Mesut Özil'i kim sakatladı?

Baştan şunu belirtmeliyim; üst düzey futbol söz konusu olduğunda Mesut Özil seyrettiğim en narin, en kırılgan oyunculardan biridir. Bu tür oyuncuların en temel özelliği kendilerini zora sokmamalarıdır. Genelde rakipten uzak boş alanlarda oynarlar, üzerlerinde baskı hissettikleri anda topu en yakın arkadaşlarına verirler. Böylece top takımında kalır ama topu yararlı ya da yararsız kullandıkları konusunda kuşkular vardır.
Haberin Devamı ›
En iyi zamanında bile fizik mücadeleden kaçınan Mesut, Avrupa’nın en sert ve sahaları en bozuk ligine geldi. Ülkemize gelen Mesut Özil bunları düşündü mü, ya da onun bu narin yapısı Fenerbahçe’yi yönetenler tarafından dikkate alındı mı?
Mesut’un kas kuvveti yetersizdi
Bir yıla yakın bir süre bırakın maç oynamayı bir kez bile takım antrenmanı yapmayan bir oyuncu ne denli kariyerli olursa olsun kas kuvvetinin yarısından fazlasını kaybeder. Transferden önce bunlar gündeme getirilip tartışıldı mı? Erol Bulut bu transferde ne kadar söz sahibi oldu? Kondisyon nitelikleri genelde de düşük olan Mesut’un zorlandığı zaman sakatlanacağını ilk bilen kişinin Erol Bulut olması gerekmiyor mu?
Haberin Devamı ›
Denebilir ki, Fenerbahçe’nin kondisyonerleri var, sağlık kurulu var, onlar varken Mesut’un oynama kararını da Erol Bulut mu verecek? Ben de şöyle sorarım: Bu kurulların içinde Fenerbahçe düzeyinde futbol oynamış kaç kişi var?
Nasretttin Hoca’nın damdan düşme hikayesinin tam da yeridir. Nasrettin Hoca damdan düşmüş de ülkenin en iyi doktorlarını getirmişler ama o karşı çıkarak “bana damdan düşen birini getirin” demiş. Bu noktada daha önce damdan düşen Erol Bulut’tur. Bulut onu en az 5-6 hafta maçların son 15-20 dakikasında oyuna alması gerekirken 3. maçta 11’de sahaya çıkarttı. Böylece Mesut’un sakatlanmasının yolunu açmış oldu.
Bedenini fazla zorladı
Mesut güçsüzlükten ve buna bağlı olarak rakip baskısından kurtulmak için bedenini zorlayınca sol ayağı bilekten bir tel gibi büküldü. Bu hafta sonu oynanan Konyaspor maçında da Pelkas ağır bir sakatlık yaşadı. Bu iki oyuncunun yaşadıklarına sporsever her insan üzülmüş olmalı ancak hiç kimse bu iki futbolcunun yaşadıklarını tam anlamıyla duyumsayamaz.
Çünkü bu tür ağır sakatlıkların bir de psikolojik yanı vardır. Psişik ağrı, en az bedensel travmaların yol açtığı ağrılardan daha şiddetli olabilir. Bu iki alanın kesişimi, biyolojik ağrının psişik ağrıyla birbirine karışması, acı çekme olarak bilinen sadece insana özgü bir hisse yol açar. Sözgelimi köpeğin canı yanar, insan acı çeker.
Sakatlığın biyolojik ve psişik yönü
Böyle durumlarda köpek sadece bir şeyin yolunda olmadığını bilir insan ise daha fazlasını bilir. Haftalarca yatması gerekeceğini, hasar gören kemik ya da organı için ameliyatın gerekli olabileceğini, o çok sevdiği futbola uzun süre ara verip belki de bir daha oynayamayacağını, bir olasılıkla işini kaybedebileceğini, sakatlığın doğurduğu kaygının, düş kırıklığının ve umutsuzluğun verdiği psişik acıları ve daha fazlasını bilir insan.
Kuşkusuz iki futbolcu da Fenerbahçe’nin büyüklüğü ve olanakları ile sarıp sarmalanacak ve işin hem biyolojik hem de psişik yanı çok çabuk atlatılacaktır. Her futbolcunun başına Pelkas türü bir sakatlığın gelme olasılığı vardır. Ancak Mesut Özil’in durumu bile bile ladestir. Bilginin ve her türlü bilimsel verilerin elimizde olduğu günümüzde teknik adamdan ya da onun arkasındaki ekiplerden kaynaklı yanlışlıklar sadece futbolculara değil kulübe de zarar vermektedir. Bu yanlışlıklar aslında öğreticidirler de…
Haberin Devamı ›
Mesut’un sakatlığı ders verici olmalı
Mesut Özil’in yaşadığı acı verici bir durumdur. Acı, en basit anlamıyla bizi bedensel hasarlardan korur. Tehlikeli şeyler can yakar, gereğinden fazla riske girer ya da bedenlerimizi fiziksel sınırlarının ötesinde zorlarsak, acı bizi cezalandırır.
Aslında yaşanılan her şey öğreticidir. Acıdan alınan dersler olmasaydı, bedenlerimiz kısa sürede en sıradan travmalarla tahrip olurdu. Dileyelim ve umalım ki, doğanın yaşamda kalma okulunun başöğretmeni acı, Mesut Özil üzerinden başta Erol Bulut olmak üzere tüm teknik adamlara dersini vermiş olsun…