‘’Helal olsun!‘’
Eşsiz Antalya güzelliklerine muhteşem stadyum ve Kırmızı-Beyaz'larla bezeli, adeta gelincik tarlasını çağrıştıran şahane tribünler eklenmiş. E böylesi güzelliklere Morais ve Arslan'ın futbolcuları da takım halinde katılınca, sahada müstesna görselliklerle süslü bir reality show izlendi.
Sonunda yakalanan 2-2 beraberlikse günün şık buketi oldu . Evet kim kazansa 'galibiyeti hak etti' diyebilirdim. Fakat bu sonuç harbi hakkaniyetli oldu diye düşünüyorum, ev sahibi ve konuk doğru futbol emekleri için. 90 dakikayı süsleyen bir başka katkı da Tolga Özkalfa ve ekibinden günün futbol güzelliklerine doğru aktı.
Dünya yıldızı Eto'o ve 'STARGOLVİZYON' otobanında emin adımlarla ilerleyen Rodallega birer gol atarak beklenen performansı sahneye koydu. Hele Rodellega'nın attığı bir rövöşata gol var, aman aman aman! 70. dakikada yaşadığımı bu unutulması zor görsellik muhteşemdi. Stoper Tolga harbi 10 numara estetiği bezeli bir pas attı ve Rodallega adeta hawk gibi havalandı ve Mbolhi'yi avladı. 18'de Vazte sağ çaprazdan 0-1'i sağladı. Akhisar golünde geç kaldığını düşündüğüm Motta, hatasını 54'te Makoun'a attırdığı golle telafi etti 1-1
Dakika 55'te Vazte, ancak 'top istemedi' diye ifade edebileceğim bir gol pozisyonu yaşadı. 62'de Eto'o vurdu Fatih çıkardı. 70'te Rodallega'nın kulübü batıran değil, kalkındıran çilekli pasta tadındaki golü geldi 1-2! Akhisarspor skoru koruma, Antalyaspor'da bozma adına mücadeleyi sürdürürken oyun tamamen konuk konuk ceza sahasına yıkıldı. 82'de günün başarılı kalecisi Fatih Öztürk Eto'o'nun gol girişimini yine önledi. Aslında Fatih, çoook pozisyonu önledi. Bu evlat da geleceği hatta bu günü ışıl ışıl kalecilerimiz arasına ilave edilmeli. 89'da Dünya yıldızı Eto'o ciddiyet, azim, kalite ve profesyonelliğini 'SİRGOAL' ünvanını cümle aleme bir kez daha mühürletti 2-2...
Antalyaspor'un Whitesea gibi dalga dalga hakim, Akhisar Belediyespor'un sıkma zeytinyağı gibi kalite ve sağlık ürettiği şahane bir 90 dakikaydı yani... Helal olsun her iki tarafa da...
‘’Veleddalin amin!‘’
Çok entresan bir geceydi Eskişehir’de! Lig yarışına ‘veleddalin amin’ demiş deplasman ekibi ve karşısında selası okundu okunacak vaziyete gelmiş, yoğun bakımdaki rakibi. Konuk hepimizce malûm hâl ve gidişiyle son derece müsemma ama Es Es doğrularını gördüğünüz zaman, Aybaba ve sporcuları için üzülürsünüz valla. Koskoca 45 dakikada Sarı-Kırmızılı futbolcuların üst üste 3 pası yok, rakip kaleye organize tek hücumları dahi yok, savunma defoları da çok. 11. dakikada Bilal Kısa’nın uzun mesafeden attığı bir muhteşem gol var, Galatasaray adına 0-1 ve hepsi o kadar.
Semih’in hataları...
Eskişehirspor futbol adına doğruları uygular, Galatasaray külliyen sallanır, çanlar gümbür gümbür çalarken 40. dakikaya kadar garipler kulübesi mutluydu ya, Bokila 1-1 ! Devre arası dahi olası felaketi, çatırdayan ekibi zerre fark edemediler, Tarık’la tamir ettiklerini zannettiler! Stoper Donk yolcuydu diyen Çalımbay’ın mesajını da çözemediler! Semih’in 90+’daki dokunuşu hatalarını ört pas etmez! Fosfostimol, kemik suyu, Q10 ve bilumum organik gıdalara ihtiyacı var. Aksi halde zor toparlar, dağılır gider bak kulübü gibi! Kıyamam genç kardeşime... 49’da Yasin’in attığı gol, karnı aç çocuğa yalancı meme veren acemi anne tesellisinden farksızdı! 53’te Nadir, 58’de Hadziç golleri ev sahibini 3-2 öne taşıdı. Bu pozisyonlarda Engin Bekdemir katkısını mutlaka görmeli, dile getirmeliyiz.
Ataman’a bırakın!
Bu arada açılım yalanı ve müsaması adı altında uğradığımız hainlikleri de görmezden gelemeyiz. Sen istediğin kadar ‘teröre dur! de... Adamlar kahpe oğlu kahpe.. Eskişehirden 68’de 4. gol geldi ve gece Semih’le 4-3 neticelendi... Şehitlerimize rahmet diliyor, başlarına bu felaket çemberini ören bedhahlara da ‘Yüce Rabbim sizleri nasıl bilirse öyle etsin’ diyorum... E Galatasaray’ı bu hale getirenleri de elbette... Bu takımı coach Ergin Ataman’a bırakın eğer çok mükemmel bir ekip ortaya çıkarmazsa, hiçbir şey bilmiyorum ben! Basketbol ruhu, bilgisi ve kültürü gerek bu takıma, basketbol... İddia ediyorum...
‘’Nereden nereye?‘’
Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, ‘Türkiye’nin yüzde 50’sini evde zor tutuyorum’ derken, şimdi vaziyet ne hallere geldi? Son zamanlarda öyle sıkıntılar, öylesi hak etmediğimiz olaylar yaşıyoruz ki, artık milletimizin yüzde 100’ü neredeyse evlerinde gönüllü oturacak duruma geldi! Ne yapalım? Huzur, istikrar bir yudum nefes için, gözü dönmüş hain kalleşliğine kurban gitmeme adına sabredeceğiz. Yüce yaradan askerime, polisime derman versin. Terör elbette fıtratımızda yok, fakat içimize sızmış ve bir yerlere tünemiş bölücü çok.
Merkel mi yetişti!
İstiklal savaşımız günlerinde de vardı, Osmanlılar zamanında da. Kimi mehtere sızmıştı, kimi de medrese ve külliyelere ama Cumhuriyet’le aştık sonra. Dün gece çok kritik bir derbi vardı, ASY Arena cıvarına da, yaklaşık 50 bin Galatasaraylı toplandı. Müsabaka başlamak üzereyken, vali bey çok ciddi bir istihbarat nedeniyle derbiyi erteletti. İlk aklıma acaba bu kadar gecikmesi sebebi şansölye Sainth Merkel yıldırım gibi son anda mı yetişti acaba diye geldi valla! Almanya çok ötede ya anca!
Herkes için şahane
Seyircisiz oynanması istenen fakat Özbek yönetimi direnince ertelenen derbi önce Fenerbahçeli kardeşlerimiz, sonra da İstihbarat kaynaklı felaketten kurtulan Sarı-Kırmızılı taraftarlar adına güzelliktir. Bir süre evlerimizde oturur toparlanır moralleniriz. E Fenerbahçeli kardeşlerimiz de Şebek&Bebek Hırvat acı tesirinden kurtulur, gerilimden arınır ve çok daha sağlıklı, sıhhatli sahada olur. Herkes adına şahane oldu bu yıldırım gibi karar yani! Gelmiş,geçmiş inşallah da, son olsun...
‘’Manyetoya dönüş!‘’
Millet otomatik, dokunmatik, android, ibrahimatic sistemine geçti, aldı başını gitti! Ya Galatasaray? Aticmatic’le manyetolu sisteme geçti. Hem hesaplı, hem masrafsız hem de icraatsız-faydasız! Kuru kuruya 2 ileri 3 geri evir çevir, vırrr vırrrr...
Top hep Galatasaray’ın ayağında gözüküyor ama icraat sıfır, netice de öyle. Bir ucuz penaltı kazandı işte! Gençlerbirliği, Üzülmez komutasında, direk sonuç arama formatında hesapta! 7’de İrfan savunmanın bel suyunu aldı ama Djalma kullanamadı. 15’te önce Semih ardından Denayer gol şansını kullanamadı. Dönen topta Denayer kaçan pozisyonun hırsıyla tırpanı salladı, penaltı ve Stancu 1-0... Sonra konuk 2 ileri 3 geri oyalandı ve devre...
Birlik beraberlik içinde...
Doğa’dan doğal olmayan bir temas karambolde ve Selçuk kuşkulu penaltı serisini trioya taşıdı: 1-1. Bu arada 65’te Bilal Kısa’nın bir uzun işi var ki yüzde 100 gol tehlikesini sıfırladı, Aydın’ı karanlığa taşıdı. Gençlerbirliği ataklarında, hücumu geriden izleyen Galatasaraylı sayısı 5-6 ama ev sahibi bulunması zor fırsatları heba etti. Cavcav’ın da kulak memeleri bile kızgınlıktan titredi! Prof. Kuzu’nun dediği gibi ‘Ankara’da bir israf, bir israf amanda aman!’ Datsız, tuzsuz tepük, birlik beraberlik içinde 1-1 bitti...
‘’Başakşehir fethi!‘’
‘Adam olacak çocuk’ derler ya! Adam olacak pehlivan da, peşrevinden belli olur valla. Karşılıklı öylesi güzel, amansız peşrevlerle başladı ki kapışma. Osmanlıspor sakatı, cezalısı yoğun olmasına rağmen çok sağlam bir yapıda 90 dakikaya başladı, hemen gole de koştu ama ilk atak daha dakika 1’de kornerle sonuçlandı. Başakşehir atağında topun çizgiyi geçtiğini zanneden mehter duraklayınca Visca yürüdü, Batdal 7’de golü attı 1-0. O kadar güzel bir müsabaka izliyorum ki, Ulusoy da benim gibi seyretmeye doyamadı! Ama müsabaka içinde 66 ve 80’de Osmanlıspor lehine çalması şart kere şart 2 penaltıyı çalmamış olması, harbiden olmadı. Bursa-Başakşehir maçındaki hakem zorlamaları Başakşehir lehine yine vardı! Futbolun içinde bir takım eller var da, nereden nereye kadar uzanabilirler? Bir bilene sormak gerek di mi? Umar 20’de azimle didinen mermeri delermiş sözüyle müsemma bir pozisyonda 1-1’i yakaladı. Musa Çağıran gol çağırdı ve Umar 38’de 1-2 yaptı.
Emre atamadı
İkinci devreye penaltı avantajıyla başlayan ev sahibi, büyük avantajı Emre ayağından, Şahin pençesiyle kaçırdı 46’da! Bu üzüntüyü Visca 56’da temiz vuruşuyla giderdi. Sonra 66’da gol pozisyonları ve üzeri örtülen bir de penaltı var. Osmanlı harbi badem edilecekti ki, 84’te hak yerine geldi Ankara ekibi 3-2 öne geçti ve oyun da, öyle bitti... Ulusoy bence Levent Yüksel’in güzel sesi eşliğinde ‘bi daha’ şarkısını dinlemeli, bir yandan da bu müstesna oyunu bi daha bi daha izlemeli... İyi olur!
‘’Günaydın Divan!‘’
Oldukça hatalı değerlendirilen tarihi değerlerimizden biri de, divan kültürümüz olmalı! Divan, sedir, şilte ya da her neyse, sadece istirahat ve şekerleme amaçlı mekan kıvamında kabul ediliyor genelde. Dün Galatasaray Divan toplantısını izlerken, bu kanaatim bir kez daha pekişti. Hayri Kozak ve birkaç Galatasaraylı üye dışında genel yapı uyku ve şekerleme tadında. Ne kadar süredir? Tam 20 senedir! E pes yani... Kulüp elbette, göz göre göre elden gider yani! Hesabın asla sorulmadığı, sorulamadığı ve her türde yanlışın örtbas sistemine tabi edildiği bir kıyaksaraydır artık 535 yıllık camia...
Yanınızda, masanızda
30 seneye yakın süredir mali ve idari kongreleri, divan toplantılarını dikkatle izlemeye özen gösteririm. Alp Yalman sonrası, üç uzundan Faruk Süren başkan oldu. İşte o dönemde de, mali kontrolsuzluk ve günümüz çöküşü düğmesine basıldı! Hayri Kozak olası mali felaketlere ve gelinen günümüz haline o tarihte ilk dikkat çeken Galatasaray üyesidir. Dünün toplantısını izlerken, Kozak’ın ne denli dolu ve gerçekçi olduğunu, divandakilerin de bırakınız uyuduğunu horul horul horladığını bir kez daha tespit ettim. Dünün en dikkat çeken tarafı ‘Galatasaray ciddi manada riskte... Vah vah, ah ahhh, Bittik biz... Kulübü bu hale getiren nerede?’ Seslenişlerinin çok sayıda üye tarafından, camiaya duyurulmasıydı! Eveeet, Galatasaray’ı bu hale getiren nerede? Nerede olacak içinizde, yanınızda, masanızda, oranızda, buranızda! Yönetim kurullarını Fenerbahçeliler, ya da Aziz Yıldırım oluşturmuyor, Divan Kurulu’nun başında da Ali Şen oturmuyor ki! Öz be öz Galatasaraylılar oturuyor. Fakat eminim ki, Galatasaray’ı bu hale ne Ali Şen ne de Aziz Yıldırım hatta Ömer Çavuşoğlu bile getirmez, asla kıyamazdı!
Saatte 5 bin Dolar
Galatasaray saatte 5 bin Dolar faiz ödüyormuş, yani 24 saat boyunca zarar ediyor! Ne var ne yok 2023’e kadar temlikli gözüküyor, gayrimenkullerin yüzde 25 üzeri borç var. Yani Florya ve Riva satılsa dahi yetmeyecek! Kulübün kredi veya borç alma imkanı yerlerde sürünüyor. Başkana nakit ve kefalet borcu gittikçe yükseliyor. Ufukta bir Rus veya Arap oligark, Galatasaray olası sahibi olarak görülüyor! Üyelik misafirlik statüsüne erecek, açıktan yapılan 5 bin liralık kıyaklar da badem olacak yani!
Yatak odası açıkmış!
Bir konuşmacı ‘Kulübümüz yatak odası, medyaya ardına kadar açık’ diyor! Evet kulübün yatak odası, masası, kasası her şeyi ardına açık ama malı götürenin medya değil de içinizden birileri olduğu gerçeği ne diye görmezden gelinip doğru tespit edilemiyor? Divanda elbette uyunur, şekerleme yapılır ama 20 senedir homur homur horuldanılır mı be usta? Ayıp ettiniz yani divanında uyuyup, horultunuzla çatırdattığınız gümbür gümbür soyulan 535 yıllık binaya!
‘’Acaba kurtarır mıydı?‘’
90 dakikanın neredeyse tamamında Başakşehir’i hep geriden kovalayan ev sahibine baktıkça, düşünmeden edemedim. Sarı-Kırmızılı ekip rakibini erken tanıyıp, teşhisi zamanında koyabilse kalesini bu denli kolay goller yemekten acaba kurtarır mıydı? Abdullah Avcı sabah 11 paça jeanini giyerken, inanın Visca ve Batdal’dan daha fazla zorlanmıştır! Bir orta saha ki, tamamen ileriye yönelik ama savunma işlerinde hava. Bu arızalı yapı daha ilk dakikadan itibaren sırıttı, savunma külliyen şapşırdı ve henüz dakika 5’te Visca skoru 0-1’e taşıdı. Galatasaray’a bakıyorum genel bir boş vermişlik hakim sporcuların alayında. Tamam top genellikle ayaklarındaymış gibi gözüküyor ama bu manzaradan ortaya tribünleri mutlu edebilecek bir aksiyon çıkmıyor.
43’te Batdal ‘headplase’ diyenler de olabilir ama bence lop bir top gönderdi ve Cenk o lopa kısa geldi: 0-2. İkinci yarı Galatasaray yine topu tutan, skoru yakalamayı arzulayan havadaydı. Pozisyonu yine Başakşehir buldu, 53’te Cenk mutlak golü önledi. Dönen pozisyon 54’te Yasin’le 1-2’ye taşındı skor.
Hamzaoğlu ile başladı!
Etkili forvetleriyle pozisyon kovalayan ev sahibi Yasin’le 2-2’yi yakaladı dakika 71’de. Savunma ve orta alan defolarını Başakşehir yine çok mükemmel değerlendirdi. Kısa paslar, çalımlar Batdal’dan bacak arası, kalabalık savunmanın yine afallaması ve Visca 2-3 yaptı dakika 82’de. Galatasaray tribünlerinin umutsuz vaka haline getirdiği Umut, diyagonalde karambole geldi ve bedenini yere bıraktı! Yankaya da kıyamadı ve penaltıyı çaldı, oldukça ağır bir karardı. 20. dakikada topu Podolski’ye atayım derken, tribündeki ‘dobrovskiye’ pas atan Selçuk, bu kez hak edilmemiş ceza vuruşu için çok hırslı geldi ve durumu 87’de 3-3’e taşıdı.
Gözümün önüne getirdi
ASY Arena’da kazanılan bu sonuç muazzam bir dönüş müdür? Hayır! Hamza Hamzaoğlu’nun haksız, insafsız ve sportmenliğe asla yakışmayan şekilde gönderilmesi provokasyonundan itibaren, hep şunu düşündüm ‘yalanlar seni ileri götürebilir ama asla geri dönemezsin!’ UEFA süreci, Denizli vaziyeti, Selçuk’un Trabzonspor ve Başakşehir’e net(!) golleri... Bursaspor’un bulunduğu mevkiden Hamzaoğlu ve ekibi eşliğinde yola çıkıp Galatasaray’ı puan olarak geçmeye doğru yönlenmesi, Kıyaksaray’da 20 yıldır sergilenen tiyatro ve yalanları gözümün önüne getirdi... Bir tarihi kadro ve başarılarının vebaliyle, yönetim günahlarını yani!
‘’Bu Gençler'e şapka çıkarılır!‘’
En öndeki ve en arkadakinin ne denli önemli olduğunu çok net anlatacak, keyifli bir 90 dakikaydı. İki pehlivanın el ense ya da künde kovaladığı havada süren oyunun 23. dakikasında Kadir’in ortasına Onur kafasıyla çok şık vurdu: 0-1. Kaleyi tutan ilk top gol olmuştu yani. 25’te Aydın sağdan dalıp sol çaktı ama olmadı. Sonra en arkadaki adam Hopf 2 kez üst üste, yüzde 100 gole ‘hop!’ dedi. Akhisar’ın daha ilk yarıda 2 veya 3 golle öne geçme şansını da yok etti. Üzülmez ve Arslan futbolculuklarını iyi bildiğim karakterli, elit sporcular. Aynı namuslu ve özenilesi yapı teknik adamlık dönemlerinde de, vizyonda. Bu kültür futbolcularına da yansımış. Öyle olunca da çok başarılı iki ekip ve genç hakem Halil Umut Meler’i keyifle izledim. Gelecek adına da umutlandım gerçekten.
Hakeme dikkat!
Animasyona zerre taviz vermeyen bir hakem ve kararlara saygılı sporcu yapısı sahnedeydi Başkent’te. İkinci yarı roller değişmiş ve bu kez en öndeki adamın ‘star’ olma vakti gelmişti. Baskılı başlayan ev sahibi 60’da penaltı kazandı ve Stancu 1-1’i sağladı. 67’de Stancu savunmayı adeta uyuttu ve sağ dışla çok şık bir gol daha yaptı: 2-1. En öndeki ‘Adam’ 70’te bir de asiste adını yazdırdı ve Djalma Üzülmez’i 3-1’e taşırken, Cavcav da sevinç gözyaşlarına boğuldu.
Öndeki ve arkadaki
Haklı çıkmış olmanın mutluluk gözyaşları mıydı, Başkan’ın heyecanı acaba? En öndeki ve en arkadaki görevini layıkıyla yaptığında pek sorun kalmıyor ve ortadaki sensör Hleb’in becerileri daha net gözlenebiliyor. ‘Güzel oyun dedikleri’ bu olmalı galiba.