BeşiktAŞK!

Haberin Devamı ›
Hiç kuşkusuz bütün taraftarlar için tuttukları takıma karşı hissettikleri, ‘aşk’ denen duygudan farksızdır. Tutkulu taraftar, günün 24 saati takımıyla yatar, takımıyla kalkar. Hiç akıldan çıkmayan bir sevgili gibidir, tutulan takım... Bu durum Beşiktaş taraftarı için daha da tutkulu bir hal almıştır. Beşiktaşlılık bir nevi kara sevda gibidir. İşte dün de İnönü Stadı’nı dolduran Siyah-Beyazlı taraftarlar 90 dakika sevgi, coşku ve zaman zaman da öfkelerini tribünlerden sahaya yansıttı. Gelgelelim aynı coşku ve heyecanı futbolcularda göremedik. İçlerinde Sivok, İbrahim Toraman ve Nobre’yi tenzih edelim, ama genel görüntü, Beşiktaşlı futbolcuların şampiyonluk arzusu taşımadığı yönündeydi. Sadece iş disiplini vardı. Bu da kazanmalarına yetti. Oysa tribünlerin hissettiklerini onlar da hissetselerdi sahada çok daha coşkulu ve arzulu bir takım olurdu.
Mustafa Denizli, futbol yorumculuğu yaptığı günlerden birinde, üstelik Beşiktaş’ın başına geçmeden bir hafta önce Atatürk Olimpiyat Stadı’nda yaptığımız bir sohbette Metin Tükenmez ile bana Türkiye’de en iyi kadronun Beşiktaş’ta olduğunu söylemişti. Ancak devre arasında iki futbolcu alındı, muhtemelen iki futbolcu daha yolda. Alınanlar orta saha. Alınmak istenenler de öyle. İki ön libero Cisse ile Uğur İnceman yedek kulübesinde, stoper Sivok onların yerinde! Bu işte bir terslik var! Ama nerede? Bana kalırsa Denizli hâlâ arayışta. Umarım aradığını iş işten geçmeden bulur.
Doğal olarak dün gece bütün gözler Yusuf’un üzerindeydi. Onun gözü de tribünlerde... Belli ki, Beşiktaş taraftarının maç öncesi verdiği ince mesaj aklını karıştırmıştı. Bildiğimiz Yusuf’tan uzaktı. Adaptasyon diyelim, geçelim.
Beşiktaş üç puanı aldı, ama bu futbol şampiyonluk için yetmez. Daha fazlası lazım. Tribünlerin aşkını onlar da anlamalı ve içlerinde hissetmeli!