Rijkaard ironisi!
Haberin Devamı ›
Kırk küsur yıllık ömrümün yarıya yakını bu meslekte geçti. Pek çok kez hata yaptım. Yaptığım her hatadan kendime dersler çıkarmaya gayret gösterdim. Düzeltme şansım olanları düzeltmeye çalıştım. Düzeltemediklerim için ise içtenlikle özür diledim. Başta okuyucularım olmak üzere... Hiç kuşkusuz hatalarımdan dolayı büyük tepkiler de aldım. Hepsini olgunlukla karşıladım. Zaten bu mesleğin doğasında vardır, etki-tepki korelasyonu... Bu nedenle tepkilere her zaman hazırlıklıyızdır. Yazı bir kurşun gibidir. Namludan çıktıktan sonra geriye dönüşü yoktur. O nedenle bir yazı yazacağım zaman adrenalinim iki katına çıkar. İçimi bir korku kaplar. Heyecandan titrediğim zamanlar bile olur. Yazı yazmak tel cambazlığı yapmak gibidir. Üstelik elinde denge sopası da yoktur!
Bilenler bilir, ironik yazı yazmak benim tarzım değildir. Bu tarzı pek az denerim. Çünkü ironi, büyük ustalık gerektiren tehlikeli bir yazım tarzıdır. Yanlış anlaşılmaya o kadar müsaittir ki, bazen ironinin açıklamasını yapmak zorunda kalırsın. İşte şimdi benim bu yazıda yapmaya çalıştığım da budur. Üç gün önce kaleme aldığım ‘Go home Rijkaard (2)’ yazısı üzerine gelen sert tepkilere o kadar şaşırdım ki, anlatamam. Küfür, hakaret ve tehditleri bir yana bırakırsak, aklı-selim okuyucular için bu açıklamayı yapmak benim için bir zorunluluk oldu. Evet, yazının başlığında ünlem olmaması belki yanlış anlamalara neden olmuş olabilir, ama yazının içeriğini okuyunca ne anlatmak istediğimin gayet açık olduğu ortadadır. Rijkaard’a sahip çıkılması gerektiği daha nasıl anlatılır bilemem. O yazıdan, Rijkaard’ı yerden yere vurduğum, memleketine postalamak istediğim sonucunu çıkarıp beni Galatasaray düşmanı, Aziz Yıldırım’ın uşağı ilan etmenin iler tutar bir tarafı yoktur. Her zaman okur, yazara serzenişte bulunacak diye bir kaide yoktur. Bazen yazarlar da okurlara serzenişte bulunur. Ben de bugün size serzenişte bulunuyorum. Daha ne diyeyim!
*****
Gökhan alınmalıydı
Galatasaray’ın ara transferde aldığı flaş isimler hem futbol, hem de reklam ve pazarlama açısından takıma katkı sağlayacak futbolclar. Ancak giden Nonda mı olmalıydı? Eminim, Kongolu futbolcu taraftarın içini burmuştur. Bana göre gidecek isim Leo Franco olmalıydı. Hem Ufuk’un önünü açmak hem de takımı santrforsuz bırakmamak için... Ama yapılmadı. Bence yönetimin bir hatası da Gökhan Ünal’ı almamak oldu. Belki maliyetinden kaçıldı, ama Gökhan Ünal kalitesinde bir santrafor için istenilen para verilebilirdi. Verilseydi, Jo’nun sakatlığı camiayı bu kadar kara kara düşündürtmezdi. Üstelik ezeli rakibinin de eli zayıflatılmış olurdu.