MENÜ

Kolay olanın peşinde koşmak…

Abone Ol Google News

Bana öyle geliyor ki, Ulus olarak kolay elde edilen şeylerin peşine koşmaktan değerli olanları ıskalamayı kanıksadık. En azından futbol dünyamızda böyle bir gidişat olduğu gözlenebilir.

Haberin Devamı

“Nereden vardınız bu kanıya” diye bir soru akla gelebilir. Kolay elde edilenlerin kolay kaybedildikleri ancak emek ve çaba ile edinilen kazanımların insan hayatını daha anlamlı kıldığını, bilgilerine başvurduğum bilge kişilerden ve kişisel deneyimlerimden biliyorum.

Onun içindir ki futbolda klasik santrfor arayışlarının peşine düşüp kolay yoldan puan kazanma arzusundaki büyük takımların uzun erimde kaybedeceklerini düşünüyorum. Bu fikirler aklıma nereden geldi?

Klasik santrfor Sörloth mu olacak?

Baksanıza, Beşiktaş Şampiyonlar Ligi için transfer ettiği “gezen santrfor” Batshuayi’den umudu kesmiş olacak ki klasik bir santrfor almayı şimdiden planları arasına almış. Bu santrfor da tanıdık; daha önce Trabzonspor formasını giymiş Norveçli Alexendar Sörloth…

Avrupa’da şampiyonluğa ya da başarıya odaklı hiçbir takımın böyle bir kaygısı yok. Çünkü artık büyük takımlar rakip savunma arasında gezip dolaşan, oyun kuran, geriden gelen arkadaşlarına alan yaratan toplamda “sahte dokuz” olarak adlandırılan santrforlarla oynarken zayıf takımlar klasik santrforla oynuyorlar.

Haberin Devamı

Modern ya da klasik santrfor ne anlatır?

Yani, santrfor seçimi modern oyun ile -hadi zayıf takım demeyelim- klasik ya da gelenekçi santrforlarla oynayan takımların futbola bakış ve geleceğe atacağı adımlar konusunda da bir fikir vermektedir.

İşin diğer bir yanı ise klasik santrfor transfer ederek kolay yoldan gol ararken şişirme uzun topları ve şandel yan ortaları kolay kazanmanın taktik varyasyonu olarak seçmektir. Oysa gezen, oyun kuran modern santrforla oynamak daha fazla taktik varyasyon uygulamak zorunluluğunu getirir.

Bu da Türk futbolunun henüz taktik anlamda çağcıl bir yetkinliğe ulaşamadığı, taktik uygulamaların sorunlu olduğu gerçeğine kadar götürür bizi. “Türk futbolcusu taktik çalışmayı sevmiyor” diye kulağımıza gelen bir gerçek vardır.

Futbolcular taktik antrenmanı neden sevmezler?

Eğer böyle bir gerçek varsa bu, futbolculardan değil teknik direktörlerden kaynaklanmaktadır. Futbolcuların çok büyük bir bölümü ağır çalışmaları ve taktik gibi kafayı zorlayacak çalışmaları zaten sevmezler.

Bu noktada önemli olan çalıştırıcıların, futbolcuların isteğine teslim olmaması, onları zorlamasıdır. Bir zamanlar Almanların ünlü teknik direktörlerinden Udo Lattek “futbolcular belki zeki değiller ama çıkarlarını herkesten çok daha iyi bilirler” demişti.

Eğer futbolcular ağır antrenmanların kendilerini geliştireceğine ikna edilirlerse ve de inandırılırlarsa kazanımlarının da artacağını görürler. Onun içindir ki, işin kolayına kaçmadan zorluk derecesi yüksek hedefler ortaya koyup onları uygulayabilmenin planlarını yapmak sadece futbolcuların değil tüm futbol bileşenlerinin kazanımlarını artıracaktır…

YORUM YAZ