MENÜ

Futbolda İngiliz egemenliğine Macarlar son verdi

Abone Ol Google News

İngilizler futbolun mucidi olarak kendilerini bu işin lideri olmakla görmeyip tüm dünyaya onların ihraç ettiklerinin de farkındaydılar. Öyle ki, başta Hollanda ve İtalya olmak üzere birçok ülkenin milli takım hocaları futbolu ya İngiliz teknik adamlardan öğrendi ya da onların yanında staj yaptılar.

Haberin Devamı

Örneğin Hollanda futbolunun kurucu babası olarak İngiliz Jack Reynolds kabul edilir. Total Futbol ve Ajak’ın gelişim sürecinde ilk tohumları atan da Reynolds’tur. İtalyanlar da futbol geleneklerini İngilizlerden almışlardır. Milan ve Genoa gibi İngiliz isimli kulüpleri İngiliz göçmenleri kurmuştur. Juventus’un siyah beyaz çizgili forması da İngiliz kulübü Notts Country’den alınmadır. İtalya Milli takımının ilk büyük teknik direktörü Vittorio Pozzo da futbolu Manchester United’den, Charlie Roberts ve Derby Country’den Stive Blommer’in yanında öğrendi. Pozzo, İngiltere’den aldığı futbol bilgisiyle 1934 ve 1938’de İtalya Milli takımı ile Dünya Şampiyonu oldu.

Yankilere yenilmek travma yarattı

Ne var ki, İngilizler futbolu dünyaya öğretirken kendi kapılarının önünü süpürmeyi unutmuş gibiydiler. Devranın hep onların liderliğinde döneceğine inanıyorlardı. Avrupa anakarasındaki ülkelere kaybettiklerinde ise tüm kıtanın kendilerine karşı birleştikleri motivasyonu ile futbol işlerine yoğunlaşıyorlardı.

Haberin Devamı

Dış sahalarda zaman zaman maç kaybetseler de, İngiltere sınırları içinde 1950’lere gelindiğinde onları yenecek bir milli takım çıkmamıştı. Gerçi 1950’de henüz amatör bir takım olan ABD’ye deplasmanda 1-0 yenilmişler ve bu yenilginin “dünyanın sonu” olduğunu İngiliz gazeteleri manşetlerine çekmişlerdi.

Dünyada kendilerini en acımasız şekilde eleştiren hatta kendileriyle dalga geçmeyi bir meziyet olarak gören İngilizler “yankiler” dedikleri ABD Milli takımı karşısında alınan yenilgiyi sonun başlangıcı olarak görseler de, iç sahaya dönünce sorun yaşamamaları “Yanki depremini” hafif bir sarsıntıyla geçiştirmenin yolunu buldular. Ne zamana kadar? 25 Kasım 1953’de yaşanan Wembley faciasına değin.

Wembley’de yüzyılın maçı

Macaristan’ın Altın Kadrosu “Aranycsapat” üç yıldır yenilgi yüzü görmemişti ve son olimpiyatlarda da altın madalya kazanmıştı. Futbolun anavatanında sahaya çıkacak olan bu takım ile İngiltere’nin karşılaşması “Yüzyılın maçı” olarak görülüyordu. Maçta Nondar Hidekguti’nin ilk kez orta sahaya gelerek sahte dokuz rolünde oynaması İngiliz savunmacıları şaşkına çevirmiş ve maç 6-3 Macaristan’ın galibiyetiyle bitmişti. Altı ay sonra Budapeşte’de oynanan rövanş maçının 7-1 kaybeden İngilizler için bu yenilgi çok da önemli değildi. Çünkü ilk maç İngiliz futbolunun çöküşünün başlangıcı olarak değil kabul edildiği an olmuştu.

Macarlara karşı kaybedilen bu iki maçtan sonra futbol bir daha başlangıçtaki gibi olmayacaktı İngilizler için. 1966’da kazanılan Dünya Kupası bile çoğu İngiliz’i tatmin etmemişti. Çünkü Almanya ile oynanan final maçı 2-2 devam ederken o günlerde Sovyet Rusya vatandaşı olan Azerbaycanlı yardımcı hakem Tevfik Behramov’un gol çizgisini geçmeyen bir topu gol olarak değerlendirmesi bu şampiyonluğa hep

Haberin Devamı

kuşkuyla bakılmasına neden olmuştu. Futbolu kendilerinden öğrenen Almanya o yıldan başlamak üzere Dünya ve Avrupa Kupası’nda on defa final oynayıp beşinde kupayı almaları İngilizleri içten içe kemiriyordu.

Kulüpler düzeyinde çok başarılılar ama…

Kulüpler düzeyinde 1970’lerin sonu ile 1980’lerin başında İngiliz Kulüpleri futbolda altın çağını yaşamıştır. 1977 ile 1984 arasında Liverpool, Nottingham Forest ve Aston Villa sekiz yılın yedisinde Avrupa kupasını kazandılar. O güne dek başka hiçbir Avrupa ülkesi böylesi bir başarıya ulaşamamıştı. Bu kulüp başarıları başlangıçta İngilizlere nefes aldırsa da Milli takım 1978’de Arjantin’de yapılan Dünya Şampiyonası’na katılamayınca futbolun üzerine yeniden hüzün çöktü.

İngilizler çok yönlü ve acımasız eleştiri mantığını devreye sokarken bir yandan da kendilerini alaya aldılar. İngiltere tarihinin en teknik, adrese teslim uzun pasların adamı Glenn Hoddle’a bile “Glenda” adını verip onu “nonoş” ve “muhallebi çocuğu” olarak değerlendiriyorlardı. Hatta 1980’li yıllarda son on yılın dünya karmasını seçseniz tek bir İngiliz futbolcu bile kadroya yazılmaz şekilde düşündüler.

Çalıştığı her takımı küme düşüren hoca

İşin alaya alma noktasında ise çalıştırdığı her takımı küme düşüren ünlü bir teknik direktörün sözleri dillerden düşmüyordu: “Ne yapalım futbol bu. Bazı maçları kaybedersiniz bazılarında ise berabere kalırsınız.”

Aslında İngiliz futbolunun neden geri kaldığına ilişkin en kestirme yolu Helenio Herrera göstermişti. 1960 yılında İngiltere’ye gelen ünlü teknik adam Birmingham Havaalanında önceden hazırlanmamış bir basın açıklamasında “Siz İngilizler bizim kıtada yıllar önce oynadığımız bir tarzda futbol oynuyorsunuz. Fizik güce dayalı ama yöntemsiz ve tekniksiz...”

Haberin Devamı

Herrera sözlerini daha da ileri taşıyarak İngiliz futbolunun nasıl geriye düştüğünün altını çizer: “Söz konusu modern futbolsa, Britanyalılar evrim sürecini ıskaladı.” Bütün bunlara karşın yeri geldiğinde İngilizler kuyruğu dik tutmaktan da geri durmazlar. Bir uluslararası şampiyonda kendileri elenince şöyle derler. “Canım, sonuçta İskoçlar devam ediyor…”

YORUM YAZ