Galatasaray'daki değer erozyonu
Haberin Devamı ›
Bu dünyada her şeyinizi kaybedebilirsiniz. Malınızı, mülkünüzü, servetinizi, sevdiklerinizi, dostlarınızı, geçmişinizi, geleceğinizi... Sıfırı da tüketebilirsiniz. Lakin sahip olduğunuz değerlere sımsıkı sarılabiliyorsanız, kaybettiklerinizi tekrar geri kazanabilme şansına sahipsiniz demektir. Aslolan, sizi siz yapan değerlerinizi, kimliğinizi, karakterinizi kaybetmemektir. Dipten dibe savrulsanız bile ayağa kalkma gücünü, ancak ve ancak var oluşunuzun teminatı olan hasletlerinizden alırsınız. Bu kişiler için de böyledir, kurumlar için de... Ve hayatın şaşmaz kurallarından biridir.
Ülkemizin en önemli varlıklarından biri olan Galatasaray da değerleriyle anlam kazanan bir kulüptür. Galatasaray ismi ile özdeş olmuş asalet, terbiye, ruh, büyüklük gibi kavramlar, Sarı-Kırmızılı camianın olmazsa olmazlarındandır. Galatasaray camiası bu değerlere bugün de sıkı sıkı sarılmaya devam ediyor. Ancak ne yazık ki, 2000 yılından beri yapılan yönetimsel hatalar nedeniyle özellikle büyüklük konusunda müthiş bir erozyon yaşıyor. Galatasaray yine büyük, büyük olmasına, lakin her geçen gün bu kimliğinden ödün veriyor. Bunun saha içinde alınan başarısız sonuçlarla ya da yıllardır kötü giden mali tabloyla -ki şu anda bu meseleyi çözmüş durumda- hiç bir alakası yok. Sorun zihniyette. Başarısızlıklar sadece tetikleyici ve besleyici unsurlardır. Eğer büyük düşünüyorsan, büyüklüğüne yakışır planlamalar yapıyorsan, ne başarısızlık, ne de parasızlık seni hedefinden alı koyamaz; bulunduğun yerden de aşağı çekemez.
Galatasaray’da son 10 yıldır yöneticilerden başlayarak, futbolculara ve taraftara kadar sirayet eden bir zihniyet değişikliği yaşanıyor. Ligdeki ve Avrupa kupalarındaki durumu ne olursa olsun, ezeli rakibine karşı hangi sonucu alırsa alsın her daim büyük düşünen Galatasaray camiası giderek hedef küçültüyor. Saracoğlu Stadı’nda alınan son beraberliğe Galatasaray camiasının verdiği tepki bunu açıkça ortaya koyuyor. Şartlar bu kadar aleyhteyken Fenerbahçe’den puan almak önemlidir önemli olmasına ama bu sonuç herkesi bu kadar rahatlatmalı mıydı? Sabri taraftara o üçlüyü çektirmeli miydi? Taraftar Florya’da kutlama yapmalı mıydı? Bir Fenerbahçe beraberliğine bu kadar sevinilmeli, bu kadar methiyeler düzülmeli miydi? Galatasaraylı bu soruları kendine sormalı ve samimi cevaplar vermeli. Ve şunu düşünmeli: Büyük Galatasaray, küçük mutluluklarla yetinmeli mi?