MENÜ

Fransa'yı nasıl yendik?

Abone Ol Google News

Öncelikle, yaşlı diye eleştirdiğimiz Mrcea Lucescu’ya bir teşekkür borçluyuz. Yaşı belli bir yere gelmiş, artık futbol oynamaktan daha çok prim peşinde koşan, gazetecilere saldıran, teknik direktörleri ile parasal konuda tartışan bir kuşaktan, genç dolayısıyla enerjik ve oynamayı öne çıkartan bir ekibe sorunsuz bir şeklide geçiş yapmamızda yardımcı olduğu için…

Haberin Devamı

Rumen teknik adamın yaptığı hamleler ve seçimleri ile iyi bir milli takıma kavuştuğumuzu herkes kabul etmektedir. Futbolda ne olacağını öngörmek kolay değildir. Ancak bu Ulusal takımın, sırtımızı yere getiren öncüllerinden sonra bizi ayağa kaldıracağını bilmek de kehanet değildir. Futbol öylesine değişken ve her an yeni durumlara açık bir oyun ki, Şenol Güneş’in maç öncesinde yaptığı açıklama bile oyuncularımızın gücüne motivasyon anlamında güç katmış olabilir.

Futbolda artık klasikleşmiş bir söylem vardır: “oynanmamış maç kazanılmaz ve kaybedilmez”. Güneş maçtan önce “kaybetsek bile öğreneceğimiz şeyler var” anlamında bir açıklama yaptı. Bu, rakipten çekinmenin hatta korkmanın bir yansıması olsa gerek. Ne var ki bizim maça ortak olmamız için önemli bir avantajımız vardı. Rakibimizin tüm kadrosu Avrupa’nın en önemli ligleri ve takımlarında şampiyonluk kovalamış, başarılı olmuş, Şampiyonlar Ligi finali oynamıştı. Artık bitmiş liglerden sonra yaz döneminde motivasyon sıkıntısı yaşayacakları açıktı.

Haberin Devamı

Düşünsel olarak zorlanma olasılığı yüksek rakip oyunculara yapılacak baskı ve mücadeleyi öne çıkartan oyun maçı bize doğru çevirebilirdi. Nitekim Şenol Hoca’nın güce dayalı oynayan futbolcuları alana çıkartması Fransa’nın pas bağlantısını kopardı. Bana göre, Rusya’da oynanan 2018 Dünya Kupası’nın en iyi oyuncusu Griezmann, Mbappe’ye tek bir doğru pas bile veremedi. Fransa milli takımı çok pasa dayalı oynayan bir ekip değil. Paslaşma süresi uzadıkça gol atmanın zorlaştığını biliyorlar. Bu nedenle, mücadeleci oyuncularımız Griezmann’ın kısa sürede pozisyona dönüşecek paslarını başlangıç noktasında bitirdiler. Yine son dünya kupasının en iyi karşı atak yapan oyuncusu olan Mbappe pas alamayınca Hasan Ali Kaldırım’ın karşısında işe yaramaz duruma düştü.

Fransa’ya attığımız ikinci gol salt bize değil tüm dünyaya özellikle amaçsız pasları ilke edinen takımlara ders niteliğindeydi. Burak Yılmaz’ın baskı ile kazandığı topu Dorokhan’a vermesi, onun da topu Cengiz Ünder ile buluşturması, Kaleci Lloris’in kalesine basit ama anlamlı bir sayı olarak gitti. Bu golden alınacak ders şudur: Rakip alana geçildiğinde gol için yapılan pasların yüzde 91,5’i asla dördüncü bir oyuncuya kadar devam etmiyor. Topu üçüncü bölgede gereksiz paslarla oyalarsanız Cengiz Ünder bu denli basit ama anlamlı bir golü atamazdı…

YORUM YAZ