Arama

Popüler aramalar

‘’Fenerbahçe'yi yönetmek‘’

111 Yıllık tarihimizde Fenerbahçe sporcuları, yönetimin ana damarını oluşturdular son çeyreğe kadar... 1907'den beri görev alan 33 Başkan'dan 10'u Fenerbahçe formasını ıslatmışlardır; Ziya Songülen, Ayetullah Efendi, Tevfik Taşçı, Galip Kulaksızoğlu, Emirzade Arif Bey, Bedii Yazıcı, Zeki Rıza Sporel, Hasan Kamil Sporel, İsmet Uluğ ve Fikret Arıcan...

Fenerbahçe tarihinin en parlak yılları; sporcuların en yüksek oranda Yönetimler'e alındığı yıllara denk gelir. Bu oran düştükçe, sportif başarı da düşmektedir. Bu nedenle Yönetimler'de bir yanda sporcular ve spor idarecileri görevlendirilmeli, iş insanları ile spor insanları arasında birlikte çalışma imkânları yaratılmalı ve bu iki alem arasındaki uyum özenle gözlenmelidir.

Bu şekilde Fenerbahçe tarihine, ülkü ve geleneklerine uyumlu bir idarecilik sergilenirken, zamanın gelişen koşullarına da daha rahat uyum sağlanacaktır. İş dünyasının birikimleri ve Fenerbahçe'nin kültür ve sportif birikimleri birleşince, Fenerbahçe'ye sağlıklı ve tutarlı bir düzlemde yön verilir. 'Fenerbahçelilik ruhu' bu şekilde pekişir, Fenerbahçe Kurumu yarına güvenle bakar.

"Her kulüp ya da dernek, gönül veren insanların emekleriyle hayata geçer. Önce istek, sonra üstünde uzlaşılan ülkü, nihayetinde de insanların bireyselliklerini başkalarıyla paylaşıp toplu düşünme ve hareket etmeyi öğrendiği oluşum..." (1)

Üç genç; Ziya, Ayetullah ve Necip, Fenerbahçe ülküsünün tohumunu serpip hızla bir kurum (Institution) olacak Fenerbahçe'nin temellerini attılar. Onları takip eden Yönetim Kurulları'nda yine Fenerbahçeli sporcular çok etkin oldular, geleceği belirlediler.

Kulübün gelişmesi ve önüne çıkan engelleri aşması için; kulüpte spor yapmamış, toplumda önemli mevkiler kazanmış insanları da kurullara dahil ettiler. Önce Saray'dan 'Şehzadeler' geldi. Ardından 'İttihat ve Terakki' ile başlayarak 'Siyasi Partiler'den üyeler, Fenerbahçe yöneticisi oldular. Bakanlar, Başbakanlar; Başkan'lık yaptılar. Bir yandan da bürokratlar ve iş insanları da yönetimlere girdiler. Bürokratların ağırlığı, 1950 seçimlerinden sonra azaldı, yerlerini iş insanları aldı.

111 Yıllık tarihimizde Fenerbahçe sporcuları, yönetimin ana damarını oluşturdular son çeyreğe kadar.

Yukarıdaki grafikte, 111 yılda (Son Yönetim Kurulumuz hariç) 97 adet Yönetim Kurulu'nda görev yapmış 395 değerli Fenerbahçe sevdalısı taranmış ve içlerinde kulübümüzde spor yapmış olanlar ayrılmıştır.(2)

1907'den beri son Başkanımız Ali Y. Koç dahil olmak üzere, 33 mümtaz şahsiyet kurumumuzun başına geçmiş olup, bunların 10 tanesi Fenerbahçe formasını ıslatmışlardır; Ziya Songülen, Ayetullah Efendi, Tevfik Taşçı, Galip Kulaksızoğlu, Emirzade Arif Bey, Bedii Yazıcı, Zeki Rıza Sporel, Hasan Kamil Sporel, İsmet Uluğ ve Fikret Arıcan...

Bu 10 Başkan'ın 9'u; ilk 75 yılda görev almışlardır.

* 1907-1932 Dönemi:

Grafikte görüldüğü gibi; Sporcu kökenli yöneticilerimiz ilk 25 yılda 'Yüzde 45'lik bir oranda kurullarda temsil edilmişlerdi. Kuruluşundaki kırılganlığı, Birinci Dünya Savaşı ve İstanbul'un işgali, Altınordu darbesi gibi zorluklara rağmen; Futbol dalında katıldığı 17 sezonda '6 İstanbul Şampiyonluğu' ve 'Yüzde 35'lik gıpta edilen bir başarı... (3) Üstüne üstelik 'Harrington Kupası Zaferi' kazanılmış, düşman işgalinin sıkıntılarıyla uğraşılmış, Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'ne büyük destek verilmiştir, sporcularımızın yönetimindeki Fenerbahçe tarafından ilk 25 yılımızda...

* 1932-1957 Dönemi:

1932 ile 1957 arasındaki ikinci 25 yılımızda, sporcularımızın yönetimde aldığı pay 'Yüzde 33'e düşmüştür. Yine de İstanbul Şampiyonası, 'İstanbul Profesyonel Ligi', 'Milli Küme' ve 'Türkiye Birincilikleri'nde 49 yarışmada; 18 Birincilik ve 'Yüzde 37'lik bir görkemli başarı oranı... Hele bu şampiyonalarda Beşiktaş ve Galatasaray'ın dışında da şampiyonluk kazanmış kulüpler olduğu düşünülürse; ikinci 25 yılımızın da çok parlak geçtiği görülebilir.

* 1957-1982 Dönemi:

Üçüncü çeyrekte, Fenerbahçeli sporcuların yönetimlerde aldığı pay 'Yüzde 41'e çıkmıştır. 1959 yılında başlayan Türkiye Ligi'nde başarı oranı; 23 sezonda '9 Şampiyonluk' ve daha önceki iki sezonda 'İstanbul Profesyonel Ligi'nde '1 Şampiyonluk'... Toplamda 25 sezonda; '10 Şampiyonluk' ve 'Yüzde 40' başarı oranı... Kuruluştan sonra en yüksek oranda Fenerbahçeli sporcuların yönetim kurullarında görev yaptığı bu dönemde yakalanan muazzam başarı oranı...

* 1982-2007 Dönemi:

Son çeyreğimizde ise Fenerbahçe Yönetim Kurulları; İş insanları ve iş dünyası idarecileri için büyük bir cazibe alanı olarak ortaya çıkar. Sonucunda 1982-2007 yılları arasında, sporcuların Yönetim Kurulları'nda payı 'Yüzde 14'e düşer. Katılınan 25 sezonda ise '8 Şampiyonluk' alınır. Şampiyonalarda başarı oranı da 'Yüzde 32'ye düşmüştür artık...

* 2007-2018 Dönemi:

2007-2018 arasında geçirilen 11 sezonda sporcuların kurullardaki payı 'Yüzde 6'ya kadar iner. 11 sezonda '2 Şampiyonluk' alınabilir. Başarı oranı ise 'Yüzde 18' gibi çok düşük bir orandır.

*** 111 Yılımızın sonucu:

Bu kısa çalışmadaki amaç; Fenerbahçe için formalarını ıslatmış oyuncularımızın, yönetimlerde aldığı rolü ortaya koymaktı. Sporcu olmayan idarecilerimizin pek kıymetli emekleri, mali ve manevi katkıları, olağanüstü fedakârlıklarını hiç bir şeye değişemeyiz. Fenerbahçe'nin başarıları, onların sporcu arkadaşlarıyla uyum içinde ortaya koydukları paha biçilmez ve sporcularımızın başarıları, ancak onlarla birlikte anlam ifade eder.

Doğaldır ki, başarı veya başarısızlıklar sadece Fenerbahçeli sporcuların yönetimlerde aldıkları paya bağlanamaz. Yarışmalarda spor dışı, sosyal, siyasal ve mali bir çok etmen sonuçlara etki eder, sportif verimlilik ve üretkenlikten sonra.

İngilizler'in tanımıyla 'Spor'; "Eğlenmek maksadıyla veya bir iş olarak yapılan, fiziki güç harcamasıyla birlikte yetenek gerektiren, kurallara göre oynanan veya yapılan bir oyun, yarışma veya faaliyettir...) (4)

Zaman her konuda değişim gerektirmekte olsa da, sporun temel özellikleri asla değişmez. Spor camialarında sportif kültürün başrolde olması gibi...

Çok moda deyimlerle 'endüstriyel futbol', 'bilgi ve iletişim dünyasındaki gelişmeler' ve bu kısa çalışmada yer veremeyeceğimiz bir çok 'moda/trend'lere bel bağlayıp, kendi 'öz kültür ve kaynaklarımıza' gözlerimizi kapayamayız.

Sonunda yukarıda belirttiğim gibi, spor bedeni olarak yapılan bir faaliyettir, masa başı etkinliği değildir ve kendi kuralları, tarihi ve yarattığı kültür ve spor kurumları/camiaları vardır.

Yönetim kurullarını salt iş insanları ve yöneticileriyle doldurmak yerine; bu kurullarda bir yanda sporcular ve spor idarecileri görevlendirilmeli, iş insanları ile spor insanları arasında birlikte çalışma imkânları yaratılmalı ve bu iki alem arasındaki uyum ve insicam (bağdaşım) özenle gözlenmelidir.

Bu şekilde Fenerbahçe tarihine, ülkü ve geleneklerine uyumlu bir idarecilik sergilenirken, zamanın gelişen koşullarına da daha rahat ve birlik içinde uyum sağlanacaktır. Bu birliktelik ve insicam ile yani iş dünyasının birikimleri ve Fenerbahçe'nin kültür ve sportif birikimleri birleşince, Fenerbahçe'ye sağlıklı ve tutarlı bir düzlemde yön verilir. 'Fenerbahçelilik ruhu' bu şekilde pekişir, Fenerbahçe Kurumu yarına güvenle bakar. İlk 75 yılımızdaki başarı tablomuz, bunun en iyi örneğidir.

Başarıların sayısı, Fenerbahçe'nin öz kaynaklarından akacak yeni nesil yöneticilerin daha çok devreye girmesiyle artacaktır.

'Fenerbahçe Pınarı'nı yani 'ÖzFenerbahçe'yi' (5) kurutmamak camiamızın önceliği olmalıdır.

Notlar:

(1) Terk edilmiş manalar cenneti... Roman... Melih Esen Cengiz... (2014)

(2) Bu kısa çalışma, mevcut yönetimimizi kapsamamaktadır. 1907-2018 arası görev yapmış yönetim kurulu listeleri taranmış ve Fenerbahçe'ye sporcu olarak hizmet edenler işaretlenmiştir. Listeler için Sayın Müzdat Dağlaroğlu ve Sayın Murat Yosmaoğlu'ndan destek alınmıştır. Temel listeler Sayın Alp Bacıoğlu'ndan temin edilmiştir.

(3) Diğer spor dallarında verilerin eksik olması ve faaliyetlerin bir asır içinde kesintiler yaşaması nedeniyle sadece futbol dalı ele alınmıştır.

(4) Cambridge Sözlüğü...

(5) Kırklı-Ellili yıllarda Cihat Arman ve arkadaşlarının çıkardığı efsane dergi...

07 Şubat 2019, Perşembe 19:33
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerli yılmaz... Fenerbahçe bitmez‘’

Zaferler, yoluna döşenen engeller, ardından yine zaferler...

İki asırlık çınar Fenerbahçe, 112 şanlı yılı boyunca başarıdan başarıya koşar ve Türk toplumunun sevgisine mazhar olurken, sayısız zorluk ve engellerle karşılaşmış, ama Fenerbahçeliler’in birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleriyle güçlüklerin üstesinden gelmeyi bilmiştir. Kuruluşunun daha ikinci yılında, II. Meşrutiyet öncesi yaşanan toplumsal tedirginlik ve idari kırılganlıkları nedeniyle sarsıntı geçirmiş, ama kurucularının dirayetli davranışlarıyla daha da güçlenmiş ve kısa sürede ilk şampiyonluklarını kazanmıştı.

Talat Paşa’nın siyasi darbesi

Fenerbahçe hızla Türk sporunda göz kamaştıran bir Kulüp olurken, bu defa da iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi’nin hücumlarına uğramış ve futbol takımlarının en iyi oyuncuları kandırılıp, Sadrazam Talat Paşa’nın kurdurduğu Altınordu Kulübü’ne katılmışlardı.

Fenerbahçe, kendisine yapılan bu siyasi darbeyi de atlattı, Kazım Karabekir’in “Türk yılmaz” marşındaki gibi yılmadı ve efsanevi Zeki Rıza’lı, Ala’lı, İsmet’li armadasını yarattı. (1)

Darbe sırası işgalcilerde...

Fenerbahçe’ye saldırma sırası, yurdumuzu işgal eden düşman kuvvetlerindeydi şimdi de...

İşgal kuvvetleri komutanlığı, 1920 Haziran’ında “işgalcilere düşmanca hisler beslediği ve Anadolu hareketine silah, personel ve cephane yardımı yaptığı” gerekçesiyle Fenerbahçe’yi kapattı.

Kuşdili’ndeki Kulüp binasının önünde yetmiş gün boyunca silahlı İngiliz askerleri gece-gündüz nöbet tuttu.

Fenerliler yine yılmadı; toplantılarını, futbolcuları Burhan Belge’nin evinde yaptı ve bu krizden daha da güçlenerek çıktı. 1921 ve 1923 Şampiyonlukları’nı aldılar.

İşgal kuvvetleri futbol takımlarına karşı ezici bir üstünlük kurup, kazandıkları benzersiz zaferlerle Ulusal Kurtuluş Savaşı Komuta Heyeti ve Mehmetçikler’e moral ve güç aşıladılar. Kibirli İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Sir Charles Harington’ın koyduğu ‘Harington Kupası’nı da kazanıp milletimizin tüm fertlerine büyük coşkular yaşattılar.

Adalet’e karşılık ‘küçük Şeytanlar’

1950’lerde ise saldırı, bir sanayi grubundan geldi. Adalet Mensucat Şirketi’nin kurduğu Adalet Futbol Takımı, Fenerbahçe’nin başarılı oyuncularına el attı ve o zamana kadar görülmemiş paralarla bazı oyuncuları kandırmaya muvaffak oldu.

Fenerbahçe yine pes etmedi ve kurduğu ‘Küçük Şeytanlar’ lakaplı yeni takımıyla zaferlere imza attı.

Stat kapısına ‘satılık’ ilanı

Fenerbahçe, Adalet saldırısıyla uğraşırken, bir yandan da kendi imkânlarıyla stadının kapasitesini büyütüyordu. Yeni onsekizbin kişilik tribünün inşaasından doğan banka borçlarını ödemede zorlanmaya başladı.

1951 yılı Ocak ayında, Yapı Kredi Bankası, stadı icradan satışa çıkardı ve stat kapısına satış ilanı asıldı. (2)

İşte bu mali kriz de pes ettiremedi Fenerbahçe’yi... Şampiyon olmaya devam ettiler, yeni amatör şubeler açtılar, borçlarını ödediler ve üstüne üstelik 60 bin kişilik yeni bir stat projesi hazırlatıp, Türkiye’nin o zamana göre en büyük stadyumunu gerçekleştirme çalışmalarını başlattılar 1955 senesinde..

1960’ta idam kararları bile çıkar

Ardından 27 Mayıs 1960 darbesi geldi...

İktidarı ele geçiren askeri yönetim, bazı Fenerbahçeli idarecileri hapse atar, ikisini idama mahkum eder ve Kulübü kapatmakla tehdit eder.

Fenerbahçeliler’in kılı kıpırdamaz.

“Bizi işgal kuvvetleri de kapattı, ulusal kurtuluş hareketine destekte öncü olduğumuz için... Atatürk’ün, milli mücadelenin kulübünü şimdi de siz mi kapatacaksınız, işgalcilerden sonra?”

Askeri idarenin komutanı, şerefle hak edilmiş bu sözler karşısında geri çekilir.

Ve ardından şampiyonluklar peşi sıra gelir. 1965 yılında, 8 spor dalında 19 şampiyonluk!

En büyük darbe 3 Temmuz’da vuruldu

1983 yılında yine bir mali kriz ile karşı karşıya kalır Kulüp... 75 Milyon Lira’lık bir borç! O yıllarda çok büyük olan bu rakamın da altından kalkılır ve 1984-85 Şampiyonluğu gelir.

3 Temmuz kumpası ise yöneticilerine ve Fenerbahçe’ye şahsi, mali, idari ve sportif büyük darbeler indirir.

Yüzlerce Milyon Dolar’lık maddi kayıp, acılar, kaçan şampiyonluklar...

Ama Fener yine yılmaz.

Dokuz spor dalında çok görkemli başarılar kazanılır. Alt yapı, kurum içi sosyal ilişkiler, eğitim ve kültür alanında yatırımlar yapılır.

Bu camia hep çözümler üretmiştir

112 yıllık tarihlerinde Fenerliler olağanüstü sıkıntılı zamanlardan çözümler üreterek ve daha da güçlenerek çıkmışlardır. Birlik ve beraberlikle, fedakârlıklarla, akılcı çözümlerle birlikte sarsılmaz bir kararlılıkla...

Kısacası camianın tek bir vücut olarak damgasını vurduğu Sarı Lacivert ‘seferberlikler’ ile...

Bu krizden de çıkış yolu var

Şimdi 112. yılımıza giriyoruz ve yine zorluklar...

Çok ciddi bir borç yükü ve futbolda arzu edilmeyen neticeler...

Sportif alanda Fenerbahçe, iki asırlık engin birikimlerinden, kültür ve geleneklerinden yararlanmalı, serinkanlı düşünüp akılcı kararlarla düşen futbol çıtasını yukarılara çıkartmalıdır.

Mali kriz için ise camianın değerleri ve özkaynakları üzerinde çatısını kuracağımız bir ‘seferberlik’ organizasyonu ile sıkıntıları aşmalıyız.

İvedilikle birlik beraberlik şart

Hedefe giden yolda, aynı büyüklerimizin yaptığı gibi, ivedilikle birlik ve beraberlik sağlanmalı, onlar gibi dirayetli, çelebi davranmalı ve yönetim kurulumuzun önderliğinde zorluklarla mücadele ederek Fenerbahçe bayrağını daha yükseklere taşımalıyız. Gücümüzün kaynağı; büyüklerimizin, camiamızın bireylerini kenetleyerek, omuz omuza yarattığı benzersiz görkemli tarihimizdedir.

Dün, bugün ve yarın “Fenerbahçe ben’im” diyen Fenerbahçeliler’in olacaktır.

“Fenerli yılmaz, Fenerli yılmaz... Cihan yıkılsa, Fenerbahçe bitmez.” (3)

Kaynaklar:

1) Asr-ı Fener ve Rüşdü Dağlaroğlu kitapları...

2) 1951 yılında Yapı Kredi Bankası Kazım Taşkent’e aitti...

3) Kazım Karabekir’in “Türk Yılmaz” marşından esinlenilmiştir...

Melih Esen Cengiz'in özgeçmişi

1954 yılında Ankara’da doğdu. Darüşşafaka Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde İktisat, ABD New York eyaletindeki Syracuse Üniversitesi’nde İşletme öğrenimi gördü. Uzun yıllar özel sektörde yönetici olarak çalıştı. 1992 yılında 1907 Fenerbahçe Derneği’ni kurdu. 2009 yılında Fenerbahçe’nin ilk yüzyılını anlatan “Asr-ı Fener” kitabını derledi ve yayına hazırladı. 2010 yılında bir televizyonda spor tarihi üzerine programlar hazırladı ve sundu. Yazmaya, Üniversite yıllarında Türk Sinematek’inde ve Türk Film Arşivi’nde düzenli olarak izlediği filmlerin etkisiyle senaryolarla başladı. İlk kitabı ‘Bir Osmanlı Yazı’ 2012 yılında Altın Kitaplar Yayınevi tarafından yayınlandı. Bu romanını yine aynı yayınevinden çıkan “Marlene’in Yetimi” (2013), “Terk Edilmiş Manalar Cenneti” (2014), “Kudüs’ün Güvercinleri” (2016), “Paylaşılamayan Cinayet” (2018) romanları takip etti. “Bardaki Dante” adlı iki perdelik bir tiyatro oyunu da bulunmaktadır.

03 Ocak 2019, Perşembe 06:39
YAZININ DEVAMI