Arama

Popüler aramalar

‘’Yiyin efendiler!‘’

Başkan’ını ve özgürlüklerinden yoksun diğer yöneticilerini Fenerbahçe Spor Kulübü dışına itersiniz böylece!

“Türkiye Cumhuriyeti Atatürksüz de yaşar” diyebilirsiniz böylece!

Sanki birileri öyle iddia ediyormuş gibi davranıp, “Atatürk’ün sözleri Ayet mi!” cümlesini kurarsınız, garipçe!

İdrak edemeyene, yemece!

Şöyle demişti değil mi Tevfik Fikret, günümüz Türkçesine yakın çevirince, “Yiyin efendiler, yiyin! Bu iştah açan sofra sizin!”

Politikada yiyin, medyada yiyin; iş yerinde, okulda, camide, mescitte, kışlada, salonda, sokakta yiyin!
Birilerinin çizdiği ‘dindar’ tasvirine sahip değilseniz tinercisiniz, bunu da bilin!

“Dindar” ne demek? Neye, kime göre? Şah damarından daha yakın olan Allah’ın dini, sanki artık sadece birilerinin tekelinde! Sanki ‘dindarmetre’ icat edildi ve halkın hizmetine sunuldu (tabii ki vergilendirilerek), bazı kulaklara hoş gelen ‘ikinci cumhuriyet’te!

Sanattan spora, şehirleşmeden endüstriye, ulusallıktan küreselliğe; açılıyoruz hep beraber huşu içinde!

Bu sezon futbolda biraz sıkıntılıyız tabii. Mesela her maçtan sonra Fenerbahçe lehine yapılan hakem hataları ya da rakip oyuncularla ilgili olaylara dalamıyoruz futbolun güzelliğince! Çünkü Başkan’ı ve yöneticileri, zaten 222 gündür özgürlüğünden yoksun Metris’te!

Ancak nasıl bir işse, bu anormal şartlar altında bile, Çubuklular tüm branşlarda hâlâ zirve mücadelesinde...

Çok açık, “kişiler, kurumları bağlamaz” demek ya da “kurumları kişilerden ayrı tutmak gerek” demek!
Başkan’ını ve özgürlüklerinden yoksun diğer yöneticilerini Fenerbahçe Spor Kulübü dışına itersiniz böylece!

“Türkiye Cumhuriyeti Atatürksüz de yaşar” diyebilirsiniz böylece!

Şöyle demişti değil mi Tevfik Fikret,

“Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin!

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak!

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler, yiyin!”

Yalnız, sonu ayakyoludur her ziyafetin, bunu da bilin!

09 Şubat 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Teselli!‘’

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Bir, bir buçuk ay sonrasını müjdeleyen bir havada, Çubuklular’ın baskısı ile başladı dün karşılaşma.
Yobo’nun golüne kadar, top genelde ev sahibindeydi, gol de erken geldi. Ancak, bu dakikalarda baskın planıyla oynayan rakiplerinin yakaladığı fırsatlar da az değildi! Garip bir şekilde, ilk iki rakip tehlikeyi, hatta neredeyse golü önleyen Baroni’ydi.

Golden sonra hakimiyet kayıtsız, şartsız misafirdeydi. Alman disiplini, futbol geleneği ve tecrübesi ile Ernst takımı ve oyunu mükemmele yakın yönlendirdi. Tek eksik, bulunan fırsatların gole çevrilememesiydi.

Sarı-Lacivertliler ise sadece Volkan, Yobo ve Stoch ile direnmekteydi.

Futbolun özelliği değil mi zaten! Topla oynama yüzdesi ne olursa olsun golü atabilen üç puana ulaşabilecekti.. Ve sonuçta Çubuklular galip geldi.

218 gündür Başkan’larının, yöneticilerinin özgür kalmasını bekleyen, bu sezonu sportif başarı değil Fenerbahçelilik sezonu olarak gören gerçek Fenerbahçeliler için, dün akşamki galibiyet sadece teselliydi.

06 Şubat 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sürünmek!‘’

215 gündür özgürlüğünden yoksun olan Reis’lerine ve yöneticilerine her gün daha fazla sahip çıkarak, hergün biraz daha kenetlenerek ve güçlenerek devam ediyorlar direnişlerine. Sportif alanlarda da sürüyor direniş, sanki onca sorun başlarına gelmemişcesine. Engellenmek, darmadağın edilmek istenen, gücünden çok şey kaybeden futbol takımı bile hâlâ ligin zirvesinde; inadına Fenerbahçe!

Serdar’lı, Orhan’lı, Baroni’li, Prens Özer’li, Kral Henri’li aslında pek de üst düzey olmayan birçok oyuncuyla hem de! Ne yaparsa yapsın ya da ne yapmazsa yapmasın tutulan Semih’le! Hepsini geçtik, Bilica bile hâlâ Fenerbahçe’de!

Samsunspor maçını çok önemli görmeyip, Alex’i dinlendirmeyi düşünen futbol kafası var bir de! Neden, bir sonraki maçı düşünür ki bir teknik adam, tam önünde duran üç puan varken!

Hepsi bir kenara da, futbol yaşamında ilk kez Fenerbahçe galibiyeti gören Mesut Bakkal’ın, takımı 3-1 öndeyken yaptığı çirkinlikler ne! Bu kadar mı büyük kininiz, kuyruk acınız! Bu günler geçer; siz de geçip gidersiniz! Oysa, sonsuza kadar yaşar Fenerbahçe. Ayrıca, maç ya da yarış kaybeder sadece, asla yenilmez!. Ve asla sürünmez, takla atmaz sizin gibi!

03 Şubat 2012, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Oyun!‘’

Eski oyuncusu ve adı ara transferde sıkça geçen Nobre ise, tıpkı ilk maçta olduğu gibi yine yoktu rakibi Mersin'de! Nasıl bir tesadüfse! Madem ikinci kez Sarı-Lacivert'e karşı oynamadı, bu garip durum tez incelene!

Cezadan dolayı Zigeler’in yerine Caner sol bekte, sakatlıklardan dolayı Prens Özer sağ önde, çok çalışıp az üreten Mehmet, Baroni ile orta yerde, oynama şansı buldukça kendini kanıtlamaya, öne çıkmaya başlayan Stoch, Alex ve Kral Henri pozisyon ve skor üretme görevinde.

Çok pozisyon vardı ilk yarıda gerçekten, Alex, Stcoh ve Henri önderliğinde. Arada Gökhan gibi ekstralar da oldu ancak, Gökhan hâlâ eskisi gibi değil, bir garip seherlerde! Oynatınca, uzun süreler ve güvendiğini belli ederek fırsat tanıyınca oluyor işte. Stoch örneğinde olduğu gibi. Çok formsuzken, normalinin çok gerisindeyken dinlendirmeyip oynatınca da, Gökhan gibi eksildikçe eksiliyor işte! Kimileri bildiğiniz gibi sayar yerinde, kimileri ısrar edince geri gider, kimileri de üzerine koyar da koyar Slovak gibi gereğince!

Nedir futbolun değişmez söylemi, “atamayana atarlar” değil mi! Eee, bir devre boyunca o kadar kaçırırsan, ikincisinde sıkıntıya girersin işte! Dünkü karşılaşmanın özeti de budur bizce!

Futbol, aslında sadece bir oyundur ve en basitidir takım oyunlarının. Bu nedenle herkes bir şeyler söyler, yazar. Zaman, aslında futbol zamanı değilse de, Fenerbahçe lokomotifidir bu oyunun ülkede. 1000. galibiyetini alır ve her şartta tarih yazar itina ile!

30 Ocak 2012, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’58'e dokunma!‘’

Yani, geçen sezonu tüm branşlarda şampiyon olarak tamamlayanlar, bu sezon da başarı için mücadelede.

Aynı zamanda gün sayıyor ve Başkanları ile yöneticilerinin 207 gündür özgürlüklerinden yoksun oluşlarını asla unutmuyor, camia olarak Fenerbahçe!
Ancak, futbolda rakibe geniş alan bırakmamak için kendi sahanda fazla adamla kalmak ve hücumda etkili olamamak en büyük engeldir galibiyete. Ayrıca, Gökhan yine, Bilica her daim, bu kez Ziegler ve Mehmet de çok formsuzdu. Caner ve Stoch kopuk, Emre ve Baroni savruk, ‘Büyük Usta’ ise yalnızdı ileride.

İkinci yarıda bir şeyler yapmak istedi Kocaman, bu kez de tüm takım rakip sahada oynuyordu ilginç bir şekilde! Tabii ki bu da işe yaramadı, 1000. galibiyet en yakın maça kaldı.
Bunca maçın arasında dünün en önemli sayısı ise, Aziz Yıldırım’ın bir mektupla Platini’ye attığıydı! Çıkarsın bakalım Fransız içindekini!

26 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’58 değişmesin!‘’

Süper ötesi ligde dün öğleden sonra, Karabükspor tarihinde ilk kez Trabzonspor’u yendi! 203 gündür Başkan’ları ve yöneticilerinin özgürlükleri için direnen, bu dönemdeki akıl, ahlak, etik ve hukuka aykırı tüm saldırılara ve rezilliklere itidalle göğüs geren Fenerbahçeliler de, akşam ‘Sarı-Lacivert Çubuklular’la birlikte Kadıköy’deydi.
11. dakikada üç kişi arasından geçerken topu ayağından açtı ‘Büyük usta’, ardından top Navarro’ya geldi. Arjantin’li topu geveledi! Alex geldi ve tek hamleyle topu üç direğin arasından, kale çizgisinin içine gol olarak gönderdi! Bu, kabul edilebilecek, saygı ya da gıpta duyulacak bir şey değildi; bir ebedi dost, bir şakacı başkan, bir goygoycu medya mensubu ya da kapalı gözlük yaşayan herhangi bir sade vatandaş için! Konu edilmesi gereken Brezilyalı’nın zekasından önce, kalecinin hata ötesindeki hareketiydi!
66. dakikada, Eren vücuduyla çekemediği topu, hafif el ile ve tabii ki mecburen çeldi! Anında, ‘düüüt’, penaltı! ‘Büyük usta’ yine topun başına geldi; sol ayak içi, tam köşeye ve 2-0!
Türkiye’nin futbolla ilgilenenlerinin yaklaşık yüzde 60’ı için konu edilebilecek, olabildiğince çirkinleşerek ağlanıp, sızlanılacak şeyler bunlar! Fenerbahçe galip geldikçe de, sonsuza dek sürecek durumlar!
Ligde 999. galibiyetini aldı dün akşam Sarı-Kanaryalar. Bundan sonraki lig maçlarına, 1000. galibiyet ve yine bir ilki gerçekleştirmek için çıkacaklar. Dünkü gibi mücadeleye devam ettikçe de, genellikle kazanacaklar.
Bilindiği üzere, sadece maç ya da yarış kaybeder zaten Fenerbahçe, asla yenilmez!

22 Ocak 2012, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Lefter'in takımı‘’

Neler yaşıyor, hangi yükleri taşıyor da olsalar, önce Çubuklu’ya gönül verenler, sonra da profesyonellikleri gereği oyuna devam etmek zorundalar! Bu yüklerin en ağırı ise, bırakın geçen sezonu, bu sezonki play-off şanslarının bile ellerinden alınacağına dair dedikodular!
Tamam, Bienvenu olaya hakim olamayabilir bu çok normal! Ancak, 60 dakika kalesine tek top bile gelmeyen Volkan neler düşünüyor, aklından neler geçiyordu acaba o dakikalarda! Kolay değil, yaşananları düşünmemesi, hiçbir şey yapmaya fırsat bulamadan durmak orada 60 dakika!

Yobo ile Ziegler hatasız savunurken geriyi, arkadaşlarının ezici üstünlüğünden bol gol beklemişlerdir mutlaka. Gerçekten de, olayla ilgisi olmayan Bienvenu dahil, çok kaçırdı Sarı-Kanaryalar Manisa’da. Baştan sona üstün oynadıkları, iki elin parmaklarından çok pozisyon kaçırdıkları karşılaşmayı, son dakikada kazanabildiler anca! Bu bir anlamda ilk maçın, 20 Eylül akşamında kalkan hatalı ofsayt bayrağının rövanşıydı adeta!
Yine son anda, açık ara hakettiği üç puanı, bu kez hakem engeline takılmadan kazandı Kanaryalar. Belki de, ilahi adalet katkısıyla bu defa!

İlk bir saatte Emre, Baroni, Stoch, Caner, son yarım saatte neredeyse tamamen Caner.
Bunca olumsuzluğa rağmen, Çubuklular bir maç daha kazanmayı becerdiler. Fazla söze gerek yok, tebrikler!

17 Ocak 2012, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yeter artık!‘’

Trabzon’un yaklaşık 800 bin nüfusu var ve Trabzon’da yaşayanların yaklaşık yüzde 70’inin Trabzonspor’u tuttuğu söyleniyor araştırmalara dayandırılarak. Yine, yapılan araştırmalarda Türkiye’nin yüzde 4’ünün Trabzonspor’u tuttuğu belirtiliyor. Yani, yaklaşık 550 bininin Trabzon’da yaşadığı, yaklaşık 3 milyon Trabzonsporlu var ülkemizde.
Trabzonspor gibi sadece futbolda zirveye oynayabilen, üstelik 28 senedir şampiyonluk yüzü göremeyen bir kulüp için yüzde 4 küçümsenemeyecek, önemli bir oran gerçekten. Hani parti kursa, barajın altında kalacak da olsa, ülkenin beşinci partisi neredeyse!
Böylesine güçlü ve popüler bir kulübün şakacı başkanının tavırları ise hiç mi hiç yakışmıyor temsil ettiği kitleye! Sürekli, “o da bizim”, “bunu da verin”, “isterik, isterik”...
Ciddiyetini yitirmiş durumda ve hiç dikkate alınmayacak söyledikleri, kayda değer bulunmayacak artık böyle giderse! Toparlanmalı, akıllı, fikirli, itidalli davranmaya başlamalı bir an önce. Tamam, “ağlamayana meme yok” denir de, bu kadar abartının karşılığı meme, emzik ve biberondan da öte!
Merak etmeyin, adalet yerini bulduğunda sizin hakkınızsa eğer, yenisini yapar ve verirler bir şampiyonluk kupası da size! Yenisini yapacaklar mecburen; Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi’nden gerçeğini çıkaramayacaklarına göre!
Sakin ve itidalli olun! 187 gündür özgürlüklerinden yoksun olanları düşünün biraz, insan olarak önce!
Bakın, sizin yüzünüzden maçı yazmayı unuttuk yine!

05 Ocak 2012, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI