MENÜ

Fenerbahçe'de çok başlılığın zorunlu sonucu…

Abone Ol Google News

Futbol takımlarında çift başlılık son yıllarda çok sık görülmeye başlandı ve kanıksandı da… Artık Türkiye Liglerinde teknik direktörün işine karışmayan başkan yok gibidir. Bundan rahatsız olan teknik direktör de parmakla gösterilecek kadar azdır.

Haberin Devamı

Çünkü teknik direktörlerin anlamlı bir bölümü işlerinin ehli olarak değil, ne yazık ki ikili ilişkiler sonucunda “birilerinin adamı” niteliğiyle işbaşı yapıyorlar. İlkeli teknik adamların en alt liglere hatta amatör liglere mahkum edildiğini de çok yakından bilmekteyim.

Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu ataması daha ilk baştan bilinenin ancak geç de olsa devreye sokulan bir uygulamadır. Çünkü Fenerbahçe’nin sezon başı planlaması yapılırken bırakın çift başlılığı üç hatta dört başlı bir yapı oluşturuldu.

Bir yanda transferlerin genelini araştırıp Başkan Ali Koç’un onayına sunan ve Koç’un da Comolli de olduğu gibi gözü kapalı onay verdiği bir “firma” etkisi, diğer tarafta Lemos, Tsserand ve Samatta’nın transferini gerçekleştiren Emre Belözoğlu ve hiç tarzım olmadığı halde, affınıza sığınarak yazacağım; zurnanın son deliği Erol Bulut… Yani Başkan Koç, araştırma firması, Emre Belözoğlu ve Erol Bulut…

Haberin Devamı

Futbol yönetim bilimi, sevk ve idare konusunda çok ince elenip sık dokunması, verilen kararların beyin fırtınası şeklinde tartışmaya açılarak belirlenmesi gerekliliğine karşın teknik anlamda çok başlılığı kaldırmaz. Teknik adamların kendi içinde fikir alış verişinde bulunması başka, onların dışında kalanların müdahalesi daha başkadır.

Şimdi direksiyon Emre Belözoğlu’nun eline verilmiştir. Belözoğlu ömründe beş minik takım oyuncusunu bir araya getirip yönetmeden Fenerbahçe’nin başına geçiyor. Bana kimse kalkıp Emre’nin büyük futbolculuğundan, futboldaki kariyerinden söz etmesin! Alex de Souza bile U 21 takımıyla teknik adamlığa başladı.

Teknik direktörlük kariyerine başlayan bir eski futbolcu, bütün oyunculuk dönemini yakıp küllerinden yeniden doğmadıkça büyük bir teknik adam olamaz! Bu düşüncemi teknik adamlığa başlarken Fatih Terim’e de söylemiştim, bana hak vermişti.

Futbol tarihi istisnaların dışında bu tür olaya tanık olmamıştır. Olsaydı, Pele’den, Maradona’dan, Alfredo Di Stefano’dan olurdu. Beckenbauer devam ederdi, edemedi… Hagi kısa süre sonra dünya futbolunda teknik adam olarak söz sahibi olurdu, olamadı…

Bu konuda bir tek istisna var o da Johan Cruyff’tur. O, ne yapsa büyük olurdu zaten. Apartman görevlisi olsa, sadece binayı değil apartmanda oturan bütün insanları yönetirdi. Taksi şoförü olsa, sadece yolları bilmez şehrin mimari yapısına bile egemen olurdu.

Fenerbahçe’de beklenilen ama geç kalınan operasyon gerçekleştirilmiştir. Belözoğlu, kan değişikliğinin vermiş olduğu hareketlilik ile başarılı olursa, önümüzdeki dönemler için parlatılacak. Eğer sonuçlar iyi olmazsa, “ne yapalım, oynanmış otuz maçtan sonra ancak bu kadar olur” denilerek diğer üç baş kendini aklayacak, Erol Bulut’un sırtına daha çok yük yüklenecek.

Anlayamadığım şudur: Daha işin başında yetkisizleştirilen, hadi yetkileri sınırlandırılan diyelim, Erol Bulut’a neden bu denli yükleniliyor? Diyelim ki helva yapmak için eline un, şeker ve yağ verdiniz. Ateş başkalarının elindeyse Erol Bulut ne yapabilirdi? Yapacağı tek şey istifa etmekti, istifa her şeyi ortaya çıkaracağı için, büyük olasılıkla ona da izin verilmemiştir…

Haberin Devamı
YORUM YAZ