BJK kumpanyası!
Haberin Devamı ›
Bir futbol takımının başarıya ulaşması için olmazsa olmaz koşullardan biri, 'takım' hüviyetine kavuşmasıdır. Kalecisinden forvetine, teknik heyetinden yedek oyuncularına kadar birbirleriyle uyumlu, birbirlerini tamamlayan, aynı dili konuşan, aynı duyguları hisseden, sahada ve saha dışında paylaşan, yardımlaşan, adeta canlı bir organizma gibi hareket eden takımlar için kullanılır 'takım' olmak deyimi. Dünyada bunun en iyi örneği hiç kuşkusuz Barcelona'dır. Sahaya baktığınızda yek vücut olmuş bir futbolcu ve teknik adam topluluğu görürsünüz. Gelgelelim, 'takım' olmak için de önce 'kulüp' olmak gerekir. Kurumsal bir kimliğe sahip olmak yetmez 'kulüp' olmak için. Kulüb olmak için, kulübü oluşturan yapı taşlarından her birinin üzerlerine düşen görevi eksiksiz yerine getirmeleri şarttır. Birbirleriyle tam uyum sağlamaları, profesyonelce davranmaları, tasada ve kıvançta beraber olmaları gerekir kulübü oluşturan unsurların. Başkanından, kapıcısına kadar... Biri aksadı mı, tamamına sirayet eder. Ülkemizde henüz bu tanıma uyan bir kulüp yapılanması mevcut değil. En fecaati ise Beşiktaş. Müthiş bir potansiyele sahip olmasına karşın Beşiktaş bir türlü o kritik eşiği aşamıyor. Arzu edilen istikrara kavuşamıyor. Çünkü Siyah-Beyazlı kulüpte yok, yok! Q7 çetesiyle, alemcisiyle, fiyasko transferleriyle, 'Mendes'iyle, birbirine düşen yöneticileriyle, hocasızlığıyla tam bir çadır tiyatrosu! Beşiktaş'ın sorunu takım olamamak değil, kulüp olamamak! Bunun sorumlusu da elbette ki, başta Yıldırım Demirören olmak üzere yöneticilerdir. Revizyon oradan başlamalıdır. Aksi takdirde 'büyüklük', adıyla, sanıyla sınırlı kalır. Ötesi ise hayal ve hüsrandan ibarettir.