MENÜ

Top toplayıcı çocuk...

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

Biz onları hep böyle tanıdık: Top toplayıcı çocuk! Cisimleri vardır ama onlara hitap edeceğimiz bir isimleri yoktur. Genellikle, varoş olarak nitelendirdiğimiz kenar mahallelerin çocuklarıdırlar. Topla ilk tanışmaları sokak aralarıdır ve bir profesyonel kulübün altyapısına hasbelkader kapağı atmışlardır. Düşlerindeki yıldızlara en yakın oldukları zamandır, sahanın kenarında ‘top toplayıcı çocuk’ oldukları zaman... Bir yandan kendilerine idol olarak gördükleri futbolcuları hayranlıkla seyreder ve hayaller kurarlar, diğer yandan da ellerindeki topu bir an önce oyuna sokmak için telaşla oraya buraya koştururlar. Aslında futbolun olmazsa olmaz parçalarıdırlar. Hatta oyunun temposunu ayarladıkları zaman bile olur! Bazen yükseltirler, bazen düşürürler! Tuttukları takımın durumuna bağlıdır bu! Futbolcular onları genellikle görmezden gelir. Yanlarından gelir geçerler ama varlıklarının bile farkına varmazlar. Farkına vardıkarı zaman ise, ya sunturlu bir küfür çıkar ağızlarından, ya da bir tokat akşederler pembe yanaklarına... Zira mağlupturlar ve top toplayıcı çocuk, topu onlara geç atmıştır! Top toplayıcı çocuk olup da horlanmayan, hakaret edilmeyen neredeyse yok gibidir. Büyüdüklerinde, bir kısmı kenarında bekledikleri sahanın içine terfi ederler, bir kısmı da çeşitli nedenlerle başka mesleklere kayarlar. Futbolcu olanların çoğu vasat bir oyuncu statüsünden ömür boyu kurtulamaz. İçlerinden pek azı ise, hayallerini gerçekleştirir ve bir zamanlar gıptayla izledikleri yıldızların mertebesine çıkarlar. İşte, Galatasaraylı Arda Turan da bunlardan biridir. Arda’nın önünde uzun ve engebeli bir yol var; kenarı uçurum kaplı O da bir top toplayıcı çocuktu. Bayrampaşa’nın varoşundan çıktı. Günümüz futbolunda yıldız adayı futbolcular çok küçük yaşlarda fark edilirken o, yeteneklerine rağmen uzunca bir müddet kimsenin dikkatini çekmedi. Bir sezonluk başarılı Vestel macerasından döndükten sonra bile takımdaki en zayıf halka olarak görülüyordu. Ancak bir gün, oyuncu yokluğundan sırtına geçirdiği formaya öyle bir asıldı ki, bir daha onu takımdan kesme cüretini kimse gösteremedi. Adeta tırnaklarıyla kaza kaza Galatasaray’ın sol kanadını parselledi. Bugün yalnız Türkiye’nin değil, Avrupa’nın dahi gözünün üzerinde olduğu bir büyük yıldız olma yolunda. Ama işi çok kolay değil. Önünde uzun, dolambaçlı ve oldukça engebeli bir yol var. Kenarı uçurumlarla dolu! Çok dikkat etmeli. Seveni olduğu kadar sevmeyeni de mevcut. Ve su uyur, onlar uyumaz. Kendini lime lime etmek için pusuda bekleyenlere fırsat vermemeli. Gerek sahada, gerekse saha dışında büyük yıldızlara yakışır bir duruş sergilemeli. Aksi takdirde futbolculuğundan, insanlığından, zekasından çok, çapkınlığıyla ve zaman zaman sergilediği hırçınlığıyla gündeme gelecektir. Türk insanı sever böyle şeyleri. Kahve dedikodularında ağızlarına sakız yaparlar, özel yaşamlarıyla göze çarpanları. Ama işler kötü gittiğinde ilk tekmeyi vuran da, bugünün şakşakçıları olur. Oysa biliyoruz ki, varoştan çıkan her top toplayıcı çocuk gibi, o koca gövdenin içinde sıcacık bir yürek barındırıyor Arda Turan... Kazandığı parayla ilk yaptığı iş, kendisini bugünlere getirmek için gecesini gündüzüne katan babasına, ailesine ev ve araba almak; tam da yokluk içinde büyüyen kenar mahalle çocuklarına özgü asil bir davranıştır. Gezetede okuduğu haber üzerine hasta miniklere forma göndermek de, o çocukların yapabileceği bir jesttir. Ama böyle şeyler kolay kolay gündeme gelmez. Zira, popüler kültürün yozlaştırdığı toplum pek itibar etmez bunlara. Eğleneceği malzeme arar. Bulduğu anda da bozana kadar, kırana kadar oynar onunla. Sonra kaldırıp atar, bir kenara... Spor tarihimiz bunun çok acı örnekleriyle doludur. Düttürü dünya! En az beş Kemal Sunal filmi seyretmeyenimiz yoktur. Hemen her gece televizyon kanallarından ya birinde, ya da bir kaçında onun filmlerine rastlarız. Kemal Sunal’lı filmler hala reytinglerde üst sıralarda kendine yer bulur. Çünkü kaybettiğimiz saflığı, naifliği temsil eder. Onun filmleri neşeli bir seyirlik olmaktan ötedir bizler için. Kemal Sunal adeta ailemizin bir parçası gibidir. Onun bıraktığı boşluğun uzun yıllar bir daha dolmayacağını söylemek kehanet sayılmaz. Gelgelelim, bu kadar içimizden biriymiş gibi duran bu fenomenin bu kadar kısa zamanda unutulacağı kimin aklına gelirdi ki? Aradan sadece 7 yıl geçmiş. Ve dünkü anma töreninde mezarı başında ailesi ve bir avuç seveninden başka kimse yok. Onun filmlerini binlerce kez ekrana getiren ve sırtından reyting sağlayan televizyonlarda bir anma programı da yok. Aslında söylenecek fazla söz de yok. Yalan dünya... Kavanoz dipli dünya... Düttürü dünya...

YORUM YAZ