MENÜ

İhsan Güngörenler ve Hemdiye Nine

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

2009 Avustralya Açık tek kadınlar çeyrek finali. Darina Safina servis atmak için topu havaya bırakıyor. Kortun diğer tarafında 1.75 boyunda, sarışın, 26 yaşında bir kadın. Kendimi “Hadi Jelena, karşıla şunu!” diye televizyonun karşısında bağırırken buluyorum. Raketini savururken kendinde bulduğu gücün sadece fizik kuralları ile açıklanamayacağını biliyorum. Babasının yıllarca süren sözlü ve fiziksel tacizinden kurtulmuş, depresyonu atlatmış bir kadın o. 20 yaşında dünya 4.’lüğü görmüş, Hingis-Seles-Davenport ile adı anılırken yaşadığı acılar onu dibe sürüklemiş. Korta tekrar ayak basması bile mucize iken bir Grand Slam’de çeyrek finale kadar yükselmiş. Jelena Dokic o gün benim gözümde bir modern zamanlar süper kahramanıydı. Hala da öyle.

Empati, ne yazık ki bizim topraklara pek uğramaz. Sen ile ben, siz ile biz yan yana değil, karşı karşıyadır hep. Kulüplerimizi bile büyük takım/küçük takım ya da Anadolu kulüpleri diye ayırırız. Tuttuğumuz takım bizdir, şampiyonluk yolundaki rakiplerimiz siz, diğerleri de onlar. Gariptir, tuttuğumuz takım bizdir ama Milli Takım’dan bahsederken biz demeyiz. “Türk Futbolu’nun...” ya da “70 milyonluk ülkede...” diye başlayan cümleler kurup dururuz. Sanki kilometrelerce ötede bir yerden bahsedermiş gibi.

Türk kadını örnek olmalı hepimize. Genlerinde vefa, asalet, başkaldırı, mücadele vardır Türk kadının. Senelerdir spor medyasının manşetlerini Fenerbahçe-Trabzonspor gerginliği süsler ama benim için kulüplerin simgeleri farklıdır. Bir tarafta Şükrü Saraçoğlu’nda kocası ile her maça giden fakat eşinin vefatından sonra tek başına tribünlerdeki yerini almayı ihmal etmeyen İhsan Güngörenler. Diğer tarafta kocasının her iç saha maçına gitmesini vasiyet ettiği Trabzonlu Hemdiye nine. Onu Cardozo’ya söylediği şarkılardan ya da maç önceleri oyunculara verdiği çoraplardan hatırlarsınız. Bu iki kadının futbol oyununa ve eşlerine saf sevgileri genellikle ne kulüplere yansır, ne de topluma. Zaten kadın futboldan anlamaz değil mi? Kadına ofsayt kuralını anlatmaya çalışmak espri konusudur ama 2014-2015 sezonunda PTT 1. Lig ve Ziraat Türkiye Kupası’nda yardımcı hakemlik yapan Seçim Demirel gibi bir değerimiz vardır. Yurtdışındaki spor konferanslarına Türkiye’den çağırılan tek bir yönetici vardır, Ebru Köksal. Buraya daha birçok isim yazılabilir.

Çatlak sesler çıksa da Özgecan “biz” olmayı hatırlattı Türkiye’ye. Hafta sonu boyunca teknik direktöründen sporcusuna, futbolcusundan basketbolcusuna ve de yorumcusuna hepimizin isyanı vardı. Ama yetmez. Toplumdaki kadına karşı önyargıyı kırmaya ve onları cesaretlendirmeye çalışan farklı oluşumlar ve bireyler varken, spor medyasından yöneticisine sporseverinden sporcusuna hepimizin görevi onlara bir şekilde destek olmak. Atatürk’ün dediği gibi: “Şuna inanmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”

Mekanın cennet olsun Özgecan, senin başına gelenin bir daha yaşanmaması için kadınlarımızı el üstünde tutmak hepimizin boynunun borcu.

YORUM YAZ