Galatasaray Türkiye'dir (2)
Haberin Devamı ›
Dönemin başbakanı Adnan Menderes ve iki bakanının idam edilmesiyle sonuçlanan bu trajik süreç, daha sonra kendini, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1995 darbeleriyle yeniledi. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği, insanoğlunun evrenin derinliklerini keşfe çıktığı şu milenyumda dahi darbe bulutları ülkemizin üzerinde dolaşmayı sürdürmektedir.
Şu bir gerçek ki, hayata geçirilen her darbe, demokrasi yolculuğumuzu sekteye uğratmakla kalmaz, geride tarifi imkansız acılar ve hiçbir zaman yeri doldurulamayacak kayıplar bırakarak tarihteki yerini alır. Son 50 yılında 4 darbe yaşamış olan Türkiye, bu konuda dünyanın en bahtsız ülkelerinden biridir.
Gerçekleştirilen her darbenin arkasında belli bir zümreyi temsil eden oligarşik güçler vardır. Seçimle işbaşına gelen yönetimleri, çoğunlukla kendilerinden olmadıkları, bazen de kendi çıkarlarına ters düştükleri anda devirmek için her an pusuda bekleyen, sıkı işbirliği içindeki gizli güçlerdir bunlar. Yaptıklarının tek bir karşılığı vardır: İhanet. Bu nedenle Türkiye tarihi, bir bakıma darbeler ve ihanetler tarihidir.
Süren’den sonra Polat’a darbe
Türkiye’nin dünyada en çok tanınan markası Galatasaray’da da bir darbe geleneği vardır. En bilineni, Galatasaray’a tarihinin en parlak dönemini yaşatan, kulübü dünyaya açan ve adının yeryüzünün dört bir yanında duyulmasına neden olan Faruk Süren’in hiç kimsenin çözemediği bir liseli darbesiyle devrilmesidir. Galatasaray bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödedi ve hâlâ da ödemeye devam ediyor. Her geçen gün sıradanlaşarak...
Başkan Adnan Polat’ın bugün başına gelenler de bir liseli darbesinden başka bir şey değildir. Hiç kuşkunuz olmasın, Polat liseli olsaydı 2012 Mayısına kadar, hatta belki de daha uzun yıllar görevde kalabilirdi. Bütün hatalarına ve günahlarına rağmen... Son gelişmeler ortaya çıkardı ki, Galatasaray liseliler ve alaylılar olmak üzere karpuz gibi ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bugün eli güçlü olan liseliler darbe yapıyor. Yarın da eli güçlenirse, aynı darbeyi alaylılar da yapabilir. Zira Galatasaray’ın anayasası buna izin veriyor. Tıpkı Türkiye’nin anayasanın darbecilere aynı izni verdiği gibi.
7000 bin üyesi ve milyonlarca taraftarı olan bir kulüpte mali genel kurula gelen 600-700 kişinin el kaldırmasıyla başkan indiriliyorsa, kimse o kulüpte demokrasiden söz edemez. Tıpkı anayasanın verdiği yetkiye dayanarak darbe yapılan bir ülkede söz edilemeyeceği gibi.
06.05.2008’de ilk kez ‘Galatasaray Türkiye’dir’ diye yazmıştım. Doğru yazmışım. Galatasaray her bakımdan Türkiye’nin ta kendisidir. Ve Galatasaray tarihi de, Türkiye gibi darbe ve ihanetler tarihidir. Bu Türkiye de, bu Galatasaray da benim Türkiye’m, benim Galatasaray’ım değil. Ama ne yaparsın? Sevdim bir kere. O sevgim her geçen gün azalsa dahi yine de katlanacağım, çekeceğim. Çekeceğiz...