‘’Gökhan Zan nerede?‘’
Son zamanlarda da sadece kolay pozisyon vermiyor, çok daha rahat gol yiyorlar! Ikınmadan, sıkınmadan Galatasaray alanında böylesi rahat pozisyona girip, üzerine de şakır şakır da gol atan rakipler pek görmemiştim! Gördüm Kasımpaşa ve Gençlerbirliği müsabakalarında. Sarı-Kırmızılılar’ın sadece kanatları değil, stoperlerin bulunması gereken bölgeleri de paramparça edildi ve bolca gol yenildi.
Haftalardır izlediğim oyunlarda, vizyona sürülen devşirme stoperleri gördükçe merak eder oldum! Acaba Gökhan Zan nerede? Memleketi Hatay’a ziyarete gitti de orada dolaşırken kazayla El Kaide’nin eline mi geçti? Öyle ya! Çocuk aylardır ortada yok. Zan kaçırılıp gaibe karıştı da, kamuoyundan mı saklanıyor yoksa?
Oysa lazım olduğu her dönem, formasının hakkını vermişti Gökhan Zan. İçten mücadelesi, özverisi ve deneyimiyle yaşanan onca gol tehlikesi ve goller yoğunluğuna derman olabilecek bir futbolcudur diye düşünüyorum ama Mancini sanırım Zan’ı bulamıyor ve stoper mevkiinde kim olsa olur zannediyor! Kaptan Sabri’yi stoper, Semih Kaya’yı da sağ ön orta saha oyuncusu olarak izlersek şaşırmayalım yani! Gençlerbirliği müsabakasında bir ara Semih sağ kanat civarında dolaşıp çaresizce rakip kaleye top indirmeye çalıştı. Yani garabet olur da, bu kadar mı olur arkadaş? Galatasaray oyun kimliğini, oyuncuları da mevkilerini kaybediyor ama tabela milleti mutlu ediyor.
Oysa yenilen goller ve düşülen durumlar, maç sonu mutlu gelmiş olsa dahi Galatasaraylı’yı düşündürmeli. Aslan git gide eriyip vizyonunu kaybediyor beyler!
Mancini’nin yararlı olmayacağı şampiyonluğun kaçırılması hatta 2.’liğin tehlikeye girmesiyle kanıtlandı. Gündeme Lucescu girdi. Doğru gündemdir bence, çünkü ustanın toplama takımla neleri başardığı herkesçe kalite belgeli... Nasıl bir karambole getirilip, gönderildiği de belli!
‘’Kazanırmış meğer!‘’
Elazığspor mutlak kazanmaya şartlandığı bir 90 dakikaya çıktı. Kazanmaya niyetlenmek, savunma güvenliğini iğdiş etmek demek olmamalı elbette. Galatasaray’ın en bitik olanı dahi tehlike oluşturabilecek, üst düzey yetenekte kramponlara sahip olduğu asla göz ardı edilmemeli. Mesela Hayroviç daha maçın başında Barış Şimşek gözlemi ve İveca marifetiyle hayırlara havale edildi! Galatasaray’ın buz gibi penaltısı verilmedi sanki, kart mı? Hakemin olayı görmediği yerde kartın lafı mı olur!
Elazığspor hemen her fırsatta Muslera cıvarına gelip Sane projeleri eşliğinde Batuhan ve Deniz marifetiyle tehlikeli olurken, Galatasaray Amerikan bilardosu tadında bir gol attı. Sneijder’in başlattığı gol operasyonunu Selçuk sürdürdü Burak bitirdi, dakika 24 ve 0-1. Ev sahibi bitmez tükenmez bir iştahla, konuk sofrasından puan almak için çala kaşık daldı yenilen gol sonrası. Chedjou, Semih, Veysel ve Muslera’nın savunma becerilerini bolca izledik bu dakikalarda. Elazığspor cümbür cemaat hücum ederken Burak ve Sneijder İveca tarafına az ama öz gittiler ama kolay girdikleri pozisyonları, aynı kolaylıkla gole tahvil etmeyi beceremediler. Özellikle Sneijder ‘ben bunları nasıl kaçırdım?’ diyecektir repeedlere şahit olduğunda. Elazığspor oyun düşüncesiyle Galatasaray’ın deplasmanda nasıl kazanacağının ip ucunu verdi sanki. Hep önde olacak ve her an kontra yemeye amade olacaksın! Kedi kaleci Muslera sakatlandı ve Ufuk oyuna girdi, yeşşeeee! Tanju ikinci sarıdan gitti ve ortam gerildi, dakika 72. Burak bir uzun top daha yakaladı ama vuruşu kadük kaldı! Sneijder direk dibine nişanladı ve 10 kişi kalan ev sahibi, anlayışından asla vaz geçmedi. Tello’nun şutu direkten döndü. 96 artı Şimşek extrası 3 dakika daha Elazığspor’a jet, Galatasaray’a eziyet gibi geçti ve 0-1. Mancini deplasmanda da kazanırmış meğer!
‘’Delik deşik...‘’
Tamam Mancini’nin kurduğu takım bir dolu hataya gebeydi zaten ama Cüneyt Çakır’da ‘takır takır’ doğradı, delik deşik olması için başını tuttu Galatasaray’ın. Babel’in Semih Kaya’ya yaptığına Şota bile düdük çalardı ama Çakır çalmadı. Balta’nın hareketine İhsan Kalkavan dahi penaltı için düdük öttürür fakat kırmızı kart göstermezdi. E zaten Çakır ilk düdüğü doğru üflemeyi becerseydi, bütün bunları da konuşmamız gerekmezdi!
O zaman diyecektim ki ‘eeey Mancini bu yaptıklarını sana öğreteni seveyim iyi mi? ‘ Yani olur da bu kadar mı olur yani! Galatasaray kadrosuyla Lego gibi oynayan bir İtalyan ve futbola Fransız bir başkan profili ve yöneticileri...
Orta sahada ismen bulunan yıldızların, Sneijder ve Melo dışında ne hücum ne de savunma anlayışında oyuna zerre katılmadıkları garabete katkı amacıyla, Sinyor geri dörtlüyü de allak bullak etmişti dün gece. Kasımpaşa, Çukurkavunla oynasa bu kadar pozisyon bulamazdı, Galatasaray karşısında buldu. İlk devre 0-5 bitmediyse bu Yüce Yaradan’ın bir lütfuydu ama anlayan kim? Acizlikler silsilesine ikinci devre de devam edildi ve Kasımpaşa savunmasının yıldızı Yalçın sefte etti. Lacivet-Beyazlılar ilk yarıda kaçırdıklarını şimdi gole tahvil ediyor ve Galatasaraylı’ların aklına şunlar geliyor ‘rakip ilk devre kaçırdıklarını ya atsaydı?’ İşte o zaman tarihi hezimetlerden biri daha yaşanır ve Kadıköy yakasından ‘bu yangın üflemekle söndürülemez’ diye yazan bir mektup kulübe gönderilirdi!
Arena’da 4 gol yiyerek yepyeni bir tarih yazan Aysal ve ekibini kutlar, ‘o sole mio’ eşliğinde delik deşik Galatasaray’a Buz Ada’dan bakmalarını öneririm... Benim hayat planlamamda da böyle rezil bir futbol takımı izlemek yoktu ama oldu! 0-4
‘’Nano teknoloji!‘’
Günümüzde oldukça moda oldu, ‘Nano teknolojik ürün’ yakıştırması. Bu modaya kulüp yöneticileri de büyük ölçüde uyum sağladı ve ortalığı ‘Nano teknolojik ürün yönetici’ prototipleri sardı! Ertan Körüstan ‘şampiyonluğumuzu yok sayanları biz de yok sayarız’ demiş ve ilave de etmiş ‘e-bileti tanımıyoruz’ durmamış ‘şiddeti önleme konusunda aktif rolden vaz geçeceğiz’ vay vay vay! New model teknolojik ürün yönetici modeli görsel sunumuna, Yeşil-Beyazlı kulübün as başkanı olan zat da, Bursa yerel gazetecilerine karşı örneklediği tepkiyle devam etmiş. E tabii ayıp etmiş! Baş imamın gaz saldığı yerde, as imam edecek tabii, işte size Nano teknoloji!
Bursa çok büyük bir spor camiasıdır ve bu gerçeği bilmek zorundakilerin başında da Ertan Körüstan ve castı gelmektedir. Yeşil ve güzel şehrin imrenilesi boyuttaki sportif gerçeğine ‘kör’ kalmamak gerek yani. Evet İlker Meral bence de vermemesi gereken bir penaltıyı alel acele verdi ama bu tür hakem defoları kimin başına gelmedi ki? Bu arızalar hep oldu, bundan sonra da olacak. Çünkü sporun içinde hatalar ezelden beri hep var. Önemli olan doğru kültür ve anlayışı yakalamak, bunu pekiştirecek yöntemler üretmek. Elbette toplumu da doğru yönlendirmek, özellikle de tribünleri tabii.
Şiddetin temelinde yatan gerçek; yaşamın içinde de hataların bulunabileceği doğrusunu, kendi hırsları adına saptıran ve çağdaşlıktan uzak yöntemlere sarılan Nano teknolojik yöneticilerdir bence. ‘El salla başkan... El salla!’ tutsaklarının ürettiği ve yönettiği spor anlayışı örneklerini dehşetle izliyorum ne yazık ki...
‘’Huzur Aslan'da!‘’
Gerilimden uzak, futbolun gerekliliklerini uygulama amacında ve galibiyete dönük bir şık mekanizma Galatasaray tarafındaydı... Bülent Yıldırım’ı özellikle kutlamak isterim, çünkü Emre Belözoğlu’nu sahada tutabilmek için çok sabretti. Hatta diğer 5 futbolcuya gösterdiği sarı kartlar Fenerbahçeli’ye ilanen tebligat gibiydi! Ama yılların gerilimlisi yine zapt olamadı ve ikinci sarıdan atıldı. Bu arada Santa Monikalı Aziz Melodram’dan farksız bir görünüm sergileyen Melo’da özellikle ilk yarıdaki örnek ve serinkanlı mücadelesiyle büyük takdir topladı, sonra 87’de o da atıldı! Taraftarını ardına alan Galatasaray, oyuna iyi başladı ve 9. dakikada 10 numaralık bir Sneijder vuruşuyla 1-0’ı yakaladı. Selçuk, Melo ve elbette tüm Galatasaraylı futbolcuların bu goldeki maddi manevi katkısını görmezden gelmek mümkün mü? Muhterem Mancini Hocaefendi’nin de derbiye mükemmel hazırlandığını ve çok soğukkanlı olduğunu gözlemledim. Aziz ve ezeli rakiplerimiz için aynı kanıda olmadığımı da söylemeliyim. Aziz Yıldırım ve Emre Belözoğlu’nun alışılmış gerilim vaziyetinin A’dan Z’ye tüm Fenerbahçeliler’e sirayet ettiği ve sahadaki performansı olumsuz etkilediği gözden kaçmadı. İlk yarıda yoktan farksız konuk ikinci devre oldukça halliceydi eksik olmasına rağmen. Daha derli toplu, inançlı ve gayretliydiler. Galatasaray alanında da daha fazla gözüktüler zaten, gerilimi değil sadece futbolu düşünen bir Fenerbahçe var şimdi. Bu duruma Galatasaray savunma hataları da eklenince, zaman zaman sıkıntılarla karşılaştı Muslera ve Semih Kaya. Sağlık Bakanlığı Eboue için bir özel birim oluştursa, bu ekip ülkemizin sağlık sorunlarıyla en fazla uğraşan ve bunalan sağlık takımı olur. Bu arada Drogba varsa Galatasaray bir başka. Sabri de bir başka! Hele hele ortaları adamını bulduğunda. Yaptığıasla doğru değil de, Selçuk neden bu hale geldi? Doğru analiz edilmeli! Galatasaray 1-0 yendi...
‘’Mancini dandini!‘’
Galatasaray tahminlerimiz çerçevesinde, beklemediğimiz bir 11’le çıktı yine! Mancini bu kez ‘Şöbiyet hatta Sütlü Nuriye’de diyebileceğimiz yapıda kullanmış Sneijder’i. Dev 10 numarayı sol kenardan Burak ve Umut’un arka ortasına almış, ardına 3 kişilik bir orta saha ve 4’lü savunma katmış ama sanki bu diziliş te pek kavranamamış! Torku Konyaspor oyuna daha hakim ve pas egemenliği olan taraftı. Itandje’yle buluşmak için 30. dakikaya kadar bekledi konuk. Sneijder alanından topla çıktı ve Konyalıları kaşık havası ekibi gibi peşine taktı ama Itandje burası ‘My home’ diyerek kapıyı kapattı. O zamana kadar zaten yoktu, devre bitene kadar da başka ‘tık’ olmadı konuktan. İki serbest vuruş vardı ama hikaye oldu, Muslera’yı titreten pozisyon da çok oldu. Konyada öok müthiş bir esinti var ve Sarı-Kırmızılı ekibin yaptığının da, rüzgara karşı küçük su dökmekten farkı yok! Uzun toplarla savunma arkasına inmeye çalışıyor fakat her icraatları kendi üstlerine dönüyor Galatasaraylı’ların. Devre!
İkinci yarı beraber oynanan sert rüzgar da para etmedi, sıra Berk İsmail’e geldi. Genç golcü 70, dakikada az daha atıyordu, az farkla dışarı gitti. Burak’ın üst direkten çizgiye giden çok şık bir şutu var ama galiba bu takımın gol şansı yok! Bu arada Konya Ali Turan ve Mehmet Uslu aracılığıyla kanatlardan öyle geliyor ki Eboue ve Telles burnunu çıkaramıyor valla. Galatasaray alıştığımız pas kurgusundan uzaklaştıkça gol şansından da uzaklaşıyor. Konyaspor’un oyun kurgusu ve pas yapısının Galatasaray’dan daha olumlu, daha şık olduğunu söylemeliyim. Mancini’nin hazır ve motive zannettiği ekibinin ‘dandini dandini bostana’ ninnisinden hiç te farklı olmadığını söylemeliyim. Üzün lafın kısası bu harcamanın, bunca yatırımın karşılığı seyrettiğimiz Galatasaray olmamalı. Bir puanla dönüyorlar yine!
‘’Mart karı!‘’
Super Lig Şampiyonluğuna ‘baş baş’ diyen Galatasaray’ın tribün sakinleri de, takıma ‘baş baş’ demiş ve Kupa gecesine icabet etmemiş! Taraftar umutlarına ‘mart karı’ yağdıran iki armadanın gecesinde, savunmalar evlere şenlikti yine. ‘Burdisso acaba hediye olarak mı gönderildi’ diye sordum editörümüz Yasin Cam’a ‘yok canım ısrarla istendi ve üzerine de Argentina tarafına bir tomar döviz verildi’ dedi. İsabet denilen şey işte bu! Ekonomik batış ve başarısızlığın reçetesi de elbette. Burdisso rakibe bazen asist üretip, fırsat buldukça da pozisyon hatası yapıyor ve BAL Ligi kıvamından öte gözükmüyor ama ta Arjantin’den bir de para verilip getirtiliyor! Bulanın gözünü seveyim gözünüüü... Karşılıklı 5’er golün atılabileceği ilk yarının 2-0 önde olanı Galatasaray’dı. Bulunan goller ve pozisyonlar hücum hünerleri kaynaklı değil, tamamen savunma anlayışı sarsaklığıdır açıkçası. Önce Sneijder’le 1-0, ardından Selçuk’un penaltısıyla 2-0 yakalandı. İkinci yarı aynı savunma defolarıyla kucak kucağa başladı ve 46. dakikada dev adam Volkan’ın kafa golü Galatasaray ağlarıyla kucaklaştı. O kadar uzun arasında patlayan Volkan, Galatasaray’ın savunma konusunda ne denli vahim problemler yaşadığının noter tastikli belgesidir. 2-1 sonrası oyuna Semih Kaya girdi, Mancini demek ki BAL noktasını keşfetti! Burdisso çıksa da Galatasaray’ın arızalı saha içi ve dışı akordu yine iflah etmedi! Karşılıklı savunma hatalarından yararlanmak Bekir’e nasip oldu ve Bursaspor 2-2 beraberliği yakaladı. Mart karı Galatasaray’ı önce Şampiyonlar Ligi, ardından Süper Ligimiz’de yakaladı, şimdi de Türkiye Kupası’nda da sanki bırakmayacak Cim Bom’un peşini! G-stringli kuzular da aslanların peşini tabii... Ha!
‘’Mandıra filozofu...‘’
Türk Futbolu için dünyanın en büyük süt fabrikaları çapında para harcanmasına ama Trakya’daki mandıra kadar dahi verim alınamamasına karşıyım. Yabancı sınırlaması getirilerek, yerli futbolcuların trilyonlarla ifade edilmelerine ve sülalerinin dahi sağlanacak nemalarla geçinmeyi düşünmelerine karşıyım. Galatasaray Kulübü’nde asırlık kriterleri zorlayan fiyat uygulamaları düzenine ve Aysal’ın hayal alemindeki hormon takviyeli çilek sistemine de karşıyım. Sarı Kırmızılı formayı giyen ama takım içinde de bir takım dümenlere giren ve pas hakkaniyetini dahi çiğneyen sterilizasyon gereken futbolculara da karşıyım. Tam yağlı sütten az yağlı peynir dahi çıkaramayan ve İtalyan lezzeti bekleyen Galatasaraylılar’a lor peynirini bile aratır hale getiren Mancini’ye de karşıyım. Florya’nın içinde yaşanan aile sırlarını mandıra dışına taşıran ve kötü kokulara sebep olan bir takım gevezelerin Galatasaray’a zarar vermesine karşıyım. Büyük umutlarla Galatasaray camiasına katılan ama büyük meblağlar götürdüğü halde zerre faydası olmayan hatta zarar solutan bir takım tiplere de karşıyım. Tarihinin en büyük gelirlerini elde eden safi kaymak gibi Arena’yı kucağında bulan bir yönetim erbabının, Galatasaray’ı böylesi borca batırmasına da karşıyım. Galatasaray’ın gerçeklerini konuşmayan kendi dünyalarını kovalama tutsağı ve hırsları sistemin içinde olmadıkları zaman kabarmış bir takım tiplere de karşıyım. Uzun lafın kısası Galatasaray iyiye gitmiyor... Bu vaziyete rağmen yanlış gidişe ‘okey’ diyen ve süte su karıştırmaktan da çekinmeyen zihniyete de karşıyım... Hele hele memleketin mevcut haliyle müsemma yanlışlara doğru bir yönetim modeli Galatasaray kültürüne zerre yakışmıyor... Bu cinayete de karşıyım!