Not defterimdeki deprem

17 Ocak 1995 tarihinde Japonya’nın Kobe kentinde 7,2 büyüklüğünde bir deprem yaşanmıştı. 1,5 milyon nüfuslu şehirde 6200 kişi yaşamını yitirdi. Yaşananlar üzerine Kobe Belediye Başkan Yardımcısı Takumi Ogava intihar etti.
Haberin Devamı ›
İki yıl önce de Sivas’ta aydınlarımız diri diri yakılmış ve İstanbul’da da çöp patlaması yüzünden insanlar ölmüştü. O günlerde henüz Gölcük depreminden haberimiz bile yoktu ve ülkemizde yaşanılanları da depreme benzetip not defterime şunlar yazmışım:
“Hegel 19. yüzyılda ‘tarih tek bir ders öğretiyor, o da insanların ve iktidarların tarihten bir türlü ders almadıklarını’ şeklinde yakarmış. 21. yüzyıla beş kala değişen çok şey yok. Hegel’in sözü güncelliğini koruyor.
Japonlar nasıl tek vücut oldu?
Toplumsal gelişmenin tarihi, insanların eksiklerini, yetersizliklerini bir araya gelerek nasıl aştıklarını anlatmayı içerir. Geçtiğimiz günlerde, Japonya’nın uğradığı doğal felaket karşısında Japonların nasıl birleştiğini duyuyoruz.
İstanbul’a tatil için gelen eski Beşiktaş teknik direktörü Gordon Milne, duyduklarımızı doğrularcasına’ bu felaketin maddi açıdan Japonya’ya büyük bir darbe indireceğini zannetmiyorum. Çünkü, Japonlar böyle durumlarda birbirleriyle kenetlenmeyi, birlik olmayı biliyorlar’ dedi.
Haberin Devamı ›
Nedeni belli. Japonlar örgütlü toplum aşamasına gelmişler. Japonlar, insanın tek başına kaldığı anda güçsüz olacağını, örgütlendikçe güçlenileceği gerçeğinin uzun yıllar öncesinde farkına varmışlar.”
Eskiyen yüzler
Not defterimin sayfalarını karıştırırken 9 Şubat 1996 günü şunları kaydetmişim: “Rainer Maria Rilke, Malte Laurids Brigge’nin notlarında şöyle der: ‘Ne çok insan yüzü varmış da farkına varamamışım. Bir sürü insan var ama yüz daha fazla, çünkü her insanın yüzü birkaç tane.
Başkaları, yüzlerini korkunç bir çabuklukla takar takar eskitir. Yüzler önce hiç bitmez gibi gelir onlara, ama kırklarına daha yeni basmışlardır ki, sonuncu yüzdür kullandıkları. Ama tabii, bir gün gelir başlar trajedi:
Yüzlerini sakınmaya, idareli kullanmaya alışmamışlardır, sonuncu suratlarını bir haftada eskitip delik deşik ederler, birçok yeri kağıt gibi incelir, giderek astar görünür; yüz olmaktan çıkar yüz ve bununla dolaşırlar.
Rilke ‘madem birkaç yüzleri var onları ne yaparlar?‘ sorusunu da şöyle yanıtlar: ‘Saklarlar, çocukları kullansın diye’. Neden olmasın? Yüz yüzdür.”