MENÜ

Futbol ve Semantik

Abone Ol Google News

Yaklaşık 2500 yıldır düşünceleri ile Çin toplumunun neredeyse kılcal damarlarına işleyen Konfüçyüs’e sormuşlar: “Çin yönetimini size verseler ilk önce ne yaparsınız?” Sokrates ile birlikte insanlık tarihine “büyük öğütçüler” olarak geçen filozofun yanıtı ilginçtir:

Haberin Devamı

“İlkin dili düzeltirdim. Çünkü dil bozuk olursa düşüncelerimizi iyi anlatamayız. Düşündüklerimizi iyi anlatamazsak yapılmasını istediğimiz şeyler doğru dürüst yapılamaz, yapılması gereken işler doğru yapılmazsa, adalet ve kültür bozulur. Adalet ve kültür bozulursa, adalet terazisi çalışmaz olur. Adalet terazisi bozulursa halk ümitsizliğe, korkuya kapılır, ne yapacağını bilemez. Onun içindir ki söylenmesi gereken başıboş bırakılamaz.”

Televizyonlardaki futbol yorumlarından kendinizi koruyun!

Elbette ki ne dil ne de anlambilim(semantik) uzmanıyım. Ancak ana dilimize meraklıyım. Bu nedenle bazen bir sözcüğün anlamını, tam karşılığını bulmak için sadece bilgisunardan(internet) yararlanmam çeşitli sözlükleri de karıştırırım. Bunu çok uzun yıllardır yaptığım için dil konusunda duyarlılığım gelişti.

Haberin Devamı

Konfüçyüs’ün yukarıdaki sözünü özümsemiş biri olarak bizim televizyon kanallarında futbol yorumu yapanların konuştuklarına katlanmak inanın çok zor. Neyse ki belli insanları izleyip dil konusunda yanlışların peşine gidip mutsuz olmaktan kendimi korumanın yolunu bulabiliyorum.

Bu konudaki temel takıntım TRT’nin spor programlarında konuşanlardır. Özel televizyonların da kamu hizmeti görevi vardır ama onları çok yadırgamıyorum. TRT’nin yorumcu seçmek ve konuşmalarına özen göstermek olanağı vardır.

Chemosky neyse bari Macit Gökberk’i okuyun

Bu arkadaşların, 1980-1992 yılları arasında dünyanın en çok alıntı yapılan yaşayan insanı dil ve anlambilimci Avram Noam Chemosky’nın die katkılarını “Evrensel Dilbilgisi” kuramını, Biçimbilim’e(Morfem) yaklaşımlarını ya da dilde “Chemosky Hiyarerşisi” ni okumasını ve öğrenmesini beklemiyorum.

Ama en azından Türkçenin yüz aklarından, eski Türk Dil Kurumu başkanı Macit Gökberk’in “Değişen Dünya Değişen Dil” adlı eserine bir göz atın.

Geçiş oyunu da neymiş?

Kim ortaya attı bilmiyorum, epey bir zamandır “geçiş oyunu” diye bir aldatmaca kafamızın içine yerleştirilmeye çalışılıyor. Geçmek fiilinden türetilen “geçiş” ne demek? Sözlükteki karşılığı “herhangi bir durumdaki değişme, bir durumdan başka bir duruma geçme” şeklindedir.

Chemosky’nın yaklaşımı ile dil oldukça soyut, doğuştan edinilen bir olgudur. Dünyanın bütün çocukları dil öğrenirken aynı hataları yaparlar. Ancak dili bildiklerini ya da konuştuklarını sanan büyüklerin, kamunun önünde bu denli özensiz, kuralsız konuşmalarına katlanmak çok zor...

Futbol gibi artık evrensel boyutlara ulaşmış, dünyanın en bilinmeyen köşelerinde bile heyecan yaratan büyük bir endüstrinin oynanış biçimini “geçiş oyunu” ile kapatamazsınız. Nereden geçiyorsunuz? Dereden mi, nehirden mi, çaydan mı? Geçerken ne kullanıyorsunuz? Köprü mü, sal mı, yoksa sığ çaydan geçerken çizme mi? Geçtiğiniz de ne oluyor? Durum ve konum değiştirdiğinizde ne yapıyorsunuz?

Haberin Devamı

Karşı Atak ve Olgun Atak’a ne oldu?

Futbol söz konusu olduğunda geçtiğinizi varsaydığımız yerde neler oluyor? Hangi oyun şekli uygulanıyor. Bu konuda uluslararası kabul görmüş iki futbol uygulaması var: “Karşı Atak” ve “Olgun Atak”.

Bu oyun uygulamalarının taktiksel formları ise çok çeşitlidir, konumuz da bu değil. Olgun atağı set oyununa dönüştürdük! Hatta basketboldan etkilenip topla kaleye yönelmeye “penetre” bile diyoruz artık.

“Penetrasyon” da yavaş yavaş futbola girmeye başlıyor. Bu, değişen dünyanın değişen dili değil. İngilizce bildiğini zannedenlerin yanlış tercümesinden başka bir şey değil! Penetre sözcüğü ile futbolda ki hücum ilkeleri çöpe atılıyor.

Benzer şekilde bir de “geriye yaslanma” var başımızın belası! Savunma prensiplerinden “savunmada birikme”, savunmada “denge” ve “kontrol” ilkelerine ne oldu?

Okullarda semantik dersi şart!

Doğaldır ki bunları ve açılımlarını bilmek için teknik bilgi gerekiyor. Ama bizim televizyon kanallarında bilgi değil “polemik” önemlidir. Halkımız da iyi polemikçileri en bilgili zannediyor. Ne yazık!

İnsanlar dilbilgisi kuralları ve sözcüklerle sınırsız sayıda, önceden hiç söylenmemiş tümceler oluşturabilir. Yeter ki anlambilim üzerine kafa yorsunlar. Bu bilişsel gelişimin asıl yolu ise okullarda Semantik dersleri okutulmasıdır.

İngilizler kendilerini daha iyi ifade edip, başka uluslar karşısında özgüven şahlanması yapmak için okullarında “diksiyon” dersleri veriyor da Türkiye’de neden anlambilim dersleri yok?

YORUM YAZ