Yangın olur

Haberin Devamı ›
Malümunuz, Ankara’nın Büyükşehiri’nden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyespor Futbol Takımı da Süper Lig’e yüseldi. Ne de güzel oldu! Sayın Başbakanımız da pek keyiflendi! Çocuklarını kabul ederek tebrik filan etti! Ne de olsa bugünün temellerini bizzat kendisi atmıştı. Belediye kaynaklarını profesyonel futbolculara aktararak Türk gençliğini kötü alışkanlıklardan korumayı amaçlamıştı! Sonra bir çok belediye kendisini takip etti. İkinci ve Üçüncü liglerde belediye takımları fink attı, hâlâ da atıyor. Belediyelerimiz, hizmet için yeterli parayı bulamıyor, işçisine, memuruna maaş ödeyemiyor, sokaklar kirden pastan geçilmiyor, her yağmurda caddeler sandalla aşılıyor, açık rögarlarda, fosseptik çukurlarında çocuklarımız kayboluyor ve bütün bunların mazereti hazır: Bütçemiz kısıtlı! Profesyonel futbol takımları söz konusu olduğunda ise, para muslukları ardına kadar açık! Çünkü orada popülarite var, oy avcılığı var, populizm var, eşe dosta imkan yaratmak var, varoğlu var...Belediyenin futbol takımı olur mu?Halka spor yaptırmak, halkı spora teşvik etmek, spor sahaları açmak, spora altyapı hizmeti görmek, belediyelerin görev ve yetkileri arasındadır. Ancak bu, profesyonel futbol şubeleri kurup, halktan gelen parayı buraya aktararak haksız rekabete yol açmak değildir. Ki, bu gelen para içerisinde belediye takımlarına rakip olan kulüplerin yandaşlarının vergileri vesair ödentileri de mevcuttur. Belediyelerin spora hizmeti amatör branşlarla sınırlı olmalıdır. Amatör sporlara hizmet etmelidir. Amatör branşlarda şubeler kurarak, çarpık sistem nedeniyle bin bir badire atlatan sporculara sahip çıkmalıdır. Yeni sporcular yetiştirmelidir, spor sahaları açmalıdır. Ve bütün bunları hakkaniyet içinde, toplumun her kesimini, her branşı, her sporcuyu kucaklayarak yapmalıdır. Bir tarafı ihya ederken, diğer tarafı mağdur etmemelidir. Futbol takımını asla ve asla tasvip etmesek de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, spora hizmet alanında önde gelen belediyelerimizden biridir. Başta güreş olmak üzere bir çok şubeleri olduğunu biliyoruz. Keza, bir çok milli sporcuyu bünyelerinde barındırdıklarını da... Ancak bu şubelerde her şeyin yolunda gittiği konusunda bazı kuşkularımız var. Uygulamalarda bir takım haksızlıklar yapıldığı yönünde iddialar mevcut. Karatede yaşananlar buna en iyi örnek. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük sporcularından biri olan Haldun Alagaş’a yapılanlardan söz etmeyeceğim. O, belki bir başka gün, başka bir yazının konusu olacak. Tabii kendisi izin verirse...Akademi mezunu sporculara başka kadro mu yok?Okay Arpa, İlker Arslantaş, Şevket Baştürk... Üç milli karateci. Yurtiçi ve yurtdışında şampiyonlukları var. Bu üç sporcumuz Büyükşehir’de sözleşmeli sporcuymuş. Sonra bir gün, kapının önüne konmuşlar. Başarısız oldukları için değil; senin adamın, benim adamım olayı! Bir anda işsiz kalan sporcular çareyi itfaiyeye başvurmakta bulmuş. Ve sınavları geçerek itfaiyeci olmuşlar. Aynı dönemde yukarıda ismini saydığımız üç sporcu, yeni kurulan İzmit Kağıtspor’a geçmişler. Kendileriyle birlikte kovulan diğer sporculardan ikisi ise karateyi ve itfaiyeciliği bir arada yürütemeyince sporu bırakmışlar. Şimdi bu üç sporcumuz, İstanbul’da mesai saatleri içinde yangından yangına koşuyorlar. Ardından da yangını hasarsız atlatırlarsa antrenmana ve müsabakalara çıkıyorlar. Zira duman yutuyorlar, yaralanıyorlar, hatta yanma tehlikesi geçiriyorlar. Gerek ulusal, gerekse uluslararası müsabakalara katılmaları durumunda da ücretsiz izine çıkarılarak cepten yiyorlar. Oysa belediye, spor akademisi mezunu olan bu eski sporcularına eğitimci kadrosunda görev verebilir. Altyapılarda onların birikiminden, bilgisinden faydalanabilir. Ama yapmıyor. Onlar da geçim derdi nedeniyle gidip itfaiyeci oluyorlar. Sonra da milli formayı giyerek bu ülkeye madalya getirmeye çalışıyorlar. Tüm spor branşlarını, doğru bir hamleyle özerkleştiren GSGM, illerde spor branşlarını ve tesisleri belediyelere devretmeye hazırlanıyor. Şimdi, İstanbul’un göbeğinde bunlar yaşanıyorsa, gözlerden uzak diğer il ve ilçelerde neler olabileceğini kestirmek zor olmasa gerek.Kaş yapalım derken, göz çıkarmayalım...