Arama

Popüler aramalar

‘’Tribünlerin sesi...‘’

Futbol oyununun pek ayarlanamayan, öngörülemeyen durumları var. Kötüyken kazanabildiğiniz gibi, iyi oynamanın da her zaman galibiyet için bir garantisi yok.

Bursaspor maçında çok daha vasat, sıkıcı, sonuç odaksız bir futbol oynayan Trabzonspor sahadan 3 puanla ayrılırken, dünkü iştahlı, sonuca yatkın, hep pozitif oyun anlayışının o istenen sonucu çıkartamaması ancak böyle açıklanabilir.

Şota genel olarak konuştuğu, anlattığı felsefeyi oyuncularına da aşılamış. Ne olursa olsun önde oynuyorlar, oynamak için uğraşıyorlar, kanat bindirmesi, ortadan hücum denemesi, şutlar...

Kısacası her şeyi deniyorlar. Bu puan kaybedilen gecenin en önemli artısı. Çünkü taraftardan futbolculara kadar herkes biliyor ki, Bursaspor maçındaki oyun arada bir kazandırır ama bu futbol ise çok nadiren puan kaybettirir. Oyundan çıkanlara verilen destek, sonra da çalan son düdüğün ardından Avni Aker’de kopan alkış yağmuru aslına bakarsanız taraftarın futbolculara ve teknik heyete verdiği nottu. Kazandıkları maçlarda bile ıslıklanan futbolcuların bu mesajı iyi yorumlaması Trabzonspor’un aldığı ya da alacabileceği puanlar kadar kıymetli.

Genel oyunun dışında birkaç özel durum vardı sahada... Marko Marin mesela. Arkadaşlarının adını bile ezberlemeden sahaya çıkmasına rağmen inanılmazdı. Sorumluluk aldı, ileriye oynama arzusundaki Trabzonspor’a kendi tabiriyle vites yükseltti. Özellikle içeride bu şekilde oynamasını beklediğimiz Trabzonspor için büyük kazanç. Ve Okay... Bulunduğu mevkide kendisinden çok daha pahalı, deneyimli ve egolu futbolcular olmasına rağmen kontenjandan değil, gerçek anlamda hak ederek oynuyor. Formaya asıldı, almak zor. Okay’ın bu performansı ve azmi Trabzonspor’da memuriyeti seçen oyuncular için en anlamlı mesaj.

31 Ağustos 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzonspor için en kritik karar!‘’

Ortak dili konuşmaya başlamak, gereksiz krizlerden kurtulmak, futbola odaklanmak sonuç verdi.
Tamam abartmamak lazım.
Bursaspor maçı... Trabzonspor elbette hazır değildi ama o maçtaki Bursaspor belki de sezon boyunca bir daha görülmeyecek kadar zayıf bir Bursaspor’du. Bu haftadan itibaren kadro ve takım oyunu açısından çok daha ileride olup, güzel görüntüler verecekleri kesin. Trabzonspor o maçta sadece rakibinden fazla istedi, evinde kazanma arzusuyla daha coşkulu oynadı, kazandı.

Beşiktaş maçı... Bu maçta takdiri hak edecek çok daha fazla oyuncu, plan ve organizasyon vardı. Herkesin hakkını teslim etmek gerekir. Kötü yoktu, vasat üstü ve günü kurtaracak kadar yıldız performanslı oyuncular vardı. Mbia, Cavanda, Erkan, Okay, Yusuf ve hatta Mbia, hocaları Şota’nın stratejisinde başrol oynadılar. Futbolcuların dediği üzere, ‘hafta arasındaki dersler ve ezberler’ işe yaramış, takım sınavı geçmişti. Üstelik tüm bunlar hâlâ ilk 11’e transfer ve geri dönüş şeklinde beklenen takviyeler varken olmuştu.

Peki ne oldu?

Trabzonspor, en azından takım bazında birçoğu gereksiz enerji alan, kimsenin bir fayda sağlamadığı sorunlardan kurtulup futbol merkezli yaşamaya başlayınca...
Sportif direktör Süleyman Hurma ve Şota’nın patronluğuna inanıp, saygı da duyulunca...
Yönetim ve gerekli-gereksiz kişiler toptan uzak kalınca...
Her şey kısa sürede ‘sonuç’ verdi.

Ve bundan sonra...


Saha içinde ve dışında bu yardımlaşma sürdükçe...
Futbol merkezli ortam korunduğu sürece...
Takımın motivasyonuna etki edecek ölçüde bir ekonomik kriz yaşanmadıkça...
Takım içinde oluşmaya çok müsait gruplaşmaya izin verilmedikçe...
Oyuncular sistem ve birbirleri için sınırları zorladıkça...
Şota işleyen sistem ya da sistemleri, formda oyuncu ya da oyuncuları varken fantaziye kaçmak gibi her canlı teknik adamın tattığı durumlara düşmedikçe...
Trabzonspor yenilmez demiyorum ama en azından hayal edildiği gibi her zaman yarışın içinde kalır.
Her zaman maçların ortağı olur, hiçbir maçta ‘Trabzonspor’un kazanması sürpriz’ lafını duymazsınız.
Yenilebilir ama asla ezilmez, taraftarını kahretmez.

Tercih meselesi


Bu 2 hafta Trabzonspor’da işler normalleşmeye başladığında kağıt üzerindeki kalitenin sahaya da rahatça yansıyabileceğini gösterdi.
Artık seçmek kulübün karar vericilerinin ve izleyenlerin işi.
Ya kaostan kafasını kaldıramayan, suni-sonuçsuz gündemlerle uğraşan, fikir ve çözüm üretmeyen kısır tartışmalara kafa patlatan bir Trabzonspor... Ya da böyle herkesin konuştuğu, övdüğü, vitrine çıkardığı, futbolu-futbolcusuyla vitrinde bir Trabzonspor...

27 Ağustos 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Böyle bir Trabzonspor...‘’

Bu maçın sonucunun tıpkı ilk haftadaki Bursaspor galibiyetinde olduğu gibi gelecek adına büyük bir ‘işaret’ olmayacağı kesin. Ancak özellikle dün geceki Beşiktaş karşılaşmasının çok büyük bir önemi vardı, bundan sonrası adına. O da Şota’nın seçeceği oyun tarzı. İlk haftanın görkemli takımı Beşiktaş önünde Trabzonspor’u hem akıllı hem de cesur oynattı. İşte bu dikine, öne, bol pasla ve nerede olursa olsun kazanmaya oynayan anlayış en az kazanılan 3 puan kadar çok kredi getirdi Trabzonsporlu futbolculara ve Şota’ya.

Belki Erkan Zengin’in neden bu kadar oyunda tutulduğunu sordu o golden hemen önce birçok futbolsever birbirine. Ancak Şota biliyordu sebebini. Bursa maçında attığı gol bir yana Şota onun ne kadar iştahlı, kendine güven dolu olduğunu biliyordu. Sahada tuttu, Erkan mesajı aldı, sonrasında mükemmel bir golle yine Trabzonspor’a kazandırdı.

Cardozo-N’Doye değişikliği, Mbia’nın yanında genç Okay’a ilk günden bu yana hiç tereddüt etmeden güvenmesi Şota’nın ve dolayısıyla Trabzonspor’un artıları olarak geceye damgasını vurdu. Tabi bu Trabzonspor’un 2’de 2 yapması aldatıcı olmamalı. Hala önemli eksikleri var Bordo-Mavililer’in. Özellikle de savunmanın ortasında. Mustafa-Aykut belki dün çok çok sırıtmadılar ama mutlaka bu alana takviye lazım.

Beşiktaşlılar’a da ufak bir tavsiye... Quaresma, öyle sorumsuz ve gereksiz bir kartla atıldı ki, yani bunu ne diye açıklar anlamak zor. Küfür değil belki ama gecenin kaderini etkileyecek böyle bir hareketi taraftarın alkışlar ve tezahüratla ödüllendirmesi de garip doğrusu.

23 Ağustos 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Belirleyici Erkan Zengin‘’

Beşiktaş’tan ilk maçtaki performansın aynısını beklemek hayal olur. Trabzon’da ise belirleyiciler kesinlikle Mbia, Erkan ve Onur... Bu 3’lünün formu ve yapacakları Bordo- Mavililer’in kaderini belirler.

1) Bursa maçındaki olumlu hava bu gece devam eder mi?

Trabzonspor, belki de sezonun en kötü Bursaspor’u ile oynadı. Timsahlar’ı bir daha böyle bulmak mümkün değil. Değiştiler ve gelişecekler. Bursaspor mücadelesi bu nedenle iyisi ya da kötüsüyle asla ölçü olmaz. Ancak Trabzonsporlu oyuncuların ruh hali ve motivasyonunun da Bursaspor maçındakinden farklı olacağına inanıyorum. Hâlâ eksikleri bulunduğunu da, kazanmaları gerektiğini de biliyorlar.

2) Şota’nın oyun anlayışı nasıl olmalı?


Şota’nın kafasındaki sistemin ya da oyun anlayışının Bursaspor maçında kendini göstermediği kesin. Çünkü Gürcü hoca kamplarda ısrarla iletişim dedi, ısrarla yakın oynamaktan bahsetti, ısrarla rakip sahada olmayı işaret etti. Bursaspor karşısında ise oyun kurmaktan uzak bir Trabzonspor vardı sahada. Şimdi Beşiktaş gibi dahaorganize ve hazır bir takıma karşı Trabzonspor takımı ve teknik heyeti ayrı ayrı sınavlar verecek.

3) Dev maçın ön plana çıkan ismi kim olur?

Beşiktaş’ta farklı bir teknik adam olsaydı farklı şeyler düşünebilirdik ama Şenol Güneş’in varlığı her türlü rehavetin önüne geçer. Yani Güneş de ilk haftadaki Mersin galibiyetinin gerçek durumla örtüşmediğinin farkında. O yüzden ilk maçın aynısını beklemek hayal olur. Oğuzhan iyi başladı, Cenk formda. Trabzon’da ise belirleyiciler kesinlikle Mbia, Erkan ve Onur... Bu 3’lünün formu, yapacakları ve yapamayacakları belirleyici olur.

4) Tribünler maçı ne kadar etkiler?

Trabzonspor aslında Bursa ve Beşiktaş ile üst üste oynayarak şanssız gibi görünüyor olabilir fikstür açısından. Ancak işin bir de Bordo-Mavililer için şanslı yanı da var. Bursa’dan bahsettik, en kötü hali denk geldi. Beşiktaş sınavında da Olimpiyat atmosferi bir şans. Tamamı dolsa bile -ki büyük bir hayal kırıklığı olacak gibi duruyor- Olimpiyat asla bir İnönü değil. O nedenle tribünlerin ekstra bir avantaj sağlayacağını sanmıyorum.

22 Ağustos 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’NasılbirTrabzonspor!‘’

Trabzonspor’un sezona daha pek hazır olmadığı Bursaspor galibiyetine rağmen ortada. Hem transfer hem birlikte oynama hem de tempo anlamında eksikleri söz konusu. Bunu Şota’dan başkana kadar herkes biliyor. Bu şartlar altında ilk hafta belki de bu sezon sahaya çıkan en zayıf Bursaspor’a karşı oynamak büyük bir şanstı. Çünkü Timsahlar, gidenlerin yeri doldukça, yaptığı iyi transferlerle bu sezon en az geçen yılki kadar ses getirecektir. O ilk hafta şansından sonra Trabzonspor’u bu kez gerçek bir sınav bekliyor.
Sadece farklı Mersin galibiyeti için değil, genel anlamda da ligin şu an için en hazır takımı Beşiktaş’a konuk olmak sanırım Şota’nın en son isteyeceği şeylerden biridir.
Trabzonspor takım olarak, Şota da Şenol Güneş gibi son dönemlere damgasını vurmuş bir Trabzonspor efsanesine karşı ‘sınav’ verecek. Taraftara, “Avni Aker’i siz halledin,
deplasmanları ben çözerim” sözünü veren Şota’nın belki de sezon boyunca ‘Nasıl bir Trabzonspor?’ sorusuna yanıt vereceğini göreceğiz Beşiktaş karşısında. Yani,
kazanmak ya da kaybetmek kadar Trabzonspor’un oyun karakteri ile de sınanacak Şota ve sistemi.

Şota’nın varlığı

Kısa sürede sanılandan fazla etki etti Şota’nın krizlere yaklaşımı. Önce bir Onur Kıvrak meselesi yaşandı ki, herkes için çok daha kötü sonuçlarla bitebilirdi. Ancak o sıkıntılı anlarda yaptığı, “Burada tek efsane vardır, o da Trabzonspor’un kendisidir. Hepimiz geçiciyiz ama kulüp hep yaşayacak” açıklaması olayın seyrini ve ‘kontrolsüz taraftarların’ bakış açısını bile değiştirmişti. Sonrasında Bursa maçındaki o, saha içindeki ‘çirkin’ görüntü için hemen maç sonunda, sıcağı sıcağına, üstelik geçiştirme şansı da varken yine
nokta atışı yaptı. Kavganın yerinin saha olmadığını, raconu kesecek kişinin ise kendisi olduğunu çok net şekilde aktardı, kafalarda soru şaretleri bırakmadı, öyle mi oldu,
böyle mi oldu diye düşündürmedi. Belli ki daha bolca tanık olacağız, samimi ve kendi camiasını bilen tavırlarına, açıklamalarına. Onun varlığı çok kişinin yükünü hafifletecek, krizlerin dokunulmayacak kadar sıcak ateşini serinliğe çevirecek gibi görünüyor.

Avni Aker sezonu

Bordo-Mavililer, ‘efsane’ olduğu, tarihler yazdığı stadına veda ediyor. Gelecek sezon takım Avni Aker’den arkasında bir tarih bırakarak taşınacak. Yılların alışkanlığı son bulacak. Trabzon’da yaşamanın verdiği bir ıskalama hali olabilir belki ama şehrin bu durumu henüz tam kavrayamamasında tek sorumlu taraftar değil elbette. Yönetimin ve profesyonellerin de mutlaka bu vedayı sezonun en önemli vurgusu yapması gerektiğinden bahsediyorduk ki, düğmeye basıldı. Resmi siteden anonslar, maçlarda dev pankartlar ve kampanyalar... Her ne kadar bu sezona rahmetli Hasan Doğan’ın adı verildiyse de Trabzonspor için sezonun adı kendi özelinde Avni Aker sezonudur. Daha iyi anlatmak ve
paylaşmak lazım.

20 Ağustos 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Trabzon Ve Trabzonspor‘’

Sezon öncesi röportajı için gidip vakit geçirdiğimiz Trabzon'dan ve Trabzonspor'dan izlenimlerimizle meraklılarını başbaşa bırakıyorum.

- Şehir ilk kez bu kadar kalabalık geldi gözümüze. Bunda Arap turist akını başrolde. Menüler değişmiş, başta oteller olmak üzere kent pahalılanmış.

- İstanbul başta olmak üzere yanıyoruz diyoruz ya hani, şükretmek gerekir. Trabzon'da hava inanılmaz basık, nemli ve bunaltıcı. Maç saati olan 10'da bile durum ne diye dışarıya çıktık, bizi yine o nemli atmosfer karşıladı. Allah o havada top oynayacakların yardımcısı olsun.

- Bir not da gidip gelecekler için... Şu mevsimde Sabiha Gökçen'den sevmediklerinizi uçurun. Uçaklar geç iniyor, rötarlı kalkıyor. Dönüşte kara trafiği de yol yapımından sebep her daim yoğun. Yeşilköy bu yoğunluk oldukça ideal.

- Trabzon'da gurbetçi kardeşlerimiz de yoğun. Bol bol yabancı plaka görmek mümkün. Kente ciddi bir ekonomik katkı sağlıyorlar. Tabi ki Trabzonspor'a da. Kentin yerleşik halkı için forma fiyatları gerçekten yüksek. 300 liraya kombine olan yerde 120-130 lira forma için lüks diyenleri anlamamak mümkün değil. Ama gurbetçi taraftar biraz daha ekonomik açıdan rahat olduğu için ürünlere akın ediyor.

- Kulübün üst yapısı, yani başkan, sportif direktör ve teknik direktör, bu kez rakiplerin transfer bombalarının gölgesinde kalmış olmaktan şikayetçi değil. Aksine memnun. Çünkü geçen sezonlarda kadro beklentisi gerçek hedefin üzerinde bir çıta koydurmuştu.Şimdi ise kadroya güvenmekle beraber o baskıdan uzaklar.

- Sokak borcu falan pek dert etmiyor. Biraz malum sezonun süre gelen şikayeti var ve bolca da sezonun son haftasına kadar yarışta kalan ve büyük maç kazanan bir Trabzonspor isteği.

- Bir başka grupsa dört gözle aralıkta yapılması planlanan kongreyi bekliyor. 2 kişinin bildiği sır değildir mantığıyla sportif sonuçlara odaklılar. Bu alandaki durum başkan adaylarının sayısını da niteliğini de belirleyecek.

- Futbolcular ve özellikle de eskiler bu sezon mazeretlerinin olmadığını biliyor. Rakipleri kimi alırsa alsın. Çünkü daha önce de Trabzonspor çok flaş transferler yapmış ama farklı şekilde rakiplerinin gerisinde kalmıştı. Bu kez krediler daha az.

- Aslında sadece yeniler değil tüm takım içinde tıpkı Bosingwa dönemindeki gibi Mbia'ya büyük saygı var. Hem uyumlu kişiliğine hem de kariyerine. Fark yaratmış ve lider olmuş durumda.

- Takım içindeki kriz havası geçmiş görünüyor. Zaten lig atmosferi de akıllara en azından ilk etapta çok fazla başka şey getirmeyecektir. Herkesin işine odaklanması dışında Hurma sık sık aile vurgusu yapıp aynı gemideyiz diyor.

- Avni Aker, yani Trabzonspor'un efsane olduğu stat bu sezon son kez hizmet verecek. Ancak şehir bu duruma pek hskim değil. Bunda yönetimin de payı var. Böyle bir veda için çok daha iyi organize olmak gerekiyor. Tek sorumlu kent değil.

- Ve son gelişmeler paralelinde zor da olsa Bursaspor karşısına çıkması muhtemel Trabzonspor 11'i...

Onur-Cavanda, Mustafa, Medjani, Constant, Mbia, Okay, Erkan, Yusuf, Özer-Cardozo

15 Ağustos 2015, Cumartesi 14:45
YAZININ DEVAMI

‘’Samba meselesi...‘’

Samba geldi, olmadı. Trabzon’a kadar getirilmeden de bu karar verilemez miydi, tabi ki verilirdi. Ancak yoğunluk, maç gününe denk gelmesi ve eski referansları onu Trabzon’a kadar getirdi. Trabzonspor’un futbolunu gördüğü ve takımı beğenmediği için imza atmadığı iddiaları tuhaf. Velev ki takımın eksikleri var diye düşündü (!) e zaten transfer o eksikleri gidermek adına yapılmıyor mu? Burada benim gibi oyunculara ihtiyaç var, o yüzden ben gelmem mi demiş yani! Sonrasında kilo ve yaş problemi olduğu söylendi. O da tuhaf. Hadi sağlık kontrolü tamam ama insanın kilosu ve yaşı için beyan ve tartı yeterlidir sanki!

Sonuçta testler, istekler derken olmadı, vazgeçme hakkını kullandı Trabzon. Trabzonsporlular mesaj yolluyor, yorum yapıyor, “KAP’a bildirilen, Trabzon’a kadar getirilen oyuncu nasıl yollanır?” diye. Yollanır. Sadece Trabzon değil, tüm takımlar şartlar uymuyorsa, sorun görüyorsa, buraya kadar getirdik demek yerine masadan kalkma refleksine sahip olmalıdır. Şartlar uygun değilse, buraya kadar geldi diye imza atmayı daha akılcı bulmak ise başka bir kafadır!

Yusuf Erdoğan’dan ne olur, ne olmaz!

Yusuf Erdoğan futbolunu geliştirip Trabzonspor’a A Takım’a, o yapı içinde de aslar arasına yükselirken, aynı süreçte sosyal yaşantısını pek düzgün planlayamıyor belli ki.

Son çıkan görüntüleri bana küstahlık boyutunda gelmedi. Samimi bir ortamda fazla samimi bir geyik belli ki. Ancak burada asıl sıkıntı Yusuf’un çevresi belli ki. Hani klasiktir Yusuf iyi ama çevresi kötü diye. Aynen öyle. Bu görüntü bir şekilde sosyal mecraya düştü. Bu kalesef Yusuf’un özür gerektirecek ilk görüntüsü değil. Sosyal mecraya düşmeyenler de var. Ahlaksız şeyler değil ama yine arkadaş ortamındaki gereksizliklerin paylaşımı. Onu da, son çıkanı da kendisi dile düşürmediğine göre arkadaş kurbanı oluyor Yusuf. Çevresinin Yusuf üzerinden attığı hava, yaptığı geyik Yusuf’un kariyerine de, emeklerine de yazık ediyor. İnsan anne-babasını seçemez ama arkadaşını seçer. Yusuf da bir hayat seçecek.

Yusuf eğer bu kafayla giderse hiçbir şey olmaz. Ancak bu yaptıklarına ‘medya abartması’ diye bakmaz da ‘nerede hata yaptığını’ anlarsa o zaman saha dışında da güzel bir örnek olur. Kendi seçimi. Kimseye kızmasın.

Asıl sorun elenmek değil

Adı konulması zor bir veda oldu Trabzonspor için.

Başkanın, “Avrupa Ligi’ne yedek kadroyla çıkabiliriz, asıl hedefimiz lig” açıklamasının üzerine gelmesi...

Ki Mbia, Cardozo, Onur, Constant’ın olduğu kadroya yedek demek mümkün değil. Onur Kıvrak polemiklerinin üzerine kaptanın talihsiz bir golüyle Avrupa’ya veda edilmesi. Ki burada faturayı Onur’a çıkarmak büyük ayıp, hatta ahlaksızlık olur. Ve tüm bunların bir Trabzon kentinin takıma sahip çıktığı bir günde gerçekleşmesi... Avrupa’da olmak-olmamak değil aslında Trabzonspor’un sorunu. Doğru hedef seçimi, o seçimin doğru anlatılması, inanılan doğrularda ısrar edilmesi asıl sorun. Bunu başarmış bir Trabzonspor her yarışta olabilir.

Uğur Demirok’u anlayamadım

Uğur Demirok, ligin orta sınıf üzeri stoperlerinden. Bunun için zaten milli takıma yükseldi, Trabzonspor’a geldi. Öyle olmasa Galatasaray da istemezdi. O Uğur, sırf söz verdi diye -bizzat Başkan İbrahim Hacıosmanoğlu şahittir- Galatasaray yerine Trabzon’a imza attı. İzlediğim kadarıyla kampta da kötü değildi. Ondan çok daha vasat, hatta Trabzon formasına çok uzak arkadaşlar hala kadroda. Ve Uğur’dan ise takım bulması istendi. Bana tuhaf geldi, anlayamadım. Karara tabi ki saygı duymak gerekir ama yakın geçmişteki bazı iç sıkıntılardan yana çıkan bir faturaysa hem Uğur’a hem de bu tercihten ötürü Trabzonspor’a yazık olur.

09 Ağustos 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onur'a kalırsa çok ayıp olur!‘’

Eğer Mbia ve Cavanda ilk kez takıma katılmamış, bu kadro ilk defa beraber oynamamış olsa...

Eğer ilk maçta 1-0’lık çok sakıncalı bir skorun getirdiği psikolojik baskı olmasa...

Eğer takım sezonu erken ama sıkıntılarla açmamış olsa...

Eğer Şota hala ideal 11’i de, ideal kadroyu da arıyor olmasa...

Eğer işi fazlasıyla uzatmasına rağmen sahadan turla ayrılmamış olsa...

Böyle denilebilir ve hepsi uzatılan tur için birer hafifletici sebep olabilirdi.

Maçın sonlarına doğru bunları düşünür, yazar ve hafifletici sebeplerle turun geçildiğini hayal ederken Trabzonsporlu futbolcular bunu bile başaramadılar.

Cardozo kaçırdı, Deniz’in topu direkten döndü demek bu kalibrede bir eşleşme için çok fazlasıyla sıradanlaştırmak olur.

Şimdi şunu diyenler de olacaktır mutlaka: “Başkan Avrupa Ligi’ni istemiyordu da böyle oldu.”

Bunu bırakın Trabzonspor Başkanı’nın FİFA Başkanı’nın bile ayarlaması, organize edip oynatması mümkün değil.

Rabotnicki sıradanın altında bir takım. Tek iyi yaptıkları şey takım gibi oynamak, sınırlarını aşmamak. İlk kez aştılar gol attılar! Trabzonspor için ölçü olmaz ama çok kötü bir geceydi.

Herkesin dün geceyi bir değil birkaç kez izlemesi lazım.

Ve en önemlisi... Dün geceyi Onur’a yıkmak... Büyük haksızlık olur, çok ayıp olur. Trabzonspor hepberaber kaybetti.

07 Ağustos 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI