MENÜ

Erol Bulut neden düzen kuramıyor?

Abone Ol Google News

Bir futbol karşılaşmasında 41 faul yapılıp buna karşın sadece üç sarı kart gösterilmişse bu oyunun gidişatından sadece teknik direktörler değil hakemlerde eleştiriden payına düşeni almalıdır. Kaldı ki bu maç ortalama bir lig oyunu değil, Fenerbahçe-Galatasaray derbisidir ve faul üstüne faul yaşanıyorsa teknik direktörler kendini gösterip oyunun gidişatına müdahil olmaları gerekirdi. Doğaldır ki böyle bir oyun şeklini taktik kurgu olarak kendileri belirlememişse…

Haberin Devamı

Tribünlerde seyirci olsaydı bu kadar çok faulün sonucunda neler olurdu düşünmek bile istemem.41 faul karşılığında üç sarı kart… Bu kadar kart Cüneyt Çakır’ın oyuna egemen olduğunu mu yoksa kartların kırmızıya dönüşmemesi için seçimlerini özenle yaptığını mı göstermektedir? Her ne ise, konuyu hakem eleştirmenlerine bırakıp biz derbiyi kimin neden kaybettiğine göz gezdirelim.

Eğer bir Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması söz konusuysa ev sahibinin birinci düşüncesi psikolojik olarak güçlü görünmek olmalıdır. Daha oyunun başında kendini güçlü rakibi ise zayıf hissetmeleri için baskılı bir oyunla işe başlanmalıdır. Oysa Fenerbahçe henüz maçın başında topu da oyunu da Galatasaray’a bıraktı. Rakiplere alıştıkları şekilde oynamalarına izin verirseniz beraberlik üzerine kurduğunuz oyunu da yitirirsiniz doğal olarak.

Haberin Devamı

Ancak, eğer pres yaparak oyuna başlayıp onları durdurursanız bu onlara özgüven yaralanması olarak döner. Pres derken Fenerbahçe forvetlerinin gölge baskısından söz etmiyorum, rakibi tedirgin edecek alanı kontrol etmeye dayalı bir uygulamayı öne çıkartmaya çalışıyorum. İşin anahtar faktörü de budur. Çünkü pres sadece fiziksel değil aynı zamanda psikolojiktir. Maçın yüzde altmışına yakın bir kısmında topu oynamak için rakibe bırakmışsanız onları nasıl tedirgin edip psikolojik üstünlük sağlayabilirsiniz?

Oysa Fatih Terim son derece basit ama akılcı bir uygulamayla ağır Caner Erkin’in karşısına çabuk ve süratli Onyekuru’yu koyarak maçın başında Erol Bulut ve ekibini tehdit etmiş, ev sahibinin olası atak oyununa karşı bir paradı eyleme geçirmişti. Gerçi Onyekuru başarılı olamadı ama Caner’in sol ayağındaki kesme top becerisini de engelledi. BU bile baskı yemeden oyunu kontrol altına almak için yetti.

Erol Bulut’un ise herhangi bir planı yoktu. Gustavo’nun, topu Fenerbahçe’de tutup oyunu rahatlatıcı görev anlayışından yoksun olmasının alternatifini yaratamamıştı. Bu durumda insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Bu kadar çok transferden sonra kadro derinliği yaratmanın anlamı nedir? Fatih Terim ara transfer döneminde takıma kattığı her futbolcudan ürün ve sonuç alıp şampiyonluk çıkartırken Erol Bulut’un bu kadar çok transferin düzen yaratmak için uygun olmayacağını bilmemesi ya da görememesinin altında hangi gerçek var? Düşünmek gerekir, düşünmenin kimseye zararı yoktur.

YORUM YAZ