MENÜ

Jesus dedi diye…

Abone Ol Google News

Fenerbahçe teknik direktörü Jorge Jesus “haftada üç maç oynayabilmeliyiz” dedi ya futbol dünyasının içindeki çoğu insanda bilimsel bir buluş etkisi yarattı Portekizlinin sözleri.

Haberin Devamı

Oysa bu satırların yazarı yaklaşık 40 yıl önce “en iyi antrenman maçtır” saptamasını yapmıştır. Bu görüşüm Cumhuriyet gazetesinde yazdığım günlerde kayıtlara geçmiştir. Fırsat bulduğumda o belgeleri bulup sizlerle paylaşacağım.

Bilimsel olarak şunu biliyoruz: Hiçbir antrenman oyuncuyu maç kadar geliştirmez. Çünkü futbolcu hiçbir antrenmanda maçta olduğu kadar bedeninin olanaklarını devreye sokmaz. Çalıştırıcılar ne denli duyarlı olursa olsun futbolcu çalışmanın yoğunluğunu mutlaka düşürür!

Ya da antrenmanlarda eşleştiğiniz takım arkadaşlarınız sizi daha gevşek marke ederler. Antrenmanda çalıştıklarınızı ve öğrendiklerinizi maçta uygulamakta zorlanmanız da bu yüzdendir.

Yabancıların kutsandığı bir ülkede…

Yabancıların baş tacı edildiği, hayranlıktan da öte kutsandığı bir ülkede yaşıyorsanız onların söyledikleri kanun hatta bilimsel yasa oluyor, bizlerin söyledikleri ise herhangi bir değer ortaya koymuyor! Demek ki sözünüzün değer bulması için Jorge Jesus olmak gerekiyor!

Haberin Devamı

Geçen sezon iki kez kardan bir kez de üniversite sınavı gerekçesiyle ertelenen maçlar yüzünden İstanbul Amatör Ligi’nde üç hafta, haftada üç maç oynamak zorunda kaldı amatör oyuncular.

Peki, beslenme, uyku, antrenman, rejenerasyon(yenilenme) sorunu olmayan, kondisyon, atletizm, jimnastik hatta taktik ve taç atışı hocaları bile olan profesyonel futbolcular neden haftada üç maç oynayamazlar?

Sorun futbolcularda mı yoksa medyada mı?

Sorun ne oyuncularda ne de teknik direktörlerdedir! Kanımca, haftada üç maç oynamanın oyuncuları yorma fikri ömründe hiç spor yapmamış, bir şekilde medyadaki köşe başlarını tutmuş insanlardan kaynaklanıyor. Kendileri maçları izlerken bile yorulan bu insanlar futbolcuların da yorulacağını sanıyor.

Eskiden çok maç oynamanın getirdiği sıkıntıdan dolayı futbol diline “futboldan iğrenme” diye bir terim girmişti. Ancak o günlerde maçlar için neredeyse 30 saatlik otobüs yolculukları yapılıyor, yeterli antrenman fırsatı olmuyordu. Spor bilimi diye bir şeyin adı bile yoktu. Bugün Türkiye’de yüze yakın Spor Bilimleri Fakültesi ya da spor bölümü var üniversitelerde.

Siz ülkeyi yaşlı yabancı futbolcular mezarlığına dönüştürürseniz, bir de yorgunluk edebiyatı yaparsanız bu yaşlı yabancılar da oynamamanın bahanesini bulur. Futbolcular belki zeki değiller ama inanılmaz kurnazdırlar. Her şeyi kendi çıkarları doğrultusunda değerlendirmekte herkesten daha beceriklidirler…

YORUM YAZ