İşbirliği değil, iyi ilişki!

Haberin Devamı ›
Gazetecilik zor iş gerçekten, dışarıdan bakıldığında hiç de öyle görünmese de. Düzensiz çalışma saatleri, her gün yaşanan “ne haber bulunacak” stresi, haber atlama endişesi, manüple edilmeye son derece açık ortam, ilişkiler ve haberler; başedilmesi gerçekten zor bir yaşam tarzı.
Ve hayatı bu kadar zorlaştırmanın temel nedeni, bir haberi ilk vermenin verdiği büyük keyif. Bütün bu koşuşturmaya, gece geç saatlere kadar işyerinde kalmaya, karda-yağmurda kapı önünde beklemeye, en zor şartlarda elindeki makinenin deklanşörüne basmaya değen tek şey işte o his. İlk olmak ve olabilirse tek olmak.
Günümüz şartlarında gittikçe zorlaşan, zorlaştırılan bir duygu.
Bu coşku şimdi kaç genç gazetecinin içini ısıtıyordur kestirmekte güçlük çekiyorum açıkçası.
Günümüz gazetecisi, artık diğer gazetelerde çalışan meslektaşlarıyla yarışın yanında süratle gelişen e-gazetecilik ile de yarışmaya çalışıyor. Hızla yayılan ve düşen maliyetler ile kullanımı her gün artan internet ortamı gazete çalışanlarının en büyük rakibi. Televizyonlar, çeşit çeşit. Dünyanın öbür ucundaki bir olayı evinizdeki koltuğunuzda rahat rahat oturup izleyebiliyorsunuz.
Spor medyasına baktığımızda da durum farklı değil. Kulüplerin basın toplantıları kulüp televizyonlarından, maçlar yayıncı kuruluştan, anında bizlere ulaşıyor.
Pekii, farkı ne yaratacak bu durumda! Farklı bir yorum belki, belki gözden kaçan bir anda yakalanan bir resim karesi, belki de gizli tutulmaya çalışılan bir haberin yakalanması.
İşte günümüz spor gazetecisinin önceliği bunlar artık. Sıradanlaşan haber ve görüntülerin dışında bir şeyler bulma arayışı.
Bu arayış içinde zaman zaman hatalarımızın, yanlışlıklarımızın olduğunu kabul etmeliyim.
Ama kurumsallaşma yolunda dev adımlar attığını iddia eden dev camiaların, kasıtlı olarak yanlış bilgilendirme yapmasını da anlamakta güçlük çekiyorum.
Basın ile kulüpler arasında iyi ilişkiler kurulmasından yanayım ama, işbirliğinden değil.
İşgüzarlık yapılması ise hiç hoş değil!