MENÜ

Sözde değil, özde dostluk

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

1- Ekonomik olarak kulüplerin durumu hâlâ iç açıcı değil. Dört büyükler, tasarruf olarak ilerleme kaydedemediler. 232 milyon Euro’luk alış satış zararları bilançolarında duruyor. Demek ki henüz planlamaları ve uzun vadeli vizyonları oturmamış, anlık veya popüler kararlarla zor bulunan gelirler çar çur ediliyor. Sevindirici olan antrenörler olarak kendi özümüze döndük. En azından bütçenin o bölümü ülkemizde kalıyor.

Beşiktaş’ı yokluktan mı, başka nedenden mi bilmiyorum ama daha dikkatli buldum. Diğer takımlar ise zaten kıt kanaat bütçeleri ile transferlerini daha özenle seçmişler. Onların amacı futbolcularını vitrine çıkarıp, büyük takımların iştahını kabartarak yüksek fiyatlarla satmak. Çünkü bütçedeki gelir kalemlerini artırmanın başka yolu yok. Ya ürünü kendi çiftliğinde yetiştireceksin, ya da başkasının tarlasından turfanda satın alıp büyüteceksin. Ancak o zaman kâr ediliyor. Aksi takdirde Orta ve Uzakdoğu’dan önceki son çıkış oluyorsun.

2- Sıkıntılı gidecek bir başka konu özellikle büyük kulüp yöneticilerinin beyanlarını ve fikirlerini sağlıklı düşünmeden söylemeye devam etmeleri, taraftarlarının beğenisini kazanmak adına taraftarlar arasına düşmanlık tohumlarını saçmaları. Düşünebiliyor musunuz, bunlardan üçünün başkanları ikinci yarıya cezalı başlıyor. Cezayı alınca bu defa ellerinde kalan aynı tohumları Futbol Federasyonu ve onun kurullarına serpiyorlar. Merak etmesinler bu tohumlar çok verimli olarak meyvelerini verecek ve bu düşmanlıkların neye mal olduğunu görecekler. Böyle yapacaklarına bir araya gelip ikinci yarıdan başlamak üzere kaliteyi nasıl artıracaklarına kafa yorsalar. Görmedikleri tek şey denizin bitti bitiyor olması. Taraftarlarına sözde değil özde dostluklarını gösterseler, toplumda huzurun ilk göstergesi olur.

Hep söylediğimiz “Ürünün kalitesini yükseltmek.” Huzurun olmadığı yerde yatırım olmaz, bereket olmaz. En değerli hocayı veya futbolcuyu bile getirseniz bu piyasada değeri düşüyor. Kulüpler hangi yabancı futbolcu veya teknik adamdan para kazandı. Geldiler eğlendiler, para aldılar ve gittiler. Çoğunun arkasında bu hesapsızlık, vizyonsuzluktan doğan hukuk dosyaları kaldı. Onun için kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerini tespit edeceksin. Yol haritasını baştan çizeceksin. Ondan sonra başa hangi başkan gelirse fark etmeyecek, sen yolunda yürüyeceksin. Ancak ondan sonra futbolcu, teknik adam ve gerekse de tv yayını ihracatı yapabilirsin. Her şeyden önce kulüplerin eşitlik isterken, “en eşit ben olayım” düşüncesinden arınmaları lazım.

YORUM YAZ