‘’Büyük final‘’
Türk basketbolu bir final heyecanı daha yaşıyor. Bahçeşehir ve Frutti Extra Bursaspor'dan sonra Anadolu Efes, sezonun finalini yapmaya hazırlanıyor. Normal sezonu 4. bitiren Real Madrid ile 6. sırada bitiren Anadolu Efes, Euroleague finalinde kozlarını paylaşacak. Yol uzun ve engebeliydi. Aslında iki takım da inişler-çıkışlar yaşadı ama sezon sonunda ayakta kalmayı başaran taraflar şampiyonluk kupasının kulbundan tuttu.
Birbirini iyi tanıyan iki coach iki takım!
Belgrad'da iki yarı final serisi de harika geçti. Anadolu Efes, Micic'in son saniye üçlüğü ile zafere ulaşırken, Real Madrid, ezeli rakibi Barcelona'yı geriden gelip mağlup etti ve bu yıl Katalanlar'ı ilk kez yenme başarısı gösterdi. Finalde birbirini çok iyi tanıyan iki coach ve iki takım var. Real Madrid'in finale çıkması her ne kadar sürpriz olarak görünse de çok yönlü oyuncuları olan, hücumda alternatif silahları olan, rakibi her an şaşırtabilen bir potansiyele sahip Real. Keza coach Laso da.
Sonunda kazanan hep Ataman'ın takımı oldu
Dünkü basın toplantısında Ergin Ataman da son bir yıldır Laso'nun kendilerine karşı sürekli 'şapkadan tavşan' çıkarmaya çalıştığından bahsetti. Efes yine kendi oyununu oynayacak, Laso da Efes'in kısalarını durdurmanın yollarını arayacak. Aslında geçen yılki Play-Off serisinden bu yana izlediğimiz film aynı. Real'in, eksiklerine rağmen Laso sayesinde Efes'e kafa tutması, ardından diğer bütün coachların Laso'nun izinden gitmesini seyrettik sürekli. Jasikevicius, bu yılki Play-Off serisinde Ettore Messina... Hepsinin ana planı, kendi oyunlarını oynamaktan ziyade, Efes'i ritimden çıkarmanın yolunu aramaktı. Nispeten bu yolu buldular da. Ama sonunda kazanan hep Ergin Ataman'ın takımı oldu.
Biz uzunlara onlar bizim kısalara önlem alacak
Efes, Micic-Larkin üzerinden oynayan bir takım. Real ise Tavares, Poirier, Yabusele gibi uzunlarını daha ağırlıklı kullanıyor. Olympiakos da, dün Fall ve Martin'in sayılarıyla Efes'e pota altında üstünlük sağlamıştı. Efes, rakibin uzunlarına, onlar da bizim kısalara önlem alacaklar.
Hedef bunu başaran 3. takım unvanını almak
Satranç mücadelesine benzer bir maç izleyeceğiz. Sonunda işi biraz da bireysel yetenekler çözecek. 4 yıldır Efes Avrupa basketbolunun zirvesinde. Buraya gelmelerinin tesadüf olmadığını defalarca kanıtladılar. Ergin Ataman ve öğrencilerinin önünde şimdi yeni bir hedef var. Üst üste 2 kez şampiyon olmayı başaran 3. takım olmak. Bunu daha önce sadece Maccabi ve Olympiakos yapmıştı. Sıra şimdi Anadolu Efes'te... Haydi Efes. Şampiyonluğa sadece bir maç kaldı... Daha önce yaptın, yine yaparsın...
‘’Ne kadar gurur duysak az...‘’
Kalpten gidiyorduk az kalsın ama Efes'te MVP çok... O ana kadar maçı Larkin ve Bryant getirdi belki ama noktayı kaybedilmesi halinde en çok eleştiriyi alacak oyuncu olan Miçiç koydu... Efes üst üste 3. kez finalde... 4 yıldır Avrupa basketbolunu domine ediyorlar. Bir yıl pandemi olmasa belki şu an 3. şampiyonluk peşinde koşacaklardı. Sezon çok inişli - çıkışlı geçti belki ama Ataman ve öğrencileri, yine ait oldukları yere geldiler. Bu çok özel bir takım. Belgrad'da 10 bin Olympiakos taraftarı vardı. Hücumun en önemli dişlilerinden Simon yoktu, Beaubois de yok gibiydi.. Dakikalar 34'ü gösterdiğinde Efes'e 20, Olympiakos'a sadece 10 faul çalınmıştı. Dunston 5'leyip kenara gelmişti.
Türkiye'yi sevince boğdu
Ama bu özel takım yine ortaya müthiş bir karakter koydu. Son 2 dakika içinde Larkin ve Miçiç hiç alışık olmadığımız şekilde 3 serbest atış kaçırmasa, maç son topa bile kalmazdı belki. Ama o ana kadar çok düşük yüzde ile oynayıp tercih hataları yapan Miçiç, 'Ben MVP'yim. O topu yine ben kullanırım' dedi. Mental olarak da çok güçlü olmak gerekli. Miçiç dahil takımdaki tüm oyuncularda Ataman'ın aşıladığı bu özgüven var. Sırp yıldız son saniyede o zor üçlüğü attı, tüm Türkiye'yi sevince boğdu. 10 bin Yunan taraftar ise şoktaydı... Maçın başında iki uzunu Fall ve Martin'le tam 17 sayı bulan Olympiakos skoru hep önde götürdü.
1 galibiyet kaldı
Efes ilk yarıda beklenen savunma konsantrasyonundan çok uzaktaydı. Kolay basketler yediler. Ama ikinci yarıdan itibaren Efes savunması normale döndü. Burada bir kahraman ortaya çıktı. Elijah Bryant, ilk 4 üçlüğün tamamında isabet bulup, Simon ve Beaubous'dan gelmesi gereken skor katkısını yapmayı başardı. Hal böyle olunca Miçiç ve Larkin üzerindeki savunma konsantrasyonu da azalmış oldu.
‘’Çifte bayram olsun‘’
Son şampiyon Anadolu Efes bir kez daha Euroleague'de finale yükselmek için sahaya çıkıyor. Üst üste 3. kez Final-Four'a kalan, Vitoria'da final oynayıp, Köln'de kupayı kaldıran Lacivert-Beyazlılar, Belgrad'da bu kez unvanını korumaya çalışacak.
Rakip Ege'nin diğer tarafından Olympiakos. Bu iki kulüp arasındaki rekabet de bir Euroleague klasiği haline gelmiş durumda. Son yıllarda Efes bir adım önde dursa da müthiş bir geleneği olan, üst üste 2 kez şampiyonluğu elde eden iki takımdan biri olan Olympiakos da finalist olabilmek için elinden geleni yapacak.
Buraya gelene kadar Efes, zorlu yollardan geçti, çok inişli-çıkışlı bir sezon geçirdi. Sakatlıklara ve saha dezavantajına rağmen Milano'yu eleyip yine de ait olduğu yere, yani Final-Four'a bir kez daha yükselmeyi başardı.
Ataman kadar özgüvenli değil
Olympiakos içinse sezon harika geçti. Ekim ayında Final-Four adayı olarak gösterilmiyorlardı belki ama oynadıkları basketbolla bunu hak ettiler. Yarı finalde de Monaco'yu zor da olsa 3-2 ile geçip yıllar sonra son dörde kaldılar.
İki takımı karşılaştıracak olursak... Anadolu Efes, Larkin-Micic-Beaubois (Simon sakat) gibi kısalarının üzerinden organize olurken, Olympiakos da Sloukas-Walkup ve Dorsey ile aynı işi yapmaya çalışıyor. Şutu olan ve yüzü dönük oynayan 4 numara Vezenkov yılın 5'ine seçildi. Burada Micic ve Singleton ikilisi en az Vezenkov kadar değerli.
Upuzun Mustafa Fall, pota altında dengeleri değiştirebilecek bir fizik yapısına sahip. Ama avantajı olduğu kadar dezavantajları da var. Fall-Martin ikilisine karşı bizde de benzer uzunlar Pleiss ve Dunston var. Burada çok daha tecrübeliyiz.
Coachlara gelecek olursak, Bartzokas ve Ataman'ın birer Euroleague şampiyonluğu var. Bartzokas, beklenmedik bir şekilde Olympiakos'u normal sezon ikinciliğine taşıdığı için 'Yılın coach'u seçildi. Ama Ataman kadar özgüvenli ve formda olduğu söylenemez.
Çok fazla tahmin edilebilir bir takım
Baktığımız zaman Olympiakos düzen içinde oynuyor, sistemini oturtmuş ama çok fazla 'tahmin edilebilir' bir takım. Ne oynadıkları, kimin hangi dakika girip çıkacağı bile belli. Efes'i şaşırtmak mı isteyecekler 'Ki Barcelona, Real Madrid, Milano' dahil bu yıl bütün takımlar kendi basketbollarını oynamak yerine, temsilcimizi düzenden çıkarmaya çalıştılar.
Yoksa kendi basketbollarını mı oynayacaklar. Anadolu Efes, her iki tarza da alışık.
Sezon boyunca bütün takımlar 'Kral'ı devirmeye çalıştı çünkü. Ataman ve ekibinin her şeye verecek cevabı olduğunu düşünüyorum.
Anadolu Efes ise çıkıp kesinlikle kendi basketbolunu oynamaya çalışacak. 3 yıldır onları Avrupa'nın zirvesinde tutan basketbolu. Ne kadar başarılı olacaklar, bugün Stark Arena'da göreceğiz.
Bir aksilik olmazsa, Efes'in Olympiakos'tan çok üstün bir takım olduğunu ve kazanıp finale çıkacaklarını düşünüyorum.
19 Mayıs'ta ülke olarak çifte bayram yaşamak dileğiyle...
‘’Lider hata yapmadı‘’
Bu yıl bütün Play-Off serileri çekişmeye gebe. Kim kazanırsa kazansın bana göre sürpriz sayılmayacak olan bir seri de Ülker Arena'da başladı. Son bir ayın en çok konuşulan takımı olan Frutti Extra Bursaspor, normal sezon lideri Fenerbahçe Beko'ya konuk oldu. Uzun süredir ciddi maç yapmayan, ritmden uzaklaşan Fenerbahçe, tam tersi olarak adeta istim üstünde olan ama yorgunluğun etkilediği Bursa'yı son çeyrekteki oyunuyla geçti, seride durumu 1-0'e getirdi. İlk üç çeyrek beklenildiği gibi çok çekişmeli ve keyifli geçti.
Vesely bunu kaç kere yaptı!
Bursa, skorer isimleri ile sayı üretirken Fenerbahçe Beko, uzun süredir sakat olan De Colo önderliğinde üstünlüğü ele aldı. İlk yarı Melih, Vesely ve Booker da etkili olunca devre 50-47 sona erdi. Burada Fenerbahçe Beko adına önemli nokta, Vesely ve Pierre'i kaybetmelerine rağmen, kenardan gelen Metecan, Şehmuz gibi isimlerin sorumluluk alarak geri adım atmaları oldu. Vesely'ye gelince. Bunu kaç kere yaptı, kaç kritik maçta takımını yalnız bıraktı saymakla bitmez. Haklı olduğu bir pozisyonda hakeme itiraz etti. Hakem görmezden geldi. Ardından önüne geçip itirazlarını sürdürünce teknik faulu aldı. Ardından itirazları daha da şiddetlendirince kendini resmen bilerek attırdı. Hakeme başka çare bırakmadı çünkü.
Bursa'yı yorgunluk etkilemiş olabilir
Pierre de 3. çeyrekte sakatlanınca Sarı-Lacivertliler, güçlü rakibi karşısında 3 yabancıya kaldı. Buna rağmen morali bozmayan Sarı-Laivertliler, daha da agresif oynayıp, 4. periyotta yakaladığı 28-17'lik seriyle maçı da 100-87 kazandı. Bursa son bölümde oyundan düştü. Yorgunluk onları etkilemiş olabilir. Ama İstanbul'daki son maçta da rakibinden 99 sayı yiyen Eurocup finalistinin, bu savunma performansı ile maç kazanması zor...
‘’Helal olsun Bursaspor‘’
Frutti Extra Bursaspor, elde ettiği müthiş dereceden bağımsız olarak gösterdiği mücadele, oynadığı basketbol, ortaya koyduğu karakter, yönetim, sponsor ve oyuncu tarafının birleştirici söylemleri ile taraflı tarafsız herkesin sempatisini kazanan, ülkeyi heyecanlandıran bir takım oldu. Özellikle de başta Bursa kenti olmak üzere ülkenin gurur kaynağı oldu. Sezona belki böyle bir hedefle başlamadılar ama geldikleri nokta kimsenin hayal bile edemeyeceği bir yer oldu. Çıtayı çok erken yükselttiler, koydukları hedefe çok erken vardılar. Şimdi planlarını yeniden gözden geçirecekler belki ama onlar da bozulan bu planlardan hiç şikayetçi değiller...
Asıl hedefleri sürdürülebilir bir yapı!
Doğru bir kulüp yapısı, harika bir sponsor, harika bir teknik ve oyuncu kadrosu... Ve arkalarında harika bir taraftar desteği. Sponsor Ömer Kızıl ve Başkan Sezer Sezgin, Partizan serisi başlamadan önce yaptığımız röportajda asıl hedeflerinin burada sürdürülebilir bir yapı kurmak olduğunu söylemişlerdi ısrarla... Neydi bu sürdürülebilir yapı? Tesis, salon, tribün, sponsor, tv ve diğer gelirlerle kendi kendine yetebilecek, aynı zamanda her sene Play-Off oynayan, Avrupa'da da her sene yukarıları hedefleyen bir kulüp olmaktı...
Kur artışına rağmen krizi iyi yönettiler
Hiç hesapta olmayan kur artışına, bütçenin neredeyse iki katına çıkmasına rağmen krizi yönetebilen Bursa, üstüne üstlük Eurocup'ta final oynadı, Türkiye Ligi'nde de ilk kez Play-Off oynadı. Partizan serisinden önce de söylüyordum. Frutti Extra Bursaspor, çok iyi basketbol oynuyordu ve Partizan dahil diğer rakiplerini yenmesinin benim için sürpriz olmayacağını düşünüyordum. Nitekim kendi basketbollarını oynadılar ve finale kadar yükseldiler. Finalde işleri çok ama çok zordu. Yine de Teodosiç, Belinelli, Jaiteh, Hackett ve Shermadini'li Euroleague takımı olan Virtus Bologna karşısında hiç geri adım atmadılar. Son ana kadar denediler. Çalınan ucuz fauller, 3 periyodu oyun kurucu Needham olmadan oynamalarına rağmen finale şans eseri çıkmadıklarını gösterdi Alimpijeviç'in öğrencileri...
Kriterleri rahatlıkla karşılıyor
Şimdi ne olacak? Eurocup şampiyonu doğrudan Euroleague'e gidiyor. Rus takımları olmazsa bir kontenjan daha açılacak. Bursa, Euroleague kriterlerini rahatlıkla karşılıyor. Bütçe, yeni sponsorlar ve belediye destekleri ile beraber istenilen seviyeye çıkar. Salon harika. Taraftar desen var. Şehir, havalimanına bir saatlik mesafede...
Çok şey kaybetmiş olmayız
Peki ULEB yönetimi wild card hakkını Bursa'ya verir mi?.. Obradoviç'li Partizan'ın da Euroleague için kurulduğunu gözönüne aldığımızda her şey olabilir. Ama Frutti Extra Bursaspor, gelecek yıl Euroleague oynamasa da çok şey kaybetmiş olmaz. Bu kez ayakları daha sağlam yere basarak o hedefe 2-3 yıl içinde ulaşabilirler. Eğer Euroleague’de oynarlarsa da bu sponsor ve yönetim işbirliği ile ligin hakkını kesinlikle verirler...
‘’Bu gurur Bursaspor'un‘’
Bologna'daki Eurocup finaline giderken, Euroleague için kurulmuş Teodosiç, Belinelli, Jaiteh gibi oyunculara eklenen Hackett ve Shengelia ile büyük favorinin Virtus Bologna olduğunu, Euroleague yönetiminin de yıllardır bu takımı kendi liginde görmek istediğini herkes biliyordu.
Finale gelene kadar onurlu bir yürüyüş yapan Frutti Extra Bursaspor'un da Bologna'da yine ortaya müthiş bir karakter koyacağını biliyorduk.
Binlerce taraftar desteği altında hakemlerin evsahibi avantajını gözardı etmeyeceğini tahmin ediyorduk.
Ama maç öyle bir başladı ki, Anne Panther ve Emilio Perez hiç riske girmedi.
Daha 3. dakikada takımın bir numarası Needham ve Hayes'e 2'şer faul çalındı. Final de o anda mahvedildi.
Final gibi oynanmasına izin vermediler
Zaten kendinden güçlü takımlarla, hem de deplasmanda oynamasına rağmen tüm engelleri teker teker geçen Bursa'nın gücü ve rotasyonu belli. Bırakın kazanmayı, finalde basketbol oynanmasına izin verilmedi.
İlk yarıda sahada 6 dakika kalabilen Needham 4 faulle kenara geldi. Bir finalde ilk yarıda 4 faul alan bir oyuncu ilk kez gördüm.
Sonra Tedosiç sazı eline aldı. Belinelli, Weems ve Jaiteh ona eşlik edince 40-25'lik bir fark oldu.
Ama Bursa, asla pes etmeyen, geri adım atmayan bir takım.
Sakatlıktan çıkan Andrews 7'de 1 ile şut atmasına, üçlüklerle yaşayan takım sadece 26'da 6 atmasına rağmen bir şekilde oyunun içinde kalmayı başardı Bursa. Onuralp, Dudzinki, Hayes, üç beş dakika bile oynayabilse Needham'ın sayılarıyla 4. periyotta fark 5'e kadar indi: 64-59. Bu bile tribünlerdeki binleri, sahadaki yıldızları tir tir titretmeye yetti.
Ama orada beklenen bir üçlük gelmedi. Yine de bir saniye bile mücadeleden vazgeçmedi Frutti Extra Bursa... Tıpkı bütün yıl boyunca yaptığı gibi. Sahada ter döken oyuncular bir kez daha kulüplerini, şehrini, Türkiye'yi, Türk basketbolunu gururlandırdılar.
Bu final, Frutti Extra'ya, Bursaspor'a, Bursa şehrine çok yakışı. Peri masalı, Avrupa 2.'liği ile sona erdi.
Şampiyonluk gelir miydi? Belki gelirdi. Tek üzüntüm, finalin final gibi oynanmasına izin verilmemesine oldu...
‘’Yükselen değer Şampiyonlar Ligi....‘’
FIBA Şampiyonlar Ligi Final-Four'unu takip etmek için Bilbao'ya geldim... Bu yıl 5 takım ile ligde en fazla temsil edilen ülke Türkiye'ydi ama maalesef ekiplerimiz Final-Four adımını atamadı. Ama gerek Türk takımlarından bu lige, gerekse FIBA'dan Türkiye'ye büyük ilgi var. Ülkenin basketbol potansiyelini çok iyi biliyorlar ve yakından takip ediyorlar.
6 yıl önce kurulan Şampiyonlar Ligi, Euroleague'e rakip olarak yola çıktı. Tabii ki o seviye takımlara ulaşmaları kolay değil ama 6 yılda çok önemli yol kat ettiler.
Burada da en çok konuşulan konu FIBA-Euroleague arasındaki çekişme, Milli Takım ile Euroleague maçlarının aynı güne gelmesi ve basketbolun zarar görmesi...
Aslında basketbola kafa yoran herkes, yüzde yüz oranda bu durumdan rahatsız.
Bilbao'da konuşma fırsatı bulduğum Şampiyonlar Ligi CEO'su Patrick Comninos da aynı şeyi söylüyor. 'Ortada bir sorun var. Herkes bu sorunun çözülmesini istiyor. Ama çözülemiyor' diyor Comninos.
Maalesef önümüzdeki bir iki yıl da Milli maçlar ile Euroleague maçları yine aynı güne denk gelecek. Burada kuşkusuz bir tarafın geri adım atması gerekiyor ama yakın gelecekte çözüm zor görünüyor.
İlgi çok büyük
Gelelim, Comninos'un Türkiye Ligi'ne bakış açısına. Kendisine bu yıl 5 Türk takımının Şampiyonlar Ligi'nde mücadele ettiğini, FIBA EuropeCup şampiyonu Bahçeşehir Koleji'nin de gelecek yıl lige katılma hedefi olduğunu sorduğumda, biraz da gülümsedi ve politik cevap verdi. Ama Türk takımlarının, keza İspanyol takımlarının da Şampiyonlar Ligi'ne katılma isteğinden fazlasıyla mutlu ve gururlu. Ama takım seçmek durumundalar.
Çünkü hedefleri basketbolu tüm kıtaya yaymak.
Geçen sezon tam 28 ülkeden bu lige takım katıldı. Hedefe yavaş yavaş ulaşıyorlar.
Tabii ki Euroleague'de yer alan 11 A Lisansı takımı oradan koparmak zor ama Malaga, Tenerife, Manresa, Galatasaray, Karşıyaka, Tofaş, Beşiktaş gibi kulüplerin burada yer almak istemesi onlar adına sevindirici.
Gelelim gelecek sezon FIBA Şampiyonlar Ligi'nde kaç takımımız yer alacak.
Bazı sözleşmeler var ama kesinlikle lokal ligde başarı isteniyor.
Yani Tofaş ve Beşiktaş Play-Off'a kalamadığı için seneye işleri zor görünüyor. Ama Tofaş, yıllardır düzenli yatırım yapan, plan, projesi olan, BŞL ile de sözleşmesi olan bir kulüp. Muhtemelen ön elemeden lige girecekler. Tabii Gaziantep'in durumu da var. Onların kararı da belirleyici olacak.
İspanya'da da benzer sorunlar var. Malaga, Play-Off'a kalamadı ama lige katılmak istiyor. Keza son iki yılın şampiyonu Burgos, bu yıl belki küme düşecek. Onlar da bu şampiyonluk argümanını kullanıp BŞL'de olmak istiyorlar.
32 kontenjan var ama Euroleague dışındaki tüm önemli kulüpler artık FIBA'ya doğru eğilim halinde. Statü daha adil. Gelir daha fazla. Kendi liginde başarı yoksa, istediğin kadar sözleşmen olsun, bu lige giremezsin mantığı var.
Bu da rekabeti artırıyor.
Gelelim Final-Four'a
İlk kez tarafsız bir saha seçildi. Bilbao... Avrupa'nın uzak köşesi gibi dursa da Türkiye'den direkt uçuşlar var. İki İspanyol takımının Final-Four'a kalması da etkendi belki ama salonun tıklım tıklım dolması Şampiyonlar Ligi'nin büyük yol kat ettiğinin de bir göstergesi. İlk kez Final-Four oynayan Hapoel Holon 2 bine yakın taraftarı ile gelmiş binlerce kilometre yolu. Manresa 5-6 saatlik bir karayolu ve bütün kent neredeyse Bilbao'daydı. İspanya'nın en güneyindeki ada takımı olan Tenerife de bine yakın taraftarı ile oradaydı.
Keyifli bir basketbol haftasonu yaşandı Bilbao'da....
Kazanan ise ligin ilk şampiyonu Tenerife oldu...
İlk sene Banvit'i yenen, ardından bütün Final-Four'lara kalan İspanyol ekibi, veteran Huertas ve Shermadini ile kupaya uzandı. 13 sayı ve 14 asist yapan yaşlı kurt Huertas da filanin MVP'si oldu.
Zaten takımı buraya getiren de Huertas'tı... Tofaş neredeyse eliyordu Tenerife'i ama Brezilyalı guard iki maçın da son saniyesinde basket atarak Tofaş'ın umutlarını yıkan isim olmuştu. Sonuç olarak Basketbol Şampiyonlar Ligi, artık yükselen bir değer oldu. Bu değeri de artırmaya çalışan doğru bir yapıları var. Özellikle Avrupa'nın en büyük iki ligi İspanya ve Türkiye'den bu kadar ilgi olması da bunun bir göstergesi...
Türk takımı olmalıydı!
Buradaki takımları izledikçe bir Türk ekibinin Final-Four'da olmamasına çok üzüldüm gerçekten. Çünkü gerek Galatasaray, gerek Tofaş, gerek Karşıyaka, gerekse Darüşşafaka şampiyon olabilecek kapasitedeydiler. Keza Beşiktaş... Hapoel Holon'a son saniyelerde kendi savunma hataları ile elenmişlerdi. Olan oldu... Sene içinde çok iniş-çıkışlar yaşandı.
Bu yıl kadınlardaki iki Final-Four'da 3 Türk takımı vardı. Belki şampiyonluk gelmedi ama kupalar kılpayı kaçtı. Erkeklerde Bahçeşehir Koleji FIBA Europecup şampiyonu oldu. Frutti Exstra Bursaspor tarih yazıyor ve Eurocup finalinde Virtus Bologna'nın karşısına dikildi. Ve Anadolu Efes. Yine Final Four'da ve şampiyonluk hedefinde.
Türk takımları için harika bir sezon geçiyor. Biraz şanssızlık biraz basit hatalar yapılmasa daha da iyi olabilirdi. Buna da razıyız...
‘’Bursa destanı‘’
Sezon başında belki, Frutti Extra'lı oyunculara, yöneticilere, teknik kadroya, taraftalarlara sorsak böyle bir başarıyı 'hayal' olarak nitelendirirdi. Ama Bursa ekibi öyle bir takım oldu ki, hayalleri tek tek gerçeğe dönüştürdü. Adeta bir 'Peri masalı' yaşatıyor Bursa camiası Türk basketboluna. Biz de gururla, keyifle onları izliyoruz...
Önce Euroleague adayı Obradoviç'in Partizan'ını Belgrad'da, ardından tarihin en büyük bütçesini harcayan Cedevita Olimpija'yı Ljubjana'da, dün de İspanya'nın ekol takımlarından Andorra'yı yine deplasmanda devirip daha Avrupa'daki 2. yıllarında adlarını Eurocup finaline yazdırdılar. Yüzde 90 ihtimalle de gelecek yıl Euroleague'de mücadele edecek olan 3. Türk takımı olacaklar. Maça gelecek olursak. Andorra 20-9 öne geçti. Bursa, 13-0'lık seriyle dengeyi kurdu, ardından da vurdu geçti ve salondan 85-68 galip ayrıldı. Yine dakika alan tüm oyuncular, formanın hakkını verdi, büyük katkı yaptı. Needham, Onuralp, Andrews, Hayes, Holland, Metin, Ömer ve Duzinski.. Ve tabii ki bu kadroyu aylardır mükemmel oynatan coach Alimpijeviç...
Favorim onlar…
Başarı tesadüf gibi görünebilir ama bu takım 3 aydır gerek Avrupa'da, gerekse Türkiye'de müthiş basketbol oynuyor. Finaldeki rakip adaylarından Valencia'yı Bursa'da yendiler, yıldızlar topluluğu Bologna'ya deplasmanda son saniyede mağlup oldular. Finali yine deplasmanda oynayacaklar. Yine favori olmayacaklar ama benim favorim onlar. Taa Partizan maçından bu yana...