Aziz Şen!

Hayatın bana öğrettikleri arasında en çok faydalandıklarımdan biri de fazla iyimser olmamaktır. Zira iyimserlik saflığın en saf halidir. Bizim gibi yalnız jeolojisi değil, ekonomisi, sosyolojisi, psikolojisi de fay hattı gibi kırılgan ülkelerde iyimserlik körlüktür. İyimserlik aklın prangasıdır. Gerçekleri görmemize, yaklaşan tehlikeleri sezmemize engeldir. Olaylara, olanlara, insanlara, dünyaya karşı ne kadar kuşkucu olursanız o kadar ayakta kalırsınız. Düş kırıklığı yaşamamanın tek yolu pembe gözlükleri çıkarmaktır. Sonuçta karşımızda zalim ve adaletsiz bir dünya ile bu dünyayı bu hale getiren insan vardır.
Ve insan her şeydir. İyiyle kötünün, güzellikle çirkinliğin, şefkâtle zulümün, medeniyetle ilkelliğin, aydınlıkla karanlığın bileşenidir insan. İnsanın olduğu yerde her türlü sürprize hazırlıklı olmak gerekir. Her daim zinde ve tetikte kalmanın tek çaresi budur. Bu, belki sizi huzursuz eder ama güçlü ve özgür kılar. Zincirlerinizden boşalırsınız. Kafanızdaki mitleri, putları kırıp atarsınız. Daha az üzülür, daha az acı çekersiniz. Ve daha fazla birey olursunuz.
İşte, son günlerde aklı selim Fenerbahçeliler’in yaşadığı hayal kırıklığının altında yatan neden de bunlardır. Yani inandıkları, güvendikleri, bazılarının ise tapındığı Aziz Yıldırım mitinin parçalanması... Aziz Bey’in de hepimiz gibi günahları, zaafları olan bir insan olduğu gerçeğiyle yüzleşmelerinden başka bir şey değildir, olanlar.
Sonuçta hepimizin içinde varlığını sürdüren yıkıcı ve makyavelist duyguların esiri olabilmektedir Aziz Yıldırım da...
Bir yanda Fenerbahçe’yi dünya kulübü yapma yolunda adımlar atarken, diğer yanda eski ilkel alışkanlıklara dönebilmektedir. Fenerbahçe’yi Ali Şen zihniyetinden ve tahakkümünden kurtarmaya çalışırken zaman zaman
kendisi de Ali Şen’leşebilmektedir.
Haberin Devamı ›
Fenerbahçe’nin Başkanı hiç futbolcunun ayağına gider mi?
Ali Şen’in aşağılayarak ve Fenerbahçe seyircisine hedef göstererek kovduğu Aykut Kocaman’ı futbolun başına getirip iade-i itibar yapmak gibi ulvi bir davranış sergilediği sırada Mehmet Topuz transferinde izlediği yöntemin ve bu yöntem içindeki ana dişli Cemil Turan’ı amatör branşların başına getirmesinin başka izahı yok. Ki, o Cemil Turan’ı holiganlara bilet sattığı için kulüpten uzaklaştıran de bizzat kendisidir. Bir Fenerbahçe Başkanı’nın rakip takımı tuttuğunu açıklayan bir futbolcunun ayağına, yanına ‘hatırlı abiler’i de (Fenerbahçe’nin ve Başkanı’nın onlar kadar hatırı yok mu?) alarak ikna için gitmesinin ise iler tutar yanı yok. Eminim, bunu Ali Şen bile yapmazdı! Rakibin çağdışı yöntemlerine aynı şekilde karşılık vermek Fenerbahçe’nin büyüklüğüyle bağdaşacak bir tarz değildir.
Fenerbahçe seyircisine modern tesisler, çağdaş yaşam alanları kurarken, bir final maçında vakur duramaması, dahası yanındaki yöneticilerin taraftarı tahrik etmelerine engel olmaması da Aziz Bey’in ikilemlerinden biridir. Oysa, rakibe saygının Fenerbahçe geleneklerinin en önemli parçası olduğunu Aziz Bey herkesten iyi bilmektedir. Fenerbahçe’nin çıkarlarını savunmak, bir basketbol salonunu savaş alanına çevirtmek olmamalıdır?
Belki bu işe soyunduğu sırada böyle bir niyeti ve hedefi yoktu ama Aziz Yıldırım şu anda bir misyon şefidir. Taşıdığı o misyon ki, yalnız Fenerbahçe’yi değil Türk futbolunu da kaçınılmaz olarak bir devrime sürüklemektedir. Elbette devrimler sancılı olur. Lakin geriye dönüş affedilmez bir hatadır. Aziz Yıldırım’ın son zamanlarda sergilediği tutum ve davranışlar ise ne yazık ki budur. Ve karşı devrimcilerin ekmeğine yağ sürmekte, değirmenine su taşımaktadır. Ali Şen gibi olarak Ali Şen’e karşı mücadele edemezsiniz. Etmeye kalkarsanız, kazanımlarınız bir ‘Pirus Zaferi’ olmaktan öteye geçmez. Geriye kalan ise beyhude bir savaşın enkazıyla, tükenmeye yüz tutan umutlardır; Fenerbahçeli’nin umutları...
Bülent Hoca neden ‘Uygun’ görülmedi?
Son iki sezona baktığımızda Türkiye’nin en başarılı teknik direktörü hiç kuşkusuz Bülent Uygun’dur. Sivasspor gibi mütevazı bir takımı yüzlerce milyon dolarlık bütçelere sahip İstanbul Devleri’yle yarıştırmak yalnız bizim ülkemizde değil, Avrupa’da da benzeri görülmemiş bir başarı öyküsüdür. Üzerine tezler yazılması gereken...
Gelgelelim, böylesine başarılı bir teknik adama hoca arayan Üç Büyük’ten teklif gitmedi. Hadi Galatasaray’la Trabzonspor’un tutumu anlaşılabilir... Bülent Uygun’un Fenerbahçeli kimliği, taraftar tepkisi, yabancı hoca isteği vs. Peki, bit pazarına nur yağdırarak yeniden Daum’un ipine sarılan Fenerbahçe Bülent Uygun’u neden düşünmedi acaba?
Geçmişte yaşanan Ziya Şengül, Rıdvan Dilmen, Oğuz Çetin, Turhan Sofuoğlu deneyimlerindeki başarısızlık mıdır Fenerbahçe’yi Bülent Uygun’dan uzak tutan, yoksa genç teknik adamın henüz büyük takım ağırlığını kaldıramayacağı düşüncesi mi? Ya da Bülent Uygun’un sportif kimliğinin dışındaki sosyal ve siyasal ilişkileri midir Aziz Bey’e beklenen hamleyi yaptırmayan? Kimbilir? Aziz Yıldırım ve Bülent Uygun’dan başka!..