Düşene tekme!
Haberin Devamı ›
Yeryüzüne yayılan hemen hemen tüm uygarlıkların geleneğinde ve kültüründe vardır, düşene tekme atmamak. Orta çağ Avrupası'nda düello yapan şövalyeler, hasmının silahı düştüğünde kendi silahını da atar, durumu eşitlerlerdi. Keza düşmanı yere yuvalanırsa, ayağa kalkmasını bekler, dövüşe öyle devam ederlerdi. Asalet timsali insanlara boşuna şövalye ruhlu dememişlerdir. Bizim kültürümüzde de düşene tekme atmak, arkadan vurmak, pusu kurmak sinsilikle eş anlamıdır ve son derece ayıplanan davranışlardır. Kavgada düşmana saygı esastır. Asalet bunu gerektirir. Asil olmanın bir başka ölçüsü de düşmanının kim olduğudur. Yani, düşmanın kadar değerlisindir. Kiminle nasıl kavga ettiğindir, değerini belirleyen.
Bunu yıllar önce Mustafa Denizli çok iyi örneklemişti. Meczup bir amigo ona kafa attığında birlikte yere yuvarlanmışlardı. Denizli olayın şokunu atlatır atlatmaz ayağa kalktı ve ceketini silkeleyerek yürüdü, gitti. Arkasına bile bakmadı. Saldırganı olduğu yerde bıraktı. Bu asil bir duruştu. Bugün ise, o Mustafa Denizli'nin öğrencisi Ümit Özat kendine saldıran taraftarı yere serdikten sonra tekmelemeye devam ediyor. Bir serseriyi muhatap alması bir yana düşene vurulmaz prensibini de bir tarafa bırakıyor. Ve kaderin garip bir cilvesi olacak ki, sahadaki rakibi Hikmet Karaman da yere düşen Ümit Özat'ı tekmeliyor. Aslında tekmelenen Türk antrenörlüğü oluyor. Asaletle sefalet aynı gemide yan yana yolculuğa devam ediyor. Bir yanda Denizli, bir yanda bunlar...