikliklere karşı hamlelerle cevap verdi.
SABIR LAZIM
Trabzonspor yaş ortalaması çok düşük genç bir kadro ve sabra ihtiyacı var. İşte bu genç isimler için kupa maçları şans verilen oyuncular için büyük fırsat. Bence bu fırsatı en iyi kullanan isimlerin başında genç kaleci Onuralp geliyor. Genç eldiven Onana’nın kiralık olduğunu düşünürseniz potansiyeliyle yeni bir Uğurcan olma yolunda. İkinci yarıda Zubkov’un, Sikan’ın şut denemeleri direkten dönen toplar, denenen hücum setleri ancak aradığı golü bulmakta zorlanan bir Trabzonspor vardı sahada… Tabii ki bu zorlamanın bir sebebi de karşısında taktik disiplinle oynayan diri bir Alanyaspor’u olmasıydı. Trabzonspor, 70’ten sonra baskıyı iyice artırdı adeta tek kale bir maç izledik ancak Alanyaspor kalecisi Victor inanılmaz kurtarışlarla geceye damgasını vurdu. Açıkcası bu tempo en azından Trabzonspor adına bir beraberliği getirmeliydi ama olmayınca olmuyor dediğimiz bir 90 dakikanın kazananı konuk ekip Alanyaspor oldu.
‘’Heyecanlı, zevkli güzel maçtı‘’
Ne maçtı diyeceğimiz bir karşılama izledik. İlk 30 dakikada gelen 4 gol ve Beşiktaş'ın 3-1 öne geçişi. Ardından her şey Beşiktaş lehine giderken Toure’nin gördüğü kırmızı kart ve rüzgarın Trabzonspor lehine dönmesi. Oysa bu kırmızı kart olmasa belki de derbilerde iyi oynayan Beşiktaş bu maçta da iyi oyun ve iyi skorla Trabzon’dan dönebilirdi. Ancak bir kişi eksik olmanın bedelini Beşiktaş 3-3'lük beraberlikle ödedi. Siyah-Beyazlı ekip kazansa hem moral hem de özgüven kazanacaktı ama büyük bir fırsatı kaçırdı.
Teknik anlamda dün gece oyun planı açısından kazanan Sergen Yalçın’dı bana göre. Onachu’suz Trabzonspor karşısında rakibin savunma zaaflarını çok iyi analiz etmiş ve bu zaafları sahada gollerle değerlendirdi. Ama Sergen hocanın hesaplamayamadığı Toure’nin gördüğü kırmızı karttı. İkinci yarı ister istemez tek kale bir maç izledik. Trabzonspor kanatlardan ortalarla ve çeza alanı dışından şutlarla Beşiktaş kalesini topa tuttu ama gecenin bir kahramanı da Beşiktaş kalecisi Ersin’di. Ama Zubkov merkezli hücum denemelerinden 3-3'lük beraberlik çıktı. Bu maçtan Fatih hocanın çıkaracağı ders Onachu yoksa B planı nedir bulmalı.
Abraham'a verse...
Dün gece 3 gol ve beraberlik geldi ama 11’e 11 oynansaydı bu sonuç gelirmiydi sormak gerek. Bir de tabii ki Trabzonspor’un takım savunmasındaki zafiyeti yenilen 3 golde çok açık göründü. Belki şimdiye kadar kazanırken rakibe pozisyon veriyordu ama rakipler sonlandıramıyordu. Ancak dün gece Beşiktaş bu savunma açıklarını değerlendirdi ve Trabzonspor kalesinde 3 gol görüp yenik duruma düştü. Aslında Beşiktaş yine de son bölümde Jurasek ile 4. golü bulma şansı yakaladı ama Çek oyuncu topu boş durumdaki Abraham’a vermeyip kaleyi denedi ve başarılı olamadı. Özetle hatasıyla sevabıyla 6 golün olduğu yılın son derbisinde futbol adına heyecanlı zevkli güzel bir maç izledik...
‘’Her şey ortada‘’
Şampiyonlar Ligi’ndeki kötü sonuçları ligde telafi etmeye çalışan Galatasaray, deplasmanda Antalyaspor karşısında ilk yarıda adeta ter attı. İlk 11 dakikada gelen iki gol ile rahatlayan Sarı-Kırmızılılar aslında bu yarıda maçı bitirecek skora ulaşabilirdi. Özellikle Osimhen’in 3 net pozisyonu haricinde başka kaçan net goller vardı. Okan Buruk orta alana Sara’nın yerine Yunus’u monte ederek çok doğru bir karar vermiş. Çünkü Yunus oynayan ve oynatan, kilit pas özelliğiyle direkt skora etki eden bir isim.
Dün gece Antalyaspor karşısında da Sane ve Osimhen’e yaptığı asistlerle kalitesini gösterdi. Tabii ki Monaco yenilgisi sonrası Antalyaspor maçı bir anlamda fikstür şansıydı diyebilirim. Akdeniz ekibi toplama bir takım görünümünde ve çok yetersizler, ilk yarıda bu çok net göründü. Ev sahibi ekip hem savunmayı hem de hücumu yapamayınca Galatasaray elini kolunu sallaya sallaya topa hükmetti ve kolayca pozisyonlara girip gollerini attı. Kısaca öyle bir ilk yarı izledik ki deyim yerindeyse tam Icardi’likti...
2. yarı sendromu
Tipik ikinci yarı sendromu diğer maçlar kadar olmasa da kısmen hortladı. Osimhen’in 3. golü olmasa fark 3’e çıkmasa yine benzer gerilimler yaşanabilirdi. Nitekim Okan Buruk 3 değişikliğini yapar yapmaz Antalyaspor’un kornerden golünü izledik. Aslında Buruk haklı olarak sakatlık ve yorgunluk nedeniyle zaten bu değişiklikleri yapmak zorundaydı. Bence sorun takımın oyundan düşmesi ve kafaca bitmiş bir rakibe cesaret vermesi...
Kulübesi daha iyi!
Bu kadar iyi başlangıç yapan skor yakalayan bir takımın maçı böyle bitirmesi düşündürücü. Belki de Okan Buruk bu değişiklikleri yaparken yönetime de kulübenin etkisizliği mesajını vererek transfer istiyor haklı olarak. Sözü fazla uzatmayayım dün eleştirdiğimiz Antalyaspor’un bile oyuna giren isimleri Galatasaray’ın giren oyuncularından daha iyi iş yaptı... Liderlik sürüyor belki ama bu oyun sürdürülebilir gözükmüyor acilen çözüm bulunmalı. Zaten bu defolar ligde örtülüyor ama Şampiyonlar Ligi’nde her şey ortada.
‘’Bu sonuca sevinmek lazım‘’
Şampiyonlar Ligi’nde kritik dönemeçte Monaco deplasmanında işimizin kolay olmadığını biliyorduk. Çünkü rakibimiz içinde yola devam etmesi için kazanması gereken bir maçtı. Okan Buruk önemli eksikleri olmasına rağmen güçlü bir 11 sahaya sürdü. Özellikle iki kanadı çok etkili kullandık ancak son toplarda beceriksizdik. Sane klasına yakışır bir futbol ortaya koyarken, Monaco savunmasına zor anlar yaşattı. Alman yıldız gerçekten toplu ve topsuz oyunda tam bir takım oyuncusu gibi mücadele etti.
Barış Alper de sol kanattan etkili bindirmeler yaptı. Ama tek yapamadığımız goldü ve İlkay ile Sara ile Osimhen ile önemli pozisyonları değerlendiremedik. Ancak ilk yarıda şunu gördük, topa daha çok hakim olan taraf bizdik ama sadece 1. ve 2. bölge futbolu yetmez olduğunu gördük. Açıkcası beraberlik için yeterli ama galibiyet için yetmezdi bu futbol. Tabii ki bu kadro yetersizliğinde bir eleştri değil bir yorum bizimkisi. Ama yaratıcı isimlerin devreye girmesi ve doğru kilit paslarla golü bulmamız gerekiyordu. İkinci yarıda eldeki önemli hamle ismimiz Yunus Akgün’dü. Sakatlıktan çıkan genç yıldız 45 dakikada kader adamı olmaya en büyük adaydı. İkinci yarı rakibin baskılı oyunu karşısında zorlandığımız anlardı. Sanchez’in sebebiyet verdiği penaltıda Uğurcan kalesinde devleşti ve geçit vermedi. Ancak bu kurtarışa rağmen gereken reaksiyonu gösteremedi Sarı-Kırmızılı ekibimiz.
Kondisyon eksikliği
Balogun gününde olsa sanırım skor çok erken aleyhimize olabilirdi açıkçası şans yanımızdaydı. Okan Buruk’un, Yunus hamlesi bizim için umutların tazelendiği anlardı. İkinci yarıda şunu gördük kondisyon olarak yetersizlik göze fazlasıyla çarpıyordu. Bir de işler kötü giderken Uğurcan’ın sakatlanıp çıkması tuzu biberi oldu. Gol geliyorum dedi ve hemen kaleci değişikliğinin ardından kornerden yenik duruma düştük. Şampiyonlar Ligi’nde bu kadar para harcarken seviyeye uygun ve dayanıklılığı yüksek oyuncular seçmek gerekli. Daha sezon ortasında kulübesiz kalmanın hamle gücünün olmamasını şanssızlık diye izah etmek kendini kandırmaktır. Özetle ikinci yarıdaki ezik futbola bakarsak bu sonuca sevinmek lazım.
‘’Trabzonspor testi geçti‘’
Trabzonspor kazanırsa puan cetvelinde 2. sıraya çıkacaktı. Karadeniz ekibi için önemli bir motivasyondu bu etken. İzmir’de Göztepe karşısında açıkçası bir şampiyonluk yarışı için bu karşılaşma iyi bir testti. Göztepe’nin sahasında kaybetmeyen ve ligin en az gol yiyen takımı olması, Trabzon için zorluk derecesi yüksek bir maç olduğunu gösteriyordu. İlk yarıda çok sert, çok temaslı ama kısır bir mücadele izledik. Trabzonspor sahada topa hakim olan gol arayan taraf olurken, Göztepe sadece rakibi durdurmaya çalıştı. Son anlarda ise Onana’yı geçemediler. Fatih Tekke’nin önemli eksikleri olmasına rağmen sahaya sürdüğü 11 oyun, planını harfiyen uygulamaya çalıştı. Topu rakibe bırakarak oynamayı seven Göztepe, sert ve temaslı futboluyla rakibini yıpratmayı çalışsa da ilk yarının hakimi Trabzonspor’du. Açıkçası ateşli tribünler önünde Göztepe’nin oyunu sanırım kimseyi tatmin etmemiştir...
Sahne Muçi’nin
İkinci yarının ilk dakikasında gelen Trabzonspor golü bize bambaşka bir maç izletti. Yenik duruma düşen Göztepe’nin gol arayışı ve risk alması topun iki kale alanı içinde oynanmasını sağladı. Tabi ki böyle bir futbol anlayışında gol vuruşundaki fark, kaliteye bağlıydı. Dün gece İzmir’de son haftaların formda ismi Muçi yine sahneydi. Arnavut yıldız tekniği ve şutör özelliğini gösterip iki şık gole imza atarak takımını 2-0’a taşıdı.
Ablukaya aldılar
Ancak kısa süre sonra Pina’nın kırmızı kart görüp oyun dışı kalması, son bölümlerin Trabzonspor adına zor geçeceğinin habercisiydi. Dennis ile farkı bire indiren Göztepe’nin son dakikalarda beraberlik çabaları yoğunlaştı ve Trabzonspor kalesini ablukaya aldığını gördük. Gecenin özeti, Trabzonspor eksiklerine rağmen İzmir’de testi geçti ve aldığı galibiyetle 2.’lik koltuğuna oturdu...









































