Arama

Popüler aramalar

‘’Araştırmadan...‘’

Sevmeyiz;
Okumayı,
Araştırmayı.
Detaylara bakmayı.
Severiz;
Hemen vurmayı,
Ezmeyi,
Parçalamayı,
Bir yere oturtmayı,
Ve yok edip değersizleştirmeyi.
Sanki hayatında hiç hata yapmayanlardanız…
Mükemmeliz biz…
Arda transferi gündeme geldi, kılıçları çekenler kendini gösterdi,
Havada uçuştu darbeler.
“Barcelona’dan Başakşehir’e gelmek mi?”
“Ada futbolu bıraksın 31 yaşında bir şey olmaz”
“Başakşehir bu transferi metrobüs parası ile mi yapar”
Daha neler neler?
Ben gazeteciyim.
Önce onu söyleyelim,
Yazdıklarıma anlam yüklemeyeceksin o zaman dost.
Gazeteci bakış, lakin dersen yalaka oldun sende,
O senin görüşün.
Olmamıştır bu beden Allah’tan başka kimseye hizmetkar,
Hatırlatmak isterim o kadar.
Gazetecilik görevim ile bakıyorum yukardaki sorulara;
Başakşehir hiçbirimizin parasına (taraftarı hariç ki oda az) ihtiyaç duymuyor.
Gerek yok.
Nedeni açık.
Geçen yıl 74.8 milyon TL aldı yani dolar olarak = 20 MİLYOL DOLAR kazanmış.
Bu yıla bakalım; Süper Lig için
Yeni ihale ile;
Süper Lig galibiyetine :639 bin 706 dolar veriliyor.
Beraberliğin değeri ise 319 bin 853 dolar.
Süper Lig'de oynamaya garanti para 8,5 milyon dolar.
Hele bir de ilk altıdaysa bu rakam 11 milyon dolar.
O zaman hesap geçen yıl;
Başakşehir ne yapmış:
11 galibiyet 3 beraberlik ile 36 puan ile lider
11*639 = 7 milyon dolar
3*319 = 1 milyon dolar
Avrupa’dan aldığı yaklaşık 1 milyon dolar
Toplayalım : 9 milyon dolar
Yani Başakşehir geçen yıldan bu yıla 29 milyon dolar kazanmış.
Adının önündeki sponsorun gelirini,
Forma reklam vereni,
Stat reklam gelirini,
Az da olsa bilet,
Az da olsa forma gelirini

YAZ-MA-DIM.

Gerek yok başkasının parasına…

Gelelim ARDA’ya.
Arda Başakşehir’e gelmeli,
Neden mi?
Emre geldi şu an açık ara Türkiye’nin en iyi orta sahası.
Adabayor geldi farklı bir isim oldu.
Şenol Güneş ile Cenk-Oğuzhan ve diğerleri,
Yani her teknik adam elinde parlayan yıldızlar olur.
Simone elinde Arda harikaydı.
Abdullah Avcı ile ve Göksel Gümüşdağ ile de çok farklı olmayacak.
Parlayacak.

Gelirse sadece futbola odaklanırsa gönüllerin sevimli adamı olacak,
Özet ile bir hayat, bir değer yeniden yücelecek.
Hele bir de Bilal babadan özür dilerse.
Arda’yı yok etmeden düşünsek;
Çok çaba var futbolda,
Milyonlar var içine girmek isteyen,
6-7 yaşında başlayan bir çaba,
Gece gündüz döngülenen bir gayret ve umut,
Heba olan onca yaşamlar arasından sıyrılan bir avuç yetenek,
Arda bunu başarmak için çok ter döktü.
Ailesi.
Hocaları.
Ve ne yazık ki krizlere de feda edildi.
“Arda gitsin bikini giyerim” diyenler,
“Arda reklam için Barca’da” diye ekleyenler,
“Arda futbol değil” diyecek kadar utanmadan yorum yapanlar.
Yapmayın.
Bu adamın kupaları,
Başarıları,
Galatasaray ve At. Madrid macerası anlatılmaz bir hikayedir.
Evet krizlere yeniktir,
Evet duygulara mağluptur,
Evet hata yapmıştır.
Ama Arda hepimiz gibidir.
İnsandır.
Hatalar yapar-Üzer-Üzülür-Öfkeye yenik düşer.
Trafikteki sen,
İşyerindeki o,
Oğlu başarısız olduğu için üzülen baba,
Hedefleri bulamayan yaşamlardaki kişi,
Yani hepimiz gibi.
Arda bizden biridir.
Klavye şövalyelerine yem edilmeyecek kadar kutsal olan,
İnsan ögesinin senin ve benim gibi yansımasıdır.
Yol gösterilmesi gereken,
Ama bir kenara atılmaması gereken evlattır.
O zaman…
Neye koşarız bilim ile,
Neye yakınlaşırız bilgi ile,
Neyin peşindeyiz gerçek ile,
Bakabilenlerden olalım…

SEVGİLİ ARDA’YA NOT:

Arda gelmelisin Başakşehir’e
Ya da oynayabileceğin başka takıma,
Yoksa kaybolacak tüm benliği ve futbol olguların
Paradan dana önemli şeyleri hatırla,
Dön futbola…
Heba etme yılda kazandığın 4.5 milyon dolara koca bir yeteneğin son demlerini.

09 Ocak 2018, Salı 16:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ardaaaaaa!‘’

Böyle bağırmıştım bir golü sonrası
Milli takım 2008 Norveç maçını kazanıp Avrupa şampiyonası vizesi almıştı,
Maç sonunda onu sert eleştirenlere ağlayarak anlatıyordu,
Oslo’nun soğuğu, zafer ile ısınırken alnından öpmüştüm.
“Gol kokuyor gol demiş”
O ve Lincoln’ün hazırladığı pozisyonda gol gelince,
“Önce koklattılar Şimdi Tattırıyorlar” demiştim.
İspanya yolundayken tüm ülke el sallıyordu,
“Hoşcakal büyük kaptan”
Atletico Madrid forması ile gelen başarıları ile bizde sevindik.
Onu anlatmak heyecan veriyordu.
Barcelona yolculuğun tüm ülke yine ayaktaydık,
Sesimiz “Yolun Açık Olsun” olmuştu.
Çatlak sesler de vardı:
“Gitsin bikini giyerim” diyen
Bikini seçenleri gördükçe onun Barca yolculuğunda
“Başarılı olmalısın” nidalarımız arşa çıktı…
Oynadığı her maç bizim için milliydi.
Barcalı olmuştuk, kalbimiz Real Madrid’e kaysa da.
Önce Atl. Madrid sonra Barca gönüldaşı bizlere sert tokat attı Arda,
65 yaşındaki Bilal abiye atarken,
Acımadan saldırırken.
Yıkıldık.
Milli takım polemikleri ile kalbimiz kırıldı.
Bu futbolun nadide çiçeğini söküp atmadık kalbimizden ama,
Nadasa bıraktık.
Zaten o da kendine aynını yaptı.
Nadas vakti bitti.
Biz sevgimizi açıyoruz minik beden,
Koca yüreğe,
Futbol zekasına…
Arda’ya.
Başakşehir yolundaki Arda atmalı imzayı anında.
Neden?
1-Yeniden Arda Turan olmak için,
2-Kötü günleri silmek için,
3-Esprileri ile anılmak, futbolu ile alkışlanmak için,
Olur mu?
Başakşehir’de süper bir başkan var,
Göksel Gümüşdağ,
Futbolu bırak diyen Fenerbahçe’den yollanan Emre,
Bugün geldiği yer ile sallıyor lige her hamle de,
Kim istemez Emre’yi Fenerbahçe’ye…
Adabayor Arsenal efsanesi sönmüştü,
Bitmişti,
Yeniden parladı, Avrupa’yı salladı.
Abdullah Avcı milli takımda yıprandı,
Onun vizyonu bu kadar diyenlere inat,
Başakşehir’i ligin zirvesine taşıdı,
Hem de iki yıldır.
Oysa başka başkanlar olsa küme düşme noktasına gelen takımdan yollamıştı Avcı’yı.
Başkan Gümüşdağ mükemmel bir tesis ile,
Geleceğe yatırım yapıyor.
Arda bu yatırımda kendini bulacak, ispatı şart olan oyun felsefesini yeniden kurgulayacak.
Ona kızanlar onun başarılarını alkışlayacak,
Sevecenliği ile kalplerini yeniden açacaktır.
Sofradaki dost, mahalledeki arkadaştır Arda.
Arda Bilal abisinden de helallik alacak,
Tarihi bir futbol yıldızı olarak kazınacaktır.
Ya da…
Düşünmek bile istemiyorum…

08 Ocak 2018, Pazartesi 09:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bir futbol fabrikası Beşiktaş Akademi‘’

Güneş yeni selamlıyor şehri,
Uyanıyor çoğu isim sokakta.
Kimi hala uyuklarken otobüs, minibüs vapurda,
Kimi müzik ile ayılma derdinde aracında.
Bazıları serviste.
Çocuklar okul yolunda.
El sallıyor analar babalar onlara…
Bırakamayanlar elleri ile teslim ediyor okullara.
Ben önce Çengelköy’den köprüye oradan akarken Beşiktaş’dan Fulya’ya,
Servisler gördüm “Fulya Şan Ökten Beşiktaş Tesisleri” önünde.
Her yaştan çocuk okul yolunda.
Yataklarından yeni kalkmış yavru kartallar.

Ve onlara baba, anne, abi olan koca yürekli kartallar giriyordu içeri selamlayarak evlatları.
İzledim.
Emeği,
Çabayı,
Yatırımı,
Bir futbol fabrikasının ışıl ışıl yanan göz kamaştırıcı aydınlığını.

Sevgi ile kucaklaşan anadan babadan uzak 28 alt yapı öğrencisi ile başlayan yeni günü,
Evlerinden gelip bu tesislerde antrenmana hazırlanan yüzlerce ismi,
Tam 48 kahramanın yönetiminde.
Metin Albayrak önderliğinde bir kale burası.
Gökhan Keskin özenle planlıyor her şeyi,
Suat Taştan idaresinde saat gibi işliyor tesis.
Yeni futbol markalarını tanıştırmak için;
İbrahim Şaşmaz, Recep Gülen, Yasin Sülün, Aydın Tuna ile…

İsimleri buraya sığmayacak, yürekleri kocaman kadınlı erkekli dev bir takım ile.
Anne sıcaklığında çayları veren teyzelerinde,
Ölçü ve hesap ile hazırlanan her öğüne kadar,
Sosyal alanda ve psikolojik destek alanlarında akılcı düşünceyi şekillendiren bakışlardan,
Tam donanımlı bir hastane gibi gözüken sağlık odasına kadar.
Bebişler yarının Metin-Ali-Feyyaz’ı olmak,
Kartal ile uçmak için çalışıyorlar.

Tarihi Sen Yaz kitabımın eğitimleri ışığında tüm tesisi gezip öğrenciler ile birlikte olurken gururlandım,
Le Masia var,
Madrid futbol okulu,
Ajax…
Ama sahalarına takviye gerekse de düşünceleri çoktan pek çok alanda zirvede yer alan bir okul var;

BEŞİKTAŞ FUTBOL AKADEMİSİ.

Daha çok umutlandım ben,
Görürsen sende sevineceksin.
Yeter ki şans ver geleceğe,
Yeter ki emeklerin elinden tut sende,
Duyabildiniz mi?
Sayın TFF…

06 Ocak 2018, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Topu bomba sananlar‘’

Batan kulüpleri yazmıştık,
O zaman anlatalım;
Popüler olma sevdasına koşan başkanlar ile batan kulüpler.
Kendi şirketlerinde aynı tavrı ortaya koyan yöneticileri işten kovacak bu anlayış,
Kendisine ait olmayan parayı hovardaca harcıyor.

Oysa;
Süper Lig kulüplerinin galibiyet ve beraberlik istatistikleri üzerinden gidersek öncelikle bir maçın değeri 639 bin 706 dolar.
Beraberliğin değeri ise 319 bin 853 dolar.
Süper Lig kulüplerinin elde edeceği rakamlarla daha iyi anlatalım…
Süper Lig'de oynamaya hak kazanan her kulübün kasasına koyacağı garanti para 8,5 milyon dolar.
Hele bir de ilk altıdaysa bu rakam 11 milyon dolar.
Geçmiş şampiyonluklar payı, her şampiyonluğa 835 bin Dolar'dan:
Galatasaray için 16 milyon 700 bin,
Fenerbahçe için 15 milyon 865 bin,
Beşiktaş için 11 milyon 690 bin,
Trabzonspor için 5 milyon,
Bursaspor için de 835 bin Dolar.
Sıralama ödülü payı ise toplam 39 milyon 600 bin Dolar.

Buradan;
Şampiyon 13 milyon 200 bin,
İkinci 10 milyon 560 bin,
Üçüncü 7 milyon 920 bin,
Dördüncü 5 milyon 280 bin,
Beşinci de 2 milyon 640 bin Dolar .
Özet ile şampiyonsan yaklaşık 50 milyon doları aşan bir gelire yaklaşıyorsun.
Şampiyonlar Ligi ile bu rakamlar 100 milyon dolara ulaşıyor.
Anadolu takımısın ve orta sıralarda gezindin,
40 puan topladın,
10 Galibiyet-10 beraberlik
Oradan da
Galibiyetten 6.3 milyon dolar,
Beraberlikten 3.1 milyon dolar
Katılımdan 8.5 milyon dolar,
Sıralamadan en cüzi 1 milyon dolar aldın
Topla: 19 milyon Euro civarında.

Forma satışı, statlar muhteşem alanlar olarak yansıyor,
Taraftar geliri artıyor oradan hiç para kazanma giderlere yansıt diyelim…
20 milyon Euro cebinde.
Yaparsan yatırımı alt yapıya sattıklarından kazanırsan,
Hadi onu da geç..
20 milyon Euro…

Bu para ile kendi yağında dönebilecekken,
Mersin İdmanYurdu
Gaziantepspor
Samsunspor
Eski Malatyaspor
Ankaragücü
Ve daha niceleri batıyor.
Neden aramak bence akılsızlık;
Neden basit;

KULÜBÜ BABA ÇİFTLİĞİ GÖREN BAŞKANLAR…

Kurtuluş mu?
O parayı yanlış harcadığında kim hata yaptıysa ondan alırsan bak ne oluyor?
“O zaman da başkan bulamayız” diyenler,
Profesyoneller BESYO’lardan akın akın geliyor,
Topu bomba sananlar değil onlar yönetsin derim ben…

05 Ocak 2018, Cuma 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’3 Ocak batarken...‘’

Daha önce seyirci artışlarını yazmıştım,
Nedenlerini maddelemiştim.
O zaman yine bakalım,
Hatırlatalım;
Bu artış maddi geliri,
TV gelirleri geldiği nokta ile iyi bir kaynağı,
Statlara forma ile gitme alışkanlığı ürün gelirlerini,
Mükemmel statlar seyir gelirlerini,
Ve transferde yabacı serbestliği akılcı transfer hamlelerini,
Buda dolu kulüp kasalarını şekillendirmeli.
Bilim böyle der.
Bilime göre tüm kulüplerin rakamlarda uçması gerek.
Amaaaaaaaa
Getirme-Lİ…

“Lİ” BURADA KAYIP GİDİYOR.
Başkan ve yönetimler onu yok ediyor.
Nasıl mı?
Çok basit futbolu bilmeyen yönetimler yüzünden,
Popüler olma sevdasındaki yönetici hamleleri,
Gereksiz harcamaları,
Bu harcamalar kulübün baba çiftliği gibi kullanılmasını getiriyor.

Ve BA-TI-YOR-LAR…

Bu yöneticiler bilimden uzak,
Akıllı futbol yaklaşımlarından uzak,
Analiz yapmıyorlar,
Kulüp başarısı değil kendi gövde gösterisi amaçları,
Tanınmışlık için, transfer silahını yeni oyuncular ile dolduruyorlar,
O silahın kaynağının tabansal yayılım olduğunu unutuyorlar,

Ve BA-TI-YOR-LAR…

Statları devlet yapıyor,
Vergi borçlarını devlet ödüyor,
Gerekirse şehirden paralar toplanıyor,
Batan iş adamı başkan olup kendini kurtarıyor,

Ama kulüp olarak BA-TI-YOR-LAR…

Kulüp başkanlığı ile her kapıyı açılıyor,
Popülerlik ve ilgi dayanılmaz egoyu şişiriyor,
Tribünler başkan diye bağırınca,
Akıl yaydan çıkan ok gibi savruluyor,
Arkada kulüp dağılıyor,
Önde transfer pozları veriliyor.
Başkan yeter bıktım deyip oyuncağı gördüğü kulübü bırakıyor,
Şehir yalnızlığın sesine esir düşüyor.

Ve BA-TI-YOR-LAR…

Kim mi bunlar? Yarın yazacağım…

03 Ocak 2018, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’TERİMOLOJİ  (Dikkat! ironi içerir)‘’

Öğretmen sınıfa girer,
Tüm öğrencinin gözleri ondadır,
Ağır adımlar ile yürür kürsüye,
Kendi aralarında konuşanlar vardır,
Uğultu Öğretmen yürür ama dinmez,
Hoca;
Çıkarır ayakkabıları çıkar masanın üstüne,
Susar her kişi,
Sessizlik bekçi olur sınıfta.
Sonra bakar masanın üstünde tüm yüzlere
Hiçbir şey demeden iner.
Uğultu başlayacaktır ki döner ani bir hız ile,
Bunu 3 kez tekrarlar.
Her çıkışta uğultu kesilir.
Ve 4. Kez bunu yaptığında şöyle seslenir;
“SİZ BURAYA ÇIKMANIN 70 YAŞINDAKİ BİR HOCA İÇİN KOLAY OLDUĞUNU MU DÜŞÜNÜYORSUNUZ”
Şaşkınlık.
Ve ekler;
“SİZ SUSANA KADAR BUNU DENEYECEĞİM VE SONRA KALAN ENERJİM İLE SUSUTUĞUNUZDA DERS ANLATACAĞIM”
Sınıf susar. Ders başlar.
Kati sesizlik, dinlemeye hazır bir sınıf,
Ve hoca “TERİMOLOJİ” der,
Gözler açılır.
Öğretmen anlatır;
Umutlar tam biterken her daim bir kurtarıcı çıkar,
Size yapmanız gerekenleri anlatır,
Sonra yapılanlar başarıyı getirir,
Başarı bazen kurtarıcıyı şımartabilir,
O zaman çatlak sesler çıkar kurtar bizi diye çağrılan gönderilir,
İz bıraktığı için yeniden aranır,
Yeniden gelir yine iz bırakır, yine gider…
Lakin her gidiş ders olursa,
Her geliş farklı bir felsefe taşır.
İnsan yedisinde ne ise yetmişinde o olmamalı.
Gelişmeli.
Geliştirmeli.
Doğru bakışı yaş alarak değil, düşüşleriniz ile kazanırsınız.
Ve sizi bazen başarılarınız ile değil, bazı kişiler hayallerindeki gibi konuşur,
Kimi “imparator” yapar,
Kimi “kebapçı basan kabadayı.”
Siz ne osunuz, siz ne busunuzdur.
Siz aslında bu dünyada iz bırakan bir “Terim”sinizdir.
İsminiz,
Cisminiz,
Ve ortaya koyduklarınız ile.
Önemli olan kalplere dokunmaktır.
O zaman yüz kere gitseniz 101. Kez “Fatih” sesleri ile gelirsiniz.
İşinizin ehli olarak tarihe yine imza atarsınız.
Çünkü siz bilirsiniz bir stiliniz vardır.
Bir bilginiz bunu geliştirdikçe büyürsünüz.
İşte o zaman isminize siz değil size saygı duyanlar sahip çıkar,
Onlar dev bir grup olur sizin olduğunuz yere akar.
Bilir başarı sizdedir.
Konuşanlar ise konuşmaya devam eder.
Lakin öğretileriniz ile “Fatih” olur, tarih yazarken siz,
Onların sesi kesilir, ta ki…
Ama dedim ya her hata bir ders olursa “ki” si olmaz,
Ne olur?
Başarı ile yazılan geçmişiniz siz olursunuz,
Sonra;
İsmi olur ve bu isim yankılanır,
Yaptıklarınız sizden sonrasına ilham olur.
Ders olur.
Gidenlerin gelenlerin gelip de yeniden tarihi yazanların dersine;
Dostlarına sahip çıkanların yaklaşımına;
Ekip anlayışını her daim vurgulayanların duruşuna;
Yeni zaferlere göz kırpanların felsefesine;
Tatlı ser duruşun beden diline;
Öğrenmenin yaşı olmadı gerçeğine;
Farkı fark ettiren dokunuşlara;
Kazanma arzusunun yüceliğine ve bunun için ortaya konan gayrete;
TERİMOLOJİ denir.

25 Aralık 2017, Pazartesi 16:34
YAZININ DEVAMI

‘’Tatil haram oldu‘’

Sezon biterken soğuk duş,
Havada,
Yerde,
Sahada,
Tribünde,
Sivas’ta,
İstanbul’da,
Renksiz takımın siyahına kalp, beyazına sevdasını koyan her bedende…
Sivasspor iyi kapandı, Şenol Hocanın dediği gibi,
Ama Sivasspor nasıl çalıştıysa Şenol hoca o kadar görmemiş,
Beşiktaş kapanan savunmalara karşı oynayamıyor.
Nasıl olsa kazanırız fikri olmuyor,
Neden mi?
İstatistikler diyor ki Beşiktaş yenik duruma düşünce kazanamıyor.
Ne bekliyordunuz ki, tabi ki kapanacak kontra arayacak.
Fabri hareketli yakalanınca topu sektirdi,
Akla yumruklasa sorusu geldi.
Pozisyon penaltıdan ne kadar uzaksa Cüneyt Çakırda o kadar pozisyondan.
Medel-Atiba ikilisi ne alaka,
Oğuzhan niye kenarda?
Beşiktaş formda Cenk’i neden kenarda oturttu bir koca yarı,
Dinlenmeli dersen eğer dost, geçen hafta sonradan girmedi mi?
Negredo, bu takımda Cenk’ten sonra gelir…
Ama;
Lakin gol arıyorsan neden Negredo kenarda ikili oynanmaz mı bu maçta,
Neden çıktı, en iyi kafacı, 13 korner, 30 orta kim vuracak kafayı ceza sahasında,
Orta alan aksıyor, kanatlar çok orta yaptı ama Queresma gerçekten bu mu?
Sivasspor oyunu kontrol edemeden kazandı,
Beşiktaş’ın yedekleri sarsıcı isimlerdi,
Beşiktaş bastırdı ama sonuca uzak kaldı,
Lakin “di” ekinde kaldılar…
Tatili 2-1’lik yenilgi Beşiktaş’ın her bireyi için haram ediyor.
Bu yenilgiden ders çıkarılır da,
Ders için ödenen bedel ağır olur mu zaman gösterecek…

23 Aralık 2017, Cumartesi 21:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya tamam ya devam gelişi...‘’

Simitçi, kahveci, profesör hepsi mutlu,
Mu?
Birazı sorguluyor
Mu?
Terim geldi.
Dertler bitti.
Mi?
“Dursun Özbek yeri değil dedi” lakin ben sordum.
Hukukçular ikiye bölündü;
Seçim olur, Mayısta bir daha yapılır,
Seçim olur Ocakta, gider üç yıl boyunca.
Sorduk Dursun başkana,
Önce yeri değil dedi sonra anlattı, anlatırken aslında anlayın der gibi yaptı.
Biz bakacağız duruma dedi, 4 ay sonra ne olur bilinmez diye ekledi.
Yani;
Terime karşı çıkanlar vardı eski yönetimde onları ayıkladım,
Yeni yönetim için görevdeşlik aradım,
Seçilirsem şampiyon olursak seçime giderim
Mayısta kendi gücümde olur öyle koltuğa gelirim.
Terim sinyali verdi,
Bakmayın 1.5 yıllık olduğuna sözleşmenin
Dursun Özbek başkan seçilmezse gidebilir,
Seçilirse Mayısta bir daha oturulur konuşulur.
Ve en önemlisi;
Terim başkaldırıyor,
Cesurca haykırıyor,
Arayışta ve hayalleri için 4 geliş son durakta bunu biliyor,
Düşerse buradan sert olacak her şey farkında,
Hedefleri büyük
Ve kebapçıyı unutturma gayreti her hareketinde.
Bu geliş farklı,
Ya tamam ya devam her iki isim için…

23 Aralık 2017, Cumartesi 16:00
YAZININ DEVAMI